Ayçiçek Festivali Hayrabolu'da 1991 yılından itibaren her yıl Ağustos ayının ikinci haftası yapılan Ağustos Şenlikleri'nin ismi, 2004 yılından itibaren Hayrabolu Ayçiçek Festivali olarak değiştirilerek festivalin simgesi olarak yörede oldukça fazla yetişen ayçiçeği kabul edildi. Festival kapsamında konserler, yelkenli yarışları, fuarlar, motokros yarışmaları ve yıldan yıla değişen bir çok faaliyetler düzenlenmektedir. 

Festivalde Düzenlenen Bazı Etkinlikler

  • Konserler
  • Toplu nikah töreni
  • Basketbol turnuvası
  • Toplu sünnet töreni
  • Mehteran konseri
  • Türkiye Motosiklet Federasyonu Motokros yarışması
  • Karagöz - Hacıvat gösterisi
  • Satranç turnuvası
  • Ayçiçeği balı yarışması
  • Futbol turnuvası
  • Ayçiçeği Sempozyumu
  • Yerli ve yabancı folklor ekiplerinin gösterileri
  • Masa tenisi turnuvası
  • Çocuklar arası bisiklet yarışması
  • Yerel Kalkınma Platformu Sempozyumu
  • Fuarlar
  • Kanarya ve güvercin güzellik yarışması


Motokros Yarışı Motokros Yarışı Motokros Yarışı Motokros Yarışı Motokros Yarışı Motokros Yarışı Motokros Yarışı Motokros Yarışı Motokros Yarışı
Motokros Yarışı

Cumhuriyet öncesinde Hayrabolu'da bir Rüştiye ve Hayrabolu'nun Kadriye köyünde 1 iptidai mektebi bulunduğu tarihi kayıtlarda görülmektedir. Hayrabolu ilçesinde 5 lise, 7 ortaokul, 8 ilkokul, 1 anaokulu, Halk Eğitim Merkezi ve Mesleki Eğitim Merkezi mevcuttur. Hayrabolu ilçesinde Namık Kemal Üniversitesine bağlı bir Meslek Yüksek Okulu bulunmaktadır. Hayrabolu ilçesinde 1990 yılında Beldiye Başkanı Necati Kaan Türkkan Belediye Tiyatrosunu kurarak Tiyatro folklör çalışmalarını başlatmıştır.

Hayrabolu MYO Hayrabolu MYO Hayrabolu MYO


Hayrabolu Yemekleri

Hayrabolu Tatlısı

Tarihçesi

Hayrabolu Tatlısı Hayrabolu'da 1970'li yılların başından itibaren ilk kez Salih KAYA tarafından üretilmeye başlanan ve adına "Hayrabolu Tatlısı" denilen bu tatlı türü kısa sürede büyük bir üne kavuştu. "Hayrabolu Tatlısı" çok kısa sürede Türkiye genelinde adını duyurmuş olmasına ve büyük talep görmesine karşın, ürünün özelliği nedeniyle kısa sürede tüketilmesi gerektiğinden fazla üretilmiyor. Ancak, son yıllarda teknolojinin de gelişmesiyle "Hayrabolu Tatlısı"nın yeni üretim teknolojisi ve ambalajlama yöntemleriyle tüketim sürecinin uzatılmaya çalışıldığı, bunun başarılması haline ise bu ürünün Türkiye'nin dört bir köşesindeki vitrinlerde yerini alması kesin.

Tarifi

1 kg tuzsuz peynir
8 yumurta
250 gr un
250 gr irmik
2 çay kaşığı karbonat.

Peynir kıyma makinesinde, makine yoksa elle yumuşatılır. İçine 8 yumurtanın ikisinin akı ayrılarak hepsi kırılır. Unla irmik beraberce, karbonatla birlikte yoğrulur. Karışım kulak memesi yumuşaklığında olunca, hazırlanan altı yağlanmış tepside orta ısıda 45 dakika pişirilir. Piştikten sonra 1250 gr su, 1 kg toz şekerle yapılan şerbet kaynamaya başladığı zaman tatlılar kepçe ile içersine atılır. 20-25 dakika bastırmak sureti ile kaynatılan tatlılar tabağa konarak servis yapılır.

