Tekirdağ Adetleri Tekirdağ Kiraz Festivali Tekirdağ'da Hıdrellez Geleneği Doğum - Çocukluk Askerlik - Gurbetlik Şiirler - Atasözleri Dil Bayramlar, Törenler, Kutlamalar Halk Oyunları İnanışlar

Tekirdağ Adetleri

Sedenka

Köy kadınlarının kendilerine mahsus eğlencelerindendir. Sedenka kelimesi Bulgarcadan geçmiştir. Sedenka üç çeşit yapılmaktadır. Birincisi konu komşunun toplandığı bir gecedir. Bir nevi yardımlaşmadır. Bulgur çekilir, pazı açılır, sohbet edilir. Kızlar darbuka çalıp şarkı söylerler. Özellikle kabak ve mısır yenilir. İkincisi söz kesimi için toplanıldığında kızın ailesinden söz alınırsa damat adayına kızdan alınan mendil götürülür. Eğlence yapılır. Üçüncüsü ise harman zamanı yapılan sedenkadır. Ayçiçeği veya mısır dövülüp soyulurken toplanılır.

Kolada Gecesi

Kış yarısına 28 gün kala yapılır. Bir çok köylerde l8 Ocak gecesi yapılır. O akşam her evde kabak pişirilir. Büyükler kabak yemeyen evin kaçaklarını karakaçanlar sırtına biner diye korkuturlar. O gece fala bakmak adettir. Kolada gecesi kabak pişmeyen evde domuz eti pişeceği inancı yaygındır.

Delimolu

Bayram geceleri on, on beş yaş arası erkek çocuklar köydeki bütün evleri gezerek para, hediye ve yiyecek toplarlar. Bu gezmede çocuklar ev sahiplerini dışarıya çıkarmak için maniler söylerler. Hediye vermeyen olursa

Ak taş kara taş,
Vermeyen kurtsuz baş,
Diyerek kızdırırlar.

Cemal (Cemel)

Köylerde mahsul ekimi sonunda bol ve bereketli ürün dileğiyle tertiplenir. Köy gençleri pösteki ve minderlerde deve kılığına girerler. Bellerine ve diğer kısımlarına çanlar takarlar. Gizli olarak tertiplenen bu eğlence gece yapılır. Gençler cemali bağrışa çağrışa ev ev dolaşırlar. Her evden para veya buğday alırlar. Vermemekte ısrar edenleri o gece uyutmazlar. İki ayrı köy cemalleri karşılaşınca kan şarttır. Çok kez kavgaların ölümle sonuçlandığı görülmüştür. Bazı köylerde cemal mezarlıklarına rastlanır. Tekirdağ'ın 10 km. dışındaki Kaynarca çeşmesi yanında bile bir cemal mezarlığı vardır. Bu mezarlıkta, çarpışarak ölen Güveçli Köyü ile Nusratlı Köyü cemalleri yatmaktadır. Aynı şekilde Ferhadanlı köyünde de bir cemal mezarlığı vardır.

Tavuk Gecesi

Senenin belli günlerinde tavuk geceleri düzenlenir. Tavuk gecesinde komşular birbirlerini çağırıp mısır pişirirler. Kimin çok misafiri gelirse o sene o evin tavuğunun çok olacağına inanılır. Diğer bir inanca göre de tavuk gecesinin sabahı ilk olarak kapıyı kadın açarsa o sene evin bütün civcivleri tavuk, erkek açarsa horoz olacağı inancı yaygındır.

Örfene

Hafta veya on beş günde bir yapılır. Lokma yapılıp kabak pişirilir. Kış eğlencelerindendir. Maniler, türküler söylenir. Kadınlar arasında olur.

Bocuk Gecesi

Bu adet Hıristiyan adetidir. Balkanlardan gelen muhacirler bu adeti getirmişlerdir. Bocuk gecelerinde toplanır, mısır, kabak pişirilip yenilir eğlenilir. Eski Kasımın sekizinden altmış bir gün sonra olan bu gece de Hıristiyanlar besledikleri domuzları öldürürlermiş. Bocuk gecesi, önceden yapılan baklava dama konurmuş. İnanışa göre bocuk dede gelecek ve baklavanın kenarından yiyecekmiş.
Bocuk dedenin baklavayı yemesi için üç defa:
- Al Bocuk dede saralia (Baklava) diye seslenirlermiş.

Kırk Uçurma

Bebek otuz yedi günlük olunca bir bakır su ısıtılır. Kaymamış suyun içine bir altın atılır. Bir yumurtanın tepesi delinip içi çıkarılır. Sonra bu tepesi delik yumurtanın içine su doldurularak, bakırdaki suyun içine kırk kez boşaltılır.

Kırkı kırkladım
Kırkbirinde pakladım.

deyip bebek o su ile yıkanır. Bebeğin annesi de aynı şekilde yapılan sudan yıkanır. Akşam üzeri veya öğleden sonra bebek uzak yerlere gezmeğe götürülür. Uzak yerlere gidince bebeğin sesinin güzel olacağı inancı yaygındır.

Dil Değdirme

Hastalıklı olan kimselere kefaret için yapılır. Bu kefaret şöyle yapılmaktadır. Bir tasa su doldurulur. Bu tas içindeki su okunur. Sonra tastaki okunan suya kırk bir kişinin dili değdirilir. Yanlışlık olmasın diye her dilini değdiren suyun içine bir mısır tanesi atar. Kırk bir kişi dil değdirdikten sonra mısırlar çıkartılır. Hasta olan kişi bu su ile yıkanır.

Adım Peksimeti - Çöreği

Henüz adım atmaya başlayan çocuklar için yapılan bir adettir. Çocuk adım atmağa başladığı zaman annesi çevrede geçerli ne ise, peksimet, çörek yada susamlı, nohutlu küçük ekmekler yapar. Yapılan peksimetlerden birinin içine para koyarlar. Bu peksimetler komşulara dağıtılır. İçinde para olan peksimet kime çıkarsa o çocuğa bir hediye alır. Bazı yerlerde buna adım çöreği, adım turtası, adım papası da denmektedir. Yapılmazsa çocuğun düzgün yürüyemeyeceğine inanılır.

Diş Buğdayı

Yeni dişleri çıkmaya başlayan bebekler için yapılır. Buğday kaynatılır. Gece komşular çağrılır. Bir çok ikramlarda bulunulur. Bunların yanı sıra kaynamış buğdaylar tabak tabak ikram edilir. Tabağa konan buğdayların birine para konur. Para kimin tabağında çıkarsa, o bebeğe hediye alır. Otuz iki tane buğday ipe dizilir. ipe dizilmiş buğdaylar bebeğin omzuna asılır. Bebeğin omzundaki buğdayı görenler bir tane kırıp başından aşağı atar. İnanışa göre bu adet yapılırsa bebeğin dişleri sağlam olurmuş.

Gelin Orucu

Düğün adetlerindendir. Gelin adayı düğünden bir gün önce oruç tutar.

Bağ Bozumu

Eylülde üzümler toplanacak hale gelince konu komşu toplanarak bağlara gidilir. Yemekler yenir, eğlenilir. Bağdaki üzümler toplanır.

Sandık Kalkmaz

Gelin çeyizini almağa gelen erkek tarafı çeyizi götüreceği zaman, kız tarafından bir çocuk sandığın üzerine oturur. Gerekli bahşişi almayan çocuk kalkmaz. istediği para verilince çeyiz gider.

Yağmur Çöreği

Yağmur yağmadığı zaman meydanda ateş yakılır. Saçta pişirilen çörekler fakirlere dağıtılır.

Mart İpliği

Genç kızlar Mart ayında ellerine kırmızı ve beyaz renkli ip bağlarlar. Bu ipi bir ay çıkarmazlar. Sonra bir taşın altına koyarlar. Taş kaldırıldığında karınca görülürse, gideceği yerin zengin olacağına ait bir inanç vardır.

Meci (İmece)

Bir komşunun diğer komşuları yardıma çağırmasıdır. Koyun yapağılarının temizlenmesi, mısır soyulması için yardım edilir. Ev sahibi ikramlarda bulunur. Geceyi sohbet ederek, türkü, mani söyleyerek eğlenceli bir şekilde geçirirler.

Kiraz Eğlenceleri

Kiraz zamanı bağı olanlar bağlarına, bağı olmayanlar ise ağaçlık yerlere kirazları ile giderler, yemek yiyip eğlenirler. Bağlarda salıncak kurulur. Türküler maniler söyleyerek eğlenceler yapılır. çocuklar kirazdan küpeler yapıp, birbirlerine kirazla boyayıp şakalaşırlar. Bu eğlenceler son senelerde kiraz festivaline dönüştürülmüştür. Tekirdağ Kiraz Festivali, her yıl artan bir ilgiyle izlenmektedir.

TEKİRDAĞ KİRAZ FESTİVALİ

Kiraz Yaylası
Şu gördüklerin Kiraz ağaçlarıdır
Ki, böyle çıplak kalmazlar
Günü gelir uzun olur yeşilin ömrü
Zannedersin solmazlar.
Bizim buralarda
Kiraza çıkmayan kızı almazlar.

Arif Nihat Asya

Tekirdağ denilince akla hiç kuşkusuz yurt ekonomisine katkısı olan tarımı, özellikle buğday ve ay çiçek üretimi geliyor. Ama kirazı da unutmamak gerekiyor. Görünümü, lezzeti ve adına düzenlenen festivali ile kirazın Tekirdağ'da ayrı bir önemi var. Yaklaşık yarım asra damgasını vuran ve o zamandan bu yana festivallerin simgesi olan kiraz Tekirdağlıların ve festivalin baş tacıdır. Ozanlar baş tacı olan kirazın üzerine anlamlı yazılar yazmışlar, şiirler üretmişler, rengini ise genç kızların dudağına benzetmişler. Tekirdağlılar da kirazın üzerine önce cümbüş hazırladılar. Daha sonra cümbüşün adını festivale dönüştürdüler.

Cümbüşle festivalin kısa öyküsü de şöyle...

İlk Kiraz Cümbüşü 1961 yılında Naip Köyü'ndeki büyük çınar ağaçları altında başladı. 4 gün süren Cümbüş Naip Köyü kavakları altında sona erdi. 1968 yılına kadar Cümbüş olarak kutlanan Kiraz Bayramı, 1964 yılında o zamanın Valisi Kadir DEMİREL zamanında Festival olarak kutlanmaya başlandı. Kiraz Festivali günümüze kadar aralıklı olarak devam etti. Son yıllarda Tekirdağ Belediyesi'nin bir etkinliği haline dönüşen Tekirdağ Kiraz Festivali'nin adına "Geleneksel" dendi.

Tekirdağ'da Hıdrellez Geleneği

Tekirdağ Hıdrellez geleneği, Orta Asya, Anadolu, İslamiyet ve Ortak Balkan kültürünün besleyip günümüze getirdiği kökü Orta Asya Kültürüne dayalı, İslami renge bürünmüş mevsimlik bayramların uzantısı bir ritüeldir.

Hıdrellez geleneği her folklor ürünü gibi ilk çıkış zamanlarındaki aslını koruyamamıştır. Tarihsel, sosyal, kültürel nedenler ve göçlerle değişikliğe uğramıştır. Hıdrellez kültürü geleneği günümüz motifleriyle örülmeye başlanmıştır.

Hıdrellez kuşaktan kuşağa devredilip aktarılan çeşitli zaman birimlerinde katmalarla zenginleşen bir ritüel kalıntısıdır.

Tekirdağ'da Hıdrellez bahar bayramı niteliğinde kutlanan mevsimlik bayramlarımızdandır. Çağlar boyu süregelip zengin kültür değerlerinin oluştuğu Hıdrellez, çeşitli adlarla Tekirdağ'da kutlanmaktadır.

Hıdrellezi Kutlama Nedenleri

Hıdrellez geleneğinin doğuşuyla ilgili rivayetlerin Hızır ve İlyas üzerinde yoğunlaşmasına rağmen kutlama nedenlerini incelediğimiz zaman mevsimlik bayramlardan bahar şenlikleri olduğu öne çıkmaktadır. Hıdrellez yaz başlangıcıdır. Yaz ve kışın ayrılışıdır. Bir yıl Hızır Günleri ve Kasım Günleri diye ikiye ayrılır. Mayıs'ın altısında Hızır günleriyle yaz başlar 186 gün sürer, Kasım'ın sekizinde Kasım günleri başlar 179 gün sürer. Hıdırellez'de baharın gelişi kutlanır, insanlar yaza bayram sevinciyle karşılık verirler. Yazın gelişi bayramdır. Eskiden çoban Bayramı da denirdi.

Hıdrellez Hazırlıkları

Hıdrellez hazırlıklarına bir hafta önceden başlanır. Evlere temizlik badana yapılır, çeşitli yemekler ve yiyecekler hazırlanır. Hıdrellezden bir gün önce sağmal hayvanı olmayan evlere süt dağıtılırdı. Özellikle sütten börek veya sütlaç yapılır. Hıdrellez için bir gün önceden hazırlanan yiyecekler genellikle hamur işleridir. Bunlar börek, yumurtalı peksimet, poğaça, kolaç, kalburüstüdür. Mısır pişirilir, nohutlu ekmek yapılır.

Yine Hıdrellezden bir gün önce akşam üzeri köyde oturanlar Hıdrelleze çağrılır. Her çağrılan kişi niyet çekmek üzere çömleğe koymak için ufak tefek şeyler verirler. Bunlar su içine konulduğunda etkilenmeyecek şeyler tarak, yüzük, anahtar, eski para, makara halka, kalem, kilit, kolonya şişesi ve benzeri olabilir.

Ayrıca Kuyruk adı verilen yiyecek tepsisi için konulacak yiyecekler hazırlanır. Bu tepsiye isteğe göre her türden yiyecek konur. Bazı köylerde buna Teferrüç Tepsisi adı verilir. Tepside börek, mısır ve piliç bulunur. Hıdrelleze çağırma işini geçen yıl kuyruğu satın alan kişi yapar. Satın almada karşılık olarak hiçbir şey verilmez, satış temsilidir. Buna "Kuyruğu satın almak ve kuyruğu satmak" denir. Köylüden ev ev toplanan niyet eşyalarını koymak için bir çömlek bulunur. Eğer seyirlik köy oyunu oynayacaksa önceden giyecek ve aksesuarlar toplanır. Oynanacak oyunun gereçleri önceden hazırlanır.

Hıdrellez şenliklerinin yapıldığı harman yeri, köy meydanı veya ağaçlık alana Eğrek veya Sığır İğreği adı verilir. Bu geniş bir alandır. Her evden toplanan simgeler bir çömleğe konur. Çömlek suyuna 40 yeşil ot yaprağı konur. Çömleğe dere suyu konur. Çömleğin ağzı yeşil veya kırmızı bir yaşmakla kapatılır. Çömlek, açmamış bir gül fidanının dibine gömülür. Bazı köylerde evlerden simge toplanırken evin evlenmemiş en büyük kızından Kısmet Açma-Kilit Açma adı verilen en yakın zamanda evlenmesi için alınır. Çömleğe eşya koyma ve daha sonra niyet çekme adetine Martaval denir. Hıdrellezden bir gün önce komşularla yardımlaşarak Hıdrellez çöreği yapılır. Çöreğin içine para konur.

