KumbağMarmara denizine 100 km. den fazla kıyısı olan ve bundan dolayı haklı olarak 'Marmara'nın İncisi' unvanıyla anılan Tekirdağ, sahip olduğu doğal güzellikleri ve barındırdığı kültürel varlıklarıyla turizm açısından göz ardı edilemeyecek avantajlara sahiptir.

Avrupa'yı Asya kıtasına bağlayan E80 (TEM), E84 ve D-100 karayolları ile demiryolu ağının il sınırları içerisinden geçmesi, ilde büyük bir ulaşım kolaylığı sağlamaktadır. Uluslararası statüye sahip, Çorlu Hava Limanıyla çağdaş limancılığın gereği olarak tüm hizmetlerin verildiği, Merkez ilçedeki Akport, AsyaPort ve M. Ereğlisi ilçesindeki Martaş limanları, hava ve deniz ulaşımına verilen önemi yansıtmaktadır.

Tekirdağ, Arkeoloji ve Etnografya Müzesi, Rakoczi Müzesi, Namık Kemal Evi, Osmanlı dönemine ait camileri, çeşmeleri, Karacakılavuz El Dokumaları, Kiraz Festivali, Bağbozumu ve Tepreş Şenlikleri, doğal plajları, doğa harikası Çamlıkoy'u (Kastro) ve diğerleri ile bir tarih ve turizm kentidir

KumbağÖzellikle yaz aylarında plajları ve eğlence yerleriyle bir eğlence merkezi olma yönünde hızla ilerleyen Kumbağ Beldesi ile yeşil bağları, zeytin bahçeleri, sahilleri ve şaraplarıyla ünlü Şarköy ve Marmara'nın Efes'i olarak anılan adeta bir açık hava müzesi görünümündeki antik ilçesi M. Ereğlisi ilçesi ve bağlı beldeleri önemli tatil merkezleridir Yeme-içme, eğlence ve konaklama tesislerinin, ikinci konutlarının çok olması, bu yörelere turizm sezonu içerisinde hareket ve canlılık getirmektedir

Diğer yandan, Tekirdağ Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi ve Merkez ilçe ile M Ereğlisi, Çorlu ve Şarköy ilçelerinde bulunan Meslek Yüksek okullarının 'Turizm Otelcilik' bölümlerinde, Türk turizmine yetişmiş eleman kazandırılmaktadır.

UçmakdereDünya turizm sektörünün yeni turizm stratejisi olan 'Eko turizm' kapsamında, Valilikçe de çalışmalar sonucunda, ilin doğal yapısı ve mevcut potansiyeli de göz önüne alınarak, İl sınırları içerisinde sportif turizmi faaliyetlerinin uygulanmasına esas olmak üzere, Kumbağ Beldesi, Yeniköy, Uçmakdere ve Gaziköy arasındaki köy-orman yolu, gerekli düzenlemeler ile Trekking (Yürüyüş) Parkur Alanı olarak belirlenmiştir. Yine Uçmakdere ve Yeniköy arasında kalan sahanın yamaç paraşütçülüğüne çok uygun olup paraşüt atlayışları yapılmaktadır..

Tüm dünyada olduğu gibi, dinamik bir yapıya sahip olan, hızla büyüyen ve diğer sektörlerin de gelişmesine yardımcı olan turizm sektörü, ülkemizde de öncü ve dinamik bir yapıya kavuşmuş olup, Tekirdağ'ın da gereken ilgiyi görüp, güçlü bir yapıya kavuşması, kaçınılmaz bir süreçtir.

Kiraz FestivaliTekirdağ ilinin tarihi, bilhassa son yıllarda sahil kıyılarındaki antik yerleşim alanlarında (Marmara Ereğlisi-Şarköy) yapılan kazı ve araştırmalarla Kalkolitik Çağ'a (Köy şeklindeki yerleşmelerin gelişimi) dayandırılmaktadır. (M. Ö. 5000-3000) Tarih boyunca Tekirdağ, Anadolu ve Yakındoğu ile Avrupa arasındaki göç, istila, ticaret ve kültür alışverişi gibi farklı etkilerin izlerine maruz kalmıştır. Tarihi süreç içerisinde BİSANTHE (M. Ö. 5. YY), RHAEDESTUS (M. Ö. 343-M. S. 843), RODOSTO (M. S. 843-1358), RODOSÇUK (M. S. 1358-Osmanlıların fethiyle), TEKFURDAĞI (M. S. 1732) isimleriyle anılan il, Cumhuriyetin ilanından sonra TEKİRDAĞ olarak adlandırılmıştır.

Antik Yerler

Bisanthe: M. Ö 6. yy'da Samos'lu kolonistler tarafından kurulmuştur. Antik kaynaklarda ilk kez M. Ö. 430 yılında, Heredot Tarihi'nde kentin ismi geçmektedir. Ksenophon'un Anabasis adlı kitabında, Odrys Kralı Seuthes'in hâkimiyetindeki kentin, deniz kıyısındaki en güzel kentlerden biri olduğu ibaresi yer almaktadır. Bu kentin son arkeolojik verilere göre Barbaros mevkii olduğu düşünülmektedir.

Perinthos: M. Ö. 600 civarında Samos'lu kolonistler tarafından kurulmuştur. Tarihçi Plinius, Perinthos'un 200 ayak genişliğinde bir kara parçasıyla anakaraya bağlı olduğunu yazmaktadır. M. S. 3. yüzyılda adı; Herakleia olarak değişen kent, bugünkü Marmara Ereğlisi ilçe merkezidir.

Heraion Teichos: Tarihçi Heredot tarafından Perinthos'un yakınlarında olduğu belirtilen antik kent, Karaevli Köyü altında Çitlenbik Deresi mevkiindedir.

Ganos: Ksenopohon'da Trak (Odrys) Kralı Seuthes'in kıyıdaki kentlerinden biri olarak bahsedilen Ganos, Şarköy ilçesine bağlı bugünkü Gaziköy sınırları içinde yer almaktadır.

Toronte: Apollen Torondüs tapınağı Şarköy ilçesinin kuzeyinde, "Doluca Tepe" olarak adlandırılan mevkiidir. Antik çağda denizcilerin, içinde sönmeyen ateşin bulunduğu rivayet edilen bu tapınağı ziyaret ettikleri bilinmektedir.

Apri: M. S. 46 yılında Roma İmparatoru Cladius tarafından kurulan, emekli Roma askerlerinin yerleştirildiği antik yerleşim alanı, Malkara İlçesi'nin Kermeyan Köyü'nün bulunduğu yerdir. Apri, Bizans İmparatorluğu döneminde önemli bir dini merkez durumuna gelmiştir.

İlde Yapılan Arkeolojik Kazılar

Hora FeneriTekirdağ Süleymanpaşa, Karaevlialtı Heraion Teichos ören yerinde 2000 yılında başlayan arkeolojik kazılar, Ahi Evran Üniversitesi Arkeoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Ayşe ATİK başkanlığında devam etmektedir.

Marmara Ereğlisi'nde Tekirdağ Müze Müdürlüğünce M. S. 5. Yüzyıl'ın sonlarına denk geldiği düşünülen Bizans Bazilikası kazı ve restorasyon çalışmalarına devam edilmektedir. 2010 yılında Bazilikanın giriş kapısı açığa çıkartılmış, ayrıca 450 m2 mozaik restorasyonu yapılmıştır.

2011-2012 yıllarında Atrium (İç Avlu) restorasyon çalışmalarına başlanmış, orijinali gibi yapılan harçlarla eksik kısımlar tamamlanmıştır. 2013 yılında Bazilika'nın üst örtüsünün yapılması, ayrıca 5 metre kuzeyinden geçen antik kentin aşağı şehir surlarının rölöve, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanmıştır. Projelerin bitiminden sonra, kazı alanı ziyarete açılacaktır.

Tarihi Yerler ve Müzeler

Rüstem Paşa Külliyesi

Külliyenin camii, hamam, bedesten, medrese ve kitaplık bölümü günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Külliyenin vaktiyle kervansarayı ve imareti olduğu da çeşitli kaynaklarda yer almaktadır.

Rüstempaşa Külliyesi içinde en belirgin yeri tutan Rüstempaşa Camii, 1553 tarihinde Kanuni Sultan Süleyman'ın damadı Rüstem Paşa tarafından denize hakim bir tepe üzerinde Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Caminin 30 metre doğusunda bulunan medrese 1880'de harap olunca üzerine ahşap bir okul kurulmuştur. Rüştiye ve İdadi olarak kullanılan bu yapı daha sonra Cumhuriyet İlkokulu olarak da hizmet vermiştir. Cami ile medresenin arasında kare planlı ve kubbeli olarak yapılan kitaplık binasına ocak ve baca eklenmiş ve bu yapı sonrasında camii; aşhane olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Medresenin yanında yer alan hamam, orijinalinde kadınlar ve erkekler kısmı olmak üzere bir çifte hamam şeklinde üstü kubbeyle örtülü olarak yapılmıştır. Hamamın bugün sadece beden duvarları mevcuttur. Caminin batısında yer alan bedesten 6 kubbeli, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Taş ve tuğla karışımından inşa edilmiş olan ve son yıllarda onarılan bu yapı külliyenin cami ile birlikte sağlam olarak görülebilen kısımlarındandır.

Ayrıca Rüstempaşa Camii'nin doğusunda inşaatı 1988 yılında tamamlanan bir çarşı mevcuttur. Yeri Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olan bu çarşı, İl Özel İdaresi ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce ortaklaşa yapılmıştır. 49 dükkandan ibaret olan bu çarşı külliyenin dönem özelliklerini yansıtan mimariye sahiptir.

Rüstempaşa külliyesinden başka Osmanlı Dönemi'ne ait diğer önemli eserler arasında Orta Cami, Eski Cami, Hasan Efendi Cami, İnecik-İmaret Camisi, Hamamı Mehmet Paşa Türbesi, Kırklar Türbesi, Sadi Baba Türbesi, Yalı Hamamı, İnecik-Erenler Hamamı ve birçok tarihi çeşmeyi saymak mümkündür.

Yukarıda sayılan tarihi yapıtlardan başka Kurtuluş Anıtı, Namık Kemal Anıtı, Şehitler Çeşmesi Anıtı ve Hürriyet Abidesi, Tekirdağ'daki önemli tarihi eserlerdir.

Tekirdağ'ın geçmişi ile ilgili malzeme ve eserlerin sergilendiği 3 tane de müze bulunmaktadır:

Arkeoloji Ve Etnografya Müzesi

Müze binası 1927 yılında Vali Konağı olarak inşa edilmiştir. 1977 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığınca İl Özel İdaresinden satın alınan, Cumhuriyet döneminin ilk yapılarından olan kâgir yapı, daha sonra aslına uygun olarak restore edilerek müze haline getirilmiştir. Müzede, Tekirdağ ve civarında bulunmuş ve tarih öncesi çağlardan günümüze kadar gelen toplam 22. 574 adet eser bulunmaktadır. Bu eserlerden 4. 291'i arkeolojik eser, 16. 374'ü sikke, 1909'u etnoğrafik eserdir. Müze "Rakoczi Cad. No:1" deki binasında 1992 yılından bu yana teşhire açılmış olarak faaliyet göstermektedir. 2014 yılı toplam ziyaretçi sayısı 7. 090 kişidir.

Rakoczi Müzesi

1720-1803 yılları arasında ilde, Türk misafirperverlik ve dostluk anlayışının güzel bir örneğinin ortaya çıktığı görülmektedir. 18. yy. başlarında cereyan eden Macar Bağımsızlık Hareketi'nin önderi II. French Rakoczi ve taraftarlarının Avusturya ile yaptıkları savaşta yenilgiye uğramaları üzerine Padişah III. Ahmet, Rakoczi ve taraftarlarını topraklarına misafir olarak davet etmiş ve Tekirdağ'a yerleştirmiştir. II. French Rakoczi 1735 yılından ölümüne kadar burada ikamet etmiştir. Rakoczi'nin ikamet ettiği bu Türk evi, 1932 yılında Macaristan Hükümetince satın alınıp, aslına uygun restore edilerek Müze haline getirilmiştir.

Namık Kemal Evi

Büyük Vatan şairi Namık Kemal'in 1840 yılında Tekirdağ'da doğduğu ev, yakın çevresindeki eski Tekirdağ evleri de örnek alınarak, hatırasına Tekirdağ il Özel İdaresi ve Tekirdağ Namık Kemal Derneği tarafından 1993 restore edilmiştir. Namık Kemal Evi, Tekirdağ'ın mutfağı, baş odası ve yatak odasını tanıtan etnoğrafik eşyalar ile süslenmiştir. Ayrıca Namık Kemal hakkında yazılmış eserler de bu evde sergilenmektedir.

Tarihi evler

Tekirdağ il merkezinde, Kentsel Sit Alanı içinde 350 adet tescilli sivil mimarlık örneği yapı bulunmaktadır. 15. 07. 2005 tarih ve 25876 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Taşınmaz Kültür Varlıklarının Onarımına Yardım Sağlanmasına Dair Yönetmelik'in 9. maddesi gereği, gerçek ve tüzel kişilerin mülkiyetinde bulunan korunması gerekli taşınmaz kültür varlıklarının onarımı için uygulama ve rölove, restorasyon ve restitüsyon projelerine yardım sağlanmasını içeren proje kapsamında, 2013 yılında müracaat eden 3 taşınmaz sahibinin müracaatları Kültür ve Turizm Bakanlığı'na gönderilmiştir. Ayrıca 1 adet taşınmaz sahibinin de önceki yıllarda yapılan başvurusuna 10. 000 TL tutarında proje uygulama yardımı yapılmıştır.
Festival ve Şenlikler
Adı Yapıldığı Yer Tarih
Nevruz Kutlamaları Tekirdağ 21 Mart
Hıdrellez Kutlamaları Tekirdağ 6 Mayıs
Muratlı Hıdırellez Şenlikleri Muratlı Mayıs ayının ilk haftası
Tekirdağ Kiraz Festivali Tekirdağ 13-19 Haziran
Geleneksel Bozaba Şenlikleri Büyükyoncalı-SARAY Mayıs ayının ikinci haftası
Yağlı Güreşler ve Sünnet Şöleni Çerkezköy Haziran Ayı
Yaz Spor Okulu Çerkezköy Temmuz-Ağustos
Dudulenge Şenliği Çorlu 6 Mayıs
Uluslararası Ceviz Festivali Çorlu Ağustos 4. Hafta
Geleneksel Karpuz Festivali M. Ereğlisi 01-15 Ağustos
Sünnet Şöleni M. Ereğlisi Ağustos 4. Hafta
Ayçiçeği Festivali Hayrabolu Ağustos 2. Haftası
Tarım ve Süt Ürünleri Festivali Malkara 31 Ağustos-03 Eylül
Tekirdağ'da Anma ve Kutlama Günleri
Adı Yer Tarih
18 Ağustos Atatürk Günü Saray 18 Ağustos
Harf İnkılabı Yıldönümü Kutlamaları Tekirdağ 23 Ağustos
Vatan Şairi Namık Kemal'in Doğum Yıldönümü Kutlamaları Tekirdağ 21 Aralık
Kurtuluş Haftası Etkinlikleri Çerkezköy 22-29 Ekim
Çorlu İlçesinin Kurtuluşu Çorlu 1 Kasım
Saray İlçesinin Kurtuluşu Saray 1 Kasım
Muratlı İlçesinin Kurtuluşu Muratlı 2 Kasım
Tekirdağ'ın Kurtuluşu Tekirdağ 13 Kasım
Malkara İlçesinin Kurtuluşu Malkara 14 Kasım
Hayrabolu İlçesinin Kurtuluşu Hayrabolu 14 Kasım
Şarköy ve Mürefte'nin Kurtuluşu Şarköy 17 Kasım

Arkeoloji ve Etnografya Müzesi Rakoczi Müzesi Namık Kemal Evi Malkara Eğitim ve Kültür Vakfı Müzesi

Arkeoloji ve Etnografya Müzesi

Tekirdağ Arkeoloji MüzesiTekirdağ Müzesi 1967 yılında bugün Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü'nün bulunduğu binada hizmete girmiş, 1977 yılına kadar küçük bir teşhir salonunda hizmetini sürdürmüştür.

Bugünkü müze binası 1927 yılında Vali Konağı olarak inşa edilmiştir. 1977 yılında İl Özel İdaresi'nce Kültür ve Turizm Bakanlığı'na tahsis edilen ilk Cumhuriyet dönemi yapılarından olan kâgir yapı, daha sonra aslına uygun restore edilerek müze haline getirilmiştir. Tekirdağ bölgesinde bulunmuş olan tarih öncesi çağlardan günümüze kadar gelen toplam 14.051 adet eser bulunmakta olup, bunlardan 1.066 adedi sergilenmektedir.

a)
Taş Eserler Salonu: Perinthos Marmara Ereğlisi), Heraion (Karaevlialtı), Byzante (Barbaros), Apri (Kermeyan), ve Tekirdağ'ın diğer ilçe sınırları içindeki ören yerlerinde bulunmuş steller, adak stelleri, heykeller, heykelciklerden oluşan taş eserler ile, Naip Tümülüs'ü Odası aynı boyutlarda hazırlanan cam bir oda içinde tüm buluntuları ile sergilenmektedir.

b)
Arkeolojik Küçük Eserler Salonu: Tarih öncesi çağlardan Bizans dönemine kadar olan süre içinde yapılmış olan eserlerden pişmiş toprak Ana Tanrıça kabı, günlük kullanım kapları, krater ve amphoralar, madeni heykelcikler, kaplar, mızrak uçları, ok uçları, fibulalar, cam ve taş takılar, koku şişeleri, süs eşyaları ile madeni paralar sergilenmektedir.

c)
Etnografya Salonu: Osmanlı ve yakın dönemlerde kullanılan pişmiş toprak sırlı kaplar, ateşli ve kesici silahlar, gümüş takılar, Tekirdağ yöresi kadın ve erkek kıyafetleri, hamam takımları, el işlemeleri sergilenmektedir. Karacakılavuz dokumaları ile eski Tekirdağ Yatak Odası teşhiri bu bölümde yer alır.

d)
Tekirdağ Odası: 19. yy. ve 20. yy. Başlarını canlandıran bir oda iç fonksiyonlarıyla tasvir edilmiştir.

e)
Açık Teşhir: Müzenin beş teraslı geniş bahçesinde Tekirdağ çevresinde bulunan Hellenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerine ait mimari parçalar, lahitler, mezar taşları, yazıtlar, sütunlar, heykeller, mil taşları ve kabartmalar teşhir edilmektedir.