Hayrabolu Köftesi

Tarihçesi

Hayrabolu Köftesi Bugün şöhreti yurt sathına yayılmış olan ünlü "Tekirdağ köftesi"nin bundan 100 yıl önce, o zaman Hayrabolu'nun 71 köyünden biri olan Alacaoğlu'dan (şimdi bu köy Lüleburgaz'a bağlıdır) "Hayrabolulu Kebabçı Hüseyin Ağa" tarafından yapıldığı, bu köfte formülünün Tekirdağ'da yoğurtçuluk yapan Hacıköylü bir aile tarafından öğrenildiği v bu ailenin hem yoğurtçuluk hem de köftecilik yaparak Hayrabolulu Hüseyin Ağa'nın köftesinin ününü arttırdıklarını belirtiliyor.

Tarifi

Sığır ve dana eti 1 kg. orta yağlı
75 gram bayat ekmek
Bir baş ufak soğan
Bir Diş sarımsak

Bu karışım hep beraber yoğrulur. Sonra içine baharat olarak yarım çorba kaşığı kimyon konur. Yarım çorba kaşığı tuz, bir çorba kaşığı pul biber, bir çorba kaşığı karbonat, evvelce yoğrulmuş olan kıyma içine katılır ve iyice yoğrulur. Normal kapta bir gece bekletilir ve köfteler kömür mangalında pişirilir.

Hayrabolu Ticaret Borsası Hayrabolu İlçesi'nin ekonomisi geleneksel olarak tarım faaliyetleri ve hayvancılığa dayalıdır.

Tarımda buğday, arpa, ayçiçeği ve pancar ekimi yapılmakta, tarım modern teknoloji ile yürütülmektedir. Son yıllarda sulu tarıma geçilmiş olup ikinci mahsul alımı için çiftçiler bilgilendirilmekte ve gerekli yardımlar yapılmaktadır.

İlçe tarım aletleri imalatında oldukça ileri düzeydedir. Türkiye'nin tarım makineleri üretim üslerinden biri olan ilçede üretilen tarım aletlerinin büyük bir bölümü ülke geneline satılmaktadır. Sektörde 30 ülkeye ihracat yapılmaktadır. Sektördeki üretim ve istihdam ilçe ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır.

Hayrabolu İlçede 5 adet yağ, 5 adet un fabrikası, 1 adet yem fabrikası, 2 adet tarım aletleri fabrikası, 2 adet tekstil fabrikası bulunmaktadır. Organize Sanayi Bölgesinin alt yapısı tamamlanmış olup, bölge arsalarının tamamı tahsis edilmiş, 13 fabrika üretime geçmiş durumdadır. Bölgede yatırımların başlamasıyla ilçe ekonomisinde büyük canlanma yaşanmaya başlamıştır.

İlçenin Hasköy, Umurça, Karabürçek, Çerkezmüsellim Mahalleleri civarlarında yüksek miktarda linyit kömürü, ilçenin kuzey doğusunda Yörükler ve Bayramşah Mahalleleri civarlarında da doğal gaz yatakları bulunmaktadır.

Hayrabolu Küçük Sanayi Sitesi

1980 yılında faaliyete geçmiştir. 160 işyeri ve sosyal tesislerinden oluşan site 88.817 m2lik bir alanda kuruludur.

Hayrabolu Küçük Sanayi Sitesi Hayrabolu Küçük Sanayi Sitesi Hayrabolu Küçük Sanayi Sitesi Hayrabolu Küçük Sanayi Sitesi

Hayrabolu Organize Sanayi Bölgesi

1994 yılında kurulan Hayrabolu Organize Sanayi Bölgesi Hayrabolu - Uzunköprü yolu üzerinde ilçe merkezine 7 km mesafededir. Hayrabolu Organize Sanayi Bölgesi karma tipte OSB olup 105 hektar alan üzerine kurulmuştur. Başlangıçta 100 parsel 5.000 ile 20.000 metrekare olan parseller firmaların talepleri üzerine tevhitler yapılarak 53 sanayi parseline dönüşmüştür. Bölgeye ulaşım Alpullu demir yolu 18 km, Tekirdağ Asyaport 62 km, Tekirdağ Akport 52 km, Çorlu Havalimanı 90 km, D100 karayolu 25 km şeklindedir. 2001 yılında altyapı ihalelerine çıkan Hayrabolu Organize Sanayi Bölgesi 2004 yılı sonu itibariyle altyapısı tamamlanmıştır. İlk yer tahsisi 2005 yılı içerisinde yapılmış ve Organize Sanayi Bölgesinde üretim başlamıştır.