Hıdrellez Kutlamaları ve İnanmalar

Hıdrellez günü hazırlıklar tamamlandıktan sonra Hıdrellez yerine gidilir. Eskiden köylere yakın tekke, türbe ve yatır yanlarında Hıdrellez eğlenceleri yapılırmış, bugün yalnızca ağaçlık yerlere gidiliyor. Bu yerler köyün konumuna göre dere kenarı, deniz kenarı, harman yeri veya ağaçlık bir alandır. Yerleşildikten sonra bir kız çocuğu ortaya oturtulur, başına kırmızı bir grep örtülür. Çömlek ortaya getirilir. Niyet çekme "MARTAFAL" adetine başlanır. Çömleğin başına geçilerek toplanan simgeler tek tek çıkarılarak mani söylenir. Simgesi çıkan kıza söylenen mani onun talihidir. Hıdrellez günü okunan manilerle evlenmeyen kızların başındaki kilidin açılacağına inanılır. Çömlek, niyet çekme (şans okuma) adeti bittikten sonra bazı köylerde kırılır. Kırılan çömleğin başında toplu bolluk bereket duası yapılır. Bazı köylerde ise çömlek bir kuyuya atılır. Çömlek kuyuya atılırken toplu halde bolluk bereket duası yapılır.

Erkekler kadınların, kızların yaptığı eğlencelere katılmazlar. Ayrı yerde otururlar. Hıdrellez günü genç, yaşlı mutlaka salıncakta sallanılır. Bundan amaç günahlardan arınmadır. (Günahlar sallanırken dökülür.) Erkekler kendi aralarında güreş tutarlar. Kızlar maniler, türküler söyler, çocuklar körebe, çelik-çomak, tura bırakmaca, bezirgan başı gibi oyunlar oynarlar. Kadınların bazıları tepsi çalar. Bir grup hem oynayıp hem söylerler.

Hıdrellez Günü Yemeklerinden Örnekler

Hıdrellez günü hazırlıkları bir gün önceden başlar ve çeşitli yemekler yapılır. Bunlardan bazılarını şöylece sıralayabiliriz: Yaprak sarması, kapama, oğlak çevirmesi, süt böreği, nohutlu ekmek, pilav, dolma, kurabiye, poğaça, peksimet, sütlü çorba, kavurma, yumurta, kırma, mısır, bulgur pidesi, bakla çorbası, süt paparası, gözleme, güveç, labada sarması, irmik helvası, baklava, büryan, peynir helvası, kalbur tekerlemesi, sütlaç, keşkek v.b.

Doğum - Çocukluk

Tekirdağ'da doğumla ilgili adet, inanma ve bunlara bağlı pratikler günümüzde de sürmektedir. Yeni kuşak bir yönden adetlere uyarken diğer yönden de tıbbın sağladığı her türlü imkandan yararlanmaktadır. Doğum Öncesinde çocuğu olmayan kadınlar, yatır ve türbelere giderler. Ağaçlara adak bezi bağlarlar. Doğum sırasında, çocuk çabuk doğsun diye bazı yörelerde teneke çalınır. Loğusa kadına bir hastalık gelmemesi için herhangi bir yerine kırmızı kurdele takılır vb.Tekirdağ'da ilk doğan çocuklara dişleri ilk çıktığında diş buğdayı yapılır. Adım attığında ise Adım Peksimeti yapılıp ailenin yakınları ve komşular çağrılır.

Ninniler

Ninnilerden birkaç örnek vermek gerekirse;

Bahçeden su gelir
Tekkelerden hu gelir
Yavrum yattı beşiğe
Şimdi uykusu gelir

Ey kargalar kargalar
Ceviz dalını ırgalar
Irgalamayın kargalar
Oğlum sizi kovalar
E,eee...

Hu dervişler dervişler
Hak yolundan gelmişler
Bir fırın ekmek yemişler
Daha da yok mu? Demişler
Hu,hu,hu...

Masallar-Fıkralar

Tekirdağ Halk Masalları ve Fıkraları ile ilgili en detaylı araştırma Erman Artun tarafından yapılmıştır. Erman ARTUN'un Tekirdağ ili içersinde derlemiş olduğu Masalların isimleri şunlardır: Muradına Nail olamayan Dilber, Benderli Avcı Kara Ahmet, Oduncu Baba, Ahmedi Sina Bey, Sefa Beyle Cefa Bey, Zülfi Siyah, Dokuz Okka Nar, Oduncu ve Kızı, Hüsnü Yusuf, Sihirli Yüzük, Sırma Saç ile Demirkıran, Tın tın Kabacığım, Helvacı Güzeli, Torba Dolusu Altın, Tülüce, Çocuk ve Yılan, Yusufçukla Fatmacık, Küçük Kız.

Fıkraların isimleri de şunlardır ; Sanane, Banane ve Terbiye, Dağlı ile Yahudi, Karabaşın Mirası, Papağan, Sıkı Bağlıdır, Pamuktan Pamuğa, Mart Ayı Dert Ayı, Vıy'ana, Sakız, Beşik, Ne Olacak, Arı dedi Vız, Yağmur, dere, deniz, Kelime-i Şaadet, Sayması Kolay, Altı Kağıt, Sıkma.

Sünnet

Tekirdağ'da sünnet ile ilgili adetler hiç yok denecek kadar azdır. Genelde Cuma günü başlayan törenler Pazar günü Mevlidin okunmasının ardından son bulur. Ülkemizin her yöresinde görülen sünnet alayı yani sünnet olacak çocuğun ve arkadaşlarının şehir etrafında tur atması Tekirdağ'da da görülür.

Tekerlemeler

Oyun sayışmalarında, masal başlarında, sonlarında söylenen tekerlemeler değişik ve ilginçtir. Yöreden birkaç oyun sayışma tekerlemesi :

Benim adım mahu heykel
Arkam kambur başım kel
Ayaklarım yampuriki
Ben giderim kamburiki
Haydi sen çık,bir iki

Horoz öttü
Tavuk tepti
Nuri kıza selam etti
Alçık balçık
Sana derim
Sen çık

Bilmeceler

Tekirdağ'da bilmeceler; kızlar, kadınlar ve erkekler arasında kış gecelerinde, akşam sohbetlerinde, çeşitli eğlence toplantılarında, evlenme, sünnet törenlerinde bulgur çekme, yufka açma, salça yapma, hasat zamanı imece ve arkadaş toplantılarında sorulmaktadır. Bilmeceler genellikle boş zamanlarda, neşeli ortamlarda sorulur. Toplantılarda bilmeceleri büyükler sorar küçükler cevaplar. Bilmece sorma için özel bir toplantı yapılmaz. Tekirdağ'da bilmece soranlara özel bir ad verilmez. Şehirlerde bilmece sorma eskiye oranla azalmıştır. Köylerde azalmakla birlikte sürmektedir.

Tekirdağ Bilmecelerinden Örnekler;

Dağ doruğunda
Çilli Fatma
(Badem)

Ağaç üstünde kilitli sandık
(Ceviz)

Üstten ot biçerim
Altından su içerim.
(Koyun)

Askerlik - Gurbetlik

Tekirdağ'da askerlikle ilgili adetler hakkında kısaca bilgi vermek gerekirse şunları ifade edebiliriz; Tekirdağ'da askerlik çağına gelmiş kişiler askere gitmelerine bir hafta kala yakın akraba ve dostlarını dolaşarak helallik alırlar, her ev, yakını olan askeri evine çağırarak onun adına yemek verir ve asker adayına iç çamaşırı yada havlu takar. Askere gidilecek son gecede de şehirde arabalarla tur atılır.

Evlenme

Tekirdağ'da kızlar 17-18,erkekler askerlik dönüşü 22-23 yaşında evlenme çağına gelmiş olarak kabul edilirler. Evlenme yaşına gelen gençler evlenme isteklerini evin büyüklerine söyleyemezler. Çeşitli yollara başvurarak bu dileklerini belli ederler. Bir kaçını şöylece sıralayabiliriz: Ayakkabıları ters çevirme, devamlı of çekme, süpürgenin üstüne oturma vb.

Kız isteme,söz kesme ve Nişan işlemleri tamamlandıktan sonra sıra Düğüne gelir. Tekirdağ'da Düğünler genelde sünnet törenleri gibi üç gün sürer. Kız kınasına Gelin Salınması adı verilir. Bunun dışında köylerde Eğer damat dışarıdan ise köyün gençleri tarafından Toprak Bastı parası alınır. Kız alınmaya gidildiği zaman Çömlek kırılır. Düğünün ertesi günü Gelin Paçası adı verilen bir adet vardır. Bu adette kadınlar arasında yapılır, gelinin akrabaları ile erkeğin akrabaları bir araya gelip eğlenirler.

Şiirler - Atasözleri

Şiirler

Yörede yaşanan etkileyici olaylara ağıt düzme geleneği günümüzde de canlıdır. Bir kazada, on yedi kişiden ancak ikisi kurtulur. Bu olay üzerine yakılan ağıttan bir bölüm :

Öğlen üstü tarlayı bitirdik
Başka tarlaya gitmeye çekildik
Kazaya uğrayacağımızı ne bilirdik
Feryadımızı duyan dağlar ağladı

Çeşme bayırını dönmeye kalmadı
Mehmet motoru vitesten salladı
Mustafa yapma diye yalvardı
Yalvarmamızı duyan dağlar ağladı

Yolcular kan içinde yatırıldı
Kırılan kollar, bacaklar sarıldı
Kara haber hemen duyuldu
Yardıma gelen kullar ağladı.

Diğer bir ağıttan örnek;

Er Mektubu Ağıtı

Muratlı'dan bindim trene
Selam söyle dosta, yârene
Al horozu, sen müjde verene
Tezkereyi aldım geliyorum ana
Seni gördüm rüyamda, hayalimde
Seni gördüm nöbette, talimde
Anladım deva imişsin, her derde
Artık kıymetini biliyorum ana.
Selam ilet yetim Veli'ye
İyi bak,benim ak kediye
Ela gözlü bir selviye
Aşık oldum ölüyorum ana
Ayrıntılı mektup yaz sıladan
Haber Sal hısımdan, akrabadan
Huzurundan ayrılırken Tanrı'dan
Sağlığını diliyorum ana.

Maniler

Yörede kapsamlı bir folklor araştırması yapılmadığından manilerin özgün olanları saptamak oldukça güçtür. Düğünlerde, çeşitli eğlentilerde söyleme günümüzde de yaygındır. Manilerin ana konusu sevdalar ve ayrılıklardır. Köyün doğası ve yöre yaşamından kimi kesitleri manilere yansımıştır.

Tekirdağ' a ait birkaç mani örnek vermek gerekirse ;

Ak üzüm asmasıyım
Fabrika basmasıyım
Bana doktor ne lazım
Ben sevda hastasıyım

Ak dutlar kara dutlar
O dutları kim toplar
Asker olan yârime
Gölge olsun bulutlar

Arpalar dize kadar
Gel yârim bize kadar
Çorap öreyim sana
Topuktan dize kadar.

Deyimler

Çeşitli etkileşimler sonucu deyimlerinde giderek özgünlüklerini yitirdiği görülür. Yöreden Erman Artun'un derlediği deyim örnekleri ;

"Acem kılıcı gibi iki tarafı keser", " Arife geçtikten sonra şırlağanı başına çal", " Gücünde gücün var" vb.

Atasözleri

Yöre Atasözleri karmaşık etkenlerle oluşmuş kültürel birikimin izlerini taşır. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, değişik öğelerin birbirleriyle etkileşmesi sonucu atasözlerinin de ortak ürünlerin çoğu gibi özgünlüklerini yitirdiği görülmektedir.

Tekirdağ Atasözlerine örnekler :

" Adamın iyisi iş başında gelir", "Aksak eşeğin kör nalbantı olur", " Arıyı duman, insanı iman yola getirir", " Vakitsiz açan gül tez solar"

Dil

Tekirdağ yerel ağzı, Doğu Trakya ağızları grubundandır. Batı Trakya göçlerinin yerel ağız üzerine belirgin etkileri olmuştur.

Yerel ağzın temel özelliklerinin başlıcaları şunlardır:

Tekirdağ ağzında bilinen ünlüler yanında " a" ile "e" arası bir "â" ünlüsü, türemiştir. Kullanımı kurallaşmamış olan bu ünlünün daha çok seslenme ünlemlerinde ya da " ken" zarf fiili, ünlü uyumuna girme eğilimi gösterdiğinde kullanıldığı görülür. Gene yerel ağızda "o" ile "u" arası bir sese rastlanır. Belirli olarak bonla (bunlar),borda( burada),borya (buraya) sözcüklerinin söylenişinde görülür. Arapça kökenli sözcüklerde " a" ve "ayın" sesinin kaynaşmasıyla uzun a sesinin türediği görülür. Sat (saat),sa'det (saadet) vb. Bundan başka "Ğ" ünsüzünün kaynaşması ya da düşmesi sonucu, öndeki ünlü uzar. Da(dağ),Ya(yağ) vb.

"H" sesi genellikle düşerek önündeki ünlünün uzamasına neden olur. Alla (Allah), kave (kahve) gibi. Son sesteki y sesi, kaynaşmayla önündeki ünlüyü uzatır. Şe(şey),sirek (seyrek) gibi. Y sesinin iki ünlü arasına da kaynaşmaya uğrayarak kendinden önceki ünlüyü uzatması görülür. Bura( buraya),ara (araya),hava (havaya) gibi.

Doğu Trakya ağzında ünlü uyumu genellikle düzenlidir. "Ki" eki uyuma girmez; "İken" ekiyse uyuma girme eğilimi göstermektedir. Öte yandan yazı dilinde genellikle uyum dışı kalan " yor" eki bu ağızda kaynaşarak çeşitli biçimler almaktadır. Trakya ağzında ğ,h,r,v,y ünsüzlerinin zayıf olarak söylendiği saptanmıştır. Bu ünsüzlerin zayıf söylenmesine, sözcükler yanında çokluk ve geniş zaman eklerinde de sıkça rastlanır.

Yöreden derlenmiş birkaç yerel sözcük : Aksıvata (alış-veriş), aklık (pudra), Balkan (dağlık), cunga (bardak), yarka (piliç), ziykir (yüzük).

Bayramlar, Törenler, Kutlamalar

Tekirdağ'da Ramazan ve Kurban Bayramıyla ilgili adet ve inanmalara baktığımızda İslami kültürden pek fazla ayrılmadığını görüyoruz. Bayram namazına gitme namazdan çıkınca bayramlaşma, kurban bayramında kurban kesme, etlerin üç parçaya bölünüp dağıtılması, bayram ziyaretlerine gitme İslamiyet'in gereğindendir. Mevsimlik bayram olarak Tekirdağ'da sadece Hıdrellez kutlanır. Hıdrellez günü hazırlıklar tamamlandıktan sonra Hıdrellez yerine gidilir. Yerleşildikten sonra bir kız çocuğu ortaya oturtulur. Niyet çekme " MARTAFAL" adetine başlanır. Toplu bolluk duası yapıldıktan sonra bereket duası okunur.

Halk Oyunları

Tekirdağ halk oyunlarının bazıları şunlardır: Tekirdağ karşılaması, Kampana, Ali Paşa, Debreli Hasan, Kara Yusuf, Karaçalı, Kasap, Yeşillim, Lambada Şişesiz Yanmaz mı, Gülo, Nazife Hanım, Dumanda Bastı Dağları, Fasülye, Bahçelerde Börülce. Tekirdağ halk oyunlarından başka seyirlik oyunları dediğimiz ve kadınların kendi aralarında yöresel toplantı ve nişan törenlerinde oynadıkları oyunlar vardır. Bunlar da; Ahret ana, Oyna Padiş, Osman'ın Naciyesi, İlk Kocam Oyunu, Yüzük Saklamaca, Leylek Oyunu, Elmacı Kadın, Ana Beni Eversene vb.

İnanışlar

Tekirdağ inanışlarından bazıları şöyledir;

• Evin üzerinde baykuş öterse, o evden ölü çıkacakmış gibi kötüye yorumlanır.