Aralık 2006 ayı sonu itibariyle Müzeyi 6566 yerli ve yabancı turist ziyaret etmiş olup, Müzede 9521 adet sikke, 2941 adet arkeolojik eser ve 1846 adet etnografik eser olmak üzere toplam 14308 adet eser mevcuttur

Rakoczi Müzesi

Rakoczi EviMacar prensi II. Ferenç Rakoczi'nin Tekirdağ'a 1720 yılında gelip ölüm tarihi olan 1735'e kadar içinde 15 yıl oturduğu dönemin Osmanlı mimarisi özelliklerini taşıyan bir Türk evidir. Macar Hükümeti tarafından 1932 yılında bir Macar mimarına aslına uygun onartılarak Müze haline getirilmiştir.

Girişindeki Türkçe ve Macarca kitabede binanın ne zaman ve ne maksatla restore edildiği yazılmaktadır. İkinci kattaki büyük bir odada Macar istiklâl mücadelesi kahramanının yağlı boya bir tablosu ile muhtelif eşyaları ve tarafından yapılan tahta oymalarının kopyaları teşhir edilmektedir.

Namık Kemal Evi

Tekirdağ Namık Kemal Evi, Orta cami mahallesi, Namık Kemal caddesi No: 7 de, Namık Kemal Derneği, İl Özel İdaresi, Tekirdağ Eğitim Vakfı, Tekirdağ Belediyesi, Vakıflar, Okullar, Belediyeler, Gönüllü kuruluşlar ve tüm halkımızın desteği ile inşa edilmiştir.

21 Aralık 1992 de temeli merasimle atılan bina, 21 Aralık 1993 te hizmete girmiştir.

19.Yüzyıl Osmanlı mimarisi tarzında üç kat olarak inşa edilen bina aslına sadık kalınarak yapılmıştır. Etrafında geniş bir bahçe duvarı vardır. Binanın dışı ve altı odası ahşap malzeme ile kaplanmıştır.

Namık Kemal Caddesi'ne bakan bahçe duvarı tarafında büyük bir porta kapı ile bahçeye girilmektedir. Bahçede Açıkhava sahnesi ve seyirlik alan bulunmaktadır.

Bodrum katının bahçeye açılan kapısından bodruma girildiğinde büyük panolarla donatılmış sergi salonu göze çarpar. Burada çeşitli sergiler açılmaktadır.

1. kata mermer döşeli bir holden girilir. Burada Atatürk ve Namık Kemal'in büyük tabloları ilgi çeker. Sofaya girildiğinde ise Namık Kemal'in adını taşıyan yerler, basın ve yayınlar, belgeler, kendisine, ailesine ait fotoğraflar bulunur. Camekanlı dolaplarda ise Tekirdağ'ın eski fotoğrafları, 19. Yüzyılda kullanılan el ve ev işleri, aydınlatma araçları, kahve, çay takımları bulunmaktadır.

Sofanın sol köşesindeki mutfakta Tekirdağ yöresindeki her türlü mutfak araç ve gereçleri teşhir edilmektedir.

Eski kiler odası, modernize edilerek, 19. Fırka ve Atatürk odası olarak döşenmiştir. Burada Atatürk'ün Tekirdağ'a çeşitli gelişleri ile ilgili hatıralar sergilenmektedir.

1. kattan 2. kata geniş bir merdivenle çıkılır. Çıkışta Gazi Hasan Paşa, Yavuz Sultan Selim ve Türklerin Rumeli'ye geçiş tabloları yer almaktadır.

2. kat bir salon ve dört odadan ibarettir. Namık Kemal Salonu'nda Tekirdağ ve yöresi erkek ve kadın kıyafetleri ibrik ve abdest leğeni vs. Diğer gömme camekanlar ise Namık Kemal'in eserleri (kitapları, gazeteleri, yazıları) ve görev yaptığı, sürgüne gönderildiği yerlerin fotoğrafları ve diğer eşyalar ile tablolarla bezenmiştir.

Büyük salona açılan misafir odası, Tekirdağ İl Özel İdaresini temsilen derneğe yaptığı katkılardan dolayı bu odaya Vali Şenol Engin Misafir odası adı verilmiştir. Geleneklerimize göre misafir odası olarak döşenen odada, alçak bir sedir döşenmiş, arka yastıkları, köşe yastıklarının yanında Tekirdağ'ın gelin kıyafetleri dallı ve bindallılar sergilenmiştir.

Mehmet Serez Tekirdağ Araştırmaları ve Basın Odası ise derneğin kurucularından ve Namık Kemal Evi'nin bu duruma gelmesinde büyük emeği geçen Mehmet Serez'in adını taşımaktadır. Odada Tekirdağ'lı şair ve yazarlar, devlet adamları, bilim adamları ve Tekirdağ ile ilgili belgeler sergilenmektedir.

Namık Kemal Odası'nda ise Namık Kemal'in soy kütüğü ve 19. Yüzyıla ait birçok eşya bulunmaktadır. Evin yatak odası eski devri yansıtan karyola, ayna, sedir, divan, çeyiz sandığı gibi eşyalarla süslenmiştir. Bu odanın içinden gusülhaneye geçilmektedir. Burası da bir Türk Hamamı şeklinde düzenlenmiştir.

MALKARA EĞİTİM VE KÜLTÜR VAKFI MÜZESİ

1993 yılında açılan bu özel müzenin halkın gönüllü bağışlarıyla 250 civarında arkeolojik, 350 civarında etnografik ve 475 civarında da sikkeden oluşan koleksiyonu bulunmaktadır. Halen 4 katlı Kültür Sitesinin 1. katında hizmet vermektedir. Tel: (0.282) 4270172-3

Çerkezköy OSB Çorlu Deri OSB Hayrabolu OSB Malkara OSB Avrupa Serbest Bölgesi Ergene-1 OSB Ergene-2 OSB Velimeşe OSB Veliköy OSB Muratlı OSB Karaağaç OSB Türkgücü OSB Tekirdağ OSB Veliköy Yalıboyu IOSB

Tekirdağ Ekonomisi

Tekira AVMTekirdağ; verimli toprakları ile bölge sanayisine sağladığı hammadde katkısı, sahip olduğu OSB ve ASB' si, ulaşım ve kaliteli işgücü imkânları, hızla gelişen sınaî yatırımlarıyla bütün sektörlerde ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır.

Tekirdağ, bir bölgenin yatırım için tercih nedenleri olan; doğal kaynaklar açısından sahip olduğu yüksek kömür, gaz ve yer altı suyu rezervi, pazar ve finans merkezi açısından bir dünya kenti olan İstanbul'a yakınlığı, ulaşım açısından halen faal olan hava ve deniz limanlarını sanayi bölgelerine ve Avrupa'ya bağlayan demiryolu, otoban ve duble yolları ile yatırımlar için cazip bir bölge olma özelliğini fazlasıyla taşımaktadır.

Tekira AVM1970'de sanayi dalında çalışan nüfus tüm çalışan nüfusun %5'i iken, 1975'te bu oran %5,22'ye, 1980'de % 9,36'ya, 1985'de %11,34'e, 1990 yılında %16,07'ye ve 2000 yılında %25,63'e yükselmiştir. Tekirdağ ilinde sanayileşme 1970'li yıllarda başlamıştır.

1973 yılında Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'nin kuruluşuyla bu hız daha da artmıştır.

İlde gıda sektörü Süleymanpaşa, Şarköy, Muratlı, Hayrabolu ve Malkara ilçelerinde; deri sektörü Çorlu'da, tekstil sektörü ise Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinde yoğunlaşmıştır.

Tekira AVM Sanayinin en yoğun olduğu bölge, Çorlu-Büyükkarıştıran arası D–100 karayolunun sağlı sollu civarı, Velimeşe, Veliköy, Yulaflı, Türkgücü, Muratlı-Büyükkarıştıran yolu ile Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi'dir.

Türkiye'nin en yoğun ithalat ve ihracatının yapıldığı İstanbul ile Avrupa arası bağlantı sağlayan D-100 ve D-110 karayolu ile TEM otoyolu il sınırları içerisinden geçmektedir. D-100 İpsala sınır kapısı ile Yunanistan'a, D-110 ve TEM otoyolu ile de Kapıkule sınır kapısından Bulgaristan'a ulaşılmaktadır .Tekirdağ-İstanbul 136 km. Edirne 130 km., Kırklareli 118 km.,Hayrabolu 52 km., Çorlu 42 km., Çerkezköy 62 km., Malkara 54km., Yunanistan sınırı 125 km., Bulgaristan sınırı 150 km'dir. Tekirdağ ilinin Marmara Denizi'ne 135 km kıyısı olması ve çeşitli amaçlarla kullanılan birçok iskeleye sahip olması Tekirdağ ilinden yapılan deniz ticaretini artırmaktadır.

Tekirdağ Limanının Haydarpaşa Limanına uzaklığı 70 mil, Bandırma limanına 53 mil, Ambarlı limanına 55 mil, Gemport limanına 80 mil, Varna limanına 212 mil, Köstence limanına 262 mil, İstanbul Boğazına 69 mil, Çanakkale Boğazına 54 mil.'dir. İstanbul ile Edirne-Kapıkule'yi birbirine bağlayan demiryolu, İlde sanayileşmenin yoğun olduğu Muratlı, Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinden geçmekte olup, bu hatta 2 gidiş, 2 dönüş olmak üzere günde 4 sefer yapılmaktadır. Muratlı-Tekirdağ arasındaki 25 km lik demiryolu hizmete açılmıştır. Tekirdağ ili Çorlu Uluslararası havaalanı Çorlu'ya 15 km uzaklıkta, 36 hektar arazi üzerinde 10.434 m2 kapalı alanı, 11 adet uçak park sahası, 2 adet 3 km uzunluğunda pisti ve ILS sistemine sahip olup yıllık yolcu kapasitesi 600.000 ve yıllık uçak kapasitesi 10.000'dir.

Marmara Ereğlisi'nde BOTAŞ' a ait 255.000 m3 LNG sıvı doğal gaz terminali bulunmaktadır. Bu terminal 23 km uzaklıktaki ulusal boru hattına bağlanmaktadır.

İlde sanayi kuruluşları ağırlıklı olarak Çorlu ve Çerkezköy ilçelerinde bulunmaktadır. Sektörel ağırlık itibariyle en önde gelen sektör tekstil sektörüdür. Tekstili ağırlık sırasına göre, deri, gıda, makine-metal, metal eşya, tarım aletleri ve enerji sektörleri izlemektedir.

İlde genellikle tekstil sanayi ürünleri, deri sanayi ürünleri, demir, şarap, ayçiçek yağı gibi ürünler ihracata konu olmaktadır. Yapılan ithalat, başta tekstil makine ve yedek parçaları ile ham deri, tekstil ve deri sanayinde kullanılan kimyevi maddeler ve sanayi maddeleri ile yağlık ayçekirdeğini kapsamaktadır.

Organize Sanayi Bölgeleri

Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi

1973 yılında kurulan Çerkezköy OSB'si yaklaşık 1.251,29 ha. Alanda kurulmuştur. Türkiye'nin en büyük Organize Sanayi Bölgelerinden biridir. Bölgede 364 sanayi parseli bulunmakta olup, 264 firma faaliyet göstermektedir. Bu firmalarda yaklaşık 43.430 kişi istihdam edilmektedir. Bölgedeki mevcut arıtma tesislerinde günlük 80.000 m3/gün kapasiteli atık su arıtma hizmeti verilmektedir. Doğalgazdan 50,7 megavat elektrik üretimi yapan Çerkezköy Enerji Üretim A.Ş. üretim santrali çalışmaktadır.

Çorlu Deri Organize Sanayi Bölgesi

1997 yılında üzerinde deri fabrikalarının bulunduğu 120 ha.'lık alan üzerinde kurulmuş olup, 211 sanayi parseli üzerinde 134 fabrika mevcuttur. Bu firmalarda 5000 kişi istihdam edilmektedir. Bölgedeki arıtma tesisinde 36.000 m3/gün kapasiteli atık su arıtma tesisi hizmeti verilmektedir. Ülkemizdeki deri üretiminin %40'ı bu bölgede gerçekleştirilmektedir.

Hayrabolu Organize Sanayi Bölgesi

1994 yılında 100 ha. alanda kurulmuş olup, 2001 yılında altyapı çalışmalarına başlanmıştır. Bölgede 58 adet sanayi parseli bulunmakta olup, 13 adet fabrika faaliyet göstermektedir.14 adet firma ise inşaat halindedir. 465 kişi istihdam edilmektedir. Bunlar geri dönüşüm (2), gıda (1), beton elemanları (1), medikal tekstil (1), prefabrik (1), tarım makinaları (1), kablo (3), bio-dizel (1), hazır yemek (1), hayvansal gıda (1) sektörlerine aittir. Bölgede 479 kişi çalışmaktadır.

Malkara Organize Sanayi Bölgesi

2001 yılında 105,6 ha. alanda kurulmuştur. Bölgede bulunan 49 adet sanayi parselinin, 45 adedi tahsis edilmiştir.4 adet firma faaliyet göstermekte olup, inşaat halinde 25 adet firma bulunmaktadır. Bölgede 99 kişi istihdam edilmektedir.

Avrupa Serbest Bölgesi

Avrupa Serbest Bölgesi 16.10.1996 gün ve 96/910 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Çorlu İlçesi Vakıflar Mevkii Karamehmet Köyü civarında 1997 yılında kurulmuş olup, 1999 yılında faaliyete başlamıştır. Serbest Bölge'nin yüzölçümü 200 ha'dır. Avrupa Serbest Bölgesi toplam 148 adet parsel üzerinde bulunmaktadır.Burada140(60 üretim + 80 ofis) adet ruhsatlı firma faaliyet göstermektedir. Tam kapasite ile faaliyete geçtiğinde 25.000 kişiye istihdam sağlayacak olup, şu anda bölgede 3.012kişi çalışmaktadır. Tekstil, otomotiv, yedek parça, polyester, kimya, çelik ve bilgisayar sektörleri mevcuttur.

Ergene-1 OSB

61 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 438,25 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 283 sicil no ile 04.07.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 127 parsel bulunmakta olup, 57 firma faaliyet göstermektedir. 9000 kişi çalışmaktadır.

Ergene-2 OSB

129 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 720 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 282 sicil no ile 04.07.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 274 parsel bulunmakta olup, 111 firma faaliyet göstermektedir. 13.000 kişi çalışmaktadır.

Velimeşe OSB

167 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 988,10 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 279 sicil no ile 04.05.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 570 parsel bulunmakta olup, 180 firma faaliyet göstermektedir. 21.200 kişi çalışmaktadır.

Veliköy OSB

65 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 367 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 280 sicil no ile 08.06.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 186 parsel bulunmakta olup,65 firma faaliyet göstermektedir. 4.156 kişi çalışmaktadır.

Muratlı OSB

34 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 300 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 281 sicil no ile 08.06.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 147 parsel bulunmakta olup, 34 firma faaliyet göstermektedir. 2.182 kişi çalışmaktadır.

Karaağaç OSB

30 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 210,7 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 288 sicil no ile 11.12.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 102 parsel bulunmakta olup, 30 firma faaliyet göstermektedir. 600 kişi çalışmaktadır.

Türkgücü OSB

44 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 340,47 ha.'lık alanın sınırları kesinleştirilerek 284 sicil no ile 04.07.2012 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. 11.10.2013 tarihinde ıslah ibaresi kaldırılarak "Organize Sanayi Bölgesi" statüsü kazanmıştır. Bölgede 153 parsel bulunmakta olup, 41 firma faaliyet göstermektedir. 4.800 kişi çalışmaktadır.

Tekirdağ OSB

Tekirdağ Süleymanpaşa (Merkez) İlçesi Karahisarlı, Nusratlı ve Yağcı Köyleri arasında kalan yaklaşık 426 ha. büyüklüğündeki alanda Organize Sanayi Bölgesi kurma talebi Bakanlığımıza iletilmiş, 24.10.2013 tarihinde yer seçimi yapılarak sınırlar kesinleştirilmiştir. 295 sicil numarası ile 06.01.2014 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır.

Veliköy Yalıboyu IOSB

19 sanayi kuruluşunun faaliyet gösterdiği 38 ha'lık alanın sınırları kesinleşerek 293 sicil no ile 27.09.2013 tarihinde tüzel kişilik kazanmıştır. Bölgede 36 adet parsel bulunmakta olup, 19 adet sanayi tesisi faaliyet göstermektedir. Bölgede 1492 kişi istihdam edilmiştir.