Hayrabolu Organize Sanayi Bölgesi Hayrabolu Organize Sanayi Bölgesi Hayrabolu Organize Sanayi Bölgesi

Turizm

Şehrin turizm yönünden belli bir ağırlığı olmamakla birlikte Trakya'nın en eski yerleşim bölgelerinden biridir. İlçede Osmanlı döneminden kalma Çelebi Sultan Mehmet Camii, Güzelce Hasan Bey Camii, Ömer Efendi Camii, Çarşı Camii, Sarban-ı Ahmet Dergahı, Hacılar Köprüsü görülmeye değer eserleridir.

Hayrabolu Hayrabolu, Trakya'nın en eski kasabalarından biridir. Hisar Mahallesini çevreleyen kale daha Osmanlılar zamanında yok olmuştur. Ancak kalıntıları görülmektedir. Rüstem Paşa tarafından yaptırıldığı bazı kayıtlarda geçen hamamdan da sadece bir kubbe geri kalmıştır.

Günümüze ulaşamamış olan en önemli tarihi eserleri ise: Beyler Hani Camii, İbrahim Celebi Camii, İskender Pasa Camii, Gazi Süleyman Pasa Camii ile 12 adet mescit ve 2 adet köprüdür. Giray Han'larından Selamet Giray'a ait bir sarayın da Hayrabolu'da bulunduğu ancak günümüze ulaşamadığı bildirilmektedir.

Çelebi Sultan Mehmet Camii (Paşa Camii)

Yaptıran Çelebi Sultan Mehmet, mimari Hacı İvaz Paşa'dır. Caminin yapılış tarihi 1419'dur.

Çelebi Sultan Mehmet Camii Çelebi Sultan Mehmet Camii Çelebi Sultan Mehmet Camii

Güzelce Hasan Bey Camii

1486 yılında II. Beyazıt 'in damadı Güzelce Hasan Bey tarafından yaptırılmıştır.

Güzelce Hasan Bey Camii Güzelce Hasan Bey Camii Güzelce Hasan Bey Camii Güzelce Hasan Bey Camii Güzelce Hasan Bey Camii Güzelce Hasan Bey Camii Güzelce Hasan Bey Camii

Çarşı Camii (Hasib Bey Camii)

1686–1687 yıllarında Kethüdazade Çorumlu Mustafa Bey yaptırmaya başlamış fakat ömrü yetmeyince Mehmet Hasib Bey tarafından yarı kâgir olarak tamamlanmıştır.

Çarşı Camii Çarşı Camii Çarşı Camii
Çarşı Camii Çarşı Camii

Sarban Ahmed Türbesi

Sarban Ahmed Türbesi Doğum tarihi kesin olmamakla birlikte 1470'lerde Hayrabolu'da doğdu. Küçük yaşta okuma yazma öğrenerek tahsile başladı. Genç yaşında Hayrabolu'dan ayrılarak Yeniçeri Ocağı'nda 26. Orta'yı meydana getiren Deveci Ortası'na kaydoldu. Çalışkanlığı ve zekası sayesinde sarbanbaşılığa kadar yükseldi. Kanuni Sultan Süleyman'ın Irak seferine Sarbanbaşı olarak katıldığından bu lakapla tanındı. Sarbanbaşının anlamı devecibaşı, ordunun develi birliklerinin komutanı demektir. Irak seferine giden ordu Aksaray'a uğradı ve Sarban Ahmed Aksaray'da Pir Ali Sultan ile tanıştı. Pir Ali, Sarban Ahmed'de manevi bir kabiliyet görerek. "Dünyanın süsüne, âlâyişine gönül verme, sen dünya âlâkaları ile paslanmaya lâyık biri değilsin" diyerek onda gördüğü kabiliyeti açığa çıkarıyor ve ona dua ederek Rumeli'ye geri gönderiyor (muhtemelen askerlikten istifa ediyor) Memleketine dönmesi kısmı bazı kaynaklarda yanlış olarak Hayrabolu'ya sonradan Anadolu'dan gelerek yerleşen şair,veli.. denmektedir. Kanuni Sultan Süleyman, ordudan emekli olan Deve Kolları Komutanı için 1527'de dergah inşaası için ferman çıkardı. Çağının meşhur veli ve şairlerindendi. Hayrabolu halkından ve Hayrabolu'nun çevresinden her gün bir çok kişi şiirlerini dinlemek, nasihat istemek ve duasını almak için kendisini ziyarete gelirdi.