• Akşam ezanından sonra kül dökülmesi, köpeğin uluması, eşik üzerinde oturulması iyi sayılmaz.

• Uzun yola çıkanın, askere gidenin arkasından zaman su gibi aksın gelsin inancıyla , bir kapla su dökülür.

• Yeni doğan çocuk 40 günlük oluncaya kadar yalnız bırakılmaz, dışarıya çıkarılmaz.

• Evin önünde saksağan kuşu öterse misafir geleceğine inanılır.

• Çocuk yürümeye başlasın diye ikiz kardeşler tarafından Cuma günleri koltuk altlarından tutulup, sallanmanın faydasına inanılır.

• Geceleri eski ev yıkıntılarından geçmek günahtır. İnsanın ağzı çarpılırmış inancı vardır.

Dua-Beddualar

Tekirdağ Dualarından Örnekler ;

- Allah kısmetini tepmesin.
- Çıktım baktım göğe, şükürler olsun.
- Gönlün pek olsun.
- Kabrin nurla dolsun.

Beddualardan Örnekler ;

- Ateşte yanasın.
- Allah layığını versin.
- Canının derdine düşesin.
- Dilin ensenden çıksın.
- Yıkık duvar altında kalasın.

Ölüm Adetleri

Bütün Türkiye'de olduğu gibi Tekirdağ'da da ölüm öncesinden başlayıp ölüm sonrasına kadar uzayan aşamalar içerisinde uygulanan dinsel, ritüel ve büyüsel içerikli bir çok işlem ve pratik vardır. Birkaç örnek verelim.

- Ölü olan evde ve komşularında bütün sular dökülür.
- Ölen kişinin ardından yere çivi çakılır.
- Tabut geçtikten sonra yün yıkanır.
- Cenaze geçerken tırnaklar saklanır.
- Ölü evinden dışarı sıcağa kül atılmaz vb.

KumbağMarmara denizine 100 km. den fazla kıyısı olan ve bundan dolayı haklı olarak 'Marmara'nın İncisi' unvanıyla anılan Tekirdağ, sahip olduğu doğal güzellikleri ve barındırdığı kültürel varlıklarıyla turizm açısından göz ardı edilemeyecek avantajlara sahiptir.

Avrupa'yı Asya kıtasına bağlayan E80 (TEM), E84 ve D-100 karayolları ile demiryolu ağının il sınırları içerisinden geçmesi, ilde büyük bir ulaşım kolaylığı sağlamaktadır. Uluslararası statüye sahip, Çorlu Hava Limanıyla çağdaş limancılığın gereği olarak tüm hizmetlerin verildiği, Merkez ilçedeki Akport, AsyaPort ve M. Ereğlisi ilçesindeki Martaş limanları, hava ve deniz ulaşımına verilen önemi yansıtmaktadır.

Tekirdağ, Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Rakoczi Müzesi, Namık Kemal Evi, Osmanlı dönemine ait camileri, çeşmeleri, Karacakılavuz El Dokumaları, Kiraz Festivali, Bağbozumu ve Tepreş Şenlikleri, doğal plajları, doğa harikası Çamlıkoy'u (Kastro) ve diğerleri ile bir tarih ve turizm kentidir

KumbağÖzellikle yaz aylarında plajları ve eğlence yerleriyle bir eğlence merkezi olma yönünde hızla ilerleyen Kumbağ Beldesi ile yeşil bağları, zeytin bahçeleri, sahilleri ve şaraplarıyla ünlü Şarköy ve Marmara'nın Efes'i olarak anılan adeta bir açık hava müzesi görünümündeki antik ilçesi M. Ereğlisi ilçesi ve bağlı beldeleri önemli tatil merkezleridir Yeme-içme, eğlence ve konaklama tesislerinin, ikinci konutlarının çok olması, bu yörelere turizm sezonu içerisinde hareket ve canlılık getirmektedir

Diğer yandan, Tekirdağ Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Merkez ilçe ile M Ereğlisi, Çorlu ve Şarköy ilçelerinde bulunan Meslek Yüksek okullarının 'Turizm Otelcilik' bölümlerinde, Türk turizmine yetişmiş eleman kazandırılmaktadır.

UçmakdereDünya turizm sektörünün yeni turizm stratejisi olan 'Eko turizm' kapsamında, Valilikçe de çalışmalar sonucunda, ilin doğal yapısı ve mevcut potansiyeli de göz önüne alınarak, İl sınırları içerisinde sportif turizmi faaliyetlerinin uygulanmasına esas olmak üzere, Kumbağ Beldesi, Yeniköy, Uçmakdere ve Gaziköy arasındaki köy-orman yolu, gerekli düzenlemeler ile Trekking (Yürüyüş) Parkur Alanı olarak belirlenmiştir. Yine Uçmakdere ve Yeniköy arasında kalan sahanın yamaç paraşütçülüğüne çok uygun olup paraşüt atlayışları yapılmaktadır..

Tüm dünyada olduğu gibi, dinamik bir yapıya sahip olan, hızla büyüyen ve diğer sektörlerin de gelişmesine yardımcı olan turizm sektörü, ülkemizde de öncü ve dinamik bir yapıya kavuşmuş olup, Tekirdağ'ın da gereken ilgiyi görüp, güçlü bir yapıya kavuşması, kaçınılmaz bir süreçtir.

Kiraz FestivaliTekirdağ ilinin tarihi, bilhassa son yıllarda sahil kıyılarındaki antik yerleşim alanlarında (Marmara Ereğlisi-Şarköy) yapılan kazı ve araştırmalarla Kalkolitik Çağ'a (Köy şeklindeki yerleşmelerin gelişimi) dayandırılmaktadır. (M. Ö. 5000-3000) Tarih boyunca Tekirdağ, Anadolu ve Yakındoğu ile Avrupa arasındaki göç, istila, ticaret ve kültür alışverişi gibi farklı etkilerin izlerine maruz kalmıştır. Tarihi süreç içerisinde BİSANTHE (M. Ö. 5. YY), RHAEDESTUS (M. Ö. 343-M. S. 843), RODOSTO (M. S. 843-1358), RODOSÇUK (M. S. 1358-Osmanlıların fethiyle), TEKFURDAĞI (M. S. 1732) isimleriyle anılan il, Cumhuriyetin ilanından sonra TEKİRDAĞ olarak adlandırılmıştır.

Antik Yerler

Bisanthe: M. Ö 6. yy'da Samos'lu kolonistler tarafından kurulmuştur. Antik kaynaklarda ilk kez M. Ö. 430 yılında, Heredot Tarihi'nde kentin ismi geçmektedir. Ksenophon'un Anabasis adlı kitabında, Odrys Kralı Seuthes'in hâkimiyetindeki kentin, deniz kıyısındaki en güzel kentlerden biri olduğu ibaresi yer almaktadır. Bu kentin son arkeolojik verilere göre Barbaros mevkii olduğu düşünülmektedir.

Perinthos: M. Ö. 600 civarında Samos'lu kolonistler tarafından kurulmuştur. Tarihçi Plinius, Perinthos'un 200 ayak genişliğinde bir kara parçasıyla anakaraya bağlı olduğunu yazmaktadır. M. S. 3. yüzyılda adı; Herakleia olarak değişen kent, bugünkü Marmara Ereğlisi ilçe merkezidir.

Heraion Teichos: Tarihçi Heredot tarafından Perinthos'un yakınlarında olduğu belirtilen antik kent, Karaevli Köyü altında Çitlenbik Deresi mevkiindedir.

Ganos: Ksenopohon'da Trak (Odrys) Kralı Seuthes'in kıyıdaki kentlerinden biri olarak bahsedilen Ganos, Şarköy ilçesine bağlı bugünkü Gaziköy sınırları içinde yer almaktadır.

Toronte: Apollen Torondüs tapınağı Şarköy ilçesinin kuzeyinde, "Doluca Tepe" olarak adlandırılan mevkiidir. Antik çağda denizcilerin, içinde sönmeyen ateşin bulunduğu rivayet edilen bu tapınağı ziyaret ettikleri bilinmektedir.

Apri: M. S. 46 yılında Roma İmparatoru Cladius tarafından kurulan, emekli Roma askerlerinin yerleştirildiği antik yerleşim alanı, Malkara İlçesi'nin Kermeyan Köyü'nün bulunduğu yerdir. Apri, Bizans İmparatorluğu döneminde önemli bir dini merkez durumuna gelmiştir.

İlde Yapılan Arkeolojik Kazılar

Hora FeneriTekirdağ Süleymanpaşa, Karaevlialtı Heraion Teichos ören yerinde 2000 yılında başlayan arkeolojik kazılar, Ahi Evran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Ayşe ATİK başkanlığında devam etmektedir.

Marmara Ereğlisi'nde Tekirdağ Müze Müdürlüğünce M. S. 5. Yüzyıl'ın sonlarına denk geldiği düşünülen Bizans Bazilikası kazı ve restorasyon çalışmalarına devam edilmektedir. 2010 yılında Bazilikanın giriş kapısı açığa çıkartılmış, ayrıca 450 m2 mozaik restorasyonu yapılmıştır.

2011-2012 yıllarında Atrium (İç Avlu) restorasyon çalışmalarına başlanmış, orijinali gibi yapılan harçlarla eksik kısımlar tamamlanmıştır. 2013 yılında Bazilika'nın üst örtüsünün yapılması, ayrıca 5 metre kuzeyinden geçen antik kentin aşağı şehir surlarının rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanmıştır. Projelerin bitiminden sonra, kazı alanı ziyarete açılacaktır.

Tarihi Yerler ve Müzeler

Rüstem Paşa Külliyesi

Külliyenin camii, hamam, bedesten, medrese ve kitaplık bölümü günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Külliyenin vaktiyle kervansarayı ve imareti olduğu da çeşitli kaynaklarda yer almaktadır.

Rüstempaşa Külliyesi içinde en belirgin yeri tutan Rüstempaşa Camii, 1553 tarihinde Kanuni Sultan Süleyman'ın damadı Rüstem Paşa tarafından denize hakim bir tepe üzerinde Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Caminin 30 metre doğusunda bulunan medrese 1880'de harap olunca üzerine ahşap bir okul kurulmuştur. Rüştiye ve İdadi olarak kullanılan bu yapı daha sonra Cumhuriyet İlkokulu olarak da hizmet vermiştir. Cami ile medresenin arasında kare planlı ve kubbeli olarak yapılan kitaplık binasına ocak ve baca eklenmiş ve bu yapı sonrasında camii; aşhane olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Medresenin yanında yer alan hamam, orijinalinde kadınlar ve erkekler kısmı olmak üzere bir çifte hamam şeklinde üstü kubbeyle örtülü olarak yapılmıştır. Hamamın bugün sadece beden duvarları mevcuttur. Caminin batısında yer alan bedesten 6 kubbeli, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Taş ve tuğla karışımından inşa edilmiş olan ve son yıllarda onarılan bu yapı külliyenin cami ile birlikte sağlam olarak görülebilen kısımlarındandır.

Ayrıca Rüstempaşa Camii'nin doğusunda inşaatı 1988 yılında tamamlanan bir çarşı mevcuttur. Yeri Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olan bu çarşı, İl Özel İdaresi ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce ortaklaşa yapılmıştır. 49 dükkandan ibaret olan bu çarşı külliyenin dönem özelliklerini yansıtan mimariye sahiptir.

Rüstempaşa külliyesinden başka Osmanlı Dönemi'ne ait diğer önemli eserler arasında Orta Cami, Eski Cami, Hasan Efendi Cami, İnecik-İmaret Camisi, Hamamı Mehmet Paşa Türbesi, Kırklar Türbesi, Sadi Baba Türbesi, Yalı Hamamı, İnecik-Erenler Hamamı ve birçok tarihi çeşmeyi saymak mümkündür.

Yukarıda sayılan tarihi yapıtlardan başka Kurtuluş Anıtı, Namık Kemal Anıtı, Şehitler Çeşmesi Anıtı ve Hürriyet Abidesi, Tekirdağ'daki önemli tarihi eserlerdir.

Tekirdağ'ın geçmişi ile ilgili malzeme ve eserlerin sergilendiği 3 tane de müze bulunmaktadır:

Arkeoloji Ve Etnografya Müzesi

Müze binası 1927 yılında Vali Konağı olarak inşa edilmiştir. 1977 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığınca İl Özel İdaresinden satın alınan, Cumhuriyet döneminin ilk yapılarından olan kâgir yapı, daha sonra aslına uygun olarak restore edilerek müze haline getirilmiştir. Müzede, Tekirdağ ve civarında bulunmuş ve tarih öncesi çağlardan günümüze kadar gelen toplam 22. 574 adet eser bulunmaktadır. Bu eserlerden 4. 291'i arkeolojik eser, 16. 374'ü sikke, 1909'u etnoğrafik eserdir. Müze "Rakoczi Cad. No:1" deki binasında 1992 yılından bu yana teşhire açılmış olarak faaliyet göstermektedir. 2014 yılı toplam ziyaretçi sayısı 7. 090 kişidir.

Rakoczi Müzesi

1720-1803 yılları arasında ilde, Türk misafirperverlik ve dostluk anlayışının güzel bir örneğinin ortaya çıktığı görülmektedir. 18. yy. başlarında cereyan eden Macar Bağımsızlık Hareketi'nin önderi II. French Rakoczi ve taraftarlarının Avusturya ile yaptıkları savaşta yenilgiye uğramaları üzerine Padişah III. Ahmet, Rakoczi ve taraftarlarını topraklarına misafir olarak davet etmiş ve Tekirdağ'a yerleştirmiştir. II. French Rakoczi 1735 yılından ölümüne kadar burada ikamet etmiştir. Rakoczi'nin ikamet ettiği bu Türk evi, 1932 yılında Macaristan Hükümetince satın alınıp, aslına uygun restore edilerek Müze haline getirilmiştir.

Namık Kemal Evi

Büyük Vatan şairi Namık Kemal'in 1840 yılında Tekirdağ'da doğduğu ev, yakın çevresindeki eski Tekirdağ evleri de örnek alınarak, hatırasına Tekirdağ il Özel İdaresi ve Tekirdağ Namık Kemal Derneği tarafından 1993 restore edilmiştir. Namık Kemal Evi, Tekirdağ'ın mutfağı, baş odası ve yatak odasını tanıtan etnoğrafik eşyalar ile süslenmiştir. Ayrıca Namık Kemal hakkında yazılmış eserler de bu evde sergilenmektedir.

