İneceMarmara Bölgesi'nin Trakya kesiminde, Kırklareli ili'ne bağlı bir Belde olan İnece, Dünya üzerindeki konumu itibariyle 41.6781 enlem ve 27.0685 boylam koordinatları üzerinde yer almaktadır. Belde merkezindeki rakım 210 metre dir. Kırklareli Merkez İlçeye 13 km. Edirne'ye 45 km. mesafededir.

2013 yılı nüfusu 1.975 kişidir.


İnece İnece İnece


Ahmetçe Köyü; Cumhuriyet sonrası kurulmuştur. Yani bir "Cumhuriyet Köyü"'dür.

Kırklareli merkezine 5 km uzaklıktadır. Ergene Ovası'nın en son noktasıdır. Istranca (Yıldız) Dağları'nın başlangıcında konuşlanmıştır. Tamamen kayalık ve kumsal bir toprak yapısına sahiptir.

Köyün iklimi, Karasal iklimi etki alanı içerisindedir. Yazları kurak ve yağışsız, kışları sert geçer. Sonbahar ve kış yağışları yeterlidir.

2013 nüfusu 95 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Tarımcılık son yıllardaki makineleşme paralelinde modern usullerle yapılmaktadır. Ancak toprak yapısı nedeniyle ekim ova kadar verimli olamamaktadır. Buğday, ayçiçeği önde gelen ürünlerdir. Kırklareli ve Kayalı Barajlarından yararlanılması durumunda sulamalı ekim öne geçebilecektir. Hayvancılık gerilemiştir. Köylünün büyük geçim kaynağı olan küçük baş hayvancılık tamamen yok olmuştur. Arazi azlığı ve verimsizliği nedeniyle köyden devamlı göç olmaktadır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak öğrenci azlığı / yokluğu nedeniyle kullanılamamaktadır. Taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır. Kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.

Ahmetçe Köyü Kazı Evi

Mehmet Celal Özdoğan tarafından yönetilen Aşağı Pınar Höyüğü kazıları için Ahmetçe Köyü'nün girişinde eski ilkokul binası bir araştırma merkezine dönüştürüldü. 56 araştırmacının konaklayabileceği şekilde dizayn edilen bu yer sempozyum verme olanağına da sahiptir.

Armağan köyü yerleşim yeri olarak çok eskilere dayanmaktadır. Doğu Roma ve Bizans imparatorlukları dönemlerinde de yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Armağan köyü içindeki alt yapı ve eski ev kalıntıları Roma ve Bizans imparatorluklarına ait kültürel motifler sunmaktadır.

Türklerin Rumeli'ye geçişiyle birlikte Edirne ve Kırklareli Osmanlı idaresine geçmiştir; fakat buradaki azınlığın taşınması uzun yıllar alıyor. Köyün ilk hatırlanan ismi sırasıyla Sur Hisar, Boyacı, Hayde ve Hediye'dir. Daha sonraları Balkan Harbinden sonraki değiş – tokuş sırasında buraya Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya tarafından gelen Türkler Sultan Abdülaziz döneminde, Balkan Harbinden önce gelenler Tekirdağ yöresine yerleştirilmek isteniyor. Bu köydekiler orman anlamına gelen "Balkanlık" yerlerde yaşamaya alıştıkları için bugünkü Armağan köyü onlara hediye ediliyor ve köyün adı "Hediye" olarak kalıyor.

Daha sonra uluslar arası antlaşmalardan doğan mübadele çerçevesinde Boşnaklar ve Bulgaristan'dan gelen Pomaklar buraya yerleştiriliyor, buradaki Rumlarda mübadele sonucunda ülkelerine gidiyor. Bugünkü toplumun içinde büyük bir çoğunluk Pomak olmakla birlikte Boşnak ve daha değişik Balkan uluslarından insanlar buraya yerleşmiştir. Buraya gelenlerin bir çoğu Müslüman olmuş başka ırklara mensup fertlerden oluşmaktadır. Buraya gelen vatandaşların mübadele sonucu akrabalarının bir kısmı Balkanlarda kalmıştır. Geldikleri yerlerde kalan akrabalarıyla ilişkilerini halen daha sürdürmektedirler. Meselâ Bulgaristan'ın Filibe Yunanistan Selanik'in ve Gümülcine gibi yerlerinde akrabaları bulunmaktadır.

Buraya yerleşmiş olan insanlar, her ne kadar mübadele sonucu yerleşmiş olsa da, Balkanlardan kaçak olarak gelen sülaleler de vardır. Mesela Dal sülalesi Yunanlılar tarafından köyleri yakıldığı için buraya yerleştirilmişlerdir. Armağan köyünün eski bir yerleşim yeridir. Otuz yıl öncesine kadar kaldırımlar döşelidir ve alt yapısı vardır; fakat sonradan bunlar sökülmüştür. Üç kere yangın tehlikesi geçirmiştir, evler birbirine yakın olduğundan dolayı yangın tahribatı oldukça etkili olmuştur.

Armağan Köyünün taşıdığı kültür Rodop kültürü olup, aydın ve sosyal insanlardır. Geleneklerine bağlı, kız ve erkek çocuklarını okutmak için azami çabayı sarf etmektedirler. 2000 yılında Türkiye'nin en çok kitap okuyan köyü seçilmiştir. Köyün % 80' pomak asıllıdır.

Armağan köyü Marmara bölgesi içerisindedir. Kırklareli'ne uzaklığı Armağan-Kapaklı üzeri 35 km, Armağan- Düzorman üzeri 25 km. Bulgaristan'a uzaklığı 15 km. kadardır. Çevre köylere nazaran daha gelişmiş bir köy olan Armağan köyü batısında Düzorman ve Koruköy , kuzeydoğusunda Armutveren köyü, güneyinde Çukurpınar köyü, kuzeyinde Karadere köyü ile komşudur.

Armağan köyünde Aşağı mahalle ve Yukarı mahalle olmak üzere iki mahalle vardır ve bu mahalleler birbirleriyle bitişiktir. Evler birbirine yakın olup toplu köy tipi özelliği göstermektedir. Tarlalar evlerden uzaktadır.

2013 nüfusu 545 kişidir.

Kırklareli'nin kuzey doğusunda olan merkeze 25 km uzaklıktaki, Dereköy sınır kapısına uzaklığı 20 km olan, Istıranca dağlarının güney eteklerinde bulunan 42.000 Dekar idari sınırlara sahip 8000 Dekar ekilebilen tarım arazisi ile 1000 Dekar baraj sahası ile çevrili alan ve kalan kısmını da 33.000 Dekar orman olan köyümüz; engebeli olup,kısmen ovası, dereleri, doğasıyla, barajıyla bir tutku olup yaşanılacak yerler içinde en mükemmel olan bir yerdir.

Marmara bölgesi ikliminin en karakteristik özelliği geçiş iklimi tipi göstermesidir. Balkanlardan gelen soğuk hava kütleleri bu bölgede etkili olmaktadır. Armağan köyünde Karadeniz iklim tipi ve karasal iklim tipi de görülmektedir. Yazlar sıcak ve serin geçerken ; kışlar, karasal iklim tipi kadar sert olmasa da, soğuk geçmektedir. Yağışlı havalar en fazla sonbahar ve ilkbaharda görülür, kar yağışı kış aylarında seyrek olarak görülmektedir. Bölgedeki sıcaklık ortalamaları şu şekildedir. • Yıllık sıcaklık ortalaması : 15 c • Ocak ayı sıcaklık ortalaması : 5 c • Temmuz ayı sıcaklık ortalaması : 27 c Bitki örtüsü ormanlıktır. Köy yerleşim alanının birkaç metre uzağında ormanlık alan kendisini göstermektedir.

Köy ailesinin ekonomik faaliyet alanları genellikle çevre şartlarınca tayin edilmektedir. Sosyal yapısı da cemaatvari bir özellik gösterir. Cemaat yaşamının en ayırıcı özelliği ise iş bölümünün sosyal olmasıdır. "fertler hayatlarının bir yönüyle değil her yönüyle sosyal hayata katılırlar. Böyle homojen bir ortamda yetişen fert şehirdeki bir ferde göre daha sınırlı olarak insan davranışlarını daha geniş olarak da tabiatı gözler. Çalışma konusu ve davranışı konusunda da aynı konumdadır. Çevrenin sınırlılığı çalışma ile ilgili davranış normlarını kazanmasını da tayin edecek, daha çok hayvancılık ve ziraat faaliyetleriyle ilgili tutum ve davranışları küçük yaşlardan itibaren öğrenmek zorunda kalacaktır." Armağan köyünde sosyal ve fiziki şartların ekonomik yapıdaki belirleyiciliği kendini hissettirmektedir. Dar olan fiziki ve sosyal mekân, zirai üretim için yeterli olmayan tarım alanları üretim biçimindeki temel belirleyicilerdir.