Sarban Ahmed Türbesi Oldukça geçimsiz hanımından neden boşanmadığını soranlara: "Dostlarım! Bizim böyle bir kadına tahammül etmemiz, sevenlerimize, halkımıza verdiğimiz bir derstir: Maksat, çirkin huylu insanlarla da iyi geçinebilmeyi öğrenmektir" derdi.

1545 yılında Hayrabolu'da vefat etti. Ziyarete açık türbesi ilçe merkezindedir. Dergahı vefatından kısa bir süre sonra kapandı. 1888 yılında Sultan II.Abdulhamid'in fermanıyla tekrar açıldı ve bir süre daha faaliyetlerine devam etti.

Sarban Ahmed Türbesi Sarban-ı Ahmed üzerine yıllardır çalışmalarda bulunan Zeki Özkan, Sarban-ı Ahmed'e ait günümüz Türkçesine çevirdiği kitabında, Onun 193 gazeli, 6 mesnevisi, 3 kasidesi, 5 terci-i bendi, 4 murabbası, 2 tahmisi ve 2 müseddisi bulunduğunu belirtmektedir. Eserlerinde insan sevgisi, Allah aşkı, Peygamber sevgisi, gül, bülbül ve diken motifi, mizahi anlatım, fakirliği ile övünme, dünyaya önem vermeme gibi konuları işlemiştir.

Sandukasına dayalı bulunan levhada şunlar yazılıdır ;

Cenab-ı Pir Ahmed kutb-i devran-ı velayet kim
Katar-ı kudsün oldur Sarban-ı rah-peyması
Cenab-ı hazret-i Salih'den almış galiba feyzi
Ki zira Sarbanlık hizmetinin oldur îması.
Giderken karbanı salikan-ı Kabe-i vasle
Konak yeri olurmuş ol guruba aşk şahısı.

Kalır mı salik-i gümrah olup hiç tih-i hayrette
O sahib üştüranı himmetin bak var mı hemtası.
Medihan oldu vasfınla "Halîm "in maksadı oldur
Bırakma yarını yolda budur senden temennası.
Ziyaret eyleyince rihleti salın hisab ettim
Şütürban oldu ol zatın zihi tarîh'i ra'nası

Sarban Ahmed Türbesi Sarban Ahmed Türbesi Sarban Ahmed Türbesi Sarban Ahmed Türbesi Sarban Ahmed Türbesi Sarban Ahmed Türbesi

Hacılar Köprüsü

Ataullah Bey'in Tekirdağ yolu ve Hayrabolu deresi üzerinde yaptırdığı altı gözden oluşan köprüdür.

Hacılar Köprüsü Hacılar Köprüsü Hacılar Köprüsü Hacılar Köprüsü Hacılar Köprüsü Hacılar Köprüsü Hacılar Köprüsü Hacılar Köprüsü


Hayrabolu'nun Kabahöyük, Delibedir ve Kadriye mahallelerinde Höyükler ve Tümülüsler bulunmaktadır. Hacılı "Tek Höyük" tümülüsünde yapılan kazılarda Roma dönemine ait Trakyalı bir savaşçıya ait yakma (kramasyon) mezar ortaya çıkarılmıştır.