Coğrafi Konumu Jeolojik Yapı Yeryüzü Şekilleri Dağlar Ovalar Vadiler Akarsular Kıyı Şekilleri Marmara Denizi İklim Sıcaklık Basınç ve Rüzgarlar Nem Bulutluluk Yağışlar Bitki Örtüsü Deprem Durumu ve Tektonik

COĞRAFİ KONUMU

Kuşbakışı TekirdağTekirdağ Türkiye'nin Kuzeybatısında, Marmara Denizinin kuzeyinde tamamı Trakya topraklarında yer alan üç ilden biri, ayrıca Türkiye'de iki denize kıyısı olan altı ilden biridir. Tekirdağ 41º 34' 52" - 40º 52' 53" - 41º 35' 28" – 40º 32' 23" kuzey enlemleri ile 28º 09' 14" - 26º 42' 42" – 28º 08' 34" – 26º 54' 24" doğu boylamları arasındadır.6.313 km² yüzölçümüne sahip ilin denizden yüksekliği 0-200 m arasındadır. İI doğudan İstanbul'un Silivri ve Çatalca, kuzeyden Kırklareli'nin Vize, Lüleburgaz, Babaeski ve Pehlivanköy, güneyden Marmara Denizi ve Çanakkale'nin Gelibolu ilçesiyle ile çevrilidir.

Kuzeydoğudan Karadeniz'e 1,5 km'lik bir kıyısı vardır. Ergene Havzasının güney kesimindeki en büyük kent olan Tekirdağ, Güney Ergene yöresinden ve kuzeyden gelen yolların Marmara denizine ulaştıkları yerde, geniş bir körfezin kıyısına kurulmuştur. İI merkezi kısmen vadi yamaçlarında, kısmen yalıyarlar üzerinde birbirini izleyen üç basamak üzerine yayılır. Vilayet konağının bulunduğu ilk basamakta yükselti 12 m, çarşının bulunduğu basamakta 25 m. ve kuzeyde Tuğlacılar Lisesinin bulunduğu basamakta 45 m.'dir.

JEOLOJİK YAPI

Tekirdağ'ın jeolojik yapısı oldukça gençtir. I. zamanda il alanı denizlerle kaplıdır. Bu arada aşınmalar nedeniyle denizlerin dibinde karasal kökenli tortular oluşmuştur. II. zamanda Alp kıvrımlarının etkisiyle Kuzey Anadolu dağları ile birlikte Tekir Dağları oluşmuştur. Daha önceden oluşmuş olan eski temel ve tortul tabakalar da yer yer kırılmış, kıvrılmıştır. III. Zamanın sonunda neojende, Tekir Dağı yeniden alçalmış ve düzleşmiştir. Bu dönemde Ganos ve Koru dağının kuzeyinde uzanan platoda gre ve marnlar birikmiştir. İl, günümüzdeki görüntüsünü IV. zamanda almıştır. Anadolu ve Trakya yükselirken, Ege Marmara ve Karadeniz havzaları alçalmıştır. Topraklar genel olarak kil içeren ve çimentolaşmış grelerden oluşur. Tekirdağ ve yakın çevresinde gözlenen formasyonlar hakkında kısa bilgiler; oluşum yaşı yaşlıdan gence doğru aşağıda verilmiştir. Formasyon terimi; farklı jeolojik özellikleri ve arazideki görünümlerinin farklı olması nedeniyle birbirinden ayırt edilebilen kayaç guruplarını tanımlamaktadır.

  1. YENIKÖY KARIŞIĞI : Serpantinit, mavisisit, diyorit, porfirik alteredasit, fillit, grafit, sist, klorit, sist, metadolerit, spilit, metaçört ve rekristalize kireçtaşı bloklarından oluşmuştur.
  2. LÖRT FORMASYONU : Kırmızımsı yeşil, yeşilimsi kül renkli, ince ve orta tabakalı kireç taşı özelliğindedir. Üst kesimleri yer yer kuvars kumlu kireç taşı şeklindedir.
  3. KARAAGAÇ LİMANI FORMASYONU : Birbirleriyle yanal ve düşey geçişli mil taşı, kil taşı, kum taşı ardalanmasıyla bunların arasında yer alan çakıl taşı merceklerinden oluşmaktadır.
  4. KOYUN LİMANI FORMASYONU : Tabanda gri, açık gri, üste doğru siyah, killi, siltli, masif çamurtaşı ile başlar; üste doğru kumtaşı ve çamurtaşına geçer.
  5. FIÇITEPE FORMASYONU : Genel olarak üste doğru tane boyu küçülen çakıltaşı – kumtaşı ile bunlarla ardalanmalı çamurtaşı ve çok ince taneli kumtaşından oluşur.
  6. SOĞUCAK KİREÇTAŞI FORMASYONU : Beyaz grimsi beyaz, yer yer sarımsı beyaz, kumlu ve killi seviyeli, erime boşluklu kireçtaşı ve karbonatlardan oluşur.
  7. GAZİKÖY FORMASYONU : Yer yer çok ince taneli kum taşı ve tüf katkılı şeylerden oluşmaktadır.
  8. KORUDAG FORMASYONU : Kumtaşı – kiltaşı ardalanmasıyla, bunlar arısında yer alan çakıltaşlarından oluşur.
  9. KEŞAN FORMASYONU : Kumtaşı – kiltaşı ardalanmasıyla, bunların arasında yer alan mercek şeklinde çakıltaşı ve volkanik kayaçlardan oluşmaktadır.
  10. YENİMUHACIR FORMASYONU : Kil taşı ve çamurtaşının egemen olduğu ve içerisinde yer yer kumtaşının bulunduğu tortul kayaçlardan oluşur.
  11. DANİŞMENT FORMASYONU : Kiltaşı, şilttaşı ve marn kayaçlarından oluşur.
  12. ERGENE FORMASYONU : Beyaz, sarımsı beyaz, gevşek tutturulmuş çakıl - kum, renkli kil, çakıl ve killi çamurtaşından oluşur.
  13. TRAKYA FORMASYONU : Çakıltaşı – kumtaşı ve mil taşından oluşur.
  14. ALÜVYON : Kil, şilt, kum ve çakıl türü tortul kayaçlardan oluşur.

YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ

Deprem HaritasıBalkan yarımadasının güneydoğu kesiminde yer alan Trakya bölgesinde farklı morfolojik üniteler vardır. Bunların başlıcaları farklı yükseltiler gösteren dağ ve tepeler ile, daha az yükseltide yer alan platolar ve farklı büyüklükteki ovalardır. Tekirdağ bölgesinde bu morfolojik ünitelerden dağlık olanları kuzeydeki Istranca (Yıldız) dağlık kütlesi ile güneydeki Ganos (Işık) ve Koru dağlarıdır. Bu iki dağlık arazi arasında, Ergene ırmağının kolları ile yarılmış, hafif , orta ve bazen dik eğimli peneplen arazileri ile güney ve yer yer orta kısımlarda yer alan yüksek tepelik ve eğimli yamaç araziler bulunmaktadır.

DAĞLAR

Ganoslarİlin en önemli yükseltisini oluşturan Tekir Dağları , Tekirdağ kentinin 12 km güneyinde Kumbağ' dan baslar, Gelibolu kıstağına kadar bir sıra halinde (60 km) uzanır. En yüksek yeri Ganos (Işık) dağıdır. Yüksekliği az olmasına karşın (945 m) heybetli bir dağ görünümü vermesi, Marmara denizinin hemen yanı başından yükselmesindendir. Ganos dağının profili desimetriktir. Güney yamacı, kuzey yamacından daha diktir. Özellikle Kumbağ ile Gaziköy arasında kalan saha kıyıya çok dik bir şekilde iner .Bu dağlık kütleyi kuzeyden Işıklar Deresi, Semetli Deresi, Çaydere ve Dolapdere; güneyden ise Dutlimanı Deresi, Köyderesi, Uçmakdere, Yatandere, Değirmendere, Hasköy Deresi ve Büyükdere gibi boyları kısa akarsular derince yarmışlardır.

Bu nedenle Ganos dağlarının yamaçları parçalı olduğu halde üzeri sarp değildir. Üzerinden bakıldığı zaman plato görünümü verir. Bu dağlık alan çevresindeki alçak kısımlarda bitki örtüsünün gürlüğü ve çeşitliliği ile ayırt edilir. Yükseltinin yağış üzerine etkisi nedeniyle Ganos kütlesi kısmen orman ve çalılıklarla kaplıdır .Kuzey yamaçlarında görülen gürgen, meşe, ıhlamur ağaçları, güney yamaçlarda yerini kuru orman ve maki topluluklarına bırakır. Ganos dağlarının batısında yer alan Korudağ güney Trakya'nın en önemli yükseltilerindendir. Kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan bu kütlenin Kızılpınar tepesinde yükseltisi 725 metreyi bulur. Koru dağları esmer ve yeşilimsi renkte flis fasiyesindeki mümülitik gre ve marnlardan oluşmuş yer yer bazalt akıntıları ile yarılmıştır. Kütlenin Saroz körfezine bakan yüzü kuzey tarafına göre daha diktir. Korudağ akarsular tarafından parçalanmış Ganos dağının görünümündedir.

Kuzeyindeki alçak platolar bitki örtüsü bakımından fakirdir. Yer yer meşe ve çalılıklara rastlanır. Ama Korudağı'nın yüksek kesimlerinde önemli sayılabilecek kızılçam ormanları yer alır . İlin doğu kesimi daha az yüksektir. Hafif dalgalı düzlükler üzerinde bazı sırtlar görülür. Bunlardan biri, Çorlu çevresinde; doğu-batı doğrultusunda uzanır. Ergene havzasını sınırlayan ve bir su bölümü çizgisi görevi gören bu sırt, doğuda Istranca batıda Tekirdağ eteklerine kavuşur. Istrancalar (Yıldız Dağları), Çerkezköy'de başlar ve kuzeye gittikçe yükselir. Eğrektepe (234 m), Yassıtepe (352 m), Karatepe (484m) dir. Bu tepelerin doğu yamaçları Karadeniz'e iner. Karatepe ve Yeşilkulak tepeleri arasındaki Bahçek'den aynı adı taşıyan dere ile il sınırı gittikçe alçalarak Karadeniz'e çok güzel kumsalı olan bir kıyısı vardır. (Kunduzluk-Kastro) Çamlıkoy denilen bu yerde denize ulaşan derenin doğusunda İstanbul, batısında Kırklareli il hududu başlar.

OVALAR

İç kesimlerde akarsuların geniş tabanlı vadilerini kaplayan geniş ve bereketli ovalar yer alır. Bunların en önemlileri Çerkezköy'den başlayarak batı yönünde, Ergene yatağı boyunca giderek genişleyen Ergene Ovası ile Ergene nehrine akan Hayrabolu ve Çene (Beşiktepe) derelerinin alüvyon yatakları boyunca uzanan Hayrabolu ve Çene Ovalarıdır. Marmara kıyıları boyunca uzanan dar ve küçük kıyı ovaları, akarsuların getirmiş olduğu materyallerin kıyı boyunca birikmesi sonucu oluşmuştur. Denize ulaşan derelerin yataklarında oluşan ovalar, ilin doğusundan (İstanbul sınırından) başlayarak şu şekilde sınırlanmıştır: Sultanköy-Marmara Ereğlisi arasında Kınık Ovası, Marmara Ereğlisi - Yeniçiftlik arasında Kumluca Ovası, Yeniçiftlik - Karaevli arasında Şerefli (Başalan) Ovası, Karaevli - Köseilyas arasında Değirmenaltı Ovali, Barbaros -Kumbağ arasında Naip ovaları ile Tekir Dağları'nın güney eteklerinde Hasköy'den Kızılcaterzi'ye kadar uzanan Şarköy kıyı ovası..

Bu ovaların gerisinde çeşitli yükseltideki taraçalar kıyı oynamaları sonucu oluşmuştur. Marmara Ereğlisi, Tekirdağ, Mürefte, Şarköy kıyılarında bu taraçalar daha belirgindir.

VADİLER

Hayrabolu Vadisi: Hayrabolu Deresi'nin oluşturduğu, Hayrabolu vadisi ''V'' kesitli, iki yamacı farklı eğimli bir vadidir. Vadinin güney yamacı kuzey yamacına göre daha diktir. Vadinin tabanı kumlu ve çakıllıdır, Bu yapı Sipahi Deresi' ne kadar, ince bir şerit halinde uzanır, Buradan doğuya doğru genişler. Bu genişleyen kesimde, İbrice ve Cevizdere gibi küçük ovalar oluşmuştur.

Kurtdere Vadisi: Hayrabolu Deresi'nin bir kolunu oluşturan Kurtdere'nin aynı adı alan köyün yakınında açtığı "V'' kesitli bir vadidir. Vadinin derinliği, Beşyalak Çeşmesi'nden başlayarak kuzeye doğru artar. Dere vadideki alüvyonlar içinde, menderesler çizerek akmaktadır, Kutlugün'ün güneyinde, vadinin batı yamaçlarında, 15-20 metre boyunda. 6-7 metre derinliğinde bir yamaç vardır, Bağlarsırtı Tepesi'nin hemen yanında Kurtdere' ye katılan ikinci bir derenin açtığı vadinin yamaçları daha diktir. Buralardaki bitki örtüsü oldukça sıktır.

Çengelköprü Vadisi: Çengelköprü adlı küçük bir dereciğin açtığı bir vadidir, Bu vadinin batı yamaçları kumtaşlarının direnci nedeniyle daha az aşınmıştır, Vadi tabanı iri taneli kumlu, çakıllı, alüvyonlarla kaplıdır.

Çurçura Vadisi: Hayrabolu Deresi' nin bir kolu olan Çurçura Deresi' nin oluşturduğu ''V'' kesitli, iki yamacı farklı eğimli bir vadidir. Vadide ince şerit halinde kil, kum ve çakıllara rastlanır. Dere bunların içinden akar. Vadi yamaçlarında bloklar halinde kumtaşları yer alır. Vadinin doğu yamacı fazla aşındığından yatıklaşmıştır.

Çorlu Vadisi: Çorlu Deresi' nin açtığı bu vadi, Çorlu ilçesinin kuzeyinde, kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanır, IV. Zaman' daki yükselme hareketleri sırasında vadi gençleşmiş ve gömülmüştür. Vadide yer yer çakıllara rastlanır, Vadinin kuzeye göre güney yamaçları daha diktir. Bu dik yamaçlar boyunca kütle hareketleri görülmekte, yer yer birikinti konilere rastlanmaktadır .

Gölcük Vadisi: Gölcük Deresi' nce oyulmuş vadinin iki yamacıda eğim farklıdır. Vadinin kuzey yamaçları hafif bir eğimle ovaya iner. Güney yamaçları ise diktir. Dik yamaçlar paleozoik yaslı şistlerden oluşmuştur.

AKARSULAR

Tekirdağ, Ergene havzasında yer almakla birlikte , bitki örtüsü ,yağış ,jeolojik yapının yetersizliği nedeniyle seyrek ve az akarsu ağına sahiptir. Akarsuların debi ve rejimleri düzensiz olup, yağış miktarı ve rejimiyle orantılıdır. Yazın, suları azalarak kurumakta, kışın ise yağış ve kar erimeleriyle çoğalmakta, hatta taşmaktadır. İl sınırları içinde bulanan dereler ancak yağmur ve kar suları taşır. Ayrıca bunları besleyen kaynak yoktur. İI akarsuları Saroz Körfezi, Marmara Denizi ve Karadeniz'e dökülür. Ergene teknesi içinde doğu-batı doğrultusunda akan Ergene nehri ve kolları ilin en önemli akarsuyudur. Saray yakınlarındaki Güneşkaya'da doğan Ergene güneybatıya akarak, Muratlı yakınındaki İnanlı köyüne kadar Çorlu ve Vize dereleri ile birleşerek, Ergene Nehri adını alır. Güneyden Hayrabolu Çene (Beşiktepe) dereleri Ergene nehrine ulaşır. Ergene Nehri, il sınırlarından çıktıktan sonra İpsala yakınlarında Meriç nehri ile birleşerek sularını Saroz Körfezi'ne boşaltır.

Ergene nehri ve kolları (Çorlu-Hayrabolu deresi) devamlı su tutmakta ise de havzaları dar, taşıdığı su miktarı azdır. Marmara kıyı şeridinde yer alan derelerin akışları ise devamlılık göstermez. Yaz mevsiminde kururlar. Kısa boylu cılız akarsular, sularını Marmara Denizi'ne boşaltırlar. Seymen Deresi, Kumluca Deresi, Şerefli Deresi, Değirmendere, Gazioğlu Deresi, Doğancı Deresi, Işıklar Deresi, Olukbaşı Deresi ve Gölcük Deresi başlıcalarıdır. Bahçeköy Deresi ise suyunu Karadeniz'e boşaltır.

Ancak Ergene nehrinin suları sadece Saray bölgesine kadar temiz akar. Daha sonra Çerkezköy ve Çorlu'daki sanayi bölgelerinin artıklarıyla simsiyah bir görünüme dönüşerek son derece zehirli bir hal alarak akar. Muratlı'da sularına katılan Çorlu deresi de son derece kirli ve zehirlidir. Bu yüzden Ergene nehrinden sulama amaçlı olarak yararlanılamamaktadır. Buna ek olarak Meriç nehriyle birleştikten sonra da kirli sularıyla Meriç nehrini de kirletir.

Ergene Irmağı: Ergene Irmağı, Istranca Dağları'nın doğusunda, Karatepe'den doğar. Kuzeydoğu-Güneybatım yönünde akarak, Saray ve Çorlu ilçeleri topraklarını sular. Ergene Irmağına Muratlı ilçe merkezinin kuzeyinde, güneyden Çorlu Deresi'ni alarak güney-kuzey doğrultusunda akmaya baslar ve Kırklareli topraklarına girer. Daha sonra Edirne'nin İpsala'ya bağlı Sarıcaali Köyü yakınında, Hancağız yöresinde Meriç Irmağına katılır.