Hayvancılık Köyde gerek küçük baş gerekse büyük baş hayvancılık ticari amaçlı olarak ve köylülerin kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yapılmaktadır. Buna mukabil hayvancılığın eskiye nazaran önemini yitirdiği dile getirilmiştir. Köyde yaklaşık 3000-4000 civarında küçük baş hayvan ile ev başına 3-5 tane büyük baş hayvan bulunmaktadır. Köylüler gerek kuzu satışı gerekse süt satışı için hayvancılıkla uğraşmaktadır. Köyde iki tane süt işletmesinin var oluşu ticari amaçla yapılan hayvancılığı arttırmıştır. Daha evvel köy dışında yapılan küçük baş hayvancılık sürülerin azalmasına bağlı olarak köy içinde yapılmaya başlanmıştır. Köyde 12 küçük baş hayvan sürüsü vardır.

Ormancılık Armağan köyü bir orman köyüdür. Ormancılık köyde ekonomik girdi de sağlamaktadır. Orman işletmesi her yıl kendi ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla her yıl köyde bir miktar orman kesilmesine izin vermektedir. Ormanın kesimi , tomruk ve odun haline getirilmesi ,depolanması , istiflenmesi, araçlara yüklenmesi gibi faaliyetler köylüler tarafından yapılmaktadır. Orman işletmesi bu hizmetlere karşılık köylülere ücret ödemektedir. Orman işletmesi köylülerin kendi ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla köylülerin de odun kesimine gerekli hallerde izin vermektedir. Odun kesimi orman işletmesinin kontrolü altında belli bir sıra ile yapılmaktadır.

Ticaret Armağan köyünde geçici işçi olarak köy dışında çalışanlar vardır; ayrıca D.S.İ de iş imkânı sağlayan bir diğer devlet kuruluşu olarak varlığını köyde göstermektedir. Köyden şehre sanayi işçisi olarak giden gençler de vardır. Kadınlar evlerinde çavdar sazından süs ve ev eşyaları yaparak ev için ek gelir sağlamaktadır. Köyde barajın varlığı balıkçılığı da küçük çapta da olsa köylü için bir gelir kaynağı olarak gündeme getirmiştir. Balıkçılık ticari amaçla yapılmasa da köylünün et ihtiyacını bir nebze karşılayabilmektedir. Çevre şartlarının Türk köylüsü üzerindeki etkisi kendisini Armağan köyünde de hissettirmektedir. Ticari uğraşılar genelde tarım ve hayvancılık temelli olup sanayileşmeye bağlı olarak sanayi işçiliği de oluşmaya başlamış bunun yanı sıra ev ekonomisi ağırlığını sürdürmeye devam etmiştir. Üretim, tüketim amacıyla yapılmaktadır. Köydeki süt işletmeleri de ekonomik yapıda ticaretin rolünü arttıran faktörler olarak kendisini hissettirmektedir. Üç adet süt işletmesi mevcuttur. Çevre köylerin ekonomilerine de mevcut süt işletmeleri katkıda bulunmaktadır. Günlük olarak 100 ton civarında süt işlenmektedir. Köyde ayrıca mobilya üretimi yapılmaktadır.
Asılbeyli, Kırklareli Merkez ilçesine bağlı bir köydür. Köy, 2000 yılı aşkın bir süredir, yerleşim yeridir. Köyün tarihinin çok eski olduğu muhakkak ve yine Osmanlı döneminde de Kırklareli eşrafının tercih ettiği bir mesire yeri olduğu görülüyor. Zira, alınan bilgilere bakılırsa, köyün bitişiğinde tarihi belirsiz ve Trak mezarlığı olduğu sanılan (takribi 1500 yıllık) mezarlık ve yine köyün bitişiğinde bulunan (takribi 2000 yıllık Tümülüs) köy tarihi hakkında bilgi veriyor. Ve yine köyün yakınlarındaki eski köy kalıntıları, yerleşimin eskiliğini anlatıyor. Ve yine, halen arkeolojik kazısı devam eden ve Kırklareli ile Asılbeyli arasında yer alan tarihi bölgeler mevcut.

Köyün yerli halkı (Gacal) olarak bilinen halktır. Bunun dışında, köyde Romanya ve Bulgaristan göçmenleri ve Tatar aileleri tam bir mozaik oluşturuyor İncelemelerde, Uz veya Peçenek Türklerinin 900-950 li yıllarda Trakya'ya (Kırklareli, Vize, Babaeski, Keşan v.s.) ve belki de bu köye yerleştikleri sanılıyor. Ancak bu bilgi kanıtlanmış bir bilgi değildir. Diğer bir görüş de Osmanlının Trakya ya geçişi ile 1350 yılları sonrasında Karaman bölgelerinden gelen Türk Yörükler olduğu yönündedir. Zira Gacallar hakkındaki bilgiler bunlar. Ve yine 25 yıl öncesine kadar milli gelenek olan hıdrellezin tüm Kırklareli çapında yoğun olarak kutlandığı bir köy olması da geçmişinin derinliklerini anlatmaktadır.

Köyde, Trakya yerli halkının tüm gelenek ve kültürü yaşıyor. İnsanlar arasında, köyün ismine yakışır bir birliktelik ve dayanışma mevcuttur. Nüfus artışı yok denecek kadar azdır. Köydeki okuma yazma oranı %100 civarındadır. 2013 nüfusu 399 kişidir.

Kırklareli merkezine 5 km uzaklıktadır. Düzleşmiş tepeler ve vadilerden oluşan köye, yakınından geçen Şeytan deresi, tüm tahrip edilmişliğine rağmen hayat vermektedir. Köy sınırları içinde bulunan ve yaşlandığı tespit edilen meşe koruluğu kesilerek yeniden ağaçlandırılmış ve Balkan Harbi dönemlerinde orman örtüşünün bulunduğu çataklar ve yamaçlar, keçi sayısının ve tahribinin önlenmesi nedeni ile yeniden fışkırmaya başlamıştır.

Köyün iklimi, karasal iklimi etki alanı içerisindedir.

Köy yoğun üretimi olan ve oldukça çalışkan bir köydür. Modern tarım sayesinde tahıl dışında, hayvancılık ve sebze yetiştiriciliği öndedir. Sulama kanalları, toprak ve suyun yeterliliği üretimi arttırmakta ve kolaylaştırmaktadır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ancak kanalizasyon şebekesi inşaatı devam ediyor.Yaygın telefon şebekesi mevcuttur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır. Köyün eğlence yeri olarak köyün ortasında bulunan park, nezih kahvehaneleri ve internet cafe örnek gösterilebilir. Köyün her yerinde bulunan çeşmelerle içme suyu sıkıntısı çözümlenmiştir. Alt yapı çalışmaları devam etmektedir.
Tarihi adının Aziz Baba diye bilinen, köyün eski dönemki sahibinden alındığı sanılmaktadır.

Köyün gelenek, görenek ve yemekleri hakkında bilgi olarak klasik bir Trakya köyü olduğundan örf ve adetleri bölgedeki diğer köylerle uyum göstermekte, ağırlıklı olarak Bulgaristan dan gelen soydaşlarımızın yerleştiği çok şirin bir köydür. Yemeklere gelince Dızmana (bir hamur işidir), Kırma , Sarmalar, Dolmalar özellikle Lahana sarması ve birçok göçmen kültüründen gelen yemekler çok güzel yapılmaktadır. Köy ağırlıklı olarak Tarım ve Hayvancılıkla geçinmektedir.

Kırklareli merkezine 32 km uzaklıktadır. 2013 nüfusu 144 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi yeni yapılmıştır. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Köyün adı, Osmanlı Bulgaristan'ı ele geçirdiğinde, o bölgede ilk toplu ibadeti yaptıran kişi (bu kişinin padişah olduğu rivayet edilir) tarafından verilmiştir. Köy ilk kurulduğunda köyün içinde bir dere vardır, ancak kısa bir süre sonra bu dere yok olmuştur, "Bayramdere" ismindeki "-dere" sözcüğü ise buradan gelmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma döneminde, köy nüfusunun bir kısmı göç etmiştir. Göç edenlerin bir kısmı Kırklareli'ne yerleşmiş, diğer bir kısmı ise Bursa'nın Bayramdere bölümüne yerleşmiştir. Köyün nüfusu, 1903 yılında Bulgaristan'dan büyük bir göç alarak artmıştır.

Bayramdere köyü kadınlarının çoğu ev içinde şalvar ve uzun entari, ev dışındaki mekanlarda ise kara bir ferace giyerler. Erkeklerden çoğunlukla yaşlılar vardır ve altı köşeli şapka erkekler tarafından çoğu zaman kullanılır. Erkekler, zamanlarının büyük bir bölümünü köy kahvehanelerinde geçirir. Bu kahvehanelerde en çok oynanan oyunlar batak ve okeydir. Bu oyunlar çoğunlukla bahislidir, kaybedenler kazananlara çay alırlar. Köyde "büyükanne-büyükbaba" sözcükleri yerine "nine-dede" daha çok kullanılmaktadır. Bayramdere köyünde akraba evlilikleri çoğunlukla hoş karşılanmaz. Bayramlar oldukça hareketli geçer. Bayram zamanında köy çevresindeki ilçelerden birçok kişi gelmektedir. Mayalı hamurdan yapılan yağda pişirilmiş küçük çörekler köy halkına dağıtılır. Bayram arifesi ve Kandil günlerinde köy meydanında Yasin suresi ve Kur'an okunur. Bayram sabahları köy halkı bayram namazı kılmak için toplanır. Bayram namazına neredeyse tüm köy halkı gelirken, gelmeyenlere köy halkı tarafından iyi gözle bakılmaz. Bayram namazından sonra mezarlıklar ziyaret edilir ve dualar okunur. Daha sonra köy halkı evlerine dağılır. Evde ise büyükten küçüğe doğru bayramlaşılır. Bayram, kış mevsimine rast gelmiş ise kahvehaneler kalabalıklaşır. YAZ-KIŞ hiç fark etmez bayramda cami yanındaki çamlık gençler tarafından eğlenmek için kullanılır.