Saka Eri Hayrabolulu Hüseyin

Saka Eri Hayrabolulu Hüseyin Anıtı (Çanakkale şehitlerimizin aziz hatırasına)

TAK! Bir topuk selâmı, cılız.
Hayrabollu Hüseyin, emret kumandanım!
Hüseyin oğlum, kaç yaşındasın? diye sordu kumandan. Karşısında hazrola geçmiş kibrit çöpünden hallice delikanlıya. Delikanlı dediysek de, asker kaputunun içinde ha var ha yok gibiydi. Henüz bıyıkları bile bitmemiş, parlak yüzlü bir oğlancıktı aslında Hüseyin, Hayrabolu'lu Hüseyin..
-Onüçümden ay aldım kumandanım
-Küçüksün!
-Ama kumandanım askere ihtiyaç vardır..
-Çocuksun!
-Ama kuman...
-Sana silah emanet edemem. Seni cepheye süremem. Hüseyin, ağlamaklı oldu, gözleri doldu
-Lakin mühim bir vazife verebilirim. Seni Saka Eri yaptım Hüseyin. Bu bölüğün su ihtiyacını sen karşılayacaksın. Sana bir de katır verecekler. Eratı susuz koma. Koma ki; koşacak, hendek aşacak, fişenk atacak hâli dermanı kesilmesin
. -Emredersin kumandanım!
Kendisine silah emanet edilmeyen Hüseyin, alacakaranlıkta katırını alır yola çıkardı. En yakın köye varır, tahta damacanalarını su doldurur ve akşam karanlığında bölüğe taşırdı. Görevini hiç aksatmazdı. Aman erat susuzluktan yanıyordur şimdi der, hiçbir yerde oyalanmazdı.

İkinci Anafartalar taarruzundan sonra, ordu Anafarta Ovası'na ve tepelere yerleşmişti. Bu birlikler, kendilerine göre siperler kazıyorlar ve zaman zaman da İngilizler'in kısmî taarruzları karşısında, direnemeyip bu siperleri düşmana kaptırıyorlardı.

İşte böyle bir günün arifesinde Saka Hüseyin, sabahın alacakaranlığında katırı ile yola çıktı. Bigalı Köyü'ne gidip, kuyulardan su çekecek, akşam karanlığında da, geri dönecekti.

Bir kaç saat sonra köye vardı. Kuyuyu bulup, damacanalarını silme doldurdu. Kuyunun başında bir miktar oyalanıp, günün batmasını bekledi. Hava alacalandı. Gün batmak üzereydi. Saka Hüseyin yola çıkmadan önce, her zaman yaptığı gibi katırının kulağına eğilerek: Deh! Büyük Anafarta Köyü'nün üstünden, Otuzbeşinci Piyade Alayı'nın bulunduğu siperlere! Katır önde, Hüseyin arkada yola çıktılar.

Hüseyin elinde bir değnek taşa çalıya çaktıra çaktıra giderken, bir de türkü tutturmuş:

Çeşmeye varmadın mı
Gül koydum almadın mı
Ben sevdadan ölüyom
Sen sevdalanmadın mı?

Hava iyice karardığında Hüseyin, alayın yakınlarına varmıştı. Varmıştı ama, o gün iş de iyice kızışmıştı. İngiliz topçusu, nefes aldırmadan siperlere bomba yağdırıyordu. Güllenin merminin sayısı belli değil. Saka Hüseyin siperlere yaklaşmanın imkânı olmadığını anlayınca katırıyla birlikte bir çukur bulup sindi. Saatler sonra bataryalar durdu. Makineli tüfekler sustu. Ses, duman, gümbürtü kıyamet kesildi.

Hüseyin çukurdan çıkıp katırı dehledi. Katır önde, o arkada, yollarına devam ettiler. "Bölük su bekler" diye iç geçirdi. Üstelik yaralılar da vardır şimdi. Onlar iki kere su bekler. Ansızın bir ses karanlıkta kükredi. Hüseyin bu garip kelâmın ne olduğunu anlamadı ama, hiddetinden ve şiddetinden "dur" anlamına geldiğini anladı. Durdu. Birden iki yanında iki karaltı belirdi. Yine hiç duymadığı bir lisan ile bağırmaktaydılar. Saka Hüseyin vaziyeti farketti. Siperler el değiştirmişti. Burası artık Otuzbeşinci Piyade Alayının değil, bilmem kaçıncı düşman alayınındı. Auckland Taburu'nun Anzak devriyelerine yakalanmıştı.