Tarihi evler

Tekirdağ il merkezinde, Kentsel Sit Alanı içinde 350 adet tescilli sivil mimarlık örneği yapı bulunmaktadır. 15. 07. 2005 tarih ve 25876 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Taşınmaz Kültür Varlıklarının Onarımına Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik'in 9. maddesi gereği, gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının onarımı için uygulama ve rölove, restorasyon ve restitüsyon projelerine yardım sağlanmasını içeren proje kapsamında, 2013 yılında müracaat eden 3 taşınmaz sahibinin müracaatları Kültür ve Turizm Bakanlığı'na gönderilmiştir. Ayrıca 1 adet taşınmaz sahibinin de önceki yıllarda yapılan başvurusuna 10. 000 TL tutarında proje uygulama yardımı yapılmıştır.
Festival ve Şenlikler
Adı Yapıldığı Yer Tarih
Nevruz Kutlamaları Tekirdağ 21 Mart
Hıdrellez Kutlamaları Tekirdağ 6 Mayıs
Muratlı Hıdırellez Şenlikleri Muratlı Mayıs ayının ilk haftası
Tekirdağ Kiraz Festivali Tekirdağ 13-19 Haziran
Geleneksel Bozaba Şenlikleri Büyükyoncalı-SARAY Mayıs ayının ikinci haftası
Yağlı Güreşler ve Sünnet Şöleni Çerkezköy Haziran Ayı
Yaz Spor Okulu Çerkezköy Temmuz-Ağustos
Dudulenge Şenliği Çorlu 6 Mayıs
Uluslararası Ceviz Festivali Çorlu Ağustos 4. Hafta
Geleneksel Karpuz Festivali M. Ereğlisi 01-15 Ağustos
Sünnet Şöleni M. Ereğlisi Ağustos 4. Hafta
Ayçiçeği Festivali Hayrabolu Ağustos 2. Haftası
Tarım ve Süt Ürünleri Festivali Malkara 31 Ağustos-03 Eylül
Tekirdağ'da Anma ve Kutlama Günleri
Adı Yer Tarih
18 Ağustos Atatürk Günü Saray 18 Ağustos
Harf İnkılabı Yıldönümü Kutlamaları Tekirdağ 23 Ağustos
Vatan Şairi Namık Kemal'in Doğum Yıldönümü Kutlamaları Tekirdağ 21 Aralık
Kurtuluş Haftası Etkinlikleri Çerkezköy 22-29 Ekim
Çorlu İlçesinin Kurtuluşu Çorlu 1 Kasım
Saray İlçesinin Kurtuluşu Saray 1 Kasım
Muratlı İlçesinin Kurtuluşu Muratlı 2 Kasım
Tekirdağ'ın Kurtuluşu Tekirdağ 13 Kasım
Malkara İlçesinin Kurtuluşu Malkara 14 Kasım
Hayrabolu İlçesinin Kurtuluşu Hayrabolu 14 Kasım
Şarköy ve Mürefte'nin Kurtuluşu Şarköy 17 Kasım

Adet, gelenek ve göreneklerin çoğu muhafaza edilmekle birlikte Tekirdağ ve yöresinde geleneksel giysiler, çevre şartlarına, sosyal ve ekonomik duruma göre farklılıklar göstermekte ve giderek yerini modern giysilere bırakmaktadır. Günümüzde ancak belirli günlerde görülebilecek geleneksel giysiler şöyledir.

Erkek Giyimi

Erkek Giyimi Sarık: Şapkanın üstüne sarılır, sarı renkli büyük, kare biçimindedir. Bir buçuk metre uzunluğundadır. Kenarlarına sim geçirilmiş uçları püskülüdür.

Fes: Koyu kırmızı renkte, uçları püskülüdür. Silindir biçiminde etrafı biyelidir.

Tata: Başa bağlanan her günlük şapkadır. Kıra giderken giyilir.

Mendil: Dört köşeli telle yahut kılabadanla işlenmiştir ve beyaz renklidir. Ekoseli olanları da vardır.

Çevre: Beyaz ve dört ucu işlenmiş, kare şeklindedir. Uçları gergefte işlenir.

Yağlık: Tek ucu işlenmiştir. Bezden yapılır.

Gömlek: Beyaz Amerikan bezinden yapılır. Geniş kollu uçları, yaka kenarları etekleri oyalanmıştır. Ceketin içine giyilir mitan da denir. Ketenden ve dokumadan da yapılır.

Cepken: Yelek biçiminde basmadan içi astarlı olarak yapılır, içine pamuk doldurulur, şalta adı da verilir. Ceketin içine giyilir, sırmayla da işlenir. Kolları tek katlı ve işlemelidir. Önü çaprazlıdır.

Potur: Çuhadan yapılmış, kaytanlı pantolondur. Yukarı kısmı geniş olup paçalara doğru daralır. Genellikle siyah ve laciverttir. Genellikle dokuma kumaşlardan yapılarak boyanır. Poturun uçkurluğuna uçkur geçirilir, iki ucu yandan sarkıtılır. Poturun dizden aşağı tarafı düğmelidir.

Uçkur: Patiskadan yada yapağından dokunarak yapılır.

Kuşak: 2-3 metre boyunda genellikle kırmızı renkte olup, bele dolanır. 30-40 cm. genişliğindedir.

Palto: Buna gocuk ismi de verilir. İçi genellikle tüylü olur.

Çorap: Yünden veya yapağıdan elde örülerek yapılar. Sade olanları yanında süslü motifli olanlar daha çok kullanılır.

Tulumbacı: Hayvan derisinden yapılır. Deri birkaç kat üst üste getirilerek taban kısmı yapılır, üst kısmı ise tek bir kat deriden yapılır. Bu ayakkabılar kış için kullanılır.

Çarık: Bir tek kat hayvan derisinden yapılır. İple ayağa sıkıca bağlanır. Genellikle yazın tarlaya giderken giyilir. Bunlardan başka mes ve çizme de giyilir.

Para Kesesi: Meşinden ya da bezden yapılır. Ağzından bir ip geçirilerek büzülür. Meşinden olanların ise ağzına çıt çıt dikilir.

Kadın Giyimi

Kadın Giyimi Grep: Buna yazma, çember, tülbent, şami, kıvrak, tartma ve vala da denir. Kare biçimindedir. Kenarları iğne oyaları, boncuk oyaları, çeşitli motifler, tığ işi oyaları, şakırdaklı kağıttan yapılmış oyalar, mekik oyaları ile süslenir. Genellikle ipek cinsi kumaşlardan yapılır. Genellikle beyaz renklidir, bazen renkli ve desenli olur. Günümüzde de kullanılan bir baş örtüsüdür.

Fistan: Buna mistan da denir. Bugünkü gömlek görevini yapar, şalvarın üstüne giyilir. Şile bezinden. Basmadan divitinden yapılır, önü düğmelidir. İşlemeli ve işlemesizdir.

Cepken: Gömleğin üzerine giyilir, yelek de denir. Saten yada ipekten yapılır, alıcı renklerle süslenir, ön kısmı işlemeli olanları da vardır. Bazıları sırmalarla süslenir.

Şalvar: Desenli yada düz renkte olup, ayağa giyilir. Yünlü dokuma kumaşlardan, desenli basmalardan, satenlerden yapılır. Genellikle büyük çiçekli kumaşlar seçilir. Parçaları dar, ağı mümkün olduğu kadar kısadır. Belli uçları işlenmiş uçkurlarla sıkılır.

Bindallı: Genellikle kadifeden yapılır. Hemen hemen ayaklara kadar uzundur, üzeri simle işlidir. Genellikle düğün ve bayramlarda giyilir.

Kuşak: Buna uçkur da denir. Şalvarın beline geçilir, lastik görevini yapar, iki ucunda çeşitli işlemeler vardır. Bel iyice sıkıldıktan sonra işlemeleri görülecek şekilde yandan sarkıtılır.

Hırka: Pamukludan yapılır. Mintanın üzerine giyilir, kadifeden de yapılır.

Peşli: Beli kuşaklı olup, tüm bedeni örten, ayaklara kadar uzun entari (elbise) dir.

Kırmalı Entari: Beli lastikli olup, tüm bedeni örter. Pamukludan yapılır.

Çetik: Buna terlik de denir. Çeşitli motiflerle süslenerek yünden örülür. Bazen yapağından da örülür.

Çorap: Çetiğe benzer, fakat ondan daha uzundur, diz altına kadar çıkar. Şasonda denir. Genellikle yapaktan yapılır, düz ve sade olanları olduğu gibi süslü ve motifli olanları da vardır.

Ferace: Siyah düz kumaştan yapılır. Arkalığı bele kadar gelir, bu aralık arkadan başın üzerine atılır.

Şalta: Bele kadar sıkı kollu, yakasız, önü iliksiz bir giysidir. Omuzdan kol ağzına kadar uzunlamasına gider. Etekleri kaytanlıdır.

Çarık: Genellikle manda derisinden yapılır. Ucu sivri ve iple bağlıdır. Urgani denilen ayakkabılarda giyilir. Nalın veya takunya adı verilen, tahtadan yapılan ayakkabılar da giyilir. Özel günlerde kalaş kundura adındaki ayakkabılar giyilir.

Para Kesesi: Tel ile kalıptanla işlenerek yapılan kese.

Ziynet Eşyaları: Renkli kurdeleye geçirilmiş altınlar boyna takılır. İnci boncuklar, nar taneleri (üçgen boncuklar) boyunlarına ve kollarına mavi boncuklar takılır.

Yağlık: Uçları işlidir. Şalvarın üzerine takılır.

Fıta: Kadınların iş yaparken giydikleri giysidir. Sık dokunmuş bir önlüktür, hota da denir. Genellikle düğünlerde iş yaparken bu önlükler bağlanır.

Üç Etek: Etekleri üç ayrı pile şeklindedir. Parça parça göründüğü için bu ismi alır.

Mendil: Ucu işlemelidir. Beyaz rengi yanında diğer renklerde olanlarda olanları da vardır. Boyna bağlanır.

Kalaş Kundura: Çok sert bir ayakkabıdır.

Çerkezköy OSB Çorlu Deri OSB Hayrabolu OSB Malkara OSB Avrupa Serbest Bölgesi Ergene-1 OSB Ergene-2 OSB Velimeşe OSB Veliköy OSB Muratlı OSB Karaağaç OSB Türkgücü OSB Tekirdağ OSB Veliköy Yalıboyu IOSB

Tekirdağ Ekonomisi

Tekira AVMTekirdağ; verimli toprakları ile bölge sanayisine sağladığı hammadde katkısı, sahip olduğu OSB ve ASB' si, ulaşım ve kaliteli işgücü imkânları, hızla gelişen sınaî yatırımlarıyla bütün sektörlerde ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır.

Tekirdağ, bir bölgenin yatırım için tercih nedenleri olan; doğal kaynaklar açısından sahip olduğu yüksek kömür, gaz ve yer altı suyu rezervi, pazar ve finans merkezi açısından bir dünya kenti olan İstanbul'a yakınlığı, ulaşım açısından halen faal olan hava ve deniz limanlarını sanayi bölgelerine ve Avrupa'ya bağlayan demiryolu, otoban ve duble yolları ile yatırımlar için cazip bir bölge olma özelliğini fazlasıyla taşımaktadır.

Tekira AVM1970'de sanayi dalında çalışan nüfus tüm çalışan nüfusun %5'i iken, 1975'te bu oran %5,22'ye, 1980'de % 9,36'ya, 1985'de %11,34'e, 1990 yılında %16,07'ye ve 2000 yılında %25,63'e yükselmiştir. Tekirdağ ilinde sanayileşme 1970'li yıllarda başlamıştır.

1973 yılında Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nin kuruluşuyla bu hız daha da artmıştır.

İlde gıda sektörü Süleymanpaşa, Şarköy, Muratlı, Hayrabolu ve Malkara ilçelerinde; deri sektörü Çorlu'da, tekstil sektörü ise Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinde yoğunlaşmıştır.

Tekira AVM Sanayinin en yoğun olduğu bölge, Çorlu-Büyükkarıştıran arası D–100 karayolunun sağlı sollu civarı, Velimeşe, Veliköy, Yulaflı, Türkgücü, Muratlı-Büyükkarıştıran yolu ile Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'dir.

Türkiye'nin en yoğun ithalat ve ihracatının yapıldığı İstanbul ile Avrupa arası bağlantı sağlayan D-100 ve D-110 karayolu ile TEM otoyolu il sınırları içerisinden geçmektedir. D-100 İpsala sınır kapısı ile Yunanistan'a, D-110 ve TEM otoyolu ile de Kapıkule sınır kapısından Bulgaristan'a ulaşılmaktadır .Tekirdağ-İstanbul 136 km. Edirne 130 km., Kırklareli 118 km.,Hayrabolu 52 km., Çorlu 42 km., Çerkezköy 62 km., Malkara 54km., Yunanistan sınırı 125 km., Bulgaristan sınırı 150 km'dir. Tekirdağ ilinin Marmara Denizi'ne 135 km kıyısı olması ve çeşitli amaçlarla kullanılan birçok iskeleye sahip olması Tekirdağ ilinden yapılan deniz ticaretini artırmaktadır.

Tekirdağ Limanının Haydarpaşa Limanına uzaklığı 70 mil, Bandırma limanına 53 mil, Ambarlı limanına 55 mil, Gemport limanına 80 mil, Varna limanına 212 mil, Köstence limanına 262 mil, İstanbul Boğazına 69 mil, Çanakkale Boğazına 54 mil.'dir. İstanbul ile Edirne-Kapıkule'yi birbirine bağlayan demiryolu, İlde sanayileşmenin yoğun olduğu Muratlı, Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinden geçmekte olup, bu hatta 2 gidiş, 2 dönüş olmak üzere günde 4 sefer yapılmaktadır. Muratlı-Tekirdağ arasındaki 25 km lik demiryolu hizmete açılmıştır. Tekirdağ ili Çorlu Uluslararası havaalanı Çorlu'ya 15 km uzaklıkta, 36 hektar arazi üzerinde 10.434 m2 kapalı alanı, 11 adet uçak park sahası, 2 adet 3 km uzunluğunda pisti ve ILS sistemine sahip olup yıllık yolcu kapasitesi 600.000 ve yıllık uçak kapasitesi 10.000'dir.

Marmara Ereğlisi'nde BOTAŞ' a ait 255.000 m3 LNG sıvı doğal gaz terminali bulunmaktadır. Bu terminal 23 km uzaklıktaki ulusal boru hattına bağlanmaktadır.

İlde sanayi kuruluşları ağırlıklı olarak Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinde bulunmaktadır. Sektörel ağırlık itibariyle en önde gelen sektör tekstil sektörüdür. Tekstili ağırlık sırasına göre, deri, gıda, makine-metal, metal eşya, tarım aletleri ve enerji sektörleri izlemektedir.

İlde genellikle tekstil sanayi ürünleri, deri sanayi ürünleri, demir, şarap, ayçiçek yağı gibi ürünler ihracata konu olmaktadır. Yapılan ithalat, başta tekstil makine ve yedek parçaları ile ham deri, tekstil ve deri sanayinde kullanılan kimyevi maddeler ve sanayi maddeleri ile yağlık ayçekirdeğini kapsamaktadır.

Organize Sanayi Bölgeleri

Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi

1973 yılında kurulan Çerkezköy OSB'si yaklaşık 1.251,29 ha. Alanda kurulmuştur. Türkiye'nin en büyük Organize Sanayi Bölgelerinden biridir. Bölgede 364 sanayi parseli bulunmakta olup, 264 firma faaliyet göstermektedir. Bu firmalarda yaklaşık 43.430 kişi istihdam edilmektedir. Bölgedeki mevcut arıtma tesislerinde günlük 80.000 m3/gün kapasiteli atık su arıtma hizmeti verilmektedir. Doğalgazdan 50,7 megavat elektrik üretimi yapan Çerkezköy Enerji Üretim A.Ş. üretim santrali çalışmaktadır.

Çorlu Deri Organize Sanayi Bölgesi

1997 yılında üzerinde deri fabrikalarının bulunduğu 120 ha.'lık alan üzerinde kurulmuş olup, 211 sanayi parseli üzerinde 134 fabrika mevcuttur. Bu firmalarda 5000 kişi istihdam edilmektedir. Bölgedeki arıtma tesisinde 36.000 m3/gün kapasiteli atık su arıtma tesisi hizmeti verilmektedir. Ülkemizdeki deri üretiminin %40'ı bu bölgede gerçekleştirilmektedir.