Kırklareli merkezine 15 km,. Lüleburgaz ilçesine 31 km ve Pınarhisar ilçesine 20 km uzaklıktadır.
2013 yılı nüfusu 450 kişidir.

Kışları soğuk ve karlı geçer, yazlar ise genellikle sıcak ve kuraktır.

Karasal iklimin görüldüğü yerlerde kış erken başlar ve ortalama olarak 90 gün karın yerde kalma süresi vardır. Yazlar da kış kadar erken başlar ve sıcaktır fakat nem az olduğundan dolayı bu sıcaklık fazla hissedilmez, gece ve gündüz arasındaki sıcaklık ve yıllık sıcaklık farkı çok fazladır.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Buğday, ayçiçeği, meşhur karpuz ve bal kabağı, hayvancılıkta kullanılan mısır, çeşitli meyve ve sebzeler yetiştirilmektedir. Ancak tarım işlerinde orta-yaşlı kesim uğraşmaktadır. Genç kesim ise daha çok sanayi ve hizmet sektöründe çalışmaktadır. 2011 yılından itibaren köy çevresine büyük şirketlerce çiftlik kurulacağı için çok tarla satın alınmış ve inşaata başlanmıştır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ama kullanılmamaktadır, bu yüzden taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. Sağlık ocağı vardır fakat kullanılmamaktadır. Kırklareli ve diğer köylerle arasındaki yol asfalttır. Sadece Ataköy, Karıncak ve Üsküpdere Köyü arası yol topraktandır. Köyde sabit telefon şebekleri bulunmaktadır. Köyde elektrik alt yapısı bulunmaktadır.
Beypınar Köyü, Osmanlı - Rus Savaşının ardından göç yollarına düşen Bulgaristan Şumnu'dan gelen göçmenlerin yerleştirildiği köydür.

Kırklareli il merkezine 32 km, Üsküp beldesine 13 km, uzaklıktadır.

2013 nüfusu 161 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır. Kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağı vardır ancak sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Kırklareli merkezine 48 km uzaklıktadır.

Köy, Karadeniz iklimi etkisindedir. Ancak zaman zaman karasal iklim de görülmektedir. Köy, ormanları ve kavak ağaçlarıyla tanınmıştır.

2013 nüfusu 111 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, ilköğretim okulu yoktur fakat taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün kanalizasyon şebekesi yoktur. İçme suyu şebekesi olup, PTT şubesi vardır ancak PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Selanik'ten mübadeleyle gelen göçmenlerin kurduğu bir köydür.

Kırklareli merkezine 30 km uzaklıktadır.

2013 yılı nüfusu 81 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ve kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Yoğuntaş Bucağına bağlı bir köydür.

2013 nüfusu 244 kişidir.
Köyün adının nereden geldiği ve geçmişi hakkında detaylı bilgiler bulunmamakla birlikte, tarihi bir mekandır. Bulgaristan sınırına 13 kilometre uzaklıkta bulunan Çukurpınar Köyü'nde rivayetlere göre bir süre Roma İmparatoru Sezar yaşamıştır ve bu nedenle bölge 'Sazara' olarak anılıyordu. 20 yıl önce Çukurpınar ismini alan köyün en önemli özelliği ise artık Sezar'ın yaşadığı yer olmasıdır. Yerleşiminin binlerce yıla dayandığı biliniyor. MÖ 515 yılında Pers (İran) imparatorunun ordularını bu köyden geçirdiği ve Kırklareli civarında savaş yaptıkları biliniyor. Yine Romu İmparatoru Sezar'ın orduları ile bu köyde kaldığı ve gezdiği ve bir çeşme yaptırdığı ve çeşmede isminin yazılı olduğu biliniyor. Yazar Sebahattin Ali'nin, Köye ait ormanlık alanda öldürülmesi, yakın tarihimizin bir sayfası. Bugün itibariyle köy bir Gacal ve Balkan göçmeni köyüdür. Türklerin Köye geliş tarihlerinin 900 lü yıllar olduğu tahmin ediliyor.

Yemekleri, mantı, kuru fasulye ve kapamadır.

2013 nüfusu 346 kişidir.

Kırklareli merkezine 30 km uzaklıktadır. Istıranca dağlarının Bulgaristan sınırı yakınında bulunan köy, doyumsuz orman örtüsü ile kaplıdır. Köy sınırları içinde bulunan mermer yataklarında Sedef Mermeri üretimi yapılmaktadır. Ancak tüm bu zenginliklerin köy ekonomisine doğrudan bir etkisi olmamaktadır.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır. Kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi vardır. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Eski ismi Lefeci olan köyün adı "Ulufe" kelimesinden gelmektedir. Ulufe, Osmanlı mali sisteminde kullanılan bir terimdir. Başlangıçta süvari askerlerinin hayvanları için verilen yem parası manasına kullanılırken sonradan yeniçeri askeri ile diğer memurlara verilen maaş hakkında kullanılır olmuştur. Şimdiki ismi Değirmencik olan bu köyde de ulufecilik yapıldığı için köyün ismi Ulufeci olarak kullanılagelmiştir. Daha sonra köyün ağız özelliklerine bağlı olarak kelimenin başındaki "u" sesinin düşmesiyle de "Lefeci" olarak kullanılmıştır. Köyde yaşayan yaşlı kesim arasında halen de bu kelime mevcuttur. Bu kesim arasında köy hala Lefeci olarak söylenmektedir. En nihayetinde de Osmanlı Devleti'nin civarlardaki tek değirmeni olduğu için Değirmencik konmuştur. Osmanlı Devleti'nin mübadele yıllarında yaşanan göçler bu köye doğru da olmuştur. Çoğu Trakya köylerinde olduğu gibi bu köyde de Balkan ülkelerinden getirilip yerleştirilen Türk vatandaşı olan muhacirler mevcuttur. Bunlar arasında Romanya'dan göç eden muhacirler çoğunluktadır. Bunun yanında köyde daha geniş bir yer kaplayan köyün asli sakinleri de mevcuttur.

Kırklareli merkezine 15 km uzaklıktadır.

2013 yılı nüfusu 494 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Ayrıca köyün yakınında bir boya fabrikası da mevcuttur.

Değirmencik İlköğretim Okulu

2 Okul binası, 1 yemekhane, 1 kalorifer dairesi olmak üzere 4 binadan oluşmaktadır. Okula Değirmencik köyü, Kavakdere köyü, Karabayır Köyü, Erikleryurdu Köyü ve Mudurnu Tavuk Çiftliğinin öğrencileri taşımalı olarak gelmektedir. İlköğretimde (1-8) 132 ve ana sınıfında 10 Olmak üzere 141 öğrencisi vardır (2009/2010 Yılı)
İdari kadro : 1 müdür 1 müdür Yardımcısı
Öğretim Kadrosu : Matematik, Türkçe, Ana sınıfı ve 4 sınıf öğretmeni kadrolu diğer branş ve sınıf öğretmenleri görevlendirme ve ücretli öğretmenlerden doldurulmaktadır. Sınıflarda emaye beyaz kalemli tahta ve projeksiyon cihazları 1 fen Laboratuvarı ve 1 bilişim teknolojileri laboratuvarı mevcuttur. Matematik öğretmeni dışında tüm öğretmenler Kırklareli merkezden gidiş-geliş yapmaktadır.

Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi vardır . PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi vardır ama işletilmemektedir. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Kırklareli merkezine 12 km uzaklıktadır.

2013 yılı nüfusu 170 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Kırklareli merkezine 29 km uzaklıktadır. Köyün içinden 2 dere geçmekte olup, köy içinde birleşmektedir. Köyün etrafı çam, meşe, gürgen ve kayın ağaçlarıyla kaplıdır.

2013 yılı nüfusu 503 kişidir.

Türkiye'yi Bulgaristan'a bağlayan Dereköy Sınır Kapısı mevcuttur.

Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün içme suyu şebekesi vardır kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı vardır ancak sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt yeni duble yoldur. köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Kırklareli merkezine 25 km uzaklıktadır.