Saka Hüseyini aldılar, katırı da arkasından çeke çeke kumandanlarının karşısına çıkardılar. Hüseyin önceleri çok korktuysa da, hissettirmedi. Yüzünde kocaman bir gülümsemeyle, ellerini kollarını sallıyor ve katırın üzerindeki su damacanalarını gösteriyordu.

İngiliz kumandan Hüseyin'in bu tuhaf neşesine bir anlam veremedi. "Tercüman bulunsun" diye emretti
-Kimsin? Göğsünü kabartarak:
-Otuz Beşinci Piyade Alayı İkinci Bölükten Saka Eri Hayrabolulu Hüseyin, emret gavur kumandanı
-Burada ne işin var?
-Bu su damacanalarını kumandanım gönderdi. Git dedi. Yaralıları vardır. Su bizim tarafta kaldı gelip alamazlar, sevaptır. Eğer suyun zehirli olduğundan şüphe ederlerse de gözlerinin önünde bir tas iç.

Anzak teğmen kıpkırmızı kesildi. Bütün gün başlarına gülle yağdırdığı, taş üstünde taş, gövde üstünde baş kalmasın diye yapmadığını bırakmadığı insanlar, nasıl olurda.. Bu akıl alacak iş miydi? Gözleri doldu. İlk iş Hüseyin'i tutup yanaklarından öpmek oldu. Oturtup biraz dinlendirdiler. Sonra suları katırdan indirip yerine paket paket sarma tütünü, çikolata, et konserve.. artık ellerinde ne varsa erzak, yığma yaptılar.

"Haydi, good bye, good bye, haydi!"
Hayrabollu Saka Hüseyin, gecenin karanlığında siperden sipere atlaya zıplaya alayının mıntıkasına vardı. Başından geçenleri bir bir anlattı. Gerçi Mehmetçik, domuz etidir diye ete konserveye dokunmadı ama diğer kumanya pek makbule geçti. O gece sessiz geçti. Saka Hüseyin, çehresine sabitlenmiş bir tebessümle yıldızları saya saya uyudu. Asker, yaralarını sardı, şehitlere dualar edildi ve Hüseyin'in cinliğini anlatıp anlatıp gülüştü. Bölük Kumandanı, Hayrabollu Hüseyini tebrik etti, alnından buseledi. "Harp sonunda göğsünde nişanını hazır bil" diye de müjdeledi.

Saka Hüseyin Çanakkale'den sağ sağlim memleketi Hayrabolu'ya döndü ve vefat ettiği 1975 yılına kadar Hayrabolu'da yaşadı...

Hayrabolu Devlet HastanesiHayrabolu Devlet Hastanesi ilçesinde sağlık hizmetleri 1923 yılına kadar sağlık kurumu olarak 5 yataklı Özel İdare Dispanseri ve Hüküme tabipliği vardı. 1955 yılında 10 yataklı Sağlık Merkezi açıldı. 1983 yılında sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesinden sonra, Hükümet Tabibliği Sağlık Ocağına dönüştürülmüştür.

Hayrabolu Devlet HastanesiÇerkezmüsellim , Dambaslar, Susuzmüselim Sağlık Ocakları 1983, Lahana ve Şalgamlı Sağlık Ocakları 1994 yılında faaliyete geçmiştir. Hayrabolu Devlet Hastanesi Verem Savaş Dispanseri 1967 yılında açıldı. Hayrabolu Devlet Hastanesi'da Verem Savaş Dispanseri Merkez Günebakan Aile Sağlığı Merkezi ile beraber aynı binada hizmet vermektedirler.

Hayrabolu Devlet HastanesiHayrabolu Devlet Hastanesi Devlet Hastanesi 2016 yılında 30 yataklı devlet hastanesi olarak temeli atılmış olup inşaat 2018 yılında tamamlanarak faaliyete açılmıştır. Hastane 16804 m2'lik alan üzerine 30 yataklı olarak hizmet vermektedir. Hastane 4 katlı olup bodrum, zemin ve 2 kattan oluşan poliklinik, servis ve idari bölümlerle hizmet vermektedir.