Hayrabolu Organize Sanayi Bölgesi

1994 yılında 100 ha. alanda kurulmuş olup, 2001 yılında altyapı çalışmalarına başlanmıştır. Bölgede 58 adet sanayi parseli bulunmakta olup, 13 adet fabrika faaliyet göstermektedir.14 adet firma ise inşaat halindedir. 465 kişi istihdam edilmektedir. Bunlar geri dönüşüm (2), gıda (1), beton elemanları (1), medikal tekstil (1), prefabrik (1), tarım makinaları (1), kablo (3), bio-dizel (1), hazır yemek (1), hayvansal gıda (1) sektörlerine aittir. Bölgede 479 kişi çalışmaktadır.

Malkara Organize Sanayi Bölgesi

2001 yılında 105,6 ha. alanda kurulmuştur. Bölgede bulunan 49 adet sanayi parselinin, 45 adedi tahsis edilmiştir.4 adet firma faaliyet göstermekte olup, inşaat halinde 25 adet firma bulunmaktadır. Bölgede 99 kişi istihdam edilmektedir.

Avrupa Serbest Bölgesi

Avrupa Serbest Bölgesi 16.10.1996 gün ve 96/910 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Çorlu İlçesi Vakıflar Mevkii Karamehmet Köyü civarında 1997 yılında kurulmuş olup, 1999 yılında faaliyete başlamıştır. Serbest Bölge'nin yüzölçümü 200 ha'dır. Avrupa Serbest Bölgesi toplam 148 adet parsel üzerinde bulunmaktadır.Burada140(60 üretim + 80 ofis) adet ruhsatlı firma faaliyet göstermektedir. Tam kapasite ile faaliyete geçtiğinde 25.000 kişiye istihdam sağlayacak olup, şu anda bölgede 3.012kişi çalışmaktadır. Tekstil, otomotiv, yedek parça, polyester, kimya, çelik ve bilgisayar sektörleri mevcuttur.

Ergene-1 OSB

61 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 438,25 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 283 sicil no ile 04.07.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 127 parsel bulunmakta olup, 57 firma faaliyet göstermektedir. 9000 kişi çalışmaktadır.

Ergene-2 OSB

129 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 720 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 282 sicil no ile 04.07.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 274 parsel bulunmakta olup, 111 firma faaliyet göstermektedir. 13.000 kişi çalışmaktadır.

Velimeşe OSB

167 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 988,10 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 279 sicil no ile 04.05.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 570 parsel bulunmakta olup, 180 firma faaliyet göstermektedir. 21.200 kişi çalışmaktadır.

Veliköy OSB

65 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 367 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 280 sicil no ile 08.06.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 186 parsel bulunmakta olup,65 firma faaliyet göstermektedir. 4.156 kişi çalışmaktadır.

Muratlı OSB

34 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 300 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 281 sicil no ile 08.06.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 147 parsel bulunmakta olup, 34 firma faaliyet göstermektedir. 2.182 kişi çalışmaktadır.

Karaağaç OSB

30 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 210,7 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 288 sicil no ile 11.12.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 102 parsel bulunmakta olup, 30 firma faaliyet göstermektedir. 600 kişi çalışmaktadır.

Türkgücü OSB

44 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 340,47 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 284 sicil no ile 04.07.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 153 parsel bulunmakta olup, 41 firma faaliyet göstermektedir. 4.800 kişi çalışmaktadır.

Tekirdağ OSB

Tekirdağ Süleymanpaşa (Merkez) İlçesi Karahisarlı, Nusratlı ve Yağcı Köyleri arasında kalan yaklaşık 426 ha. büyüklüğündeki alanda Organize Sanayi Bölgesi kurma talebi Bakanlığımıza iletilmiş, 24.10.2013 tarihinde yer seçimi yapılarak sınırlar kesinleştirilmiştir. 295 sicil numarası ile 06.01.2014 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır.

Veliköy Yalıboyu IOSB

19 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 38 ha'lık alanın sınırları kesinleşerek 293 sicil no ile 27.09.2013 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. Bölgede 36 adet parsel bulunmakta olup, 19 adet sanayi tesisi faaliyet göstermektedir. Bölgede 1492 kişi istihdam edilmiştir.

Tekirdağ Köftesi Izgara Köfte Ciğer Sarma Kaçamak Damat Paçası Akıtma Bulgurlu Ekşimikli Kol Böreği Pırasa Böreği Kandilli Mantı Dilber Dudağı Höşmerim Gaziler Helvası Zerde Lutuka Köbete

Yöresel Lezzetler

Tekirdağ KöftesiÜrün çeşitliliği, değişik kültürel kökenden insanların bir arada bulunması, il mutfağına belli bir zenginlik kazandırmıştır. Keşkek, kesme makarna, kuskus, tarhana gibi Anadolu'ya özgü yemekler yanında Trakya'nın tatlı türleri, sebze yemekleri ve meyveler beslenmeyi çeşitlendirmektedir.

Mısır unu da beslenmede önemli bir yer tutar. Kaçamak, mısır unu ve lahanayla yapılan 'Mısır unu dolması', pırasayla yapılan 'pireşe', ıspanakla yapılan 'zennik' yörenin özgün yemekleri arasındadır. Beslenmede üzümden de yaygın olarak yararlanılır. Yemeklerde şıra ve bulama biçiminde kullanılır. Üzümden yapılan bulama tatlı olarak da kullanılır. 'Şıra mekiği' de yörenin özgün tatlılarındandır. Şıra ile yapılan ve kışa saklanan yiyeceklerden biri şıra tarhanasıdır.

Özgün yemeklerden kelle, genellikle lahana ile yapılır. Ayva kallesi ve kurutulmuş erikten yapılan erik aşı da aynı tür yemeklerdendir. Meyve çeşitlerinden ve kabaktan reçel yapımı da il beslenmesinde önemli yer tutmaktadır. Hemen her yemekte bir tatlı türü bulunur. Zerde, nişasta helvası, irmik dolması, höşmerim, hakuk, cizleme, baba tatlısı, başlıca tatlı türlerindendir. Gülbarak böreği, burgulu börek, bunların dışında geleneksel yemekler arasında çeneçarpan çorbası, cıllık, elbasan tava, kodrul manır, papaz mancası ( Köpoğlu salatası ), şaraşura, yoğurtlu borani sayılabilir. Tabii ki ismi Tekirdağ ile özdeşleşmiş, Tekirdağ Köftesi, Tekirdağ Rakısı ve Şarabı, meyvelerden de Tekirdağ Karpuzu ve Kirazı ile ün yapmış Tekirdağ'da yemek açısından olmazsa olmazlar arasında yer almaktadır.

Geleneksel Tekirdağ yemekleri arasında bulama, çeneçarpan çorbası, cıllık, elbesan tava, gülbarak böreği, höşmelim, hakuk, kalle, kodrul, mangır, papaz mancası, pireşe, şaraşura, yoğurtlu borani, zennik belli başlılarıdır. Her yıl "Turizm Haftası"nda, ilin geleneksel mutfağını yaşatmak amacıyla İl Turizm Tanıtma Derneği'nce yemek yarışması düzenlenmektedir.

Tekirdağ Köftesi

Hakkında

Tekirdağ KöftesiTekirdağ köftesi, 1920'li yılların başında Selanik'ten göç edenler tarafından yöreye getirildiği düşünülüyor. Dana etinin kaburga kısmı kullanıldığından, Tekirdağ köftesinin sırrı kullanılan ete bağlanıyor. Tekirdağ köftesi servis edilirken yanında mutlaka kırmızı biber salçası bulunuyor.


Malzemeler

Yarım kilo köftelik kıyma,
1 yumurta,
2-3 dilim kuru ekmek,
1 baş orta boy kuru soğan,
Tuz,
Karabiber,
Kimyon,
Nane.

Hazırlanışı

Kıymaya rendelenmiş kuru soğanı ve rendelenmiş emekleri ilave edelim. Yumurtayı da ilave ederek hamur gibi yoğuralım. Üzerine baharatları ve tuzu ekleyerek harç elimizi bırakana dek yoğuralım. Yuvarlak köfteler yapalım ve yağlı tavada kızartalım.

Izgara Köfte

Malzemeler

500 gram kıyma,
3 dilim bayat ekmek içi,
2 yumurta,
1 baş orta büyüklükte soğan,
1 çorba kaşığı zeytin yağı,
yeterince tuz.

Hazırlanışı

Izgara KöfteYarım kilo kıymaya bir soğan rendelenir. Soğuk suda ıslatılmış ekmeğin suyu sıkılır, tuz tekrar ilâve edilir, güzelce yoğrulur. Bu kıyma üzerine iki yumurta kırılır, tekrar yumurtaları yedirinceye kadar yoğrulur.

Bu kıymadan ceviz büyüklüğünde parçalar alınıp ıslatılmış iki elle yuvarlanır, avuç içerisinde bastırılarak yassılaştırılır. Bu basılmış köftelerin her iki tarafına elle zeytin yağı sürülür. Kömür veya odun közü olan ateşe ızgara konur, telleri yağlanır, ızgara kızınca köftelerin her iki tarafı kızartılır.

Not
Trakya bölgesinde özellikle Keşan yöresinde çok ünlü olan Satır Köfte, diğer bütün bilinen köftelerden farklıdır. Satır Köftenin eti, satırların arasında inceltiliyor. Böylece kıyma, küçük et parçaları görünümünde oluyor. Satır Köfte, biftek benzeri şekli ve özel kıyması ile Türk damak tadına da uygun.
Evlerde en sık yapılan köfte olan Cızbız Köfte, az baharat içermesi nedeniyle çocuklar tarafından çok seviliyor.
Yaz aylarının vazgeçilmez keyfi olan mangal için özel olarak üretilen Mangal Köfte, uygun baharat oranı, kalınlığı ve mangal ısısını etin içine homojen olarak taşıyan özel pişirme delikleri ile iç ve dış yüzeyin eşit olarak pişmesini sağlıyor.

Ciğer Sarma

Malzemeler(5 kişilik)

1 takım kuzu ciğeri,
1 adet kuzu gömleği (iç yağlı kısmı),
1 su bardağı pirinç,
yeterince sıvı yağ,
1 adet yumurta sarısı,
1 demet maydanoz,
2 çorba kaşığı nane,
5-6 adet taze soğan,
2 çay kaşığı tuz,
1 çay kaşığı karabiber,
1 bardak su.

Hazırlanışı

Ciğer SarmaCiğerin tamamı küçük küçük doğranır. Taze soğan ile birlikte kavrulur ve pirinç ilave edilir. Kavrulmasına devam edilen karışımın içine nane, tuz, karabiber ve bir miktar su ilave edilir. Ateş kısılarak bir süre daha pişirilmeye devam edilir.

Diğer tarafta kuzu ciğeri gömleğinin ılık suda açılması sağlanır. Açılan gömlek küçük parçalara ayrılır. Her parça düzgün sarılması için küçük bir kase içine yerleştirilerek, hazırlanan karışım içine konulur. Tüm parçalar doldurulduktan sonra bir tepsi yağlanır ve bunun içine yerleştirilir.

Yumurta çırpılarak bu parçaların üzerine sürülür. Bir bardak su da ilave edilip, orta sıcaklıktaki bir fırında bir süre pişirilir. Üzeri kızardıktan sonra fırından alınıp servis yapılır.

Kaçamak

Malzemeler (6 kişilik)

8 su bardağı su,
Aldığı kadar mısır unu,
20 gr tereyağı,
Tuz,
Üzeri için: Lor peyniri

Hazırlanışı

KaçamakSuyu bir tencereye alıp kaynatın. Tuzunu ekleyip karıştırın. Mısır ununu azar azar eklerken tahta kaşıkla sürekli karıştırın. Kek hamuru kıvamına gelince tahta kaşığı 2-3 yerine batırıp 1 dakika daha pişirerek suyunu çektirin. Katılaşınca ocaktan alıp tepsiye boşaltın.

Tereyağını bir tavada kızdırıp üzerine gezdirin. Tahta kaşıkla yedirerek iyice karıştırın. Kaşığın sırtı ile üzerini düzeltin. Lor peyniri serpiştirip sıcak olarak servis yapın.

Damat Paçası

Malzemeler (6 kişilik)

1 adet tavuk göğsü,
2 kaşık margarin,
3 çorba kaşığı yoğurt,
3 diş sarımsak,
2 adet yumurta sarısı,
3 çorba kaşığı un,
2 çay kaşığı tuz,
3 adet hazır yufka,
2 kaşık sirke.

Hazırlanışı

Damat PaçasıTavuk eti ince ince ve küçük parçalar şeklinde doğranır, bir kap içinde ateşte bir miktar su ile haşlanır. Yufka parçalara ayrılarak bir tepsiye dizilir ve çok kısa bir süre fırında kızartılır. Fırından alınan yufkaların üzerine 1 bardak tavuk suyu dökülür ve yumuşamaları için 5 dakika tekrar ısınmış fırına konulup bekletilir. Fırından alınan yufkaların üzerine haşlanmış tavuk parçaları dizilir. Ayrı bir kapta, tavuk etinden elde edilen tavuk suyu, margarin, ezilmiş sarımsak, yoğurt, yumurta sarısı ve un mikserle çırpılır. Ardından bir süre ateşte pişirilir. Ateşten alınan karışıma sirke ilave edilir ve karıştırılır. Hazırlanan bu sos tavuklu yufkaların üzerine dökülür. İstenirse üzerine kızdırılmış tereyağı ve pul biber karışımı eklenebilir.

Akıtma

Malzemeler (5 kişilik)

750 gram un,
1 litre süt,
½ paket yaş maya,
2 çay kaşığı tuz,
1 adet yumurta,
1 paket margarin.

Hazırlanışı

AkıtmaSüt, yumurta ve yaş maya bir kapta çırpılır, içine tuz ve un ilave edilerek karışım iyice çırpılmaya devam edilir. Elde edilen karışımda topaklaşma olmamasına ve koyu bir sıvı şeklinde olmasına dikkat edilmelidir.

Çırpılan karışım bir süre bekletilir ve kabarması sağlanır.

Bir süre sonra yağsız tava (toprak kap ta olabilir) ateşte kızdırılır ve elde edilen karışımdan birer kepçe konularak alt-üst edilerek pişirilir.

Pişen karışım sertleşip göz göz olduktan sonra tavadan başka bir kaba alınır ve üzerine margarin sürülür.

Bulgurlu Ekşimikli Kol Böreği

Malzemeler (6 kişilik)

6 adet yumurta,
250 gr yoğurt,
½ çay bardağı su,
½ çay bardağı sıvı yağ,
½ kg ince bulgur,
250 gram ekşimik,
2 adet kuru soğan,
1 çay kaşığı kara biber,
2 çay kaşığı pul biber,
1 çay kaşığı tuz.

Hazırlanışı

Bulgurlu Ekşimikli Kol BöreğiSoğanlar ince ince kıyılır, yağda kavrulur. İçine bulgur ilave edilir, bir süre sonra da su katılır. Biraz pişirildikten sonra ateşten indirilir ve bulgurun kabarması için bekletilir. Kabarma işlemi olduktan sonra içine tuz, karabiber, pul biber ilave edilir.

Ayrı bir geniş kapta yumurta, yoğurt, sıvı yağ ve un çırpılır. Kulak memesi kıvamında hamur elde edilir. Yarım saat bekletilen hamurdan 6 parça elde edilir ve yufka şeklinde açılır. Bunların içine hazırlanan bulgurlu harç konulur ve rulo şeklinde sarılır. Tüm parçalar doldurulup sarıldıktan sonra yağlanmış tepsiye dizilir, üzerine yumurta, yoğurt ve yağ karışımı sürülür. Orta sıcaklıktaki fırında pişirilir ve çıkarıldıktan sonra kesilerek servis yapılır.