2013 nüfusu 383 kişidir.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Köyün etrafında dokuz tane tümülüs (höyük) olduğu için köyün resmi adı Dokuzhüyük' tür. Kırklareli çevre bölgelerinde yapılan kazılarda tümülüslerin Tunç çağının sonlarından (M.Ö. 14-13 yy), (M.S. 3. yy.) başlarına kadar geniş bir zaman sürecinde yapıldığı, yapılan kazılarla tespit edilmiştir. Dış görünüm açısından küçük, orta ve büyük boy (1.5x10/20x70m. boyutlarında) olarak dikkat çeken tümülüsler, esasında beş grup halinde farklı muhtevaya sahiptir. Tahminlere göre düz mezar şeklinde olan normal gömüler yanında lahit ve çeşitli şekillerde oda mezar türünde olan tümülüsler de bulunmaktadır. Diğer çevre ilçelerdeki benzeri höyüklerde yapılan kazılar sonucu elde edilen bilgilere göre, o dönemlerde yaşayan vahşi savaşçı Trak kavimlerinden önemli kişi veya kabile reisleri için hazırlanan bu anıt mezarlara o kişi ile birlikte, onun değer verdiği eşyaları, bazen de atı veya en çok sevdiği eşleri de bu anıt mezarlara gömülmüşlerdir. Bu bilgiler ışığında köydeki bu tümülüslerin her biri en az 50-60 yıl ara ile yapıldığı tahmin edilmektedir.

Kurban bayramında köy halkının kestiği kurbanların bir kısmı camiye getirilerek orada kazanların içinde kaynatılarak yahni yemeği yapılır ve bütün köy halkına dağıtılır, böylelikle köy halkının birlik ve beraberliği daha da perçinlenmiş olur. Yürümeye yeni başlamış çocuğun ilk adımlarının sevincini paylaşmak amacıyla 'Adım Çöreği' günü yapılır. Yaşları 7 ila 14 arasında değişen çocuklar koşu yaptırılarak yarıştırılır. Yarışın galibi yürümeye yeni başlamış çocuğun ayaklarına bağlanmış kırmızı kurdeleyi makasla keser.

Şenlik sahibi tarafından pişirilen çörekler bütün çocuklara dağıtılır. (Çörekler: un, tuz, karbonat, ekmek mayası, su, yağ ile yoğurularak kızgın yağda fritöz usulü kızartılarak pişirilir.)

Genel olarak bitki örtüsü sık çalılık , fundalıklar , mera (büyük ve küçük baş hayvan otlatılan yer) arazileri ve tarım yapılan arazilerden mevcuttur. Deniz seviyesinden yüksekliği 44 mt dir. Yer şekilleri olarak batı tarafında sıra şeklinde yüksekliği 60 mt yi geçmeyen sıra tepeler vardır. Bu tepelerin etekleri tarım bakımından değerli yerlerdir. Bir zamanlar bu tepelerin eteklerinden sular geçtiği için toprağı alüvyon bakımından zengindir. Burada zengin yer altı su kaynakları bulunmaktadır. Tarımsal faaliyetlerde bu sular kullanılmaktadır.

Dokuzhüyük köyü doğu kısımda ise yükseklik 70 metreyi bulan sıra şeklinde yükseltiler bulunmaktadır. Köyün bu kısmında hayvanların otlatması için geniş otlaklar bulunmaktadır. Köyde yüzölçümü 3000m2 derinliği 70 mt yi bulan birde göleti bulunmaktadır.

Dokuzhüyük köyünün jeolojik olarak etrafındaki sıra şeklinde tepelere bakılarak, dünyanın ilk oluşum dönemlerinde bir akarsu yatağında olduğu tahmin edilmektedir.

2013 yılı nüfusu 513 kişidir.

Köyün iklimi, Karasal iklimi etki alanı içerisindedir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır. Öğrenci azlığı sebebiyle kullanılmamakta, taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. Sağlık ocağı vardır fakat personel yokluğundan kapalı durumdadır. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve her evde sabit telefon vardır. internet erişimi birçok evde bulunmaktadır.
Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

2013 yılı nüfusu 782 kişidir.

Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır. Internet vardır. Köye Kırklareli Otogarından belirli saatlerde ulaşım mevcuttur. Kanalizasyon mevcuttur.
Kırklareli ilinin Dereköy bucağına bağlı bir köydür.

2013 yılı nüfusu 95 kişidir.
Kırklareli merkezine 20 km uzaklıktadır. Köyün iklimi, karasal iklimi etki alanı içerisindedir. Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

2013 yılı nüfusu 538 kişidir.

Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün içme suyu şebekesi vardır. Köyün kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Eriklice köyünün adının aslen Raklıca olduğu daha sonra değiştiği söylenmektedir. Köy Osmanlı ordusunun Balkanlara yaptığı sefer yolu üzerinde bulunur. Zamanında Osmanlı ordusuna lojistik destek sağlayan köylerden biridir. Makedonya'nın Doyran köyünden göçenler çoğunluktadır. Doyran köyü de aslen doyurandan gelmekte, bu köy de tıpkı Eriklice gibi Osmanlı ordusuna lojistik destek sağlayan köylerdendir. Köyün mübadele ile ilgisini bilmemekle beraber geçmişi daha eskiye dayanır. Aslen 1.Balkan savaşından sonra gelen genel göç köyde etkilidir. Eriklice köyüne göç edenlerin bir kısım akrabaları İstanbul Bayrampaşa'da ikame eder. 1993 de Bulgaristan'dan gelenler için kamp kurulmuştur.

Kırklareli merkezine 2 km uzaklıktadır.

2013 yılı nüfusu 198 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, eski ve şuan nüfusun azlığından ve merkeze yakın oluşundan dolayı kullanılmayan bir ilköğretim okulu vardır. Bu yüzden taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün kendi kaynak içme suyu şebekesi vardır ama kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Köyün eski adı Burgazcık daha sonra Geçitağzı olmuş. Eskiden çevre köylerden Kırklareli'ne geçiliyor diye Geçitağzı köyü adını almış.

En meşhur yemeği pırasa böreği ve kuru fasulyesidir.

2013 yılı nüfusu 259 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamakta, taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi yoktur ancak kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon internet hizmetti alabilme olanağı vardır.
Eski adı Sarıbekir'dir. Daha sonra Kadıköy adını almıştır. Köy halkı Bulgaristan göçmeni Pomak ve Boşnak çoğunluktadır. Kayalık bir arazi yapısına sahip olup granit yatakları bulunur.

Doğal güzellikleri, köy mağarası, Sakızlı'da Manastır Çeşmesi, Kanlıkaya kayası, bağlıkları ve suyunun böbrek rahatsızlığına iyi gelmesi ve yöresel yemeklerin güzel ve lezzetli olması, köye gelen konukların memnun olarak dönmesini sağlar.

2013 yılı nüfusu 227 kişidir.

Kofçaz yolu üzerinde Kırklareli merkezine 16 km uzaklıktadır.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, ilköğretim okulu yoktur fakat taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Köyde kapak taşları bulunmaktadır. Kapak taşları eski Trak mezarlarını simgeler ve burada batıl inanç üzerine Kapak Dede diye bir gelenek vardır. Bu yüzden adı kapaklıdır

2013 yılı nüfusu 289 kişidir.

Köyün gelenek ve görenekleri ise; bayramlarda büyüklerin elleri öpülür, bayram namazı kılınır, kabir ziyaretleri yapılır. Köyün kızları bu özel günlerde güzel ve şık kıyafetler giyerler. Bayramda herkesin evinde muhakkak kalle yemeği bulunur. Bu yemek köyün yöresel yemeğidir. Yazı karşılarken Eskimezarlık'ta büyük bir salıncak kurulur, gençler bu şekilde eğlenirler ve büyük bir ateş yakılır. Ateş üstünden atlanır. Büyükler kapıya ısırgan otu, diken vb şeyler koyarlar.

Kırklareli merkezine 25 km uzaklıktadır.

Köyde öğrenciler taşımalı olarak Dereköy ilköğretim okuluna gitmektedir. İçme suyu şebekesi yoktur ancak kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Kırklareli merkezine 40 km uzaklıktadır.

2013 yılı nüfusu 95 kişidir.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi köyün 11 km. dışarısında bulunan Koca Kaynak adı verilen yerden sağlanır. Kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Osmanlı döneminde Bulgar köylüleri ile bir arada yaşanıldığı bir köydür. İkinci Dünya Savaşı sırasında Türk Askerlerinin karargah kurduğu bir köydür. Cumhuriyet döneminde buranın bir çiftlik olduğu ve sahibinin de Karahamza lakaplı bir kişi olduğu yaşlılarca söylenmektedir. Sonradan çiftliği bağışlayıp buranın köye dönüşümü gerçekleşmiştir.

Kuru fasulye pilav ve hamur işleri meşhurdur.

Kırklareli merkezine 28 km uzaklıktadır.

2013 yılı nüfusu 384 kişidir.
Kırklareli merkezine 4 km uzaklıktadır. İki baraj arasında olup sulaması olmayan köydür

2013 yılı nüfusu 394 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Ayrıca tarım ve hayvancılık dışında civar fabrikalarda çalışan işçiler vardır. Kırklareli merkezde esnaf ve işçi olarak çalışan köy halkı bulunmaktadır.

Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Köyün adının nereden geldiği ile ilgili farklı rivayetler vardır. Bunlardan ikisi şöyledir;

Bir rivayete göre köy; savaş zamanı Bulgaristan ve Yunanistan'dan kaçan bir grup tarafından kurulmuştur. Köyün yol üstünde değil de yol kenarı ve çukurda kurulmasının sebebi de saklanmakmış. Bu insanlar ekilecek alanları da, o zamanki kısıtlı olanaklar ile kendileri açmışlardır. Taşları temizleyip, ağaçları kesip, köklerini çıkararak vs. hiç yoktan bilek gücüyle bir yaşam yaratan bu insanların çalışması karıncalara benzetilmiş ve Karıncak ismi zamanla bu köyle özdeşleşmiştir.

Diğer bir rivayet ise köyün yaşlılarından Ali Soycan'ın (1916) anlattıkları doğrultusunda şekillenmektedir. Şöyle ki; Köy halkı Osmanlı-Rus Harbinde Bulgaristan'dan göç etmiştir. Önceleri şu anda Koca Gürlük denilen mevkiye yerleşilmiş fakat çevredeki insanların gerek tacizleri, gerekse yapılan kulübe ve barakaların saldıran kişiler tarafından yakılmasından dolayı köy; şu anki yerleşim yerine kurulmuştur. Burası saklanmak için uygun ve kuyuda bulunduğu (Melek Kuyu) için buraya yerleşilmiştir. İlk geldiklerinde 40 hane geldikleri için arazi de gelenlere yetecek kadar verilmiştir. Daha sonra Köy halkının nüfusu 40 hane daha artar ve bunun akabinde köyün muhtarı sık sık bağlı olduğu sancağa (Edirne) giderek köy halkı için daha fazla arazi ister ve bu ziyaretler sıklaştıkça sancaktaki memurlarla hem dost olur hem de ziyaret sıklığı biraz arttığı için tepkilere neden olur. Bu sık ziyaretler sonucunda memurlar Kanınca arazi verirler. Daha sonra bu Kanınca olmuş Karıncak. Bu arada köyün ilk muhtarı Kocaağa sülalesindenmiş.

Karıncak köyü 1.Viyana Seferi esnasında Kanuni Sultan Süleyman tarafından kullanılan sefer yolu güzergahı üzerindedir. Bu güzergah günümüzde yeniden keşfedilerek Sultanlar yolu ismiyle doğa, kültür ve tarih sevenlerin kullanımına açılmıştır. Sultanlar Yolu işaretlemeleri Karıncak köyü içinde ve çevresinde köy imamı Sedat Soycan ve Sultanlar yolunu yeniden keşfeden Sedat Çakır tarafından yapılmıştır. Sultanlar Yolu Viyana-Simmering' den İstanbul Topkapı Sarayı'na kadar uzanan bir yoldur.

Kırklareli merkezine 12 km uzaklıktadır.

2013 yılı nüfusu 221 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım, sebzecilik ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı vardır fakat içinde sağlık görevlisi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Köyün adının nereden geldiği bilinmemekle beraber anlatılanlara göre Kavakdere Köyü sakinlerinin dere kenarlarına ve tarlalarına çok kavak ağacı ektiklerinden dolayı köye Kavakdere Köyü denmektedir.

Kırklareli merkezine 22 km uzaklıktadır. Köyün yüzölçümü 22000 dönümdür. Arazi yapısı genellikle düzlük arazilerden oluşur. Bitki örtüsü bakımından pek zengin değildir. Genellikle tahıllar ve ayçiçeği yetiştirilir. Son yıllarda karpuz yetiştiriciliği artmıştır.

2013 yılı nüfusu 451 kişidir.

Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Köy adını üzerinde kurulmuş olan zeminden almıştır. Kayaçlı zemin irili ufaklı birçok kayadan meydana gelmektedir. 1927 yılında Yunanistan ve Selanik göçmenleri ile köy dolmuştur. 1924 mübadelesi öncesinde eski adı Bedre olan bir Rum köyü idi.

2013 yılı nüfusu 824 kişidir.

Kırklareli merkezine 14 km uzaklıktadır.

Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün içme suyu şebekesi yoktur ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi köye yeni yapılmıştır ve hizmete girmiştir. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Kızılcıkdere kurulurken Ertuğrul Gazi'nin adı verilmiştir. Köyün adı, Kırklareli köy kayıtlarının 46. cildinde Ertuğrul olarak geçmektedir. Cumhuriyet kurulduktan sonra köyün adı değiştirilmiştir. O zaman derelerinde bol miktarda kızılcık ağacının olmasından dolayı Kızılcıkdere adını almıştır.

Bugün Kızılcıkdere'nin bulunduğu yerde eskiden 2. Abdülhamit'in torununa ait bir çiftlik vardı. Bir Amuca köyü olan Gaybılar'ın, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşıyla Bulgaristan'ın eline geçmesi üzerine, Bulgar egemenliğinde yaşamak istemeyen Karadayı Ailesi, Gaybılar Köyünden güneye doğru göçüp bu çiftliği satın aldı. Karadayılar'ın ardından aynı köyden başka ailelerin de gelip çiftliğin etrafına yerleşmesiyle Kızılcıkdere köyünün temeli atılmış oldu. Zaman içinde Bulgaristan'ın Yumrukkaya, Gündüzler, Belören, Dikence, Bokluca, Gaybılar ve Çırpan köylerinden Amuca Kabilesi'ne mensup 60 hane daha geldi ve 1887 yılında köy kurulmuş oldu. Resmi olarak köyün kuruluşu 1897 yılında kayıtlara geçmiştir. 1900 yılında köyden ayrılan 20 hane Balıkesir'deki Ertuğrul Köyü'nü kurmuşlardır. Gidenlerin çoğu Yumrukkaya kökenlilerdi.

(Kaynak kişiler. Enver Solak. K.eli/Kızılcıkdere .1917.2003Ortaokul. Hasan Aktı. Kırklareli/Deveçatağı. 1922. İlkokul. Ahmet Sayan. Balıkesir /Ertuğrul. 1926. İlkokul. Ali Açıl.K.eli/ Deveçatağı. İlkokul. (1930-1998) Sami Doğancılar. Balıkesir/Ertuğrul. 1935. Emekli Ast Subay.)

Kızılcıkdere Köyünü kuranlar Amuca Kabilesindendir. Başbakanlık Arşivindeki "Osmanlı İmparatorluğu'nda oymak ve cemaatler" ile ilgili kayıtlara göre Amuca Kabilesi, 15. yüzyılda Anadolu'dan Balkanlara geçip yerleşen Yörük Türkmen oymaklarından birisidir.

Kabilede kime sorulursa sorulsun " Siz kimin soyundansınız? " denildiğinde "Biz AMUCA KABİLESİNDEN ERTUĞRUL GAZİ SOYUNDANIZ" denir. Bu kabileye "amuca" -bugünkü söyleyişle "amca"- denilmesinin sebebi Amucaların, Ertuğrul Gazi'nin büyük oğlu, Osman Gazi'nin ağabeyi olan GÜNDÜZ ALP'in soyundan geliyor olması, yani Osman Gazi'nin soyundan gelenlerin amcası olmasıdır. Balkanlara gelindiğinde ilk kurulan Amuca köylerinden birinin adının GÜNDÜZLER olması, bunun göstergelerindendir. Kızılcıkdere'yi kuran Amucaların köye "Ertuğrul" adını vermeleri ve daha sonra köyden ayrılıp Balıkesir'de başka bir köy kuran Amucaların bu köye de "Ertuğrul" adını vermeleri O'nun soyundan geldikleri içindir.

Sonuç olarak Kızılcıkdere'yi kuran Amucalar, Kayı Boyu'na mensup bir Türkmen oymağıdır. (Kaynak: Araştırmacı yazar Refik Engin'in yazıları, Cevdet Türkay 1979, Birdoğan 1990 :216, Soysü 1992 :146)

Merkez ilçeye Uzaklığı 9 km dir.

2013 yılı nüfusu 1.249 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Sucuk üretiminde Kırklareli'nde oldukça ileridir.

Taşımalı Eğitim sistemine bağlı olarak komşu köylerle birlikte Kırklareli merkezde eğitim verilmektedir. Köyde ilköğretim okulu kapalıdır. Cami vardır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. Ptt şubesi ve ptt acentesi yoktur. Sağlık ocağı vardır ancak sağlık evi yoktur.725 S.Tarım Kredi koop ile S.S. Tarımsal köy kalkınma kooperatifi vardır. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Kırklareli merkezine 27 km uzaklıktadır.

2013 yılı nüfusu 192 kişidir.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Kırklareli merkezine 17 km uzaklıktadır.

Koruköy' ün en meşhur yemeği sadece bu köyde yapılan "KALLE" ve ayrıca kuru fasulyedir. Özellikle genç kızlar düğünlerde kalle yemeği yapar.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

2013 yılı nüfusu 184 kişidir.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol yeni duble asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Osmanlı imparatorluğunun 1356 yıllarında Rumeli ye geçişi ile 1361 yılında Kırklareli ve Koyunbaba Türkler tarafından Cenevizlilerden alınmıştır.