Hayrabolu Devlet HastanesiGeniş bir bahçe alanına sahip olup, bahçede ağaçlandırma yapılmıştır. Bir araç girişi, bir acil girişi ve ayrı olarak zemin kat girişi (morg) bulunmaktadır. Ulaşımı kolay şehir merkezi dışındadır. İlçe jandarma ve Hasan Yılmaz Kurt İlköğretim okuluna yakın mesafededir. Mevcut personel sayısı atamalar ile değişmekte, 2 Dahiliye uzmanı, Çocuk Hastalıkları Uzmanı, Genel Cerrahi Uzmanı, Kadın Doğum Uzmanı, Diş hekimi, Prastisyen Hekimler, eczacı, ebe, hemşire, sağlık memuru, laboratuvar teknisyeni, röntgen teknisyeni, veri hazırlama hizmeti, şöför, tıbbi sekreter ve temizlik personeli bulunmaktadır.

Hayrabolu Hayrabolu'nun kuruluşuyla ilgili olarak bir efsane anlatılmaktadır. Efsaneye göre, ilçenin bugün bulunduğu bölge tarihin çok eski çağlarında ormanlık bir bölgeydi. Özellikle Hayrabolu Ovası bir zamanlar ağaçlarla kaplı, çayır ve gölleriyle, tertemiz akan deresiyle adeta cennetten bir parçaydı. Birgün, bu bölgeden çok uzaklarda yaşayan ve hayatlarını hayvancılıkla sürdüren göçebe kavimlerden birinin koyunları kayboldu. Bütün kabile halkı günlerce ormanlık bölgede koyunlan aradı durdu. Bu arayıştan bitkin düşen sürünün çobanı, böğürtlen ve güvem yemişlerinin iç içe ve bolca bulunduğu bir çatakta gördüğü bir taşa oturup biraz dinlenmek ve etrafında bulunan bu yemişlerden de yemek istedi.

Hayrabolu Çoban, çalılıklardan topladığı böğürtlen ve güvem yemişlerini avuçlarının içinde tutarak taşa oturdu ve yemeye başladı. İşte o anda hiç beklenmeyen bir olay oldu. Çobanın oturduğu taş dönerek, güney istikametinde oturmuş olan çobanın yönünü kuzeye çevirdi. Bu duruma bir anlam veremeyen ve çok korkan çoban alelacele oradan uzaklaşarak kabilesine gitti. Durumu kabile reisi ile kabilenin ileri gelenlerine anlattı. Çobanın anlattıklannı dikkat ve hayretle dinleyenler sonunda hep birlikte 'Döner Kaya'nın bulunduğu mevkiye gitmeye karar verdiler.

Hayrabolu Böğürtlen ve güvem çalılıklarıyla kaplı ve orta yerinden tertemiz bir suyun aktığı derin bir çatak içine giren kabile mensupları orta yerde duran kayanın ne tarafa döndüğünü çobana sordular. Çoban ilk oturuş istikameti ile dönüş istikametini anlattı. Bunun üzerine kabile mensupları çobanın döndüğü kuzey istikametinde bulunan hafif yükseklikteki bayıra çıkmaya karar verdiler. Bayırı tepesine çıktıklarında ise hayretler içinde kaldılar. Çünkü kaybettikleri ve günlerce aradıkları koyunlarının tamamı oradaydı ve kuzey istikametinden esen rüzgara karşı yatmış geviş getiriyorlardı. Kabile bu olaydan sonra gelip buraya yerleşmeye karar verdi.

Hayrabolu Koyunlann bulunduğu yer, şu anda Hayrabolu şehrinin bulunduğu yerdi. Dönen kayanın bulunduğu çatak ise şimdi Kahya Mahallesinin mezarlıklar mevkiinde 'Dönerkaya' olarak anılan yerdi. Bugün dahi, (1990'larda) batıl inancı olan kişiler bu dönerkayayı ziyaret edip adaklarda bulunmakta, bazı kişiler de kayanın kendilerinde de döndüğünü iddia etmektedir. Kayanın kendisi bugün toprak altında kalmış olmasına karşın, mevkiini bilenler ve şehrin kuzey rüzgarlarına açık bulunması bu efsaneye güç katıyor. Hatta bu efsaneden olsa gerek, bazı kişiler Hayrabolu'nun ilk adının 'Rüzgarlı Şehir' anlamına gelen bir isim olabileceğini düşünüyorlar.

Kaynak: Şerif BAYSALAN