Yenileniyoruz

Sitemizin tüm altyapısı yenilenmektedir. Sitemize özel olarak sıfırdan yazılan yerli ve milli yazılımımızla yerlilik oranı %60 seviyesinde olan yepyeni sitemizle karşınızda olacağız. Daha kullanıcı dostu, daha ayrıntılı ve özelleştirilebilir bir yapıya kavuşacaktır. Ayrıca Trakyamız hakkındaki bilgileri yıllara göre arşivlenmiş bir şekilde sunacağız. Böylece geriye dönük tüm bilgilere ulaşabilecek ve bu konularda araştırma yapanlara yardımcı olmuş olacağız.

Yeni trakyanet çok yakında...

Trakya Sayfaları

Trakya Bölgeleri

Nüfus Sıralamaları

Türkiye Sırası İllerin Güncel Nüfus Sıralaması Nüfus
1 İstanbul 15.067.724
2 Ankara 5.503.985
3 İzmir 4.320.519
4 Bursa 2.994.521
5 Antalya 2.426.356
6 Adana 2.220.125
7 Konya 2.205.609
8 Şanlıurfa 2.035.809
9 Gaziantep 2.028.563
10 Kocaeli 1.906.391
21 Tekirdağ 1.029.927
39 Çanakkale 540.662
48 Edirne 411.528
54 Kırklareli 360.860

İllerin Nüfus Sıralaması Trakya İlçelerinin Nüfus Sıralaması Türkiye'deki Tüm İlçelerin Nüfus Sıralaması

Fotoğraf Galerileri

Tekirdağ

Tekirdağ Fotoğraf Galerileri

Kırklareli

Kırklareli Fotoğraf Galerileri

Edirne

Edirne Fotoğraf Galerileri

Son eklenen Firmalar

Popüler Firmalar

Firmanızı Ekleyin

Hesap Oluştur
Ücretsiz bir şekilde hesabınızı oluşturun. Bu sayede rehberimize firma ekleyebilir, gerekli güncellemeleri yapabilirsiniz.
Firmanızı Ekleyin
Ücretsiz bir şekilde firmanızı rehberimize ekleyin. Birden fazla firma ekleyebilirsiniz.

Adres ve Ulaşım Bilgileri

Eğitim

Üniversiteler

Eğitim

İlk ve Orta Derece Okullar

Bankalar

Banka Şubeleri

Hastaneler

Sağlık Kurum ve Kuruluşları

Resmi Kurumlar

Diğer Resmi Kurum ve Birlikler

Trakya Savaşları

Trakya'da Turizm

Ziyaretçi Sayıları

Bugün713
Dün1266
Bu Hafta4231
Bu Ay32335

Aktif Ziyaretçiler

12
Online

28 Mart 2024
Toplam Sayfa Görüntüleme 156.708.998
4 Yüzlü ÇeşmeAlpullu yöresindeki bir höyükte yapılan kazılardan elde edilen eserlerden ilk yerleşmeye 1. tunç çağında açıldığı tespit edilen ilçeye M.Ö. 1200-4000 yıllarında Traklar yerleşmiştir. O dönemde adı "BURTİZO" olan ilçeye daha sonraları Yunanlılar BUGAROS Slav kökenli Bulgarlar BULGARAPHYGON derdi. Yani Bulgar bozgunu anlamına gelirdi. Bu isim burada yitirilen bir savaşı anımsatmak için söylenmiştir.

Bu olayların meydana geldiği zamanlarda Babaeski'de yaşayanların çoğu Slavlar ve biraz da Rum kökenli insanlardı. Rum kökenli Bizanslılar daha ziyade şehrin kule ve savunma duvarların istihkamlarının dışında ve çevre köylerde yaşıyorlardı. Roma ve Bizans eserleri bulunan kale harabeleri toprak altında ve bazı parçaları kasabanın Lüleburgaz yolu üzerinde müşahede edilmektedir.

BabaeskiBabaeski özellikle Roma İmparatorluğu ve Bizans döneminde iç ve dış karışıklıklara sahne olmuştur. 7.-13. Yüz yıllarda Bizans İmparatorluğunun Trake bölgesinde bir istihkâm ve piskoposluk merkeziydi. 812 de Bulgar Carı Krum tarafından zapt edilerek tahrip edildi.