Kırklareli sancağına bağlı Kayungavuru diye anılan köy Türk, Yunan ve Bulgar mahallelerinden meydana gelmiştir. 1293 (1877) Plevne harbi sonu 25 hane Türk göçmeni gelerek köye yerleşmiştir.1912 yılında yapılan Balkan Savaşında köyün Türk mahallesi kısmen boşalmış, civar köylere ve Anadolu'ya göç etmişlerdir. Bu sıralarda köyün adı Koyundere'dir. Balkan harbi sonunda köyün Bulgar mahallesi Bulgaristan a göç edince Türk ve Yunan mahallesi olarak kalmıştır. Ortaköy'den gelen Türk göçmenleri ile de Türk mahallesi de bir hayli kabarmıştır. Cihan savaşı sonu Yunan işgali köyde de kendini göstermiştir. 1923 te Kırklareli'nin kurtuluşu ile köy sadece Türk olarak kalmıştır. Rumlar mübadeleye tabi tutulup gitmişlerdir . 1928-1936 ve 1950 de Bulgaristan ve Romanya dan gelen Türklerle köy bugünkü halini almıştır.

2013 yılı nüfusu 440 kişidir.

Kırklareli merkezine 13 km uzaklıktadır. Köyün korusu, Doğal su kaynakları ve içinden geçen bir deresi vardır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır. Yeni kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı vardır ancak sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Köyün eski adı Koyva'dır.

2013 yılı nüfusu 280 kişidir.

Kırklareli merkezine 18 km uzaklıktadır. Dağlık ve ormanlık alana sahiptir. Köyün içinden dere geçmektedir. Kuzey yönünde devam ettiğinizde şelaleleri görebilirsiniz.

Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Özellikle küçükbaş hayvancılığı ile uğraşılmaktadır. Köyde 5000 keçi 4000 koyun bulunmaktadır. Büyükbaş hayvancılığı pek geliştirilememiştir. Tarım alanlarının verimsiz olması, çiftçiliği olumsuz etkilemektedir.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi vardır ancak PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağı vardır ancak sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olmasına rağmen bakımsızdır. Köyde elektrik ve sabit telefon vardır, ancak internet yoktur.
1893 tarihinde Bulgaristan'dan yapılan göç sırasında birçok aile Anadolu'ya göç etmiş ve İznik tarafına kadar ulaşmışlar. Hatta bu ailelerden bazıları İznik'te kalmış ve köyden halen bu akrabalarını görenler vardır. Büyük bir çoğunluk Anadolu'ya alışamayıp tekrar geri dönmeye karar vermişlerdir. En son köyün deresinin yanında halen durmakta olan eski bir pınarın yanında konaklamışlardır. Uzun bir süre orada kalıp o arazinin sahibi olan paşaya işçilik yapmışlardır. Daha sonra paşa onları orada kalmaya ikna etmiş ve paşanın ölümünden sonra çoluk çocuğu olmadığı için bu arazileri devlet onlara paylaştırmıştır.

Daha sonraki ikinci bir göç dalgasında devlet buraya bazı aileler yine yerleştirmiş; onlara da toprak vermiştir. Halen de bu aileler köyün üst kısmındadır ve burası da köylü tarafından "macır mahallesi" olarak isimlendirilmiştir.

Köy yemekleriyle meşhurdur. İnsanları çok iyimser ve cana yakındır. Yemekleri; çömlekte kuru fasulye, çeşitli börekler, tatlılar, pilav, mantı vb.

Kırklareli merkezine 22 km uzaklıktadır.

2013 yılı nüfusu 496 kişidir.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi vardır. Kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı vardır ancak sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Köyün eski adı Mikroçovo olup köylünün yarısı Bulgaristan'ın Tırnova kasabasından yarısı ise Malko Tırnova'dan gelindiği köyün yaşlı insanları söylemektedir. Şuan bazı köylülerin akrabalarının Bulgaristan topraklarında ikamet ettiklerini bilinmektedir. Şuan köylünün yaşlıları pomakçayı çok iyi bilir ama yeni nesiller pek fazla bu dili kullanmamaktadır.

Köyün gelenek ve görenekleri; bayramlarda köyün en eski ve büyük ağaçlarına salıncak kurulur, bahar zamanı kırk bir ota gidilir. Yemekleri kaçamak ve kuru fasulyedir.

2013 yılı nüfusu 78 kişidir.

Kırklareli merkezine 50 km uzaklıktadır.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi bulunmakta ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.
Kırklareli iline 22 km uzaklıktadır. Doğusunda İnece nahiyesi, batısında Kocahıdır ve Edirne'ye bağlı Akardere köyleri, kuzeyinde Paşayeri, güneyinde Edirne'ye bağlı Bostanlı köyü vardır. Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Genellikle Buğday, Arpa, Ayçiçeği (Gündöndü), Mısır, Tütün, Pancar, Kavun ve Karpuz ekilmektedir.

2013 yılı nüfusu 459 kişidir.

Köyde ilköğretim okulu vardır ancak kullanılmamasının yanı sıra taşımalı eğitimden faydalanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi vardır. PTT acentesi vardır. Sağlık evi vardır. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.


2013 yılı nüfusu 146 kişidir.

Kırklareli'ye uzaklığı 16km.dir.

Sağlık evi ve sağlık ocağı yoktur. PTT şubesi yoktur ama PTT acentesi vardır. Taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır.
Az nüfusuna rağmen merkez ilçeye bağlı Yoğuntaş Bucağı'nın da merkezidir.

Yoğuntaş (Polos) tarihi Roma öncesi, Hellenistik döneme (MÖ 330 – MÖ 30) uzanmakta olan bir yerleşim merkezidir. Polos Hellen (Yunan) dilinde "Yavru" demektir. Ayapolos Kalesi ve eklentileri Bizans ve Roma devirlerinden izler taşıyor olsa da yörede Helenistik zamana ait bilgiler ve buluntular vardır. Kale Barbarlar ve Haçlılar zamanında sürekli biçimde kullanılmış, istihkam ve yönetim merkezi olmuştur. Makedonyalılar ile Atinalılar MÖ 336 yılında burada savaşmışlar ve Atina büyük yenilgiye uğramıştır. Bu savaş (Polos Savaşı) Makedonya Krallığını Perslerle karşı karşıya getirmiştir. Tarihte eski ve yeni Polos'un varlığından söz edilmektedir. Eski tarihler, eski Polos'un çevresinde yoğunlaşmaktadır. Eski Polos MÖ 401 yılında Pers - Yunan savaşlarına katılmış Yunanlı komutan Amiral Anaksibios'un yerini alan generalin adını taşımaktadır. Bu da Polos'un o devirlerde önemli bir yerleşim merkezi olduğunu göstermektedir. Yunan - Pers( İran) savaşlarına savaş muhabiri olarak katılmış, fakat daha sonra perişan duruma düşmüş, dağınık Yunan birliklerine komuta etmek durumuna düşmüş olan Yunanlı filozof- yazar Ksenefon (Ksenophon) bu savaşı ve dönüşü anlatan " Anabasis " ya da " On binlerin Dönüşü " kitabında komutanlar arasında bu değişikliğe değinirken, Anaksibios'un yerine general Polos'un atandığımı söylemektedir. General Polos, Trakya'nın Marmara kıyılarında ticaret kolonilerine karşı savaşlar yapmıştır.

Polos (Yoğuntaş) MÖ 336'daki Makedonya – Atina Savaşından sonra yaklaşık MÖ 350 – 279 yılları arasında İskender'in egemenliği altında yaşamıştır. Yoğuntaş 15. yüzyıldan sonra Fatih İmaretinin vakıf köyleri arasında yer almıştır. Polos adı 1960 yılında Yoğuntaş olarak değiştirilmiştir. Yoğuntaş adının verilmesi yörenin çok engebelik ve kayalık olmasındandır. Polos Kalesi ve barınacaklar için yapılmış olan eklentiler zaman içerisinde tahrip edilmişlerdir. Yüksekçe bir tepede şimdi harabeleri bulunan kale, sarnış ve kalıntılar 1990 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından koruma altına alınmıştır. Balkan Savaşı'nda Kırklareli Muharebelerinin önemli bölümü Yoğuntaş çevresinde cereyan etmiştir. Kırklareli Bozgununun ilk işaretleri buradaki savaşlarda ortaya çıkmıştır. Bulgarlar 21 Ekim 1912 Salı günü saldırıya geçmişlerdir. Devletliağaç, Karahamza, Eskipolos, Kayalı (Bedre), Malkoçlar, Erikler, Eriklice, Elmacık ve Kadıköy ; Kırklareli Muharebelerinin geçtiği köylerdir. Buralarda çok şiddetli çarpışmalar olmuştur. Balkan Savaşı'nı savaş muhabiri olarak izlemiş bulunan ve daha sonra bu izlenimlerini Bozgun adı altında kitaplaştıran Alman kurmay subaylarından G. Hochwaecheter savaş sahnelerini Polos Kalesinden seyretmiş ve şunları yazmıştır:

"Gece 3. Kolorduya, Erikler-Bedre (Kayalı) arasında olduğu tespit edilen düşman üzerine yürüme emri verildi. Sağda bulunan 7. tümen başka kuvvetlerle desteklenerek Erikler'e doğru ilerliyordu. İkinci kol, birlikte bulunduğumuz 8. tümen ise Kırklareli Kalesi'nden Bedre- Eski Polos yönüne harekete geçti. Daha güneyde bulunan 9. tümen de aynı şekilde yola çıktı. Bulgar öncüleri ile Türkler Eskipolos Tepesi (Kalesi) ve Erikler köyünde karşılaştılar. İlk önce Erikler Köyü zapt edildi. Türk askeri Eski Polos, Bedre (Petre- Kayalı) ile Kadıköy'ü şiddetli yağmur ve soğuk hava, siperlerinde bele kadar çamura gömülmüş halde inatla savunuyorlardı. Kadere ve doğa koşullarına yenilmeyen Türk askeri beş gün süren Kırklareli Muharebeleri sonunda şehri terk etmiş oldu.