Pırasa Böreği

Malzemeler(6 kişilik)

1 kg pırasa,
2 çorba kaşığı domates salçası,
3 çorba kaşığı sıvıyağ,

Hamur için: 500 gr un,
Su,
Sıvıyağ,
Tuz

Hazırlanışı

Pırasa BöreğiPırasaları temizleyin. Yıkayıp küçük küçük doğrayın. Tavada sıvıyağı kızdırıp pırasaları ilave edip yumuşayana kadar kavurun. Salçayı ekleyip karıştırın. Tuzunu ilave edip tavayı ocaktan alın.

Unu hamur yoğurma kabına alın. Tuz ekleyip harmanlayın. Azar azar su ilave edip kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yoğurun. Hamurdan 10 tane beze hazırlayın. Tezgâha un serpip bezeleri tepsiden biraz daha büyük olacak şekilde açın. Tepsiyi yağlayın ve yufkaları aralarına yağ sürerek üst üste yerleştirin. Hazırladığınız pırasalı malzemeyi en üste yayıp hamurun dışa taşan kenarlarını içe doğru kıvırın. Yufkanın kenarlarına sıvıyağ sürüp önceden ısıtılmış 180 dereceye ayarlı fırında 45-50 dakika pişirin. Dilimleyip sıcak olarak servis yapın.

Kandilli Mantı

Malzemeler (6 kişilik)

1/2 kg un,
1 adet tavuk,
1 su bardağı pirinç,
½ kg tavuk ciğeri,
2 adet kuru soğan,
1 çay kaşığı karabiber,
1 çorba kaşığı tereyağı,
1 adet yumurta,
1 çay kaşığı tuz,
1 bardak su.

Hazırlanışı

Kandilli MantıTavuk ciğeri küçük parçalar şeklinde doğranır ve tencerede kavrulur. Üzerine pirinç ilave edilir ve bir süre pişirilir. Ateşten indirilen karışımın içine tuz, karabiber ilave edilir ve bir süre bekletilir.

Diğer tarafta tavuk közlenir, yıkanır ve parçalanır. Parça etler, küçük küçük doğranmış soğanlar ile ayrı bir kapta kavrulur ve bekletilir. Ayrı bir tencerede un, yumurta ile biraz su ilave edilerek çırpılır. Kulak memesi yumuşaklığında hamur elde edilir. Hamur küçük parçalara ayrılıp yufka şeklinde oklava ile açılır ve bunlar mantı şeklinde kare haline getirilir. Her karenin içine tavuk ciğerli karışım katılır ve parça hamurlar kapatılır. Elde edilen hamur tepsiye dizilir ve fırına verilir.

Üzeri kızarana kadar pişirilen hamur fırından çıkarılır ve üzerine tavuk ve soğan karışımı serilir. Bu karışımın suyu hamurun içine işleyinceye kadar beklenir ve sonra servis yapılır.

Dilber Dudağı

Malzemeler(8 kişilik)

2 adet yumurta,
3 çorba kaşığı yoğurt,
1 paket margarin,
1 su bardağı zeytinyağı,
1 çorba kaşığı karbonat,
250 gr ceviz,
1/2 limon,
1 kg un.

Hazırlanışı

Dilber DudağıBir paket margarini eritip suyunu çekmesini sağlayalım. Unu havuz gibi açarak içine zeytinyağı, margarin, yumurta, yoğurt ve karbonatı koyalım. Hamur haline getirelim. Hamur kulak memesi kıvamına gelene dek yoğuralım. Daha sonra hamuru üçe bölüp, merdane ile açalım. Dövdüğümüz cevizleri hamurun üzerine yayıp rulo yapıp yuvarlayarak merdane ile tekrar açalım. Bardakla daire şeklinde keselim. Kestiğiniz parçaların iki ucunu birleştirelim. Yağlanmamış tepsiye dizip, fırına verelim. Çıkarttığımızda üzerine soğuk şerbet dökelim. Şerbet İçin: 2,5 su bardağı şekeri, üzerini bir parmak kadar geçen suyla kaynatalım. Kaynadıktan sonra 5 dk bekletip, yarım limonu içine sıkalım. Daha sonra dilber dudağının üzerine şerbeti dökelim.

Höşmerim

Malzemeler (4 kişilik)

75 gr margarin,
500 gr taze tuzsuz peynir,
2 yemek kaşığı un,
150 gr. toz şeker.

Hazırlanışı

HöşmerimUnu hafif ateşte karıştırarak açık pembe renk alıncaya kadar kavurun. Yağı peynir ite karıştırın. Kavurduğunuz una ekleyin. 10 dakika karıştırarak pişirin. Toz şekeri ilave edip 5 dakika pişirip ateşten alın. Soğuduktan sonra servis yapın. Yağ oranı yüksek peynir kullandığınızda höşmerimi yağsız olarak da hazırlayabilirsiniz.


Gaziler Helvası

Malzemeler (6 kişilik)

1 su bardağı margarin,
2.5 su bardağı un,
200 gr badem,
5 su bardağı süt,
1.5 su bardağı tozşeker.

Hazırlanışı

Gaziler HelvasıBademleri ılık suda bekletip kabuklarını soyun. Birkaç bademi süsleme için ayırın. Margarini geniş bir tavada eritin. Un ve bademleri ekleyip sürekli karıştırarak pembeleşinceye kadar kavurun.

Bir tencerede sütü kaynatın. Tozşekeri ilave ederek karıştırın. Şekerli sütü kavrul-muş una azar azar ekleyip sürekli karıştın. Helva pişince ateşten alıp tencerenin kapağını kapatın ve yarım saat dinlendirin. Yumurta büyüklüğünde parçalar koparıp oval şekil verin. Üzerlerine birer badem yerleştirip servis tabağına alın. Ilık olarak servis yapın.

Zerde

Malzemeler

½ su bardağı pirinç,
1,5 su bardağı şeker,
½ çay kaşığı zerdeçal,
1 paket vanilya,
1 paket kuş üzümü,
1 su bardağı çekilmiş ceviz

Hazırlanışı

ZerdePirinç su ile haşlanır. Bu pişince, içerisine zerdeçal ilave edilir. Taşmaya yakın bir şekilde tüm karışım ateşte kaynatılır. Daha sonra vanilya ilave edilir ve kısık ateşte bir süre daha kaynaması sağlanır.

Tüm karışım piştikten sonra kaselere konur soğuması beklenir. Üzerine ceviz konularak servis yapılır.

Lutuka

Malzemeler (5 kişilik)

1,5 kg patlıcan,
½ kg çarliston biber,
1 kg domates,
1 çay bardağı zeytinyağı,
1 çay bardağı sirke,
1 demet maydanoz,
1 baş ezilmiş sarımsak.

Hazırlanışı

LutukaPatlıcan, biber ve domatesler ateşte közlenir. Kabukları soyulup bir kap içine küçük küçük doğranır. Domateslerin suyunun kalmaması için kısa bir süre ateşte kavrulması iyi olur. Domatesin pişirilmesi sırasında içine ezilmiş sarımsak ilave edilir.

Karışımın pişmesinden sonra ayrı bir kapta doğranmış olan patlıcan ve biberlerin içine bu domates karışımı ilave edilir. Üzerlerine maydanoz ilave edilip servis tabağına alınır.

Köbete

Malzemeler (8 kişilik)

1 adet tavuk,
1,5 kg soğan,
1 su bardağı sıvı yağ,
1,5 kg un,
250 gr yoğurt,
2 adet yumurta,
2 tatlı kaşığı tuz,
2 çay kaşığı karbonat,
1 çay kaşığı karabiber,
1 tatlı kaşığı salça.

Hazırlanışı

KöbeteTavuk ateşte közlenir, parçalanır ve yıkanır. Tencerede kavrulur. Küçük küçük doğranmış soğanlar ilave edilir, her ikisinin de iyice kavrulması sağlanır. Tuz, karabiber ve salça ilave edilir, bir süre sonra ateşten indirilir. Ayrı bir tencerede un, yoğurt, yumurta ve biraz su ilave edilerek karıştırılır. Kulak memesi yumuşaklığında bir hamur yapılır, 15 dakika dinlendirilir. Daha sonra elde edilen hamur ikiye ayrılır. Bir parçası oklava ile yuvarlak olarak, mümkün olduğunca ince bir şekilde açılır. Yufka haline gelen hamurun üzerine bir miktar sıvı yağ sürülür. Birkaç dakika bekletilen yufka, kol böreği şeklinde sarılır ve oklava ile tekrar bu defa katmer hamuru gibi açılır. Elde edilen hamur tepsiye yerleştirilir. İkinci parça hamura da aynı işlem uygulanır. Tepsinin altına konulan hamurun üzerine, tencerede kavrulan tavuk eti ve soğan karışımı düzgün bir şekilde yayılır. Bunun üzerine de ikinci hamur yufkası düzgün bir şekilde kapatılır. Bu işlemin ardından ikinci tencerede çırpılan un, yoğurt ve yumurta karışımı sürülür, fırına verilir. Üzeri kızardıktan sonra hafifçe ıslatılıp üstü örtülerek bir süre dinlendirilir ve servis yapılır.

Tekirdağ Hükümet Konağı'nın Tarihçesi Anıtlar Camiler ve Külliyeler Türbeler Hanlar Çeşmeler Köprüler Hamamlar Kaleler Tarihi Hora Feneri Tümülüsler Eski Tekirdağ Evleri

TEKİRDAĞ HÜKÜMET KONAĞI'NIN TARİHÇESİ

Tekirdağ Hükümet KonağıBinanın ön kısmı; Hicri 1328 ( 1912-1913 ) de Mutasarrıf Selanikli Hüsnü Bey tarafından yaptırılmıştır. Arka kısmı ve önündeki beton bahçe 1934 yılında Vali Haşim İŞCAN tarafından yaptırılmıştır.

Binanın arka bahçesi ile arka kısımdaki 3 kat ilavesi 1946 yılında Vali Ferit NOMER tarafından yaptırılmıştır. Hükümet Konağının mevcut tapusu Maliye hazinesi üzerine olup, tapu kütüğündeki kaydı; müştemilatıyla beraber bahçeli kâgir Hükümet Konağı olarak Ortacami Mahallesi, Hükümet Caddesi, Pafta 30, ada 100, parsel 6 dır. Hükümet Konağı'nın bahçesiyle beraber yüzölçümü 9254,88 m² dir

ANITLAR

Kurtuluş Anıtı

Zamanın Vilayet Yazı İşleri Müdürü Niyazi Tayyip Bey tarafından yapılan anıt, şehrin düşman işgalinden kurtuluşunun ve Ulu önder Atatürk'e minnettarlığını belirtmek amacıyla Hükümet Konağının önündeki havuzun başına dikilmiş, sonra harf devrimi nedeniyle önce Gazhane'de ki taşlar arasına sonra Rüstem Paşa Camii'nin avlusuna kaldırılmıştır. Son olarak Müze Müdürlüğü'nce korunma altına alınmıştır.

Hürriyet Abidesi

Hürriyetin ilânı nedeniyle yapılmış bir anıt çeşmedir. Eski belediye binası bahçesindedir.

Şehitler Anıt Çeşmesi

Şehrin Türkler tarafından fethi sırasında şehit düşenlerin anısına, 1949 yılında Belediye tarafından yaptırılmış Anıt-çeşme olup arkasında kabir mevcuttur.

Namık Kemal Anıtı

Vatan şairi Namık Kemal'in doğduğu evin yıkılması üzerine , doğum yerini simgeleyen anıttır.1908 yılında Edirne - Tekfurdağ'ı Milletvekili Mehmet şeref AYKUT tarafından yaptırılmıştır.

Atatürk Heykeli

Hükümet Konağının önüne dikilmiş mermer bir heykeldir. Atatürk'ü gerçek ölçülerinde başı açık, redingotlu ve normal duruşlu göstermektedir. Heykeltıraş Kenan Ali'nin eseridir. Yüzü güneye dönüktür. Yine mermer olan kaidesinde Gençliğe Hitabesi bulunmaktadır.

Namık Kemal Heykeli

Tekirdağ'da doğan, vatan, ulus, özgürlük, insanlık gibi yüksek kavramlara kendini adayan Namık Kemal'in heykeli eski belediye başkanlarından Şevket Cicioğlu'nun döneminde Cicioğlu'nun da gayretleriyle heykeltıraş Nusret Suman'a yaptırılmıştır.

Harf İnkılabı Anıtı

Harf İnkılabı AnıtıCumhuriyetimizin 50. Yılında 26 Ekim 1973 tarihinde açılmıştır. Başöğretmen Atatürk'ün harf devrimini ve Tekirdağ'a bu amaçla gelişlerini sembolize etmektedir. Atatürk Bulvarında bulunmaktadır.

Şehit Öğretmenler Anıtı

Terör örgütleri tarafından şehit edilen öğretmenlerin anısına 1998 yılında dikilen bir anıt olup Tekirdağ'a İstanbul yönünden girişte sağda yeşil alan üzerinde bulunmaktadır. Anıt yüzeyinde ellerinde meşale bulunan kadın ve erkek öğretmen ile şehit öğretmenlerin isimleri yer almaktadır.

Atatürk Anıtı

Atatürk 3 Haziran 1936 tarihinde Muratlı ilçesinde yapılan göçmen evlerini görmek üzere Muratlı'ya gelmiş ve bir göçmen evine konuk olmuştur. Buna izafeten o evin bahçesinde bir anıt yapılmıştır. Anıtın üzerinde şöyle yazılmaktadır.

Ey bahtlı göçmen
Unutma üç Haziranı
Yurdun en büyük insanı
Konuk oldu evinize
Sevgi sundu hepimize
3.6.1936 N.T.ÜLKÜ


Şehitler Abidesi

Şehitler Abidesi Şehitler Abidesi

CAMİLER VE KÜLLİYELER

Tekirdağ'ın Türkler tarafından fethinden sonra ( 1357 ) gerek merkez ilçe Süleymanpaşa'da gerekse de diğer ilçelerde Osmanlı mimarı tarzında camiler ve külliyeler yaptırılmıştır. Bu camiler yapı özellikleri bakımından farklıdır. Tek kubbeli camilerin yanında çeşitli fonksiyonlu camilerde görülmektedir.

Rüstem Paşa Külliyesi

Bugün külliyenin camii, hamamı, bedesteni, medresesi ve kitaplığı ayaktadır. Vaktiyle kervansarayı ve imareti olduğu da söylenmektedir. Fakat bugün camii ve bedesteni en iyi durumda olan yapılardır.

Rüstem Paşa Camii

Rüstem Paşa CamiiErtuğrul mahallesindedir. 1553 tarihli camii Kanuni Sultan Süleyman'ın Damadı Rüstem Paşa yaptırmıştır. Camii avlusuna yalın bir kapıdan girilir. Avludaki mermer şadırvan, kurşun kaplı beşgen çatıyla örtülüdür. Kuzeydeki çift devaklı son cemaat yeri, ana mekanda yanlara doğru taşar. Dış son cemaat yeri ahşap çatı, iç son cemaat yeri ortada haç tonoz, yanlarda ikişer kubbe ile örtülüdür. Taç kapı dikdörtgen bordürlü ve mukarnaslıdır. Yapı kitabesi büyük bir pano içerisinde mukarnasların altında, onarım kitabesi (1841) ise sağdaki mihrabiyenin üstündedir. Kare planlı ana mekan kubbeyle örtülüdür. Kubbeye geçiş tromplarladır. Köşelerdeki taşıyıcı payelere oturmaktadır. Taşıyıcı ayakların arasındaki sivri kemerli nişlerle kare plana devinim kazandırılmıştır. Kubbe kasnağı dıştan da payandalarla desteklenmiştir.