İmparator Constantin 9. Monommakhos zamanında bir ayaklanma girişimi olmuş ve bu Edirne 'de oturup çevreyi iyi bilen Leon Tornikios tarafından yönetilmiştir. 1074 de Edirne'de ayaklanarak Tornikios'u imparator ilan eden asiler Bulgaraphygon (Babaeski) geçerek İstanbul'u Kuşatmışlardır. Tam düşmek üzere iken gelen yardımla son anda İstanbul'un kurtulması üzerine asiler 2-3 Ekim'de Lüleburgaz'a çekilmişlerdir. Taraftarları kaçan ve yalnız kalan Tornikios Babaeski'de sığındığı kilisede yakalanmış ve İstanbul'a götürülerek surlar önünde gözleri kör edilmiştir.

BabaeskiTürkler Selçuklular çağından başlayarak bir çok defalar Avrupa'ya geçmişlerdir. İlk geçiş 1263 yılında olmuş, 12 bin Türkmen en meydana gelen bir göçmen fırkası Saltuk Dede idaresinde Karadeniz'in batı kıyısında Dobruca Tataristan'ı denen yöreye yerleşmişlerdir.

18 i bulan geçişlerin 16 sı Osmanlılarla ilgilidir. Bunlar arasında 1345 yılına rastlayan ve Aydın Beyi Umur Bey'in yirmi bin süvari ile Avrupa'ya geçerek Kantakuzen'e geniş yardımlarını gerçekleştiren sefer en dikkate değer olanlardan biridir. 1346-1347-1349-1353 yıllarında da Osmanlılar Bizans'a yardım amacıyla 4 defa Rumeli'ye geçmişlerdir. Daha önceki Avrupa'ya geçişler, önemli ve sürekli Fetihlere sebep olmadıkları için milli tarihçilerce ilk geçiş 1356 yılında Sultan Orhan'ın oğlu Şehzade Süleyman Paşanın Geçişidir.

Babaeski1356 yılında Malkara, İpsala, Tekirdağ, Hayrabolu, ve Çorlu Osmanlı Devleti topraklarına katıldı. 1362 yılında Orhan Gazinin yerine oğlu Murat Bey (Sultan 1.Murat) Ahilerin kararıyla hükümdar oldu. Hükümdar değişikliği sırasındaki karışıklıktan faydalanmak isteyen Bizans Burgaz, Çorlu ve Malkara'yı geri aldı. Yeni Osmanlı Sultanı Trakya'ya geçer geçmez derhal faaliyetlere girişti.

Fetih planına göre şimdilik yalnız Edirne'nin fethi gerekiyordu. Osmanlı Kuvvetleri, imparator Kantakuzen'e birçok kez yardıma geldikleri zaman bu şehrin önemi askeri konumunu anlamışlardı. Bu bakımdan Edirne'nin geri tarafını güvence altında bulundurmak ve İstanbul yönünden yapılabilecek herhangi bir Bizans saldırısına engel olmak için daha önce fethedilip sonradan kaybedilmiş olan Çorlu'nun alınması zorunlu idi. Derhal harekâta başladı ve şehir hücum ile fethedildikten sonra surları yıkıldı. Daha sonra Çorlu'nun Kuzey-Batısındaki Başpiskoposluk merkezi olan Lüleburgaz da fethedilip surları yıktırıldı.

BabaeskiAnadolu'dan buralara Türk Kitleleri nakledilerek yerleştirildi. Sultan Murat iki komutanı Hacı İlbey'i ve Lala Şahin ile Edirne'nin fethinde bulunmak için ordusunun seçkin kısmı ile Babaeski 'ye gitti. Edirne komutanı ile yapılan savaşı Osmanlılar kazandı. 1362-1363 yılında Edirne düştü.

Sultan Murat Babaeski 'ye gelmesinden ve Edirne'nin fethinden bir sene evvel Hacı İlbey buralarda yurtluklar edinmiş Edirne'nin Fethi için hazırlıklar yapılmıştır. Buna göre Babaeski 'nin kalıcı ve sürekli fethi 1361 yılı olmalıdır. Nazif Karacam kitaplarında Babaeski 'nin fethi ile ilgili "İlçenin Türklerin eline geçmesi 1359 yılında 1. Murat zamanındadır. Osmanlı İmparatorluğuna katılması ile İsmi Balaban ağa tarafından Babay-ı Atik konmuştur." diyor.

BabaeskiBabaeski, Osmanlı devrinde yapılan Lehistan ve Macaristan seferlerinin yol güzergahında bulunduğundan ehemmiyet kazanmıştır. Bu tarihlerde Babaeski doğu Trakya'nın idare merkezi haline gelmiş, Kırkkilise, Vize, Lüleburgaz bu idareye tabi olmuştur. Fatih Sultan Mehmet'in ve Kanuni Sultan Süleyman'ın evkaf ve mehakinci şeriyye kayıtlarında görünen birkaç fermanı Babaeski kadılığından bahseder.