"Savaşlar ve arazinin zayıf oluşu zaman içerisinde Yoğuntaş, Karahamza ve Erikler bölgesindeki zengin orman varlığına büyük zararlar verdi. Bugün Erikler ve Karahamza'da orman yok olmamak için direnmekte, arazi büyük bir erozyon altında bulunmaktadır. Orman işletmesinin bu bölgedeki ağaçlandırma çalışmaları başarılı sonuçlar vermiştir. Ancak 1994 yılında hüküm süren şiddetli kuraklık sonucu ağaçlandırma sahalarında büyük tahribat meydana gelmiştir. Doğal koşullar Yoğuntaş ve Kayalı köylerinde ticarete yatkın insanların yetişmesine neden olmuştur. Tabii bunda eski yaşam ve köylerdeki eski kültür geleneğin de rolü vardır. Bugün Kırklareli kent merkezinde Yoğuntaş'tan yetişmiş önde gelen iş adamları ve ticaret erbabı bulunmaktadır. Geçmişi zengin bir köy olan Yoğuntaş yetenekli iş adamı yetiştirmede de bereketli olmuştur.

Bu köyde en çok yapılan köy makarnası adı verilen aslen adı erişte makarna olan bir yemektir. Ayrıca tarhana çorbası çok ünlüdür.

Kırklareli merkezine 20 km uzaklıktadır.

2013 yılı nüfusu 451 kişidir.

Köyde ilköğretim okulu vardır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi vardır. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi vardır.

Köy yaklaşık 2000-3000 yıllık bir tarihe sahiptir. Bizans, Ceneviz, Osmanlı. Köyün eski adı Polos'dur. Adını yıllar önce köyün ticaret yolu üzeri olması sebebiyle ünlü gezgin Marco Polo'dan aldığı ve bunu Marco Polo'nun seyahatnamesinde belirttiği yazılmaktadır. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.

Fay hattı olmaması ve zeminin kayalık olması sebebiyle İstanbul'dan Yoğuntaş tarlalarına büyük talep vardır. Beklenen İstanbul depreminden sonra 2. İstanbul'un burada kurulacağı söylenmektedir. Türkiye'nin birçok ünlüsü burada büyük araziler almaktadır. Araziler bağcılık ve ceviz için çok elverişlidir. Fransa'dan sonra en kaliteli üzümlerin yetiştiği toprak yapısına sahiptir. Ayrıca 30 km kuzeyinde Bulgaristan sınırında petrol çıkartılmakta olup bu bölgede de önemli petrol yatakları olduğu yıllardan beri bilinmektedir.

Türk Halk Edebiyatının ünlü ustalarından Halkbilimci (Folklorcu) Vahit Lütfi Salcı (Vahit Dede) uzun yıllar Yoğuntaş'ta nüfus memurluğu yapmıştır. Vahit Lütfü Salcı, "Benim Gibi" adlı kitabında Yoğuntaş'ı bir şiirinde şöyle anlatmaktadır:

POLOS DAĞI
Birikmiş, birikmiş üstüne çökmüş,
Niçin gitmez Polos Dağı dumanın?
Derin gök başına kara tül örmüş,
Niçin gitmez Polos Dağı dumanın?

Gezdim, adım adım her bir yerini,
Okudum tarih adlı eserini,
İşiteyim, anlat bana derdini,
Niçin gitmez Polos Dağı dumanın?

Hain bir bulut mu kalbini yıktı?
Zalim bir yıldız mı canını sıktı?
Senin de mi bahtın hayırsız çıktı?
Niçin gitmez Polos Dağı dumanın?

Yıldızların seyyar, sabit sendedir,
Eşyalardan canlı, camit (cansız) sendedir.
İşittim ki dertli (Vahit) sendedir,
Öyle ise gitmez artık dumanın.
Yündalan Köyü Osmanlı döneminden önce kurulmuştur. Köyün bulunduğu bölge çalılık olduğundan, göçebelere ait sürülerin yünleri çalılara takıldığı için bölgeye önce "Yünçalan" daha sonra da "Yündalan" denilmiştir. Köy, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra Yündalan olarak kayıtlara geçmiştir.

Köyün ilk sakinleri, bölgeye Karadeniz'in kuzeyinden gelen Gagavuz Türklerinin daha sonradan Müslüman olanları olan "Gacal"lardır. Halen köy nüfusunun yaklaşık yarısını Gacallar oluşturmaktadır. Köy nüfusunun diğer yarısını ise Balkan Savaşları'ndan sonra göç eden Bulgaristan muhacirleri oluşturmaktadırlar.

Köyün sınırları içerisinde Roma döneminde yapılan ve Bizanslıların da kullandığı, duvar yükseklikleri 2,5 ile 5 metre arasında değişen "Büyük Kale" ve "Küçük Kale" surlarının tarihi kalıntıları bulunmaktadır.

Köyün Kuzeybatısında iki tepecikten oluşan "Babalar Tepesi" yer almakta her iki tepede de 'büyük baba' ve 'küçük baba' olarak adlandırılan Bektaşi dedelerinin mezarları bulunmaktadır.

Köyde çeşitli Etkinlikler düzenlenmektedir. Köy halkı tarafından yapılan imece usulü Yağmur duaları her yıl nisan ayında büyük katılım ile düzenlenmektedir. Yemek kazanlarında pişirilen yemekler tüm yöre halkına dağıtılmaktadır. Köyün tüm sakinleri ve dışarı göç etmiş insanlarını bir araya toplamak, geleneksel Kakava kültürünü yaşatmak ve bu kültürü gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla 2013 yılından beri köyün eski sakinlerinden Kemal Günaltay'ın öncülüğünde Mayıs'ın ilk pazar günü hıdırellez şenlikleri yapılmaktadır.

Yündalan Köyü şehir merkezine 12 km uzaklıkta bulunmaktadır. Yapımı yeni tamamlanan Kırklareli Barajı köy sınırları içerisindedir. Etrafında bulunan çeşitli tepeler ve düzlükler ile verimli bir araziye sahiptir. Sınır komşuları Üsküp, Kızılcıkdere ve Üsüpdere köyleridir.

Yündalan köyünde karasal iklim koşulları görülmektedir. Yeni Kırklareli barajının kurulması sonrası köy ikliminde yumuşa olmuş ve sıcaklıklar mevsim normallerinin üstünde seyretmeye başlamıştır. Ağır kış koşullarının yaşandığı karların yolları kapattığı dönemler artık görülmemektedir.

Köyün ilk sakinleri geçimini tamamen hayvancılık ve ormandan sağlamışlardır. Daha sonra ormanlık alanların da bozulmasıyla bazı alanlar tarım alanına dönüştürülmüş, makineleşmenin de artmasıyla hayvancılık faaliyetleri tarıma doğru kaymıştır. Günümüzde tarımdan sağlanan gelir hayvancılığın önüne geçmiştir. Köyün 10.000 dekar civarında ekilebilir arazisi bulunmaktadır. Bunun %60'ı kumsal, taşlık ve verimsiz arazilerden oluşmaktadır. Kırklareli Sulama Barajı köy sınırları içerisinde olmasına rağmen kot farkından dolayı sulama imkanından yararlanamamaktadır. Tarım alanlarının %60'ına tahıl %40'ına ayçiçeği ekimi yapılmaktadır. Yıllık ortalama verim tahılda 200 kg ayçiçeğinde 100 kg civarındadır. Köyün geniş mera alanlarına 25 yıl önce Orman İşletmesi tarafından içindeki meşe korulukları yok edilerek çam ağacı dikimi yapılmış hayvan girişine yasaklanmıştır. Bu nedenle köyün esas geçim kaynağı olan küçükbaş hayvancılık yıllar içerisinde yok denecek seviyelere düşmüştür bunun yerine son zamanlarda kapalı yapılan büyük baş süt hayvancılığına geçilmiştir.

2013 yılı nüfusu 243 kişidir.

Köyde, ilköğretim Okulu bulunmaktadır. Fakat öğrenci sayısındaki eksiklik sebebi ile kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi bulunmaktadır. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. 2012 yılında kanalizasyon şebekesi, 2013 yılında sağlık evi yapılmıştır. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır. Ayrıca köyle Kırklareli'nin ulaşımı Üsküp belediyesi tarafından sağlanmaktadır. Sabah 7:00 den akşam 19:30 a kadar saat başı ulaşım sağlanmaktadır
Köyün eski adı Kilisebayır'dır. Yörükbayır olarak değişmiştir.