Rüstem Paşa CamiiKubbedeki alçı kabartma çiçek ve çelenkler dışında bezeme yoktur. Yalın bir yapıdır. Mukarnaslı mihrap dikdörtgen silmelidir. Mermer minberin yan aynalık ve korkulukları geometrik motiflidir. Camii ana mekan duvarları ile kubbe kasnağındaki pencerelerle aydınlık bir görünüm kazanmıştır. Kuzey batıdaki çokgen gövdeli tek şerefeli minarenin kemerli girişi taç kapının sağındadır.

Medrese: Camiinin otuz metre doğusundadır. 1880'de harap olunca üzerine ahşap bir okul kurulmuştur. Rüştiye ve idadi olarak kullanılan bu yapı Cumhuriyet İlkokulu olarak kullanılmıştır. (Bugün sadece temel ve duvar kalıntıları görülebilir.)

Kitaplık: Camii ve medrese arasındadır. Kare planlı kubbeli bir yapıdır. Binaya ocak ve baca eklenerek sonraları aşhane olarak kullanılmıştır. Söz konusu kitaplık restore edilerek kullanımı elverişli hale getirilmiştir.

Hamam: Medresenin hemen yanındadır. İlk şekli ile kubbeli bir yapı olan hamamın üzeri ahşap bir çatı ile örtülüymüş. Kadınlar ve erkekler kısmı olmak üzere bir çifte hamam şeklindeki yapıdan geriye, sadece taş ve tuğla duvarlardan bir kısmı kalmıştır.

Rüstem Paşa CamiiBedesten: Caminin 200 m. batısındadır. Altı kubbeli dikdörtgen planlı bir yapıdır. Kubbeler sekizgen kasnaklara oturur. Bedestenin dört tarafta birer kapısı vardır. Kapı kemerleri dıştan yuvarlak, içten sivri kemerlidir. Taş ve tuğla karışımından inşa edilmiş olan yapının uzun cephelerinde üçer, kısa cephelerinde ikişer pencere açılmıştır. Bedestenin kubbeleri birbirine geniş kemerlerle bağlı olan iki büyük fil ayağıyla taşınır. Kubbe geçişleri pandantiflerle sağlanmıştır. Son yıllarda onarılmış olan yapı Küllîyenin cami ile birlikte sağlam olarak görülebilen bir kısmıdır.

Rüstem Paşa Çarşısı: Ayrıca Camii'nin doğusunda son olarak yeni bir çarşı yapılmıştır. Yeri Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olan bu çarşı toplam 49 dükkandan ibaret olup inşaatına 1986 yılında Vali Dr. Süleyman Oğuz zamanında İl Özel İdaresi'nce başlatılmış, 1988 yılında da tamamlanmıştır. Külliyenin dönem özelliklerini yansıtan mimariye sahiptir.

Eski Camii

Ertuğrul mahallesindedir. Yapım kitabesi yoktur. İlk yapı yanmıştır. Kaynaklardan bu yapının 1830'da Zahire Nazırı Tekirdağlı Ahmet Ağa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Cami önündeki sekizgen şadırvan perde motifleriyle bezelidir. Motiflerin üstündeki yazı kuşağı her yüzde ikişer pano içindedir. 1836'da yapıldığı anlaşılan şadırvan, ahşap çatıyla; uzun dikdörtgen planlı iki katlı son cemaat yeri düz çatı ile örtülüdür. Sundurmalı taç kapıdan ana mekana girilir. Dikdörtgen planlı ana mekanın üç yanı kadınlar mahveli ile çevrilidir. Üst kat mahvelinin ortasında dairesel çıkıntı biçiminde müezzin mahfili yer alır. Altıgen mihrap nişi istiridye motiflidir. Alınlığı kıvrık dal ve çiçek motifleriyle bezenmiştir. Mihrap nişi istiridye motiflidir. Bu niş ana mekandan ayrı dikdörtgen bir bölme içindedir; sağında minber, solunda vaaz kürsüsü bulunmaktadır. Minber ve kapı üstündeki motiflerden başka bezeme yoktur.

Orta Camii

Kapıdaki kitabeden bugünkü yapının eski camiinin yerine yaptırıldığı yazmaktadır.1854-1855 yılların da Kürkçü Sinan Ağa tarafından yaptırılmıştır. Hükümet Caddesindedir. Duvarlar moloz taştır. Dikdörtgen planlı ana mekan ile buna eklenmiş kare planlı bir bölüm ve son cemaat yeri, ahşap çatı ile örtülüdür. Batı duvarına bitişik basamaklarla ikinci kata, girişin sağındaki basamaklarla kadınlar mahveline çıkılır. Taç kapının önünde iki ahşap sütunlu sundurma vardır. Aydınlanma, duvarlar ve kubbe kasnağındaki pencerelerle sağlanmıştır. Ahşap tavanda iki süs görülmektedir.

Doğu ve batı duvarlarındaki gömme ayakları başlıkları, akantus yaprakları ve çelenklerle bezelidir. Başlıklardaki panolarda halife adları yazılıdır. Barok biçimindeki Mihrap nişinin yanlarında akantus yaprakları ile bezeli ayaklar vardır. Mihrap kavsarası motifli alçı süslemelidir.

Hasan Efendi Camii

Hasan Efendi Caddesindedir. 1627 yılında yaptırılmıştır. Hasan Efendi'nin mezarı yanındadır. Taş minaresinin şerefeden yukarısı depremde yıkılmıştır.

Yusuf Ağa Camii

Muratlı caddesi üzerinde, orijinalde kendisi ve minaresi ahşap bir camii iken sonradan gördüğü onarımla bugünkü halini almıştır.

İnecik İmaret Camii

XV. Yüzyılda (1498-1499) Antalya Mirlivası Hüseyin Bey (Paşa) tarafından yaptırılan Tekirdağ'daki en eski camilerden biridir. Beş kubbeli son cemaat yeri ile büyük bir kubbenin örttüğü kare mekandan oluşur. Cami ters T planlıdır. Camiinin batı tarafında Antalya Mirlivası Hüseyin Bey'in türbesi bulunmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yapılan türbe ile cami hizmete girmiştir.

Ayaz Paşa Camii

Saray ilçesindedir. 1539'da Sadrazam Ayaz Paşa yaptırmıştır. Kubbeyle örtülü, son cemaat yeri ile ana mekandan oluşan kesme taş duvar örgülü küçük bir yapıdır. Ana mekan kubbeyle örtülüdür. ince silindirik gövdeli minare tek şerefelidir.

Gazi Süleyman Paşa Camii

Malkara İlçesi Camiatik mahallesinde şehitlik abidesinin kuzey batısında yer alır. Bizanslılar zamanında kilise olduğu, Osmanlıların Malkara'yı zaptı sırasında mescite çevrilmiş olduğu söylenmektedir. (1365) Batı kapısı üzerindeki kitabeye göre de Yıldırım Beyazıt (1389-1402) tarafından Gazi Süleyman Paşa adına camiye çevrildiği anlaşılmaktadır.

Vakıflar Genel Müdürlüğündeki kaydına göre 1365 tarihinde yapılmıştır. 1.151 m² alan üzerine 284 m² alan kaplayan caminin cemaat kapasitesi 600 kişidir.

Cami 1306 hicri, 1888/89 miladı yılında Sultan Abdülhamit'in emriyle büyük bir onarım geçirmiştir. Bu onarıma ait kitabe kuzey taç kapısının üzerinde yer alır. Daha sonra bazı ilaveler yapılarak bugünkü haline getirilmiştir. Halen mevcut olan minaresi daha sonra inşa edilmiştir.

Gazi Süleyman Paşa Camii dikdörtgen planlı, derinlemesine sahan düzenlemeli, ahşap sütunlu ve düz dam örtülü Anadolu Selçuklu dönemi Ulu Camii planında yapılmıştır.

Hacerzade İbrahim Bey Camii

Malkara İlçesi 14 Kasım caddesinde Hüseyin Köse İlköğretim Okulu'nun yanında yer alır. 1406 tarihinde Hacerzade İbrahim bey tarafından yaptırılmıştır. Yapının mimarı belli değildir. Bu cami Balkan Savaşında ve depremlerde büyük hasara uğramıştır. Cami restore edilmiş, eski durumuna çok yakın hale getirilmiş ve 15 Ekim 1971 tarihinde ibadete açılmıştır.

Yapı tamamen düzgün kesme taş malzemeden cephesinde mermer malzeme de kullanılmak suretiyle tek kubbeli mescit planında yapılmıştır.

Minare; yapının kuzeybatı köşesinde yer alır. şerefe altına kadar olan kısmı orijinaldir. Şerefe ve üst kısmı 1970 yılında tamir görmüştür. Sekizgen minare kaidesinin üç yüzü duvar içinde kalmış olup, beş yüzü dışarıdan görülebilmektedir. Her yüzde Bursa kemeri tabir edilen sepet kulpu kemer süs unsuru olarak kullanılmıştır. Oluklu bir gövde üzerinde mukarnas altlıklara sahip şerefe ve üzerinde de bodur bir petek kısmı, külah, madeni alan yükselir.

Gazi Ömer Bey Camii

Malkara İlçesi Gazibey Mahallesinde hâl binalarının kuzeyinde yer alır. Mora fatihi Turhan Bey'in oğlu olan Gazi Ömer Bey tarafından 1493/94 yılında yaptırılmıştır. Adına yapılan külliyeden bugün sadece cami ve türbe ayaktadır. Mescit, kervansaray ve dükkanlar kalmamıştır.

Cami, bir buçuk metre kalınlığında, 13 m boyunda, tamamen düzgün kesme taş malzemeden, bütün mekanın tek kubbe altında toplandığı merkezi planlı bir yapıdır. Son cemaat yerini üç kubbe örtmüştür.

Yapının minaresi, batı yönünde yer alır. şerefeye kadar olan kısım orjinal, şerefeden yukarısı yakın zamanlarda onarım görmüştür.

Bu cami Osmanlıların Rumeli'de yaptıkları camilerin en eskilerindendir.

Ulu Cami (Güzelce Hasan Bey camii)

II.Beyazıd'ın damadı Güzelce Hasan Bey tarafından 1500 yılında Hayrabolu merkezine yaptırılmıştır.

Osmanlı mimarisinin örneklerinden olup 10,29 m çapında merkezi bir kubbe ile yanlarında 4,55 m çaplarında 4 küçük kubbe ile örtülmüştür.

Cami 1877 yılında kendi vakfı tarafından tamir edilmiştir. Balkan Harbi öncesi meydana gelen deprem ve 1920 deki depremle hasar görmüş, 1947 yılındaki onarıma kadar ibadete kapalı kalmıştır.

Paşa Camisi

1409 yılında çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. 1875 yılında da onarım görmüştür.

Ömer Efendi Camisi

1504 –1505 yıllarında yarı kagir olarak yaptırılmıştır. 1872'de ise ahşap olarak onarım görmüştür.

Çarşı Camisi

Hasip Bey Camii olarak da bilinir 1686 - 1687 yıllarında Kethüdazade Çorumlu Mustafa Bey yaptırmaya başlamış Mehmet Hasip Bey tarafından yarı kagir olarak tamamlanmıştır.

Süleymaniye Camii

Çorlu'nun merkezinde bulunan cami Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1521 yılında yaptırılmıştır.

Kare bir plan üzerine yapılan caminin malzemesi kesme taştır. Külliye olarak yapıldığı cami ile birlikte imarethanesi, medresesi ve hamamdan oluştuğu kaynaklarda belirtilen yapılardan sadece camii ayaktadır.

Fatih Camii

Tekirdağ ilindeki en eski yapılardandır. Çorlu ilçesinde olup Fatih Sultan Mehmet'in süt annesi Daye Hatun tarafından 1453 yılında yaptırılmıştır.

Cami-i Kebir

Şarköy ilçesinde bulunan ve Gazi Süleyman Paşa tarafından 1325-1330 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Trakya'da Osmanlılar tarafından yapılan ilk camidir. 13 Aralık 1983 tarihinde yanmış ancak daha sonra onarılarak yeniden ibadete açılmıştır.
Tekirdağ tarihi mekanlar

TÜRBELER

Malkara'da Fatih'in ünlü komutanlarından Turhan Oğlu Ömer Beyin türbesi
Hayrabolu'da Kanuni'nin deve kolları komutanı ve çağının büyük şairi, Melâmi pirlerinden Ahmed-i Serban'ın türbesi
Çorlu'da 16. Yüzyılın tanınmış Türk Bilgin ve şeyhlerinden olan Vizeli Bihişti Ramazan Efendinin kabri bulunmaktadır.

HANLAR

Tekirdağ'da geniş ve çok odalı 49 han olduğu ancak şimdi bunlardan hiçbir eser kalmadığı bilinmektedir. Bunların en önemlileri: Menzil Hanı, Çorlulu Dimitro'nun Hanı, Karagöz'ün Hanı ve Büyük Han'dır.

ÇEŞMELER

Tekirdağ şehri bol miktarda akan sulara sahip idi. Bu sular halkın istifadesine sunularak, caddeleri, meydanları ve cami avlularını süsleyen çeşmeler ve şadırvanlar yapılmıştır. Mahmut Sümer'in "Tekirdağ'ın Eski Günleri" isimli eserinde "Ecdadımızın nefsir kasabada (Tekirdağ'da) hayrat olarak yaptırıp bıraktığı o güzel tarih abidesi çeşmelerden (82) tanesinin 1945-1946 yıllarında yıkıldığına şahit olunmuştur." denilmektedir.

Bugün İl Merkezinde
Sahil Şadırvanı,
Meydan Şadırvanı,
Çiftlikönü Meydan Şadırvanı ile birlikte İskele Çeşmesi,
Şehitler Anıt Çeşmesi,
Şabanoğlu Çeşmesi,
Hacı Çeşmesi,
Kadı Çeşmesi,
Sururi Ağa Çeşmesi,
Meydan Çeşmesi,
Rakoczi Çeşmesi,
Solak Çeşme,
Tavanlı Çeşme,
Yusuf Ağa Çeşmesi,
Kuru Çeşme bulunmaktadır.

İlçe merkezlerinde de bazıları şunlardır:

Çorlu İlçesi'nde; Fatih Çeşmesi, Hastane Çeşmesi, Çoban Çeşmesi, Kumlu Çeşme, Aşk Çeşmesi, Tavanlı Çeşme.
Şarköy İlçesi'nde; Kuru Çeşme, Camii Kebir Çeşmesi.
Malkara İlçesi'nde; Mermer Çeşme, Hüsrev Kethüda Çeşmesi, Baş Çeşme, Kabil Çeşme, Zülfükâr Ağa Çeşmesi, Künk Çeşmesi.

KÖPRÜLER

Tekirdağ'da Osmanlı Devletinden zamanımıza kadar ermiş birçok köprü görülebilir. Bunların başlıcaları şunlardır.

Naip I. Köprüsü,
Naip II. Köprüsü,
İnecik Köprüsü,
Çorlu I. Ergene köprüsü,
Çorlu II. Ergene Köprüsü,
Yenice Köprüsü (Malkara),
Hacılar Köprüsü (Hayrabolu),
Muratlı Köprüsü (Muratlı)
Taş Köprü (Çorlu)

HAMAMLAR

Yalı Hamamı: Bugün işleyen çifte hamamdır. Yaptıranı ve yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak 1944'te Belediye tarafından satın alınarak tamir ettirilmiştir. Kadın ve erkek tarafları 4'er kurnalı güzel bir hamamdır. İki büyük kubbesi vardır.

İnecik Erenler Hamamı: Tekirdağ Malkara yolu üzerindeki İnecik köyündedir. Tarihi hakkında kesin bilgiler mevcut olmamakla birlikte tarihi çok eskilere dayanır. Köy tüzel kişiliğince çalıştırılan hamam, yapılan onarımlarla birçok tarihi özelliğini kaybetmekle beraber halen kullanılır durumdadır.