Daha sonra eski önemini kaybederek Vize sancağına bağlı bir kaza merkezi olmuş ve 1879 tarihinde ve Rus harbini müteakip yapılan mülki teşkilat ile Babaeski Kırkkilise livasına yani şimdiki Kırklareli iline bağlanmış ve ondan sonra da böyle kalmıştır. Babaeski fethe edilmesinden 1828 Rus harbine kadar istila yüzü görmedi.

Evliya Celebi Seyahatnamesinde Babaeski'yi şöyle anlatır:( 1651 yılında Edirne yönünden yanında Abaza Melek Ahmet Paşa ile birlikte geçmiştir.)

Atatürk İlkokuluMadyanoğlu Yanko zamanından beri mamur bir kalesi olan büyük bir şehir idi. Sonra Sırp, Bulgar ve Hersekliler birleşip İstanbul'u harap etmeye giderken, bu şehri de harap ettiler. Sonra Sarı Saltuk Bay Pravadi yakınında vefat ettiğinde, eski vasiyeti üzerine cenazesi yedi adet tabuta konarak her biri bir tarafa götürülürken Edirne kralı da bu adam bizdendir diye Saltuk'un naaşını getirip bu Babaeski'de gömdürür. İşte buna dayanarak kasabaya Babaeski denmişler. O şeref ile günden güne gelişmektedir. Vize sancağı hudutlarında, halkı bütün vergilerden muaf ve müsellem, yüz elli akçalık kazadır. Bin altmış adet bağ ve bahceli, Baştanbaşa kızıl kiremitle örtülü alçaklı yüksekli kagir binaları vardır. Yirmi mihrabıdır.

Belediye BinasıŞehrin doğu girişinde ve kenarında bulunan Ali paşa Camii; Süleyman Han Vezirlerinden Semiz Ali Paşa adı ile şöhret bulmuş tedbirli bir vezir yaptırmış. Padişah camileri derecesindedir. İstanbul'da Topkapısı dahilindeki Ahmet paşa Camiine benzer. Amma bu ondan geniş, aydınlık, süslü ve mükemmel, seyre değer bir binadır. Medrese, imaret, han ve dükkanların hepsi bu Ali Paşanın hayır eseridir. Camiin kubbesi göğe baş uzatmış olduğundan, bir konaklık yerden kurşunları mavi deniz gibi dalgalanır. Bu da koca mimar Sinan'ın eseridir. Burada dahi sanatını gösterip öyle yüksek bir minare yaptırmıştır ki, sanki Rüstem paşa Camii'nin minaresidir. Ondan sonra çarşısının iç yüzünde Fatih Sultan Mehmet Han Camii de faydalı, küçük bir eski camidir. Amma Cemaati kalabalık olduğundan ayrı bir ruhaniyeti vardır. İçi ve dışı o kadar süslü değildir. Tek şerefeli yüksek bir minaresi olup oldukça tamire muhtaçtır. Bunlardan başka yedi mescit, yedi çocuk mektebi, yedi han, yüz kadar dükkan, bir aşevi, bir hamam, üç tekke ve çarşı içinde hayat suyu akan bir çeşmesi vardır.

Belediye ÖnüBu çeşmenin tarihi: hatif-i garb didi tarihini, çeşme-i selsebil ab-ı hayat. sene 932. Bu kasabadan gecen Ergene nehrinin kolu üzerinde Çoban Deli Kasım Ağanın yaptırdığı yedi gözlü büyük bir köprü vardır. Bu kol, Istranca dağlarından birikip Ergene ile beraber Koca Murad Han'ın yetmiş dört gözlü Ergene köprüsü altından geçerek Meric'e karışır.

Bu Çoban Deli Kasım Ağa bu köprü yerinde koyun güderken Cenab-ı hak kendisine Müslümanlığı nasip edip zamanla Dergah-ı ali yeniçeri ocağında kul kethüdası olur. Sonra Sultan Dördüncü Murat Han tarafından hapis olunca, "Ahdım olsun, bu girdaptan kurtulursam koyun güttüğüm yere bir köprü yaptırayım "der. Kurtulduktan sonra da ahdini yerine getirip Dört yüz Rum Kesesi sarf ederek, bu büyük köprüyü yaptırmıştır. Amma doğrusu binde bir görünen cinsten büyük bir köprü olup, tumturaklı kemeri sanki Samanyolu gibidir.