Çorlu Deresi: Çerkezköy'ün doğusunda Istranca Dağları'ndan doğar; Paşa Deresi gibi birçok küçük dereyi alarak kuzeydoğu-güneybatı yönünde akar. Çorlu Deresi, Çorlu ilçe merkezinin 5 km kuzeyinden geçtikten sonra, Marmaracık ve Kütüklü derelerini alır. Muratlı ilçesinin kuzeyinde Ergene Irmağı'na karışır. Derenin suyu yazın iyice azalır, kışın yağışlar nedeniyle artar. Ayrıca Çorlu ilçesindeki sanayi kuruluşlarının bütüb atıkları bu dereye aktığı için suyu kullanılamayacak derecede kirli ve zehirlidir. Ergene ile birleştikten sonra iki akarsunun kirlilikleri birleşerek daha da zehirli bir hale gelmektedirler.

Hayrabolu Deresi: Hayrabolu Deresi Ergene Irmağı'nın en önemli kollarından biridir. Kuzey-güney yönünde akan dere, Hayrabolu ilçe merkezinden geçer ve kuzeyde Ergene Irmağı'na karışır.

Işıklar Deresi: Bir kolu Işıklar Köyü, diğer kolu ise Nusratlı Köyü yakınlarından doğan Işıklar Deresi'nin birinci kolu güney-kuzey, ikinci kolu kuzey-güney yönünde akar. Bu iki kol Naipköy yakınlarında birleşir. Işıklar Deresi birkaç kilometre sonra Kumbağ'ın kuzeyinden Marmara Denizi' ne dökülür.

Olukbaşı Deresi: Araplı Tepelerinden doğarak, güneybatı yönünde akar. Burada küçük bir kolla birleşir. Dik ve derin yataklar açarak kıyı düzlüğüne ulaşır. Kıyı kesiminde hızı azalır ve eğim nedeniyle bir dirsek oluşur. Şarköy ilçe merkezini geçtikten sonra Marmara Denizi' ne dökülür.

Gölcük Deresi: Işıklar Dağı'ndan doğan dere, Gölcük Köyünden geçerek batıya yönelir. Tekirdağ il topraklarından çıktıktan sonra Kavak Deresi adını alan dere Saroz Körfezi' ne dökülür.

KIYI ŞEKİLLERİ

Tekirdağ, güney sınırı boyunca uzanan Marmara Denizi'nde 133 km kıyısı bulunmaktadır. Ayrıca Karadeniz'in de 2.5 km kıyısı vardır. Marmara kıyıları, dar ve küçük kıyı ovaları bir tarafa bırakılacak olursa genellikle yüksek kıyılardır. Tekirdağ kıyılarının tek doğal limanı Marmara Ereğlisi'dir. M. Ereğlisi bir yarımada konumundadır. Doğusunda Marmara Ereğlisi limanı 1600 m çaplı bir yarım daire biçimindedir. Ağzı poyraza açık , diğer rüzgarlara kapalıdır. Şiddetli lodos ve batı rüzgârlarından korunmak için teknelerin sığındığı bir limandır .

Tekirdağ ilinin Marmara Ereğlisi -Kumbağ arasındaki kıyı kesimi genelde alçak ve plajlı bir görünümdedir. Bu kıyılardaki plajlar daha çok kum taşlarının aşınım ve çözünmesinden oluşan kumulların birikiminden meydana gelmiştir.

Barbaros kıyıları deniz ve akarsu aşındırmasına uğramış falezli kıyılara güzel bir örnektir. Bu yalıyarlar Barbaros deresinin ağzından 200 - 300 m güneyindedir. Denizden yüksekliği 10-12 m kadardır. Tortul katmanlardan oluşmuş yalıyarlarda, tabakalar belirgindir. Bu tabakalar arasındaki dayanıklı kısımlarda peri bacası oluşmuştur. Tabakalarda bulunan deniz hayvanı fosilleri düzlüğün bir deniz taraçası olduğunu bize gösterir .

Kumbağ - Gaziköy arası ise Ganos dağlarının Denize dik inmesi ile yüksek bir kıyıya sahiptir .Kıyı kesimleri kaba unsur olan çakıllardan oluşmuştur .Gaziköy - Şarköy arasında kıyı tekrar alçalır ve yerini kumullarla kaplı plajlara bırakır .

Tekirdağ ilinin, Karadeniz kıyısındaki Kastro (Çamlıkoy) körfezinden Çilingoz koyuna kadar uzanan sahil şeridi yüksek ve dik falezli bir görünüme sahiptir. Cep seklinde Kastro koyu gibi geniş ağızlı koylar yanında dar ve küçük çentik şeklinde koylar da vardır. Istrancaların denize dik inen kıyılarında pek az rastlanan bu alçak kıyı düzlüğü (Kunduzluk-Kastro) Çamlıkoy; Bahçeköy deresinin getirdiği alüvyonlar ve dalgaların getirdiği kumullar ile dolmuştur .

MARMARA DENİZİ

TekirdağXIII. yy .da adalarında çıkan mermer dolayısıyla adına Marmara denmiştir . Marmara denizinde İzmit'i Gaziköy'e bağlayan kırık hattı üzerinde üç büyük çukur vardır. Bunlardan biri İzmit körfezinde (1207 m), diğer ikisi Marmara Ereğlisi (1355 m) ve Kumbağ'ın (1070 m) güneyindedir. Tekirdağ körfezi derinliği 100 m'yi geçmez. Şelf denilen sığ bir denizdir. Deniz bitkileri ve hayvanları bakımından zengindir. Körfez Kumbağ'dan batıya çekilecek çizginin güneyinde 1000 m'den fazla derinleşir. Balıkçılar buraya kanal veya com demektedirler. Balık sürüleri ve asıl akıntılar buradan geçer . Tekirdağ ilinin Marmara kıyılarında iki yerde kayalıklar vardır. Biri Marmara Ereğlisi burnunun batısında ve deniz yüzeyine çok yakındır. Bu kayalıklar aşınmadan kurtulmuş olan dirençli taslardır. Taşıtlar için tehlikelidir. Yerlerini belli etmek için üzerinde deniz feneri vardır. Bu kayalıklar Yeniçiftlik köyü önüne kadar kıyıya yakın ve paralel bir şerit halinde devam eder.

İkinci kayalık Tekirdağ ile Barbaros arasındadır. Kıyıdan 5-10 m uzaklıkta ve kıyıya paraleldir. Derinliği 0 -1 m genişliği ortalama 5 m kadardır. Kayalar ile kıyı arasında 0,3 - 0,7 m derinlikte kumsal bir deniz şeridi vardır. Kayaların temeli dirençli ve tortul taş katıdır. Su düzeyinin altına kadar aşınmıştır. Üzeri kabuklu deniz hayvanlarının tutunması ile yükselmiş kalınlaşmıştır. Yani yaşayan deniz hayvanlarının salgıları, ölenlerin kabukları kumlarla kaynaşarak su düzeyine kadar ikinci bir taş katı meydana getirmişlerdir .

Marmara denizinin yüzey sularının sıcaklığı Yazın 23 -25°C ,kışın 7-9°C arasındadır. 220-350 m derinlikten sonra sıcaklık değişmez ; 14.2°C dir. Karadeniz'den gelen üst akıntı nedeniyle; yüzey sularında tuzluluk derinlere göre daha azdır. Yüzey sularında ‰ 22 olan az tuzlu suların kalınlığı 15 m kadardır. Derinlerde tuzluluk hızla artar, 150 m de ‰ 38,5 'i bulur. Dipteki bu çok tuzlu sular dip akıntısıyla gelen Akdeniz'in çok tuzlu sularıdır.

İKLİM

Sıcaklık ortalamaları ve genel nemlilik indisleri göz önüne alınırsa, Tekirdağ ili iklimi, ılıman yarı-nemli olarak nitelenir. Kıyı kesiminden iç kesimlere girildikçe denizden uzaklığın ve yükseltinin etkisiyle sıcaklık ve yağış değerlerinde küçük farklılaşmalar görülür. Marmara denizi kıyısı boyunca, yaz mevsimi sıcak ve kurak, kış mevsimi ise ılık ve yağışlı geçen Akdeniz ikliminin özellikleri görülür. Ancak, Karadeniz ikliminin etkisiyle yaz kuraklığı hafiflemiştir. Kış mevsiminde kar yağışları olağandır. İç kesimlere girildikçe yaz mevsimi daha kurak, kış mevsimi daha soğuk geçen yarı karasal iklim özellikleri belirginleşir.

SICAKLIK

40 yıllık rasatlara göre, Tekirdağ'da Ocak ayı. sıcaklık ortalaması 4,4°C, Temmuz ayı sıcaklık ortalaması 23,3°C, yıllık sıcaklık ortalaması ise 13,8°C dir. Bu değerler, Tekirdağ il merkezi ve İstanbul il sınırlarından başlayıp Şarköy'e kadar uzanan sahil şeridi için geçerlidir. İç kesimlere girildiğinde karasallığın ve kış mevsiminde Balkanlardan gelen soğuk hava kütlelerinin etkisiyle 1-2°C, Ganos dağlarında yükseltinin etkisiyle 3-4°C ye varan sıcaklık azalmaları görülür. Yıllık sıcaklık farkları kıyı bölümünde 19°C iken, iç kesimlerde 20 °C ye ulaşır. Kuzeyinde yer alan 200-300 metrelik sırtlara göre batıda daha yüksek, doğuda daha alçak tepeler arasında bulunan il merkezinde en yüksek ekstrem değerler 1940 yılı Temmuz ayında 37,6 °C ve 1994 yılı Ağustos ayında 37,5 °C, en düşük ekstrem değerler 1942 yılı ocak ayında -13,5 °C olarak ölçülmüştür.

BASINÇ VE RÜZGARLAR

Ülkemizde kış ve yaz mevsiminde basınç sistemleri ve buna bağlı olarak ortaya çıkan rüzgar yönlerinde görülen değişmeler Tekirdağ'ı da etkiler. Kış mevsiminde batıdan gelen gezici depresyonlar (alçak basınç) etkili olur. Ayrıca Anadolu'nun iç kesimleri yüksek kıyı kesimleri alçak basınç alanı durumundadır.1970-1997 yılları arasında yapılan rasatlara göre Tekirdağ'da Ocak ayı basınç ortalaması 1019,5 milibar değeriyle Türkiye geneline göre düşüktür. Bu nedenle gezici depresyonlar ve yerel hava akımlarının etkisiyle sıcak ve soğuk cepheler sık sık yer değiştirerek yörede yağışlara neden olur. Yaz mevsiminde Türkiye'de etkili olan tropik basınç merkezlerinin etkisiyle sıcak ve kurak dönem başlar. Ancak Asor yüksek basınç alanından Basra alçak basınç alanına doğru olan hava akımlarının etkisiyle zaman zaman serin ve yağışlı günler de yaşanır. Tekirdağ'da Temmuz ayı basınç ortalaması 1012 milibar, yıllık basınç ortalaması ise 1015,7 milibardır.

Mevsimlere bağlı olarak ortaya çıkan basınç değişiklikleri rüzgar yönlerinde değişmelere neden olur. İl merkezinde hakim rüzgar yönü kuzeydoğu (poyraz) en şiddetli rüzgar yönü ise kuzey (yıldız)'dır. Kış mevsiminde Balkanlar üzerinden sokulan soğuk cephenin etkisiyle zaman zaman kar yağışları görülür. Bu dönemde rüzgar yıldız ve poyrazdan eser. Orta Akdeniz üzerinden gelen sıcak cephe etkili olduğunda ise Lodos eser. Meriç vadisinden kanalize olarak iç kesimlere de ulaşabilen Lodos kıyı şeridinde daha sık fakat kısa süreli eserek yağışlara neden olur. İlkbaharda hızını azaltan rüzgarlar yaz mevsiminde de yıldız ve poyrazdan esmeye devam eder. Eylül-Aralık döneminde ise karayel eser. Tekirdağ'da esen rüzgârların % 81'inin hızı 6m/sn den azdır. Hızı 6-12 m/sn olan rüzgârların oranı % 17'dir. Bu oranlar, yörede esen rüzgârların bitki ve canlı hayati için olumsuz etki yaratmadığının göstergesidir.

NEM

Tekirdağ'da yıllık bağıl nem ortalaması %76'dir.Kış aylarında yükselen bağıl nem ortalaması, yaz aylarında azalır. Kasım, Aralık ve Ocak aylarında bağıl nem oranı % 80'in üzerindedir. Bu aylarda sıcaklığın düşük olması nedeniyle havanın su buharı taşıma kapasitesi az, doyma noktasına ulaşması kolaydır. Kış mevsiminde kıyıların bağıl nemi düşüktür. Bunun nedeni, iç kesimlere göre sıcaklığın daha yüksek olmasıdır.

BULUTLULUK

Tekirdağ'da bulutluluk değerleri en sıcak ve en soğuk aylarda değişen yağmur rejimine benzeyen düzgün bir yükselme ve alçalma gösterir. Kış mevsiminde denizin etkisiyle Tekirdağ ve çevresinde bulutluluk oranı fazladır. Ocak ayı bulutluluk miktarı ortalaması 7,4 tür. Diğer kış ayları Aralık ve Şubat aylarındaki ortalama değer de hemen hemen aynıdır. Yaz mevsiminde bulutluluk oranı azdır. Temmuz ayı bulutluluk ortalaması 2,2'dir.Tekir Dağları ile Koru Dağları da çoğu zaman bulutludur. Buradaki bulutları deniz ve vadi meltemleri meydana getirir. Denizlerden ve ovalardan yükselen havanın ısısı düşer ve bağıl nemi artar. Tekirdağ'da yıllık bulutluluk ortalaması 5,2 dir.

YAĞIŞLAR

Hükümet Caddesi'nde kışMeteoroloji Genel Müdürlüğü'nün rasat sonuçlarına ve Türkiye'de yağışın yıllık ve mevsimlik dağılışını gösteren haritalara göre Tekirdağ ilindeki yağış toplamı kış mevsiminde 200-300 mm, ilkbaharda 100-150 mm, yaz mevsiminde 50-100 mm, ve sonbaharda 150-200 mm, arasında değişmektedir. Yıllık ortalama yağışa gelince, ilin ortalarında yer alan çanaklaşmış bölgede 400-600 mm, Koru Dağı, Tekir Dağı ve Istrancalarda 800-1000 mm civarında yağış vardır. Yağış değerlerindeki bu değişim yer şekilleri özelliğinin bir sonucudur.

Tekirdağ il merkezinde uzun yıllara ait yıllık yağış ortalaması 583,3 mm'dir. Yağışlarda aylara ve yıllara göre sapmalar görülür. Yağış miktarı Aralık ayında en fazla (ort.86,2mm), Ağustos ayında en azdır.(ort11,8 mm). Bu bilgiler Tekirdağ'da maksimum yağışı kış, minimum yağışı yaz mevsimine rastlayan Akdeniz yağış rejiminin hakim olduğunun göstergesidir. Yağışlı günlerin yıl içindeki dağılışı incelenirse, en az 2,2 gün en fazla 12,6 gün, ortalama yağışlı gün sayısı ise 94 gündür. Yılın 185 günü bulutlu 86 günü ise açık geçer. Bazı yıllarda dolu yağışı da görülmektedir.1963 yılında en fazla (4 gün) kaydedilen dolulu günlerin yıllık ortalaması 0.8 gündür.

Karla örtülü günlere gelince, bazı yıllarda (1934-1946) hiç görülmemiştir. Buna karşılık 1954 yılında 26 gün olarak saptanmıştır. Genellikle Aralık ayında başlayıp Mart sonunda biten karlı günler ortalaması, Aralık 1,2, Ocak 2,8 Şubat 2,2 ve Mart 0,8 olmak üzere yıllık 7,0 gündür.

BİTKİ ÖRTÜSÜ

Tekirdağ'ın kuzeyinde Saray'a doğru uzanan Istranca kütlesinin kuzey yamaçları daha fazla yağış alması nedeniyle kayın ormanları ile kaplıdır. Bu kesimde ormanaltı örtüsünü orman gülleri (Rhododendron) oluşturur. Güney yamaçlara ve daha güneye doğru inildikçe, yağışın azalmasına bağlı olarak, kayının yerini meşe ve gürgenin aldığı görülür.

Ergene havzasına doğru inildiğinde ise yerleşim alanları yakınlarında seyrek olarak meşe, gürgen, karaçalı ve karaağaç toplulukları göze çarpmaktadır. Bu küçük ağaç toplulukları, Trakya'nın iç kesimlerinin step alanı olmadığının bir kanıtıdır. Trakya bölgesi, tarım arazisi kazanmak amacıyla ormanların tahribi sonucu, bugünkü step arazisi görünümünü kazanmıştır. (Antropojen step) Bu kısımda yer alan taban arazilerde ve vadilerde kavak ve söğüt türleri yaygındır.

Güneydeki Ganos dağlarının kuzey yamaçlarında gürgen, meşe, ıhlamur ağaçları ve sık bir ormanaltı örtüsü hakimken, güney yamaçlarda yağışın azalması nedeniyle kuru ormanlar ve maki toplulukları yer almaktadır. Koru Dağlarında ise meşe ve kızılçam ormanları ile maki toplulukları hakim durumdadır.

DEPREM DURUMU VE TEKTONİK

Tekirdağ; Karlıova'dan başlayan Erzincan, Niksar, Ladik, Gerede, Bolu, Sakarya, Marmara Denizi'ni takiben Saroz Körfezine ulaşan yaklaşık 1.200 km boyunda 100-15.000 m genişliğinde pek çok sayıdaki faylardan oluşan Kuzey Anadolu Fay ( KAF ) zonu yakınında yer almaktadır. ( 15-25 km ). Tekirdağ İl sınırları içerisinde depreme neden olabilecek faylar; Saroz - Gaziköy fayı ile Marmara Denizi'nde bulunan çukurlukların kenarlarında yer alan fay parçalarıdır. Saroz-Gaziköy Fayı; yaklaşık 50 km. boyunda fay olup Kavak, Yeniköy, Gölcük, Yayaköy, Güzelköy ve Gaziköy yerleşim yerlerinden geçmektedir. Geçmişte pek çok depreme neden olan fay son olarak 09.08.1902 tarihinde 7,3 büyüklüğünde depreme neden olmuştur. Kuzey Anadolu Fay ( KAF ) zonunun bir bölümünü oluşturan Marmara Denizi içerisinde bulunan çukurlukların kenarlarında yer alan fay parçaları bağımsız ama sistemle beraber çalışırlar.