Ayaz Paşa Hamamı: Saray ilçesinde Sadrazam Ayaz Mehmet Paşa'nın yaptırdığı külliyenin hamamıdır. (1536-1539) Ayaz Paşa Camii'nin yanında yer alır.

Bu hamamların yanında Tekirdağ'da Eski Hamam, Orta Hamam, Paşa Hamamı, Malkara'da Turhan Bey tarafından yaptırıldığı bilinen çifte Hamam ve yine Eski Hamam ya tamamen ya da kısmen tahrip olmuş tarihi hamamlardır.

KALELER

Tekirdağ, Hayrabolu, Malkara ve Beşiktepe'nin kale duvarlarına toprak altında yer yer rastlanmaktadır. Marmaraereğlisi, Çorlu ve Barbaros kalelerinin kalıntıları görülebilir. Bu kalelerin kesin sınırları ve büyüklükleri belli değildir. Semetli ve Dağyenicesi arasındaki kale tepesinde, Çimendere ve Gözsüz köylerine yakın iki tepe üzerinde de kale kalıntıları vardır. Koru dağlarında mevcut iki kale kalıntısının hayli yüksek duvarları orman içinde görülmektedir.

Çorlu Kalesi: Çorlu'nun kuzey batı kenarındadır. Doğusu ve batısı oldukça derin ve kuru dere yatakları ile çevrilidir.

Elmalı ve Yenidibek Kaleleri: Malkara'nın Elmalı köyünde Elmalı Kalesi, Yenidibek Köyünde de Blovat Kalesi yıkılmış olduğu halde, surları yer yer görülmektedir. Her iki kale de bölge arazilerinin hakim tepelerine kurulmuş, yüzyıllarca önemli savunma görevlerini yerine getirmiştir. Osmanlıların bölgeyi fethetmesi ile birlikte kaleler yıkılmış, kullanılmaz duruma getirilmiştir. Bugün her iki kalenin yer üstünde bazı duvar kalıntıları görülmektedir.

Karacahalil Kalesi: Toprak üstü araştırmaları yapılan Karacahalil köyü hudutları dahilindeki Koca Kale diye de anılan kale ise konum itibari ile ilk çağlardaki yerleşimlere uygun Çanakkale Boğazı ve Saroz Körfezini görmektedir. Yer üstü buluntularından, siyah pişmiş toprak parçalarından, Tunç çağı yaşantısından (İ.Ö.5 yy.)dan Bizans dönemi yerleşmesine kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Osmanlılar Rumeli Kalelerini aldıkları zaman ekseriyetle yıkmışlar ve aynı yerde oturmayı tercih etmemişlerdir. Bu Kale yıkıntılarının civar köylerde ve hatta Malkara'da inşaat işlerinde kullanılması ile bu tarihi kalıntılar korunamamış ve ortadan kalkmıştır.

Kermeyan Kalesi: Bunlardan önemli olan Kermeyan Kalesi (Zesutare)dir. Kale, Kermeyan köyünde Taşlıkdere ve Kale Deresi arasında 200 dönümlük bir yerde dışı Keşan taşları ile yapılmıştır. Çok eski Kale olup oturma yeri olarak kullanılmıştır. Eski ismi APRİ dir. M.S. 50 yy. Roma İmparatoru Cladius tarafından emekli Roma subayları için kurulan antik şehirdir. Bizans döneminde yerleşim önem kazanmıştır. Osmanlılardan önce Balkanlardan inen akıncı kavimler tarafından yakılmış olabileceği gibi, Türklerin gelişinden önce Trakya'da çok büyük bir deprem olması sebebiyle de yıkılmış olabilir.

TARİHİ HORA FENERİ

Tarihi Hora Feneri112 yıldır aynı aile fertleri tarafından çalıştırılan fener, Fransızlar tarafından yaptırılmıştır. 96 kristalden meydana gelen fener kendi ekseni etrafında 360 derece dönerek görev yapmaktadır.

TÜMÜLÜSLER

Trakya'da çeşitli yüksekliklerde arazi üzerinde görülen bu tepelerdir. Anıt mezar tepeleridir. Türkiye Trakyası'nda en erken Tümülüs'e Kırklareli Taşlıcabayır Tümülüs'ünde rastlanmıştır. (İ.Ö. 1200) Anadolu'da en erken Tümülüsler Frig Tümülüsleridir. (İ.Ö. 8-7 YY) Tümülüs geleneği Hıristiyanlığın kabulüne kadar devam etmiş olup en yeni örnekleri İ.S. 3. YY'la tarihlenmektedir. Gömülen kişilerin ekonomik yapılarına uygun olarak Tümülüs yükseklikleri değişmektedir.

Tümülüslere Tekirdağ İlinde oldukça sık rastlanmaktadır. Henüz fazla kazı yapılmış değildir.
Başlıcaları:
Merkez; Karaevli Harekat Tepe, Naip, Işıklar, Kaşıkçı, Hacıköy,
Çorlu'nun; Sarılar, Çeşmeli,
Marmaraereğlisi'nin Merkez ve Aytepe,
Hayrabolu'nun; Kabahöyük, Delibedir, Hacıllı, Kadriye,
Malkara'nın; Kermeyan, Gözsüz, Müstecep, Kavakçeşme
Muratlı'nın; İnanlı tümülüsleridir.
Bunlardan Naip, Karaevli Harekat Tepe veHayrabolu Hacıllı Tümülüslerinde kazılar yapılmıştır.

Naip Tümülüs'üNaip Tümülüsü: Naip Köyü'nün çanakçı ovasında doğal bir sırt üzerinde yaklaşık 17 m yüksekliğinde 90 m çapında bir Tümülüs'tür. 1984 yılında kazısı yapılmıştır. Tümülüs'ün içinde bir dramos, dramostan sonra merdivenle ulaşılan bir mezar odası bulunmaktadır. Mezar odasında mermerden bir ölü yatağı, bir ziyafet masası, iki adet te sehpa bulunmaktadır. Küçük buluntular arasında gümüş kaseler, gümüş kepçe, gümüş süzgeç, bronz kandil, bronz kandil ayağı, bronz kalkan, bronz at koşumları, altın düğmeler yer almaktadır. Gömülen kişinin mezar yatağı üzerindeki kemikleri bulunamadığından kişinin kimliği konusunda buluntular üzerindeki araştırmalar sonuç vermemektedir. Mezar İ.Ö. 350 yılına tarihlenmektedir.

Karaevli Harekat Tepe Tümülüs'ü: Tümülüs'ün orijinal yüksekliği 22 m olup çapı 97 m kadardır. Tümülüs'te yapılan kazı sonucunda Trak Odyris Kabilesi krallarından Kersepleptes'e ait olduğu düşünülen sandık mezar buluntularıyla birlikte ele geçmiştir. Buluntular arasında altın kaplama boncuklarla süslü erguvani renk kraliyet elbisesi, meşe dalı şeklinde kraliyet tacı, sarmaşık dalı şeklinde Diyonizos Rahipliği tacı, bir kraliyet yüzüğü, ayaklarında sandaletleriyle ele geçmiştir.

Hayrabolu Hacılı Köyü Tümülüs'ü: 9,5 m yüksekliğinde olup çapı 60 m kadardır. Yapılan kazı sonucunda kremasyon mezar tipi ortaya çıkmış olup, ölü yakıldığı yerde gömülmüştür. Mezar çukurunun önünde ziyafetlerin yapıldığı ve atının yakıldığı yuvarlak bir çukur daha Tümülüs'ün tabanında bulunmuştur. Gömülen kişi mezarda bulunan kılıç, mızrak ve kalkanından anlaşıldığı kadarıyla Roma I. YY'da Trak'lı bir komutandır.

ESKİ TEKİRDAĞ EVLERİ

Eski Tekirdağ evleriTekirdağ'ın tarihi geçmişi çok eskilere gitmesine rağmen Tekirdağ 1357 yılından önce gerek Bizans döneminin gerekse de diğer kültür ve medeniyetlerin izlerine rast gelmek mümkün değildir. Bu da şunu gösteriyor ki Türkler bu şehre tam anlamıyla mühürlerini vurmuşlardır. Ancak bölgede Cumhuriyete kadar Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıklar da yaşıyordu.

Türk evleri çevrenin tabii ve sosyal çevrenin şartlarına, malzeme imkanlarına göre şekil değiştirdikleri, zaman içinde de türlü sanat akımlarına ayak uydurdukları görülmüştür. Rahat, ferah ve sağlıklı bir yaşama imkanı sağlayan, estetik açıdan üstün bir düzeye ulaşmış olan Türk evinin doğması Türklerin üstün sanat, yetenek ve yaratıcılıklarının sonucudur. Bu yansıma tabii olarak Tekirdağ iline ulaşmıştır.

Eski Tekirdağ evleri ilin eski yerleşim bölgesi olan Ertuğrul, Hürriyet, Ortacami, Eski cami, Yavuz, Turgut, Zafer ve Gündoğdu Mahallelerinin yanı sıra Malkara, Çorlu, Hayrabolu ilçelerinde de görülmektedir. Merkez ilçede toplam 260 kadar tescilli ev vardır. Bunların büyük bir çoğunluğu ne yazık ki harabe halindedir.

Tekirdağ'da cami, medrese, bedesten, han, hamam ve çeşme gibi eserler hep taştan yapılmıştır. Eski Tekirdağ evlerinin ise büyük çoğunluğu ahşap olup kâgir evler de vardır.

XVII. Yüzyılda Tekirdağ, bağ-bahçe ve gülistan bayırlar eteğinde bir şehirdir. Bu yüzyılda saray biçiminde 11 konak ve yüze yakın konak yavrusu büyük evin mevcut olduğu görülmektedir.

Bugünkü sahil ve sahil yolu deniz idi. Deniz sahil yolunun şehir tarafındaki büyük kagir evlere dayanırdı.

1927 yılından önce şehrin cadde ve sokakları daracık olup cadde ve sokak başlarında fenerler içerisinde numaralı teneke gaz lambaları yanardı. Sokakları Arnavut kaldırımıydı. Fenni kanalizasyon yoktu, eski künk borular vardı. Caddeler yangın vs. sebebiyle şehrin 3. valisi Arif Hikmet Bey'in çabaları ile bugünkü halini alabilmiştir. Bugünkü Muratlı caddesinin başı 1927 yılında yapılan kamulaştırma sonucu açılmıştır. Kente elektrik 30.11.1930 tarihinde Belediye başkanı Ekrem Bey'in zamanında getirilmiştir. İlk su şebekesi de ondan sonra yapılmaya başlanmıştır.

Mahmut Sümer "Tekirdağ'ın Eski Günleri isimli eserinde eski kayıtlara göre şehrin çeşitli mahallelerinde 4.414 evle 981 dükkanın ve 278 zahire deposunun mevcut olduğunu belirtmektedir. Günümüzde ise tescil kaydı devam eden 260 kadar sivil mimarlık örneği ile 63 anıtsal eser vardır.

Tekirdağ'ın eski kent dokusu ve sokaklarının oluşumunda başlıca etmenleri şöyle sıralayabiliriz.
  • Şehrin deniz kenarında bulunması
  • Bölgesel ve coğrafi etkenlere
  • Ekonomik etkenler
  • Kültürel etkenler
Eski Tekirdağ evleri, yükseklikleri, mimari özellikleriyle uyumlu, çevreye ve birbirine saygılı, yan yana ve destek olarak bir bütünlük oluşturmaktadır. Evlerin yola, güneşe ve güzel manzaraya doğru açık cephesi bulunur. Eski kent dokusu içinde yer alan konutların tümünde, plan kuruluşu veya sokak konut ilişkisi yönünden ortak bir niteliğe rastlamak mümkündür.

Ertuğrul mahallesinde denize paralel caddeler ve bunları denize doğru dik olarak kesen sokaklar vardır. Burada deniz rüzgarlarının iç mahallere kadar girmesi amaçlanmıştır.

Eski Tekirdağ evlerinde, Türk aile geleneğinin etkileri görülür. Bunun en önemli örneği, büyük evlerin mekan olarak haremlik ve selamlık diye ayrılmasıdır.

Büyük ailelerin bir arada yaşama geleneği nedeniyle iki üç kuşak bir arada otururdu. Evler de bu ihtiyaca göre düzenlenmiştir.

Kışlık yiyecekleri hazırlanarak saklanması ve diğer ihtiyaçlar içinde zengin katlar düzenlenmiştir. Buraları yaşama alanı olarak da kullanılırdı. Bazen ailelerin ihtiyaçlarına göre hayvanlar için barınak olarak kullanılmıştır.

Evlerin büyüklüğü ve tezyinatı ailenin ekonomik gücüne göre düzenlenmiştir. Varlıklı kimseler evin iç ve dış yüzüne yağlı boya ile boyatmışlardır.

Eski Tekirdağ halkı zevk sahibidirler. Halkın bu özelliğini evlerin cephesindeki tahta süsler yansıtmaktadır. Akşamları büyük havuzlu ve her cins çiçekli bahçelerde yapılan zevk ve sefalar, düğün ve hamamlardaki eğlenceler sosyal hayatın bir parçasıdır.

TEKİRDAĞ EVLERİNİN MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Tekirdağ'ın eski evleri, genellikle iki veya üç katlı olup ahşaptan yapılmıştır. Duvarları ahşap, çatkı arası kerpiç dolgudur. Dış cephe yatay olarak ağaç malzeme ile kaplanmıştır. Temeller ve zemin kat taştan yapılmıştır.

Büyük evlerin pek çoğu haremli, selamlıdır. Çatı katları oldukça yaygındır. Birçok evde orta kattaki cumbanın üstü çatı katında örtülü balkon şeklindedir.

Ağaç giriş kapıları çift kanatlı, oyma, kapı kollu veya tokmaklıdır. Giriş kapısı çoğunlukla giriş nişi ile içeri çekilmiştir. Birinci kata çıkan dış merdivenler mermerdir. Merdiven ön cephede olup genellikle 7-8 basamaklıdır. Çift taraflı merdivenler de vardır.

Taştan yapılan zemin katın tek kanatlı ayrı bir kapısı vardır. Kapı da genellikle evin ön cephesindedir ve alçaktır. Kiler, depo, ocak vb. zemin kattadır.

Evin içinden birinci ve ikinci kata tahta merdivenlerden çıkılır. Odalarda pencere altlarında sedir vardır. Tavan ve tabanlar tahtadır.

Evlerin hemen hepsi şahnisli, yani ileriye çıkmalı, cumbalıdır. Cumbaların altında cumba destekleri vardır. Ahşap direklerin destek olarak kullanılması da çok yaygındır.

Evlerin ön cephelerine tezyinat yapılmıştır. Evler geniş ve çok pencereli olup alt kat pencereleri demir parmaklıdır. Pencerelerin etrafında, dış cephede genellikle tahta süsler vardır.

Balkon, cumba veya saçaklar tahta süslerle süslenmiştir. Bu süsler tezyinatın en önemli unsurlarıdır.

Bitişik evlerde, çoğunlukla öne ve arkaya meyilli beşik örtüsü çatı, ayrık evlerde ise dört tarafa veya iki yana akıntılı çatı kullanılır. Çatılar saçaklı ve alaturka denilen tek oluklu kiremitle kaplıdır.

Günümüze kalmayan konakların cümle kapılarının gayet yüksek açılan kanatları olup, geniş bahçesinin bir tarafında, mutfağı, arabalığı, hayvan ahırları, uşak ve hizmetçi odaları, hususi mermer hamamı, büyük havuzlu çeşmesi, çift kuyusu vardır. Harem ve selamlığı ayrıdır.
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.