Köyün yemekleri kuru fasulye, et, pilav ve çorbadır. Düğün törenlerinde ve kutlamalarda herkes dayanışma içindedir. El birliği ile yemekler yapılarak misafirlere ikram edilir. Gelenek ve görenekleri kız isteme, asker uğurlama v.b.dir.

2013 yılı nüfusu 35 kişidir.

Kırklareli merkezine 15 km uzaklıktadır. Köyde içme suyu tatlı kuyudan sağlanır. Köyün mezarlığının ardında yan yana iki türbe bulunur. Armut, ahlat ağaçları bulunur.

Köyde, ilköğretim okulu vardır ancak kullanılamamasının yanı sıra taşımalı eğitimden yararlanılmaktadır. Köyün içme suyu şebekesi ve kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi yoktur ancak PTT acentesi vardır. Sağlık ocağı ve sağlık evi yoktur. Köye ulaşımı sağlayan yol asfalt olup köyde elektrik ve sabit telefon vardır.

KavaklıKavaklı, Kırklareli ilinin Merkez İlçesine bağlı yerleşim birimidir. Kırklareli kentinin güneyinde yer alan Kavaklı'nın kent merkezine uzaklığı 10 kilometredir.

Kavaklı, 1968 yılında belediye olup, nüfusu 3.552 kişidir.

Kavaklı'ya İstanbul-Edirne karayolu ve TEM otoyolundan, Babaeski yerleşim biriminden kuzeye yönelen ve Kırklareli kent merkezine devam eden karayolu ile ulaşılmaktadır.

Geniş bir bölgeyi içeren Kavaklı belediye sınırları kuzeydoğuda demiryolu boyunca harita alanı içine girmektedir.

Kavaklı'nın Celaliye, Yeniokullar, Çarşı ve Turist Mahalleleri olmak üzere toplam dört mahallesi bulunmaktadır.

Kavaklı Tren İstasyonuYerleşmenin temel ekonomik faaliyet kolunu tarım ve hayvancılık oluşturmaktadır. Trakya bölgesinde gelişmekte olan sanayileşme faaliyetleri Kavaklı Beldesinde de etkin bir gelişme göstermektedir. Beldede 7 adet fabrika, 3 adet büyükbaş ve küçükbaş hayvan çiftliği ile 1 adet tavuk çiftliği faaliyet göstermekte olup, belde ekonomisine katkıda bulunmaktadır.

Beldede iki adet ilköğretim okulunda öğrencilere eğitim vermektedir.

Binlerce öğrenciye ev sahipliği yapmakta olan, içerisinde Teknik Eğitim Fakültesi, Fen Edebiyat Fakültesi, iktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Turizm Fakültesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü ve Teknoloji Fakültelerini barındıran Kırklareli Üniversitesi Kavaklı Kampüsü Belediye sınırları içesinde olup, sosyal, kültürel ve ekonomik alanda Beldenin kalkınmasına katkıda bulunmaktadır. Aynı zamanda Beldede yaklaşık 100 öğrenci kapasiteli bir erkek öğrenci yurdu ile, 800 öğrenci kapasiteli bir kız-erkek öğrenci yurdu mevcuttur.

Beldede bir adet sağlık ocağımız mevcut olup, faaliyet göstermektedir.

Ayrıca Bosna Hersek'ten gelen mültecilere ve depremzedelere ev sahipliği yapmış olan ve şuanda bir çok mülteciyi barındıran Gazi Osman Paşa Göçmen Misafirhanesi de belde sınırları içerisinde bulunmaktadır.

Kavaklı Beldesinin toplam alanı 11.173 dekar olup, bunun 1899 dekarlık kısmı yoğun yerleşim alanından, 9274 dekarlık kısmı sulu tarım arazilerinden oluşmaktadır.

KavaklıBeldenin, kentin tarihi kadar eski bir tarihe sahip olduğu gerçektir. Buralara ilk yerleşenler, ilk yerleşme alanı olarak seçenler TRAKLAR olduğu sanılmaktadır.

Gerçek olan şudur ki, insanların buralara M.Ö. yerleştiğidir. Romalılar da buraları yerleşme alanı olarak seçmişlerdir.

Kitle mücadelelerinin başladığı andan itibaren kıtalar arası akınlarda üzerinden geçilen, en fazla istilalara uğrayan bölgeler buraları olmuştur. Tarihi bilgiler buna açıklık verecek niteliktedir.

KavaklıUzun süre Büyük Roma İmparatorluğu toprakları içinde yer alan kasaba ve yöresinin eski halkı Romalılar'la eski Yunanlılar'ın melezleri olarak nitelendirilmektedir. M.S. 395' te parçalanan Roma İmparatorluğu'ndan sonra Merkezi Constantinepoli (Bizanslılar'ın) toprakları içinde kalmıştır. Osmanoğulları'nın Rumeli'ye çıkışlarının ardından Rum diyarı olan Trakya da, 1356 yılından sonra Kayı Türk Akıncıları kendilerinden bahsettirmiş, çok az bir zaman sonra Osmanlı Devleti sınırları içine giren kasaba, Osmanlı akıncılarının akınlara çıkışlarında Avrupa geçiş yolu olmuştur.

1912 yılına kadar devamlı Türk diyarı olarak kalan kasaba, bu tarihte Bulgarların istilasına uğramıştır. 1913 yılında Türk orduları buraları geri almışlar; bu istiladan hemen sonra tekrar istilaya uğrayan Kavaklı ve yöresi bir müddet Yunanlılar'ın elinde kalmıştır. Bu durum Kurtuluş Savaşı'nın sonuçlanmasına kadar devam etmiştir.

KavaklıKavaklı'nın gelişmesi ve daha kalabalık bir yerleşme alanı oluşu 1912 tarihinde başlar. Köye ilk gelenler burasının terk edilmiş bir Bulgar köyü olduğunu söylemektedirler. Balkan Harbi sonrasında Bulgaristan' dan Anavatana göç edenlerin bir kısmı terk edilmiş Bulgar köyünün yapılarına yerleşmiştir.

Göçlerin ardı arkası kesilmemiş; Yugoslavya'dan ve Yunanistan'ın Selanik kasabası civarında ikamet ederken, Rumların baskılarına dayanamayanlar Anavatana göç etmek zorunda kalmışlardır.

KAVAKLI adının nereden geldiği konusunda herhangi bir yazılı kaynak veya bir söylentinin olmadığı, tek bilinen ilk gelenlerin de geldikleri zaman ve öncesi aynı ismi taşıdığıdır. Köye ilk gelenler, bir iki kalın gövdeli kavak ağacının varlığından bahsetmekte, fakat bunların isimle herhangi bir bağlantısının olup olmadığı bilinmemektedir.

Bugün Kavaklı'da bulunan Merkez Camii 1918 senesinde Bulgarlardan kalan kilisenin yerinde kurulmuş olup, çeşitli tamirat ve onarımlarla ayakta durmaktadır.

Çağlayık Şükrüpaşa Dereköy Geçitağzı Kapaklı Armağan Koruköy Düzorman Yörükbayırı Çukurpınar Kuzulu Demircihalil Kadıköy Erikler Çayırlı Karahamza Çeşmeköy Yoğuntaş Beypınar Üsküp Kırklareli Yündalan Üsküpdere Karıncak Kızılcıkdere Bayramdere Deveçatağı Kavakdere Değirmencik Asilbeyli Kavaklı Kayalı Dolhan Koyunbaba Paşayeri Ürünlü İnece Dokuzhöyük Ulukonak Kocahıdır Azizbaba Eriklice Karakoç Ahmetçe
İlçeBucakBeldeMahalleKöy
Merkez Merkez Karakaş
Karacaibrahim
Kocahıdır
Doğu
Akalar
Yayla
Demirtaş
Karahıdır
Bademlik
Pınar
İstasyon
Cumhuriyet
Ahmetçe
Asılbeyli
Bayramdere
Değirmencik
Demircihalil
Deveçatağı
Eriklice
Kadıköy
Karakoç
Karıncak
Kavakdere
Kızılcıkdere
Kuzulu
Yürükbayırı
Kavaklı Yeni Okullar
Yeniturist
Çarşı
Celaliye
Dereköy Armağan
Çağalayık
Dereköy
Düzorman
Geçitağzı
Kapaklı
Karadere
Koruköy
Şükrüpaşa
İnece İnece Kasımpaşa
Kemalpaşa
Yeni
Ulukonak
Azizbaba
Dokuzhüyük
Dolhan
Kocahıdır
Koyunbaba
Paşayeri
Ürünlü
Üsküp Üsküp Cevat Paşa
Gündoğdu
Kemalpaşa
Mehmetçavuş
Beypınar
Çukurpınar
Üsküpdere
Yündalan
Yoğuntaş Çayırlı
Çeşmeköy
Erikler
Karahamza
Kayalı
Yoğuntaş
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.