Bugün çok sayıda araştırmacının görüsüne göre KAF zonunu oluşturan parçalarda şiddeti 6,6'dan büyük depremlerin oluşması 250- 350 yılda bir, şiddeti 5,4 - 6,6 arasında kalacak depremler 150-200 yılda bir ve daha küçük şiddetli depremlerin ise 50 - 60 yılda bir tekrarlanabileceği varsayılmaktadır. Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 18.04.1996 tarihli "Türkiye Deprem Bölgeleri Haritası"na göre Şarköy, Mürefte ve Barbaros 1. Derece deprem bölgesinde kaldığından özellikle bu yerleşim yerlerinde yapılan yapılarda deprem yönetmeliğinde belirtilen hususlara dikkat edilmesi gerekmektedir.

Tekirdağ Hükümet Konağı'nın Tarihçesi Anıtlar Camiler ve Külliyeler Türbeler Hanlar Çeşmeler Köprüler Hamamlar Kaleler Tarihi Hora Feneri Tümülüsler Eski Tekirdağ Evleri

TEKİRDAĞ HÜKÜMET KONAĞI'NIN TARİHÇESİ

Tekirdağ Hükümet KonağıBinanın ön kısmı; Hicri 1328 ( 1912-1913 ) de Mutasarrıf Selanikli Hüsnü Bey tarafından yaptırılmıştır. Arka kısmı ve önündeki beton bahçe 1934 yılında Vali Haşim İŞCAN tarafından yaptırılmıştır.

Binanın arka bahçesi ile arka kısımdaki 3 kat ilavesi 1946 yılında Vali Ferit NOMER tarafından yaptırılmıştır. Hükümet Konağının mevcut tapusu Maliye hazinesi üzerine olup, tapu kütüğündeki kaydı; müştemilatıyla beraber bahçeli kâgir Hükümet Konağı olarak Ortacami Mahallesi, Hükümet Caddesi, Pafta 30, ada 100, parsel 6 dır. Hükümet Konağı'nın bahçesiyle beraber yüzölçümü 9254,88 m² dir

ANITLAR

Kurtuluş Anıtı

Zamanın Vilayet Yazı İşleri Müdürü Niyazi Tayyip Bey tarafından yapılan anıt, şehrin düşman işgalinden kurtuluşunun ve Ulu önder Atatürk'e minnettarlığını belirtmek amacıyla Hükümet Konağının önündeki havuzun başına dikilmiş, sonra harf devrimi nedeniyle önce Gazhane'de ki taşlar arasına sonra Rüstem Paşa Camii'nin avlusuna kaldırılmıştır. Son olarak Müze Müdürlüğü'nce korunma altına alınmıştır.

Hürriyet Abidesi

Hürriyetin ilânı nedeniyle yapılmış bir anıt çeşmedir. Eski belediye binası bahçesindedir.

Şehitler Anıt Çeşmesi

Şehrin Türkler tarafından fethi sırasında şehit düşenlerin anısına, 1949 yılında Belediye tarafından yaptırılmış Anıt-çeşme olup arkasında kabir mevcuttur.

Namık Kemal Anıtı

Vatan şairi Namık Kemal'in doğduğu evin yıkılması üzerine , doğum yerini simgeleyen anıttır.1908 yılında Edirne - Tekfurdağ'ı Milletvekili Mehmet şeref AYKUT tarafından yaptırılmıştır.

Atatürk Heykeli

Hükümet Konağının önüne dikilmiş mermer bir heykeldir. Atatürk'ü gerçek ölçülerinde başı açık, redingotlu ve normal duruşlu göstermektedir. Heykeltıraş Kenan Ali'nin eseridir. Yüzü güneye dönüktür. Yine mermer olan kaidesinde Gençliğe Hitabesi bulunmaktadır.

Namık Kemal Heykeli

Tekirdağ'da doğan, vatan, ulus, özgürlük, insanlık gibi yüksek kavramlara kendini adayan Namık Kemal'in heykeli eski belediye başkanlarından Şevket Cicioğlu'nun döneminde Cicioğlu'nun da gayretleriyle heykeltıraş Nusret Suman'a yaptırılmıştır.

Harf İnkılabı Anıtı

Harf İnkılabı AnıtıCumhuriyetimizin 50. Yılında 26 Ekim 1973 tarihinde açılmıştır. Başöğretmen Atatürk'ün harf devrimini ve Tekirdağ'a bu amaçla gelişlerini sembolize etmektedir. Atatürk Bulvarında bulunmaktadır.

Şehit Öğretmenler Anıtı

Terör örgütleri tarafından şehit edilen öğretmenlerin anısına 1998 yılında dikilen bir anıt olup Tekirdağ'a İstanbul yönünden girişte sağda yeşil alan üzerinde bulunmaktadır. Anıt yüzeyinde ellerinde meşale bulunan kadın ve erkek öğretmen ile şehit öğretmenlerin isimleri yer almaktadır.

Atatürk Anıtı

Atatürk 3 Haziran 1936 tarihinde Muratlı ilçesinde yapılan göçmen evlerini görmek üzere Muratlı'ya gelmiş ve bir göçmen evine konuk olmuştur. Buna izafeten o evin bahçesinde bir anıt yapılmıştır. Anıtın üzerinde şöyle yazılmaktadır.

Ey bahtlı göçmen
Unutma üç Haziranı
Yurdun en büyük insanı
Konuk oldu evinize
Sevgi sundu hepimize
3.6.1936 N.T.ÜLKÜ


Şehitler Abidesi

Şehitler Abidesi Şehitler Abidesi

CAMİLER VE KÜLLİYELER

Tekirdağ'ın Türkler tarafından fethinden sonra ( 1357 ) gerek merkez ilçe Süleymanpaşa'da gerekse de diğer ilçelerde Osmanlı mimarı tarzında camiler ve külliyeler yaptırılmıştır. Bu camiler yapı özellikleri bakımından farklıdır. Tek kubbeli camilerin yanında çeşitli fonksiyonlu camilerde görülmektedir.

Rüstem Paşa Külliyesi

Bugün külliyenin camii, hamamı, bedesteni, medresesi ve kitaplığı ayaktadır. Vaktiyle kervansarayı ve imareti olduğu da söylenmektedir. Fakat bugün camii ve bedesteni en iyi durumda olan yapılardır.

Rüstem Paşa Camii

Rüstem Paşa CamiiErtuğrul mahallesindedir. 1553 tarihli camii Kanuni Sultan Süleyman'ın Damadı Rüstem Paşa yaptırmıştır. Camii avlusuna yalın bir kapıdan girilir. Avludaki mermer şadırvan, kurşun kaplı beşgen çatıyla örtülüdür. Kuzeydeki çift devaklı son cemaat yeri, ana mekanda yanlara doğru taşar. Dış son cemaat yeri ahşap çatı, iç son cemaat yeri ortada haç tonoz, yanlarda ikişer kubbe ile örtülüdür. Taç kapı dikdörtgen bordürlü ve mukarnaslıdır. Yapı kitabesi büyük bir pano içerisinde mukarnasların altında, onarım kitabesi (1841) ise sağdaki mihrabiyenin üstündedir. Kare planlı ana mekan kubbeyle örtülüdür. Kubbeye geçiş tromplarladır. Köşelerdeki taşıyıcı payelere oturmaktadır. Taşıyıcı ayakların arasındaki sivri kemerli nişlerle kare plana devinim kazandırılmıştır. Kubbe kasnağı dıştan da payandalarla desteklenmiştir.

Rüstem Paşa CamiiKubbedeki alçı kabartma çiçek ve çelenkler dışında bezeme yoktur. Yalın bir yapıdır. Mukarnaslı mihrap dikdörtgen silmelidir. Mermer minberin yan aynalık ve korkulukları geometrik motiflidir. Camii ana mekan duvarları ile kubbe kasnağındaki pencerelerle aydınlık bir görünüm kazanmıştır. Kuzey batıdaki çokgen gövdeli tek şerefeli minarenin kemerli girişi taç kapının sağındadır.

Medrese: Camiinin otuz metre doğusundadır. 1880'de harap olunca üzerine ahşap bir okul kurulmuştur. Rüştiye ve idadi olarak kullanılan bu yapı Cumhuriyet İlkokulu olarak kullanılmıştır. (Bugün sadece temel ve duvar kalıntıları görülebilir.)

Kitaplık: Camii ve medrese arasındadır. Kare planlı kubbeli bir yapıdır. Binaya ocak ve baca eklenerek sonraları aşhane olarak kullanılmıştır. Söz konusu kitaplık restore edilerek kullanımı elverişli hale getirilmiştir.

Hamam: Medresenin hemen yanındadır. İlk şekli ile kubbeli bir yapı olan hamamın üzeri ahşap bir çatı ile örtülüymüş. Kadınlar ve erkekler kısmı olmak üzere bir çifte hamam şeklindeki yapıdan geriye, sadece taş ve tuğla duvarlardan bir kısmı kalmıştır.

Rüstem Paşa CamiiBedesten: Caminin 200 m. batısındadır. Altı kubbeli dikdörtgen planlı bir yapıdır. Kubbeler sekizgen kasnaklara oturur. Bedestenin dört tarafta birer kapısı vardır. Kapı kemerleri dıştan yuvarlak, içten sivri kemerlidir. Taş ve tuğla karışımından inşa edilmiş olan yapının uzun cephelerinde üçer, kısa cephelerinde ikişer pencere açılmıştır. Bedestenin kubbeleri birbirine geniş kemerlerle bağlı olan iki büyük fil ayağıyla taşınır. Kubbe geçişleri pandantiflerle sağlanmıştır. Son yıllarda onarılmış olan yapı Küllîyenin cami ile birlikte sağlam olarak görülebilen bir kısmıdır.

Rüstem Paşa Çarşısı: Ayrıca Camii'nin doğusunda son olarak yeni bir çarşı yapılmıştır. Yeri Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olan bu çarşı toplam 49 dükkandan ibaret olup inşaatına 1986 yılında Vali Dr. Süleyman Oğuz zamanında İl Özel İdaresi'nce başlatılmış, 1988 yılında da tamamlanmıştır. Külliyenin dönem özelliklerini yansıtan mimariye sahiptir.

Eski Camii

Ertuğrul mahallesindedir. Yapım kitabesi yoktur. İlk yapı yanmıştır. Kaynaklardan bu yapının 1830'da Zahire Nazırı Tekirdağlı Ahmet Ağa tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır.

Cami önündeki sekizgen şadırvan perde motifleriyle bezelidir. Motiflerin üstündeki yazı kuşağı her yüzde ikişer pano içindedir. 1836'da yapıldığı anlaşılan şadırvan, ahşap çatıyla; uzun dikdörtgen planlı iki katlı son cemaat yeri düz çatı ile örtülüdür. Sundurmalı taç kapıdan ana mekana girilir. Dikdörtgen planlı ana mekanın üç yanı kadınlar mahveli ile çevrilidir. Üst kat mahvelinin ortasında dairesel çıkıntı biçiminde müezzin mahfili yer alır. Altıgen mihrap nişi istiridye motiflidir. Alınlığı kıvrık dal ve çiçek motifleriyle bezenmiştir. Mihrap nişi istiridye motiflidir. Bu niş ana mekandan ayrı dikdörtgen bir bölme içindedir; sağında minber, solunda vaaz kürsüsü bulunmaktadır. Minber ve kapı üstündeki motiflerden başka bezeme yoktur.

Orta Camii

Kapıdaki kitabeden bugünkü yapının eski camiinin yerine yaptırıldığı yazmaktadır.1854-1855 yılların da Kürkçü Sinan Ağa tarafından yaptırılmıştır. Hükümet Caddesindedir. Duvarlar moloz taştır. Dikdörtgen planlı ana mekan ile buna eklenmiş kare planlı bir bölüm ve son cemaat yeri, ahşap çatı ile örtülüdür. Batı duvarına bitişik basamaklarla ikinci kata, girişin sağındaki basamaklarla kadınlar mahveline çıkılır. Taç kapının önünde iki ahşap sütunlu sundurma vardır. Aydınlanma, duvarlar ve kubbe kasnağındaki pencerelerle sağlanmıştır. Ahşap tavanda iki süs görülmektedir.

Doğu ve batı duvarlarındaki gömme ayakları başlıkları, akantus yaprakları ve çelenklerle bezelidir. Başlıklardaki panolarda halife adları yazılıdır. Barok biçimindeki Mihrap nişinin yanlarında akantus yaprakları ile bezeli ayaklar vardır. Mihrap kavsarası motifli alçı süslemelidir.

Hasan Efendi Camii

Hasan Efendi Caddesindedir. 1627 yılında yaptırılmıştır. Hasan Efendi'nin mezarı yanındadır. Taş minaresinin şerefeden yukarısı depremde yıkılmıştır.

Yusuf Ağa Camii

Muratlı caddesi üzerinde, orijinalde kendisi ve minaresi ahşap bir camii iken sonradan gördüğü onarımla bugünkü halini almıştır.

İnecik İmaret Camii

XV. Yüzyılda (1498-1499) Antalya Mirlivası Hüseyin Bey (Paşa) tarafından yaptırılan Tekirdağ'daki en eski camilerden biridir. Beş kubbeli son cemaat yeri ile büyük bir kubbenin örttüğü kare mekandan oluşur. Cami ters T planlıdır. Camiinin batı tarafında Antalya Mirlivası Hüseyin Bey'in türbesi bulunmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yapılan türbe ile cami hizmete girmiştir.

Ayaz Paşa Camii

Saray ilçesindedir. 1539'da Sadrazam Ayaz Paşa yaptırmıştır. Kubbeyle örtülü, son cemaat yeri ile ana mekandan oluşan kesme taş duvar örgülü küçük bir yapıdır. Ana mekan kubbeyle örtülüdür. ince silindirik gövdeli minare tek şerefelidir.

Gazi Süleyman Paşa Camii

Malkara İlçesi Camiatik mahallesinde şehitlik abidesinin kuzey batısında yer alır. Bizanslılar zamanında kilise olduğu, Osmanlıların Malkara'yı zaptı sırasında mescite çevrilmiş olduğu söylenmektedir. (1365) Batı kapısı üzerindeki kitabeye göre de Yıldırım Beyazıt (1389-1402) tarafından Gazi Süleyman Paşa adına camiye çevrildiği anlaşılmaktadır.

Vakıflar Genel Müdürlüğündeki kaydına göre 1365 tarihinde yapılmıştır. 1.151 m² alan üzerine 284 m² alan kaplayan caminin cemaat kapasitesi 600 kişidir.

Cami 1306 hicri, 1888/89 miladı yılında Sultan Abdülhamit'in emriyle büyük bir onarım geçirmiştir. Bu onarıma ait kitabe kuzey taç kapısının üzerinde yer alır. Daha sonra bazı ilaveler yapılarak bugünkü haline getirilmiştir. Halen mevcut olan minaresi daha sonra inşa edilmiştir.

Gazi Süleyman Paşa Camii dikdörtgen planlı, derinlemesine sahan düzenlemeli, ahşap sütunlu ve düz dam örtülü Anadolu Selçuklu dönemi Ulu Camii planında yapılmıştır.

Hacerzade İbrahim Bey Camii

Malkara İlçesi 14 Kasım caddesinde Hüseyin Köse İlköğretim Okulu'nun yanında yer alır. 1406 tarihinde Hacerzade İbrahim bey tarafından yaptırılmıştır. Yapının mimarı belli değildir. Bu cami Balkan Savaşında ve depremlerde büyük hasara uğramıştır. Cami restore edilmiş, eski durumuna çok yakın hale getirilmiş ve 15 Ekim 1971 tarihinde ibadete açılmıştır.

Yapı tamamen düzgün kesme taş malzemeden cephesinde mermer malzeme de kullanılmak suretiyle tek kubbeli mescit planında yapılmıştır.

Minare; yapının kuzeybatı köşesinde yer alır. şerefe altına kadar olan kısmı orijinaldir. Şerefe ve üst kısmı 1970 yılında tamir görmüştür. Sekizgen minare kaidesinin üç yüzü duvar içinde kalmış olup, beş yüzü dışarıdan görülebilmektedir. Her yüzde Bursa kemeri tabir edilen sepet kulpu kemer süs unsuru olarak kullanılmıştır. Oluklu bir gövde üzerinde mukarnas altlıklara sahip şerefe ve üzerinde de bodur bir petek kısmı, külah, madeni alan yükselir.

Gazi Ömer Bey Camii

Malkara İlçesi Gazibey Mahallesinde hâl binalarının kuzeyinde yer alır. Mora fatihi Turhan Bey'in oğlu olan Gazi Ömer Bey tarafından 1493/94 yılında yaptırılmıştır. Adına yapılan külliyeden bugün sadece cami ve türbe ayaktadır. Mescit, kervansaray ve dükkanlar kalmamıştır.

Cami, bir buçuk metre kalınlığında, 13 m boyunda, tamamen düzgün kesme taş malzemeden, bütün mekanın tek kubbe altında toplandığı merkezi planlı bir yapıdır. Son cemaat yerini üç kubbe örtmüştür.

Yapının minaresi, batı yönünde yer alır. şerefeye kadar olan kısım orjinal, şerefeden yukarısı yakın zamanlarda onarım görmüştür.

Bu cami Osmanlıların Rumeli'de yaptıkları camilerin en eskilerindendir.

Ulu Cami (Güzelce Hasan Bey camii)

II.Beyazıd'ın damadı Güzelce Hasan Bey tarafından 1500 yılında Hayrabolu merkezine yaptırılmıştır.