Sımahi'nin yazdığı tarih:

Cenab-ı Hazret-i Sultan Murad-ı Cemazamet Muradı üzre ide sayesin Huda memdud Sımahi canıma hatiften irdi bu tarih Ola bu cisr karin-i kabul-i Rabb-i vedud.

Sene 1034 Sarı Saltuk Baba Ziyareti:

Sarı Saltuk Babanın bir ziyaret yeri de burada vardır. Rumeliye nasıl ayak basıldığı ve diğer halleri daha önce anlatılmıştı.

Şeyh Mahmud Şühudi:

Yine Babaeskilidir. Maddi ve manevi ilimlerle meşhur, güzel yazı yazmakta da alim idi. Sarı Saltuk Babanın tekkesinde gömülüdür. Bu tekke gerçi Bektaşi tekkesidir amma, dervişleri azdır. Vâkıfları haris kimselerin eline geçmiştir.

Şehrin batı tarafında bahçeler kenarında Edirne yolu üzerinde Baba sultan Türbesi:

ÇarşıYol üzerinde mesire ve çimenlik bir yerdir. Bu baba, Gazi hüdavendigar ile Edirne fethinde bulunmuştur. Efsaneden Geleceğe Kırklareli Kitabı 664.sayfada Nazif Karacam şöyle demektedir. "Kaygusuz Baba türbesi de Babaeski'dedir. Ancak Babaeski bir "Evliya Erenler" yeri olduğu için burada halkın baba dediği bir çok kişi vardır. Padişah İkinci Mehmet'in (Fatih) av arkadaşı Veli Gül BABA nın mezarı buradadır. Gül babanın bir çok yerde mezarı vardır."

1828-29 Osmanlı - Rus savaşında istilaya uğrayan Babaeski Çorlu yakınlarına kadar ilerleyen Rus kuvvetleri ile 2. Mahmut antlaşma yapmak istiyordu. 14 eylül 1829 da Edirne'de Osmanlılar ağır bir antlaşmaya imza attılar. 1877-1878 Plevne Savaşı sonrası Trakya'da ve Kıklareli'de büyük göçler oldu. 1877 den 1912 ye kadar Kırklareli savaş yüzü görmedi.

Dört Balkan devleti (Yunanistan ,Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ) kendi aralarında anlaşarak Trakya'yı pay etmeyi kararlaştırdılar. Ve 18 ekim 1912 tarihinde Osmanlı Devleti ile savaşmaya başladılar. Bu savaş halkın belleğinde Balkan Harbi olarak kalmıştır. Savaş sırasında Trakya Çatalca'ya kadar işgal edildi. Savaşa son vermek için 16 Aralık 1913'de Londra konferansı yapıldı. Ancak bir anlaşma sağlanamadı. Balkan harbi 30 mayıs 1913'de ikinci Londra konferansında anlaşma ile yeni yön kazandı.

Atatürk27.7.1913 tarihinde Babaeski Bulgarlardan geri alındı. Bir ay sonra Babaeski yöresinde yaşayan yerli Bulgarlar Bulgaristan'a göç etti. Edirne ve Kıklarelide oturan Bulgarlar için 8 kasım 1913 tarihinde KIRKLARELİ ANLAŞMASI yapıldı. Anlaşma Kırklareli mutasarrıfı (1839 dan sonra il ve ilçe arasında kalan bir idare memuruna verilen ad.) Haydar Vaner ile Şükrü Kaya tarafından imzalandı. Bu anlaşma ile Balkan Savaşından sonra Doğu Trakya'da kalan 12 Bulgar köyünün durumu çözülmüştür. Buna göre Edirne'den 40 bin, Kırklareli'nden 18 bin Bulgar Ülkelerine göç etme serbestliğini elde etmektedirler.

Ancak işgal kuvvetleri aralarındaki işgal ettikleri toprakları paylaşmada arlarında anlaşmazlık çıkması üzerine 29 haziran 1913 yılında 2.Balkan harbi başladı. Bu fırsattan faydalanan Osmanlı Devleti de savaşa girdi. Edirne teslim alındı.

1914 yılı ocak ayı sonlarına doğru Harbi Umumi veya Seferberlik deyimi ile ifade edilen Birinci Dünya Savaşı çıktı. Yenilgi ile sonuçlanan savaşı, Mondros ateşkes antlaşması ile 30 ekim 1918 tarihinde sonuçlandırdık ancak bu antlaşma sonrası Anadolu işgal edilmeye başlandı.

 
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.