Osmanlı mimarisinin örneklerinden olup 10,29 m çapında merkezi bir kubbe ile yanlarında 4,55 m çaplarında 4 küçük kubbe ile örtülmüştür.

Cami 1877 yılında kendi vakfı tarafından tamir edilmiştir. Balkan Harbi öncesi meydana gelen deprem ve 1920 deki depremle hasar görmüş, 1947 yılındaki onarıma kadar ibadete kapalı kalmıştır.

Paşa Camisi

1409 yılında çelebi Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. 1875 yılında da onarım görmüştür.

Ömer Efendi Camisi

1504 –1505 yıllarında yarı kagir olarak yaptırılmıştır. 1872'de ise ahşap olarak onarım görmüştür.

Çarşı Camisi

Hasip Bey Camii olarak da bilinir 1686 - 1687 yıllarında Kethüdazade Çorumlu Mustafa Bey yaptırmaya başlamış Mehmet Hasip Bey tarafından yarı kagir olarak tamamlanmıştır.

Süleymaniye Camii

Çorlu'nun merkezinde bulunan cami Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1521 yılında yaptırılmıştır.

Kare bir plan üzerine yapılan caminin malzemesi kesme taştır. Külliye olarak yapıldığı cami ile birlikte imarethanesi, medresesi ve hamamdan oluştuğu kaynaklarda belirtilen yapılardan sadece camii ayaktadır.

Fatih Camii

Tekirdağ ilindeki en eski yapılardandır. Çorlu ilçesinde olup Fatih Sultan Mehmet'in süt annesi Daye Hatun tarafından 1453 yılında yaptırılmıştır.

Cami-i Kebir

Şarköy ilçesinde bulunan ve Gazi Süleyman Paşa tarafından 1325-1330 tarihleri arasında yaptırılmıştır. Trakya'da Osmanlılar tarafından yapılan ilk camidir. 13 Aralık 1983 tarihinde yanmış ancak daha sonra onarılarak yeniden ibadete açılmıştır.
Tekirdağ tarihi mekanlar

TÜRBELER

Malkara'da Fatih'in ünlü komutanlarından Turhan Oğlu Ömer Beyin türbesi
Hayrabolu'da Kanuni'nin deve kolları komutanı ve çağının büyük şairi, Melâmi pirlerinden Ahmed-i Serban'ın türbesi
Çorlu'da 16. Yüzyılın tanınmış Türk Bilgin ve şeyhlerinden olan Vizeli Bihişti Ramazan Efendinin kabri bulunmaktadır.

HANLAR

Tekirdağ'da geniş ve çok odalı 49 han olduğu ancak şimdi bunlardan hiçbir eser kalmadığı bilinmektedir. Bunların en önemlileri: Menzil Hanı, Çorlulu Dimitro'nun Hanı, Karagöz'ün Hanı ve Büyük Han'dır.

ÇEŞMELER

Tekirdağ şehri bol miktarda akan sulara sahip idi. Bu sular halkın istifadesine sunularak, caddeleri, meydanları ve cami avlularını süsleyen çeşmeler ve şadırvanlar yapılmıştır. Mahmut Sümer'in "Tekirdağ'ın Eski Günleri" isimli eserinde "Ecdadımızın nefsir kasabada (Tekirdağ'da) hayrat olarak yaptırıp bıraktığı o güzel tarih abidesi çeşmelerden (82) tanesinin 1945-1946 yıllarında yıkıldığına şahit olunmuştur." denilmektedir.

Bugün İl Merkezinde
Sahil Şadırvanı,
Meydan Şadırvanı,
Çiftlikönü Meydan Şadırvanı ile birlikte İskele Çeşmesi,
Şehitler Anıt Çeşmesi,
Şabanoğlu Çeşmesi,
Hacı Çeşmesi,
Kadı Çeşmesi,
Sururi Ağa Çeşmesi,
Meydan Çeşmesi,
Rakoczi Çeşmesi,
Solak Çeşme,
Tavanlı Çeşme,
Yusuf Ağa Çeşmesi,
Kuru Çeşme bulunmaktadır.

İlçe merkezlerinde de bazıları şunlardır:

Çorlu İlçesi'nde; Fatih Çeşmesi, Hastane Çeşmesi, Çoban Çeşmesi, Kumlu Çeşme, Aşk Çeşmesi, Tavanlı Çeşme.
Şarköy İlçesi'nde; Kuru Çeşme, Camii Kebir Çeşmesi.
Malkara İlçesi'nde; Mermer Çeşme, Hüsrev Kethüda Çeşmesi, Baş Çeşme, Kabil Çeşme, Zülfükâr Ağa Çeşmesi, Künk Çeşmesi.

KÖPRÜLER

Tekirdağ'da Osmanlı Devletinden zamanımıza kadar ermiş birçok köprü görülebilir. Bunların başlıcaları şunlardır.

Naip I. Köprüsü,
Naip II. Köprüsü,
İnecik Köprüsü,
Çorlu I. Ergene köprüsü,
Çorlu II. Ergene Köprüsü,
Yenice Köprüsü (Malkara),
Hacılar Köprüsü (Hayrabolu),
Muratlı Köprüsü (Muratlı)
Taş Köprü (Çorlu)

HAMAMLAR

Yalı Hamamı: Bugün işleyen çifte hamamdır. Yaptıranı ve yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak 1944'te Belediye tarafından satın alınarak tamir ettirilmiştir. Kadın ve erkek tarafları 4'er kurnalı güzel bir hamamdır. İki büyük kubbesi vardır.

İnecik Erenler Hamamı: Tekirdağ Malkara yolu üzerindeki İnecik köyündedir. Tarihi hakkında kesin bilgiler mevcut olmamakla birlikte tarihi çok eskilere dayanır. Köy tüzel kişiliğince çalıştırılan hamam, yapılan onarımlarla birçok tarihi özelliğini kaybetmekle beraber halen kullanılır durumdadır.

Ayaz Paşa Hamamı: Saray ilçesinde Sadrazam Ayaz Mehmet Paşa'nın yaptırdığı külliyenin hamamıdır. (1536-1539) Ayaz Paşa Camii'nin yanında yer alır.

Bu hamamların yanında Tekirdağ'da Eski Hamam, Orta Hamam, Paşa Hamamı, Malkara'da Turhan Bey tarafından yaptırıldığı bilinen çifte Hamam ve yine Eski Hamam ya tamamen ya da kısmen tahrip olmuş tarihi hamamlardır.

KALELER

Tekirdağ, Hayrabolu, Malkara ve Beşiktepe'nin kale duvarlarına toprak altında yer yer rastlanmaktadır. Marmaraereğlisi, Çorlu ve Barbaros kalelerinin kalıntıları görülebilir. Bu kalelerin kesin sınırları ve büyüklükleri belli değildir. Semetli ve Dağyenicesi arasındaki kale tepesinde, Çimendere ve Gözsüz köylerine yakın iki tepe üzerinde de kale kalıntıları vardır. Koru dağlarında mevcut iki kale kalıntısının hayli yüksek duvarları orman içinde görülmektedir.

Çorlu Kalesi: Çorlu'nun kuzey batı kenarındadır. Doğusu ve batısı oldukça derin ve kuru dere yatakları ile çevrilidir.

Elmalı ve Yenidibek Kaleleri: Malkara'nın Elmalı köyünde Elmalı Kalesi, Yenidibek Köyünde de Blovat Kalesi yıkılmış olduğu halde, surları yer yer görülmektedir. Her iki kale de bölge arazilerinin hakim tepelerine kurulmuş, yüzyıllarca önemli savunma görevlerini yerine getirmiştir. Osmanlıların bölgeyi fethetmesi ile birlikte kaleler yıkılmış, kullanılmaz duruma getirilmiştir. Bugün her iki kalenin yer üstünde bazı duvar kalıntıları görülmektedir.

Karacahalil Kalesi: Toprak üstü araştırmaları yapılan Karacahalil köyü hudutları dahilindeki Koca Kale diye de anılan kale ise konum itibari ile ilk çağlardaki yerleşimlere uygun Çanakkale Boğazı ve Saroz Körfezini görmektedir. Yer üstü buluntularından, siyah pişmiş toprak parçalarından, Tunç çağı yaşantısından (İ.Ö.5 yy.)dan Bizans dönemi yerleşmesine kadar kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Osmanlılar Rumeli Kalelerini aldıkları zaman ekseriyetle yıkmışlar ve aynı yerde oturmayı tercih etmemişlerdir. Bu Kale yıkıntılarının civar köylerde ve hatta Malkara'da inşaat işlerinde kullanılması ile bu tarihi kalıntılar korunamamış ve ortadan kalkmıştır.

Kermeyan Kalesi: Bunlardan önemli olan Kermeyan Kalesi (Zesutare)dir. Kale, Kermeyan köyünde Taşlıkdere ve Kale Deresi arasında 200 dönümlük bir yerde dışı Keşan taşları ile yapılmıştır. Çok eski Kale olup oturma yeri olarak kullanılmıştır. Eski ismi APRİ dir. M.S. 50 yy. Roma İmparatoru Cladius tarafından emekli Roma subayları için kurulan antik şehirdir. Bizans döneminde yerleşim önem kazanmıştır. Osmanlılardan önce Balkanlardan inen akıncı kavimler tarafından yakılmış olabileceği gibi, Türklerin gelişinden önce Trakya'da çok büyük bir deprem olması sebebiyle de yıkılmış olabilir.

TARİHİ HORA FENERİ

Tarihi Hora Feneri112 yıldır aynı aile fertleri tarafından çalıştırılan fener, Fransızlar tarafından yaptırılmıştır. 96 kristalden meydana gelen fener kendi ekseni etrafında 360 derece dönerek görev yapmaktadır.

TÜMÜLÜSLER

Trakya'da çeşitli yüksekliklerde arazi üzerinde görülen bu tepelerdir. Anıt mezar tepeleridir. Türkiye Trakyası'nda en erken Tümülüs'e Kırklareli Taşlıcabayır Tümülüs'ünde rastlanmıştır. (İ.Ö. 1200) Anadolu'da en erken Tümülüsler Frig Tümülüsleridir. (İ.Ö. 8-7 YY) Tümülüs geleneği Hıristiyanlığın kabulüne kadar devam etmiş olup en yeni örnekleri İ.S. 3. YY'la tarihlenmektedir. Gömülen kişilerin ekonomik yapılarına uygun olarak Tümülüs yükseklikleri değişmektedir.

Tümülüslere Tekirdağ İlinde oldukça sık rastlanmaktadır. Henüz fazla kazı yapılmış değildir.
Başlıcaları:
Merkez; Karaevli Harekat Tepe, Naip, Işıklar, Kaşıkçı, Hacıköy,
Çorlu'nun; Sarılar, Çeşmeli,
Marmaraereğlisi'nin Merkez ve Aytepe,
Hayrabolu'nun; Kabahöyük, Delibedir, Hacıllı, Kadriye,
Malkara'nın; Kermeyan, Gözsüz, Müstecep, Kavakçeşme
Muratlı'nın; İnanlı tümülüsleridir.
Bunlardan Naip, Karaevli Harekat Tepe veHayrabolu Hacıllı Tümülüslerinde kazılar yapılmıştır.

Naip Tümülüs'üNaip Tümülüsü: Naip Köyü'nün çanakçı ovasında doğal bir sırt üzerinde yaklaşık 17 m yüksekliğinde 90 m çapında bir Tümülüs'tür. 1984 yılında kazısı yapılmıştır. Tümülüs'ün içinde bir dramos, dramostan sonra merdivenle ulaşılan bir mezar odası bulunmaktadır. Mezar odasında mermerden bir ölü yatağı, bir ziyafet masası, iki adet te sehpa bulunmaktadır. Küçük buluntular arasında gümüş kaseler, gümüş kepçe, gümüş süzgeç, bronz kandil, bronz kandil ayağı, bronz kalkan, bronz at koşumları, altın düğmeler yer almaktadır. Gömülen kişinin mezar yatağı üzerindeki kemikleri bulunamadığından kişinin kimliği konusunda buluntular üzerindeki araştırmalar sonuç vermemektedir. Mezar İ.Ö. 350 yılına tarihlenmektedir.

Karaevli Harekat Tepe Tümülüs'ü: Tümülüs'ün orijinal yüksekliği 22 m olup çapı 97 m kadardır. Tümülüs'te yapılan kazı sonucunda Trak Odyris Kabilesi krallarından Kersepleptes'e ait olduğu düşünülen sandık mezar buluntularıyla birlikte ele geçmiştir. Buluntular arasında altın kaplama boncuklarla süslü erguvani renk kraliyet elbisesi, meşe dalı şeklinde kraliyet tacı, sarmaşık dalı şeklinde Diyonizos Rahipliği tacı, bir kraliyet yüzüğü, ayaklarında sandaletleriyle ele geçmiştir.

Hayrabolu Hacılı Köyü Tümülüs'ü: 9,5 m yüksekliğinde olup çapı 60 m kadardır. Yapılan kazı sonucunda kremasyon mezar tipi ortaya çıkmış olup, ölü yakıldığı yerde gömülmüştür. Mezar çukurunun önünde ziyafetlerin yapıldığı ve atının yakıldığı yuvarlak bir çukur daha Tümülüs'ün tabanında bulunmuştur. Gömülen kişi mezarda bulunan kılıç, mızrak ve kalkanından anlaşıldığı kadarıyla Roma I. YY'da Trak'lı bir komutandır.

ESKİ TEKİRDAĞ EVLERİ

Eski Tekirdağ evleriTekirdağ'ın tarihi geçmişi çok eskilere gitmesine rağmen Tekirdağ 1357 yılından önce gerek Bizans döneminin gerekse de diğer kültür ve medeniyetlerin izlerine rast gelmek mümkün değildir. Bu da şunu gösteriyor ki Türkler bu şehre tam anlamıyla mühürlerini vurmuşlardır. Ancak bölgede Cumhuriyete kadar Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıklar da yaşıyordu.

Türk evleri çevrenin tabii ve sosyal çevrenin şartlarına, malzeme imkanlarına göre şekil değiştirdikleri, zaman içinde de türlü sanat akımlarına ayak uydurdukları görülmüştür. Rahat, ferah ve sağlıklı bir yaşama imkanı sağlayan, estetik açıdan üstün bir düzeye ulaşmış olan Türk evinin doğması Türklerin üstün sanat, yetenek ve yaratıcılıklarının sonucudur. Bu yansıma tabii olarak Tekirdağ iline ulaşmıştır.

Eski Tekirdağ evleri ilin eski yerleşim bölgesi olan Ertuğrul, Hürriyet, Ortacami, Eski cami, Yavuz, Turgut, Zafer ve Gündoğdu Mahallelerinin yanı sıra Malkara, Çorlu, Hayrabolu ilçelerinde de görülmektedir. Merkez ilçede toplam 260 kadar tescilli ev vardır. Bunların büyük bir çoğunluğu ne yazık ki harabe halindedir.

Tekirdağ'da cami, medrese, bedesten, han, hamam ve çeşme gibi eserler hep taştan yapılmıştır. Eski Tekirdağ evlerinin ise büyük çoğunluğu ahşap olup kâgir evler de vardır.

XVII. Yüzyılda Tekirdağ, bağ-bahçe ve gülistan bayırlar eteğinde bir şehirdir. Bu yüzyılda saray biçiminde 11 konak ve yüze yakın konak yavrusu büyük evin mevcut olduğu görülmektedir.

Bugünkü sahil ve sahil yolu deniz idi. Deniz sahil yolunun şehir tarafındaki büyük kagir evlere dayanırdı.

1927 yılından önce şehrin cadde ve sokakları daracık olup cadde ve sokak başlarında fenerler içerisinde numaralı teneke gaz lambaları yanardı. Sokakları Arnavut kaldırımıydı. Fenni kanalizasyon yoktu, eski künk borular vardı. Caddeler yangın vs. sebebiyle şehrin 3. valisi Arif Hikmet Bey'in çabaları ile bugünkü halini alabilmiştir. Bugünkü Muratlı caddesinin başı 1927 yılında yapılan kamulaştırma sonucu açılmıştır. Kente elektrik 30.11.1930 tarihinde Belediye başkanı Ekrem Bey'in zamanında getirilmiştir. İlk su şebekesi de ondan sonra yapılmaya başlanmıştır.

Mahmut Sümer "Tekirdağ'ın Eski Günleri isimli eserinde eski kayıtlara göre şehrin çeşitli mahallelerinde 4.414 evle 981 dükkanın ve 278 zahire deposunun mevcut olduğunu belirtmektedir. Günümüzde ise tescil kaydı devam eden 260 kadar sivil mimarlık örneği ile 63 anıtsal eser vardır.

Tekirdağ'ın eski kent dokusu ve sokaklarının oluşumunda başlıca etmenleri şöyle sıralayabiliriz.
  • Şehrin deniz kenarında bulunması
  • Bölgesel ve coğrafi etkenlere
  • Ekonomik etkenler
  • Kültürel etkenler
Eski Tekirdağ evleri, yükseklikleri, mimari özellikleriyle uyumlu, çevreye ve birbirine saygılı, yan yana ve destek olarak bir bütünlük oluşturmaktadır. Evlerin yola, güneşe ve güzel manzaraya doğru açık cephesi bulunur. Eski kent dokusu içinde yer alan konutların tümünde, plan kuruluşu veya sokak konut ilişkisi yönünden ortak bir niteliğe rastlamak mümkündür.

Ertuğrul mahallesinde denize paralel caddeler ve bunları denize doğru dik olarak kesen sokaklar vardır. Burada deniz rüzgarlarının iç mahallere kadar girmesi amaçlanmıştır.

Eski Tekirdağ evlerinde, Türk aile geleneğinin etkileri görülür. Bunun en önemli örneği, büyük evlerin mekan olarak haremlik ve selamlık diye ayrılmasıdır.

Büyük ailelerin bir arada yaşama geleneği nedeniyle iki üç kuşak bir arada otururdu. Evler de bu ihtiyaca göre düzenlenmiştir.

Kışlık yiyecekleri hazırlanarak saklanması ve diğer ihtiyaçlar içinde zengin katlar düzenlenmiştir. Buraları yaşama alanı olarak da kullanılırdı. Bazen ailelerin ihtiyaçlarına göre hayvanlar için barınak olarak kullanılmıştır.

Evlerin büyüklüğü ve tezyinatı ailenin ekonomik gücüne göre düzenlenmiştir. Varlıklı kimseler evin iç ve dış yüzüne yağlı boya ile boyatmışlardır.

Eski Tekirdağ halkı zevk sahibidirler. Halkın bu özelliğini evlerin cephesindeki tahta süsler yansıtmaktadır. Akşamları büyük havuzlu ve her cins çiçekli bahçelerde yapılan zevk ve sefalar, düğün ve hamamlardaki eğlenceler sosyal hayatın bir parçasıdır.

TEKİRDAĞ EVLERİNİN MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Tekirdağ'ın eski evleri, genellikle iki veya üç katlı olup ahşaptan yapılmıştır. Duvarları ahşap, çatkı arası kerpiç dolgudur. Dış cephe yatay olarak ağaç malzeme ile kaplanmıştır. Temeller ve zemin kat taştan yapılmıştır.

Büyük evlerin pek çoğu haremli, selamlıdır. Çatı katları oldukça yaygındır. Birçok evde orta kattaki cumbanın üstü çatı katında örtülü balkon şeklindedir.

Ağaç giriş kapıları çift kanatlı, oyma, kapı kollu veya tokmaklıdır. Giriş kapısı çoğunlukla giriş nişi ile içeri çekilmiştir. Birinci kata çıkan dış merdivenler mermerdir. Merdiven ön cephede olup genellikle 7-8 basamaklıdır. Çift taraflı merdivenler de vardır.

Taştan yapılan zemin katın tek kanatlı ayrı bir kapısı vardır. Kapı da genellikle evin ön cephesindedir ve alçaktır. Kiler, depo, ocak vb. zemin kattadır.

Evin içinden birinci ve ikinci kata tahta merdivenlerden çıkılır. Odalarda pencere altlarında sedir vardır. Tavan ve tabanlar tahtadır.

Evlerin hemen hepsi şahnisli, yani ileriye çıkmalı, cumbalıdır. Cumbaların altında cumba destekleri vardır. Ahşap direklerin destek olarak kullanılması da çok yaygındır.

Evlerin ön cephelerine tezyinat yapılmıştır. Evler geniş ve çok pencereli olup alt kat pencereleri demir parmaklıdır. Pencerelerin etrafında, dış cephede genellikle tahta süsler vardır.

Balkon, cumba veya saçaklar tahta süslerle süslenmiştir. Bu süsler tezyinatın en önemli unsurlarıdır.

Bitişik evlerde, çoğunlukla öne ve arkaya meyilli beşik örtüsü çatı, ayrık evlerde ise dört tarafa veya iki yana akıntılı çatı kullanılır. Çatılar saçaklı ve alaturka denilen tek oluklu kiremitle kaplıdır.

Günümüze kalmayan konakların cümle kapılarının gayet yüksek açılan kanatları olup, geniş bahçesinin bir tarafında, mutfağı, arabalığı, hayvan ahırları, uşak ve hizmetçi odaları, hususi mermer hamamı, büyük havuzlu çeşmesi, çift kuyusu vardır. Harem ve selamlığı ayrıdır.

Yahya Kemal Beyatlı Tekirdağlı Hüseyin Pehlivan II. Ferenc Rakoczi Tekirdağ Tarihine İlişkin Ünlü Kişiler

Yahya Kemal Beyatlı

Yahya Kemal Beyatlı"Üç Kemaller Diyarı Tekirdağ" derken, üçüncü Kemal, gene Balkanlar'da (Üsküp) doğmuş büyük şair Yahya Kemal Beyatlı'dır. Kendisi; Atatürk döneminde 1 Mart 1935'te V.Dönem ve 3 Nisan 1939'da VI.Dönem Tekirdağ Milletvekilliğini yapmış, Tekirdağ'a olan bağlılığını ve ilgisini şiirinde "Fetihler Ufku Tekirdağ" sözleriyle ifade etmiştir. İşte bu nedenle Tekirdağ'dan "Üç Kemaller Diyarı Tekirdağ" diye söz etmek yanlış ve anlamsız sayılmamalıdır.

2 Aralık 1884 yılında Üsküp'te doğdu. Asıl adı Ahmed Agâh'tır. İlk öğrenimini İstanbul'da Vefa Lisesi'nde tamamladı. Paris'e giderek (1903) bir yıl bir kolejde Fransızca'sını ilerlettikten sonra Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne girdi. Dokuz yıl kaldığı Paris'ten döndükten (1912) sonra, İstanbul'da üniversitede çeşitli dersler okuttu (1915-1923),

Urfa milletvekili oldu (1923); Varşova (1926), Madrid (1929) Orta elçiliklerine atandı, Tekirdağ (1935-1942) ve İstanbul (1943-1946) milletvekilliklerinde bulundu.

Büyükelçi olarak Pakistan'a gitti (1948), bir yıl sonra emekliye ayrılarak yurda döndü (1949). Rumelihisarı mezarlığında gömülü. Spor ve Sergi Sarayı civarındaki parka bir anıtı dikildi (1968) Kişiliğini Paris'te okurken ünlü tarihçi Albert Sorel'in derslerinden aldığı tarih zevkiyle, Fransız şairlerinin (Jean Moreas, Baudelaire, Verlaine, vb.) ölçü ve biçim güzelliklerinde buldu.

Yahya Kemal BeyatlıParis'e gidişi, II. Abdülhamit baskısından bir kaçış olduğu halde, orada siyasi faaliyetlere katılmayarak sanat çevrelerinde kendini yetiştirdi. Paris öncesi Hamid ve Servet-i fünun şiiri etkisinden kendisini böylelikle kurtardı, klasik divan şiirimizi Batı şiirindeki bütünlük anlayışıyla ele aldı. Avrupa dönüşü Yeni Mecmua'da "bulunmuş sayfalar" başlığıyla yayımladığı gazel ve şarkılarla tanındı (1918). Bu neoklasik şiirler, onun çıkış noktasının Osmanlı tarih ve şiiri olduğunu gösterdiği gibi, sonradan yeni şekiller ve sade dille yazdıklarında da şairin genel olarak Osmanlı medeniyet ve kültürüne bağlı kaldığı görülür.

Onda tarih, vatan, millet ve İstanbul sevgisi, hep bu açıdan işlenir. Osmanlı medeniyeti yüzyıllar boyu en yüce eserlerini İstanbul'da yarattığı için, Yahya Kemal'deki İstanbul, Boğaziçi ve Türk musikisi hayranlığına, tabiat güzellikleri yanı sıra, tarih değerleri de girer. Duygu, düşünce ve hayali ustalıkla kaynaştıran şair, pek çoğuna hikaye karakteri verdiği lirik-epik şiirlerinin konularını aşk, tabiat, deniz, ölüm ve sonsuzluktan da alır. İç ahengi her şeyden üstün tutuşu, şiiri "musikiden başka türlü bir musiki" kabul edişi; "Ok" şiiri bir yana, bütün şiirlerini, bu ahengin sağlanmasına daha elverişli gördüğü aruzla yazmasına sebep oldu Yahya Kemal, şiirlerini, makale ve hikayelerini sağlığında kitaplarda toplamamış, eserleri dergilerde, dağınık kalmıştı.

Ölümünden sonra dostları ve hayranları tarafından bir Yahya Kemal'i Sevenler Cemiyeti kurulduğu gibi, İstanbul Fetih Cemiyeti'ne bağlı bir de Yahya Kemal Enstitüsü ve Müzesi açıldı (1961). Bu Enstitü'nün yayımlamaya başladığı Yahya Kemal Külliyatı'nda şairin ilk üçü şiirlerini; diğeri makale, deneme ve anılarını derleyen şu eserleri çıktı: Kendi Gök Kubbemiz (1961), Eski Şiirin Rüzgariyle (1962), Rübailer ve Hayyam Rübailerini Türkçe Söyleyiş (1963), Aziz İstanbul (1964), Eğil Dağlar (1966), Siyasi Hikayeler (1968), Siyasi ve Edebi Portreler (1968), Edebiyata Dair (1971), Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebi Hatıralarım (1973), Tarih Müsahabeleri (1975), Bitmemiş Şiirler (1976), Mektuplar-Makaleler (1977) Hakkında yayımlanan kitapların sayısı yirmiyi geçer.
Yahya Kemal Beyatlı Yahya Kemal Beyatlı Yahya Kemal Beyatlı İstanbul Aşiyan Mezarlığı'ndaki mezarı

Tekirdağlı Hüseyin Pehlivan

Tekirdağ'lı Hüseyin PehlivanHüseyin Pehlivan (Hüseyin Alkaya) ya da nam-ı diğer Tekirdağlı Hüseyin Pehlivan, 1908 yılında Kırcaali'nin Alkaya köyünde doğmuştur. 14 yaşında güreşe başlayan Hüseyin Pehlivan, ailesi ile birlikte 1927'de Türkiye'ye göç ederek Tekirdağ'a yerleşmiştir. Doğduğu köyün adını soyadı olarak kullanmıştır.

1935 yılında İstanbul Halkevi`nin düzenlediği güreşlerde tüm rakiplerini yenmiştir. Aynı yıllarda Fransa`da Fransızların rakip tanımadıkları 4 güreşçilerini 30 bin Fransız karşısında 15`er dakikada yenerek ününü dünyaya duyurmuştur. 1935 ile 1942 yılları arasında 8 yıl Kırkpınar başpehlivanı olmuştur.

Hüseyin Pehlivan 10 Şubat 1982 yılında vefat etmiştir. Adına Tekirdağ merkezde heykel yaptırılmış, bir ilkokula da ismi verilmiştir.

2012 yılında yapımcılığını Mehmet Canbulat'ın üstlendiği Kaybeden Gazoz İçer adlı belgeselde hayatı anlatılmıştır.

2013 yılında doğduğu köyde kendisi için anıt yapılmıştır.

Onu şimdi 8 Kasım 1946 tarihinde kendi dilinden tanımaya çalışalım.

Tekirdağlı Hüseyin Taksim Topçu Kışlasında Kara Ali'yi yenerken "1324 (1908) yılında Kırcaali'nin Alkaya köyünde doğdum. Soyadım köyümün adıdır. Babam Osman çiftçilik ve bakkallık ederdi. Güreşe meraklı olmakla birlikte yalnız bayramlarda güreşirdi. Aynı köyde ve elli beş yaşında öldü. Bende ilk güreş merakı ağabeylerim Ali ve Bekir'den görerek başladı. On dört yaşıma gelince her ikisini yendim. Kardeşlerim çok kabiliyetli olduğumu görünce beni hiçbir işe sokmadılar. Biz çalışırız sen güreşi ilerlet dediler. On beş yaşımda evlendim. On dokuz yaşıma geldiğimde civarımızdaki bütün pehlivanları yenmiş bulunuyordum. Bulgaristan'da son güreşimi Elmalı yaylasında Koşukavak panayırında 120 kiloluk bir Bulgar ile yaptım. Bulgar'ı üst üste birkaç defa yendiğim halde kabul edilmedi. Üstelik gece beni öldürmeye kalktılar.

Bunun üzerine pasaport alarak ailem ile 1927'de Tekirdağ'a geldim. Çiftlikönü mahallesinde bir ev tuttum. Bir gün bu ev üzerimize yıkıldı. Kayınpederim ve kayınvalidem, baldızımın iki kızı, üç komşu kadın öldüler. Allah karımı ve çocuklarımı esirgedi. Tekirdağ'da yaptığım güreşlerde yenildim. Beni 1929'da yenenlerin başında Uzunköprülü Hüseyin gelir.

Bunun üzerine hayatımı kazanmak için çapaya gittim. Bu sıralarda yeni harfleri okuyup yazmayı öğrendim. Memleketimde yalnız bir yıl okula gitmiş eski yazıyı bile belleyememiştim. Ailemi geçindirmek için bir yandan mütemadiyen çalışıyor fakat güreşten kendimi alamıyordum. 1929 Ramazanında İstanbul'a gittim. On beş gün güreştim. Ramazan'ın on beşinden sonra Bayburtlu Kara Yusuf benimle beraber dört genç pehlivanı Samsun'a götürdü. Samsun ve civarında dört ay kaldık. Hiç para kazanamadım fakat pehlivanlıkta piştim. Samsun'dan sonra ilk güreşimi Düzce'de yaptım.

Burada Baş Pehlivan Cemal ile karşılaştım ve başaltına güreştim. Güreşimiz 6 saat sürdü ve yenişemedik. Bundan sonra beni hep başa güreştirdiler. Güreşlerini dikkatle takip ettiğim ve beraber gezerek faydalandığım ustalarım Mandıralı Ahmet, Kara Ali, Manisalı Rıfat, Çoban Mehmet'ten başka Mülayim, Cemal, Çoban Mahmut, Molla Mehmet, Şumnulu Arif gibi rakipler ile karşılaştım. Bunla arasında 1929'dan 1933'e kadar birçok güreşler yaptım ve kendimi ezdirmedim. 1933'ten sonra aramız ciddileşti. Daima mertçe tutuştuk. Nihayet 1936'da Eminönü Halk Evi Başpehlivanlık güreşi tertip etti. Burada 1935'in baş pehlivanı Kara Ali'yi Mülayimi, Afyonlu Süleyman'ı Arif'i yenerek başpehlivanlık kemerini aldım. Taksimde üst üste üç yıl tekrarlanan bu güreşleri daima kazandım.

Büyük Atatürk başarılarıma alaka gösterdi. Beni Çoban Mehmet ve Büyük Mustafa ile Florya'ya çağırarak güreştirdi. Bizi iltifatları ve bahşişleriyle sevindirdi.

1938 kışında, organizatör Asım Rıdvan ile Paris'e gittim. Önce derecemin anlaşılması için hususi kulüplerde elli pehlivan ile güreştim. Bir hafta içinde ve geceleri oldu. Karşıma çıkanları en çok on dakikada yendim. Sonra Finlandiyalı, Bulgar ve Fransız olmak üzere dört tanınmış pehlivan ile otuz bin seyirci önünde karşılaştım. Dördünü de on beşer dakikada yere vurdum.

Bunu üzerine organizatör Raul Paul beni odasına çağırdı. Fransız şampiyonu Deglen ile yapacağım üç maçı kaybedersem on bin Türk lirası vereceğini söyledi. Damarlarımdaki Türk kanı buna asla müsaade etmedi. Yabancı bir memlekette baş pehlivan sıfatıyla temsil etmekte bulunduğum şerefi her şeyin üstünde olduğundan bu şeref için almak değil her şeyimi vermeğe her an hazır olduğumdan teklifi derhal reddettim. Mertçe karşılaşmama imkan verilmedi. Memleketime döndüm.

1939 Kırkpınar güreşlerinde Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü tarafından Kurt Dereli Mehmet pehlivan adına altın bir kemer ortaya kondu. Bu kemer üst üste üç yıl baş pehlivanlığı muhafaza edenin olacaktı. Azmim ve kuvvetim ile bunda da muvaffak oldum ve kemeri aldım. 1942 Kırkpınar güreşlerinde Babaeskili İbrahim baş pehlivan ilan edildi ise de sonra onu birkaç kere yendim. Bilhassa Afyon'da bir dakikada sırtını yere getirdim.

Tekirdağ'da Hüseyin Pehlivan anıtıŞimdi otuz sekiz yaşındayım. Yüz on kiloyum. Boyum 178 ensem 52 santimdir. Kuvvetimden hiçbir şey kaybetmedim. Karşıma çıkacak her pehlivanı yenmeğe hazırım. Baş pehlivan oluncaya dek en büyük rakibim Mülayim idi. Onunla belki elli güreş yaptım. Önce Çorlu'da yendim sonra karşımda dayanamadı. Baş pehlivan oluncaya kadar hiçbir resmi ve hususi yardım görmedim. Türkiye'ye gelince yuvamı sevdiğim Tekirdağ'da kurup geliştirdiğim için kendimi Tekirdağlı olarak tanıttım. Tekirdağ vilayeti kendisine kazandırdığım şerefe mukabil bana bir ev hediye etmek istedi.

General Kemal Balıkesir ve Vali Sakıp Beygo'nun teşebbüsleri ile işe başlandı. Fakat harp dolayısıyla Sayın General Tekirdağ'dan ayrılınca inşaat yüz üstü kaldı. Belediye kamyonlarının getirdiği birkaç metre küp taş ile Tekirdağ şoförlerinin taşıdığı kumdan başka yardım görmedim. Planı genişçe tutulan bu evi yalnız başıma yaptırmak zorunda kaldım. Bununla beraber bir ev sahibi olmama yol açan ve yardım eden şahıslara teşekkür borcumdur. Bugün içinde rahat ediyor ve birkaç kuruş kira alıyorum. Besim, Muhsin, Metin adlarında üç oğlum, Ayten adında bir kızım var.

Pehlivanlıkta esas kuvvet ve akıldır. İnsanın akıllısı pehlivan olur sözü bu sporu sevmeyenlerin uydurmasıdır ve yanlıştır. Bütün sporcular gibi ben de sağlam kafanın sağlam vücutta bulunacağına inanıyorum. Güreşte aklın rolü büyüktür. Sade kuvvet ile galip gelinmez. Güreşte yüz altmışaltı oyun vardır. Bunları yerine ve adamına göre kullanmak bir zeka işidir. Ben şimdiye kadar hiç içki kullanmadım. Hatta kahve bile içmedim. Ama artık bunları tek tük yapıyorum. Diğer pehlivanlarımıza bakarak benim bilhassa belim ve ensem kuvvetlidir, göğsüm geniştir. Yaptığım asıl güreş serbest güreştir. Devletçe ehemmiyet verilen alafranga, halkın sevdiği yağlı güreşlerdir. Yenilerden Yaşar Doğu'yu ve Celal Atik'i beğeniyorum. Yağlıda Babaeskililer; Sındırgılı Şerif, Karacabeyli Hayati, Lüleburgazlı Ali ve Ahmet, Hayrabolulu Süleyman, Manisalı Halil aynı ayardadırlar. Şimdi İngiltere'ye ve Amerika'ya gitmek, Türkün malum kuvvetini onlara da göstermek istiyorum…

II. Ferenc Rakoczi

Adam Manyoki tablosu: II. Ferenc Rakoczi Macaristan'ı terk etmek zorunda kalan, mülteci bir hayata zorlanan ve de bu nedenle geride kalan yüzyıllarda Macar halkının gözünde mülteciliğin sembolü haline gelen "bujdoso" II. Ferenc Rakoczi ve maiyetindekiler 1720 ve 1735 yılları arasında Tekirdağ'da yaşamışlardır.

II. Ferenc Rakoczi (Borsi, 27 Mart 1676 - 8 Nisan 1735, Tekirdağ) Macar bağımsızlık hareketinin önderidir. 1704-1711 yılları arasında Erdel prensi olarak görev yapmıştır.

Ferenc Rakoczi, Erdel'in soylu Macar ailelerinden birine mensuptu, babası I. Ferenc Rakoczi 1652-1659 arasında Erdel prensi olarak görev yapmıştı.

Rakoczi, 1700 yılında Habsburg Hanedanı'na karşı yapılacak olası bir Macar bağımsızlık savaşı için Fransa'nın desteğini aldı. Bununla bilikte, Avusturya istihbarat servisinin bu konudan haberdar olması sonucunda tutuklandı ve hapsedildi. Ölüm cezasına çarptırılacağı kesinleşince hapisten kaçtı ve Polonya'ya iltica etti. 1703 yılında Avusturya ordusunun büyük bir kısmının İspanya Veraset Savaşları nedeniyle Macaristan'dan çekilmesi sonucunda bir Macar bağımsızlık savaşı olanağı doğdu. Ferenc Rakoczi Polonya ve Fransa desteğiyle Macaristan'a geri döndü. 1703 yılında başlayan bağımsızlık savaşını takiben Rakoczi II. Ferenc Rakoczi' adıyla Erdel prensi ünvanını aldı.

Rakoczi evi 1705'te ise Szecheny şehrinde toplanan asiller meclisi tarafından Macaristan prensi ilan edildi. 1708 Trencin Savaşı'nda Macar bağımsızlıkçıların Avusturya kuvvetleri karşısında yenilmesi, bağımsızlık yanlılarının imparatorla bir anlaşmaya varma çabasına girmesine neden oldu. Bu çerçevede 1711 yılında barış görüşmeleri başladı, ancak Rakoczi güvenlik önlemi olarak Macaristan'ı terk ederek Polonya'ya hareket etti. Rakoczi'nin yokluğunda isyancılar ve Avusturya temsilcileri arasında Szatmar barışı imzalandı (1711) ve Rakoczi önderliğinde başlatılan bağımsızlık savaşı sona erdi. Ancak bu savaşı resmen sona erdiren Szatmar Barış anlaşması Prens II. Ferenc Rakoczi tarafından, hayatının sonuna kadar kabul edilmemiştir.

Prens önce Lehistan'a, sonra da Fransa'ya sığınmıştır. Ardından da 1717 yılının sonbaharında Sultan III. Ahmed'in davetiyle, maiyetindeki az sayıdaki insanlarla birlikte Osmanlı topraklarına gitmiştir. 1720 yılında Osmanlı Sultanı Macar mültecilerin yerleşeceği kent olarak Marmara denizi kıyısında, işleyen bir limana da sahip olan Tekirdağ'ı belirlemiştir. Sultan III. Ahmed "Macar Kralının" kullanması için şehrin kenar mahallesinde bulunan, deniz kıyısında geniş bahçelerle çevrilmiş binaları, maiyetindeki insanlar için de hemen yandaki Ermeni mahallesinde bulunan yirmi üç geniş ve kullanışlı binayı tahsis etmiştir. Atlar için de yedi büyük mera kullanıma ayrılmıştır. II. Ferenc Rakoczi'nin prenslik idari yapısının faaliyetlerini sürdürebilmesi, giderlerin karşılanabilmesi için de İstanbul'dan daimi gelir de bağlanmıştır. Sultan, faaliyetlerin devam edebilmesi için tercümanlar, kâtipler göndermiş, güvenliklerini sağlamak için de seksen kişilik bir yeniçeri bölüğü hizmetlerine sunulmuştur.

II. Ferenc Rakoczi'nin külleri Orsova'da tren garında oluşturulan katafalkta. Orsova, 27 Ekim 1906 Prens Tekirdağ'dan Fransa, İspanya, Rusya ve Polonya krallarıyla yaygın ve canlı bir mektup trafiği içine girmiştir. Bunun bir sonucu olarak da Habsburg hükümeti tarafından ciddi bir şekilde ve daimi olarak izlenmiştir. Bu faaliyetlere rağmen, tarih, prensin mültecilik hayatıyla ilgili olarak, siyasi çalışmalardan çok II. Ferenc Rakoczi'nin yazarlığına, devletin yapısı üzerine kaleme aldığı teorik yapıtlara ve dini içerikli yazılara daha fazla önem vermiştir. Tekirdağ'daki bu verimli mülteci atölyesinde bir dizi "Düşünceler", "Hatıralar", "İtiraflar", "İktidarın yapısı üzerine Düşünceler" gibi önemli yapıtlar doğmuştur. Yazın dünyası için çok bereketli sayılabilecek bu düşünsel ortamda Kelemen Mikes tarafından kaleme alınan "Türkiye Mektupları" gibi, prensin kâtibinin çok güzel bir Macarcayla yazdığı ve mültecilerin hayatını anlatan eserler de ortaya çıkmıştır.

Miklos Sibrik, II. Ferenc Rakoczi ve Antal Esterhazy'nin Kassa (Kosice) Katedralinin mezar bölümündeki mezar anıtı Bir zamanlar Macar kolonisinin yaşadığı bu evler XIX. Yüzyılın sonlarında oldukça harap ve yıkık bir hale gelmişlerdir. 1906 yılında Prensin ve mülteci arkadaşlarının külleri törenlerle Macaristan'a getirilmiş ve burada yeniden düzenlenen cenaze törenleriyle defnedilmişlerdir. Rakoczi konağının o tarihlerde iyi durumda olan iç ahşap süslemeleri Kassa şehrine (bugünkü adıyla Slovakya'daki Kosice) getirilmiştir. Tekirdağ'daki Macar sürgünlerinin şahsi eşyaları da ortaya çıkarılıp toplanmaya çalışılmıştır.

Prensin yemek konağı olarak bilinen bina da 1968 yılından itibaren Rakoczi Anı Müzesi olarak faaliyet göstermektedir. Bu konak 2007 yılında Macar Cumhuriyeti tarafından restore edilmiştir. 2010 yılının Şubat ayından itibaren ise Erdel Macar Prensini ve ailesini, özgürlük savaşını ve de mültecilerin hayatını tanıtan ve birkaç dilde hazırlanmış bir sergi sistemi bu binada konukların ziyaretlerine açılmıştır.

1905 öncesi Rakoczi evi 1905 öncesi Rakoczi evi Günümüzde Rakoczi evi
1905 öncesi Rakoczi evi Günümüzde Rakoczi evi Rezso Grimm tablosu: Rakoczi Tekirdağ'da Rakoczi evi 1953 yılında Rakoczi evi

TEKİRDAĞ TARİHİNE İLİŞKİN ÜNLÜ KİŞİLER

Turhan Oğulları: Turhan Oğulları Rumeli'nin alınmasında Süleyman Paşa ile beraber bulunmuş, önce Malkara dolayında yerleşmiş ve kuruluş devrimiz boyunca milletimize Şanlı hizmetlerde bulunmuş bir ailedir. Bu aileden yetişen en ünlü kişiler sıra ile Paşa Yiğit, Turhan Bey ve Ömer Bey'dir. Bu ailenin Saruhanlı yörüklerinin başında Rumeli'ye geçtikleri anlaşılmaktadır.

Paşa Yiğit: Süleyman Paşa ile beraber Rumeli'ye geçen ünlü akıncı başbuğudur. I.Murat ve Yıldırım Beyazıt zamanlarında Üsküp Beyliği, birinci Kosova'da öncü komutanlığı yapmıştır. Kabri Keşan ve Uzunköprü arasındaki linyitleri ile anılmış Paşa Yiğit veya Paşaköy'dedir.

Turhan Bey: Paşa Yiğit Bey'in oğludur. II.Murat ve Fatih devirlerinin sayılı komutanlarındandır. Kabri Malkara'nın kuzeyinde, Edirne iline bağlı (Kırkkavak) köyündedir. Turhan Bey burada bir külliye yaptırmıştır. II.Murat zamanında Yunanistan, Mora ve Arnavutluk üzerine yaptığı parlak akınlar ile buralarda devletin güvenliğini sağlamıştır. Turhan Bey tarihimize Mora fatihi 1446 ve ikinci Kosova'da Macarlara ağır darbeyi indiren komutan olarak geçmiştir.

Turhan Oğlu Ömer Bey: Turhan Bey'in en büyük ve tanınmış oğludur. Türbesi Malkara'daki Camisinin yanındadır. 1458'de Fatih ile beraber Mora'nın geri alınmasında bulundu. O sırada Atina'yı aldığı için Fatih gibi büyük bir padişahın takdirini kazandı. Fatih onun için "Din ve devlet böyle bir yerin teshirinden dolayı Turhan Oğlu'na nasıl müteşekkir olmasın" demiştir. 1462'de Eflak'ta Kazıklı Voyvoda ile çarpıştı. Bosna'nın alınmasında büyük yararlıkları görüldü. Venedik şehri üzerine Türk tarihinin en şanlı akınlarından birini yaptı. 1473 Otlukbeli savaşından, öncü komutanı Murat Paşa'nın yanlışı yüzünden Uzun Hasan Bey esir düştü. Böyle iken Uzun Hasan'ın karşısında daima Fatihi övdü. Uzun Hasan Bey Ömer Beyin yiğitliğine sadakatine hayran kaldı ve onu öldürmekten vazgeçti. Bu esaretten kurtulduktan sonra Arnavutluk'un alınmasına öncü komutanı olarak katıldı. II.Bayezid zamanında Çukurova'da Mısır Memlukleri ile yapılan savaşlarda bulundu, yine önemli kahramanlıkları ve hizmetleri görüldü.

Ayas Paşa: Ayas Paşa Mısır'ın alınmasından önemli hizmetler görmüş ve Tomanbay'ı ele geçirmiştir. Kanuninin bütün seferlerine katılmış ve sonunda sadrazamı olmuştur. Preveze zaferi onun sadrazamlığında kazanılmıştır. 1539 yılında vebadan ölen Ayas Paşa'nın Vize-Saray dolayında geniş toprakları ve ormanları vardı. Saray'da camisi, okulu, medresesi, imareti ve hamamı ile bir külliye yaptırmıştır. Külliyeye adı geçen mallarını vakfetmişti. Bu gün külliyeden yalnız cami ve hamam kalmıştır. Ayas Paşa İstanbul'dan Saray'a sık sık gelirdi. Sonraları Ayas Paşa Camisinin avlusu Kırım Han ve Giraylarının kabristanı olmuştur.

Rüstem Paşa: Kanuni Süleyman'ın damadı ve sadrazamı olan Rüstem Paşa Tekirdağ şehrine camisi, hamamı, medresesi, imareti ve hücreleri, kütüphanesi ile güzel bir külliye, ayrıca iki fil ayağı üzerinde duran altı kubbeli bir bedesten yaptırmıştır(1552). Şimdi camisi, bedesteni ve çarşısı ayakta kalan bu eserlerin mimarı Koca Sinan'dır. Rüstem Paşa'nın bundan başka Büyükkarıştıran'da bir Kervansarayı ve Hayrabolu'da hamamı vardı. Fakat bunlar yıkılmıştır. Adı geçen hayatına Tekirdağ'da bulunan birçok mahzen, tabakhane ve dükkanlarını Malkara ve Hayrabolu'nun içindeki ve köylerindeki gayrimenkullerini bağışlamıştı. Şimdi Tekirdağ'ın en değerli tarih ve mimarlık eseri adı geçen cami ve bedestendir.

Şair Ahmedi Sarban: Kanuni devrinde yaşamış ve Irak seferine katılmıştır. Deve kollarının komutanı olarak yaşadığı ve yerleştiği Hayrabolu'da 1545 de öldü. Melamiye-i Bayramiye tarikatının pirliğine yükselmişti. Bunun için halk tarafından Sarban Baba adı ile anılmakta ve türbesinde saygı görmektedir. Şiirlerinde (Kaygusuz)adını da kullanırdı. Üsküdar Selim Ağa kütüphanesinde, Haşim Paşa defteri 87 numarada basılmamış divanı vardır.

Malkara'lı şair Nev'i: 1533 de Malkara'da doğmuştur. Bilgin, müderris ve şairdi. Saray'da şehzadelere hocalık etmiştir. Şiirleri daha çok tasavvuf yolunda olup arkadaşı Baki'nin şiirleri kadar güzeldir. Divanı ve ayrıca basılmamış bilim kitapları vardır. Ünlü şair, bilgin ve kadı Atayi (Ataullah) Nev'i'nin oğludur. O da şiirler ve değerli eserleri ile tanınmıştır.

Sadrazam Tekirdağlı Bekri Mustafa Paşa: Yeniçerilikten yetişmiştir. 1679'da yeniçeri ağası olmuştur. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın idamından sonra bir aralık başkomutan olmuş, fakat başarı gösterememiştir. Kanije Valiliği, Seddülbahir Komutanlığı ve tekrar yeniçeri ağalığı yaptıktan sonra 1688 de sadrazam olmuştur. Fakat eğlenceye düşkün ve yetersiz bir vezir olduğundan iki yılı doldurmadan işinden çıkarılarak Malkara'ya gönderilmiş, iki ay sonra orada ölmüştür. 1690

Kaptanı Derya Tekirdağ'lı Gazi Hasan Paşa: Her ne kadar Cezayirli Gazi Hasan Paşa adı ile tanınmış ise de aslen Tekirdağlıdır. Büyük ve dikkatli bir tarihçi olan Cevdet Paşa ile Netayic-ül Vukuat yazarı Mustafa Paşa ve Enveri Tekirdağlı olduğunu bildirirler. Hasan Paşa 1715 de Tekirdağ'da doğmuştur. Çocukluğunda çok yaramazdı. Delikanlı olunca asker ocağına girerek Avusturya savaşlarına katıldı ve yiğitlikler gösterdi. Bu tarihlerde Garp ocaklarının İstanbul'daki temsilcileri kendi gemileri ile Marmara kıyılarını dolaşarak korsanlık edecek, gözü pek maceracı askerler toplarlardı. Hasan Avusturya savaşından dönünce böyle bir gemi ile Cezayir'e gitti. Ne yaman bir insan olduğunu daha yolda gösterdiği için çabucak parladı. Arapları yıldırdı ve düşmanları çoğaldı.

Bu durum karşısında III.Mustafa zamanında Türkiye'ye gelerek kaptan oldu. İşte bu sebeple kendisine Cezayirli Hasan denmiştir. Cezayirli Hasan Bey önce Ruslarla yaptığımız Çeşme deniz savaşında büyük bir ün kazandı. Sonra Limni ve Midilli adalarını Ruslar'ın elinden kurtardı.

Çanakkale boğazını güven altına aldı. Kazandığı zafer ve başarı üzerine Üç Tuğlu vezir ve kaptanı derya oldu. Suriye'de Tahir Ömer, Mora'da Arnavut, Mısır'da Kölemen beyleri isyanlarını bastırdı. 1788 Osmanlı-Rus savaşında Kaptanı Derya, Serasker ve Sadrazam olarak önemli hizmetler gördü. Çok yaman bir vezir olduğu için (Makam-ı saradeteşan ve herkesin havf helecan verdi). Tarihçi Vasıf onun için: "Gelir ol Vezir-i Kahir kılıcı bir elde kanlı Savul ey gönül yolundan ki yaman geliştir bu" demiştir. Sadrazamlığında yetmiş yaşında, fakat gücü yerinde idi. Devletin yönetimini kuvvetli pençesine aldı. Esaslı işlere girişti. Padişah III.Selim kendisine yolladığı fermanda "Sana istikbal-ı tam verdim. Cüzi ve külli umu-ı devleti dest-ı sadıkanene ihale ve tefviz ettim" dedi.

Hasan Paşa düşmanımız olan Ruslara ve Avusturyalılara karşı 1790 yılında Prusya ile bir ittifak hazırladı. Tam bunu imzalayacağı sırada Hummayı Muhrikaya tutularak 23 Mart 1789 tarihinde vefat etti. Gazi Hasan Paşa Namık Kemal'den sonra gelen en büyük Tekirdağlıdır.

O, devrinin Barbaros Hayrettin'idir. Baron de Tot ile işbirliği yaparak Deniz Mühendishanesini kurmuştur. Deniz erleri için kışla yaptırmıştır. Doğru, yiğit, korkusuz, güçlü bir devlet adamı idi. Aslana ve ata merakı vardı. Beslediği Aslanları yanında bağsız gezdirir ve yatırırdı. Atla kırk elli basamak çıkıp inerdi.
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.