Burada herhangi bir antik kalıntı veya tarihi eser yok. Bu şehirde daha çok masmavi ve tertemiz bir deniz uzun kumsallar var. Ayrıca şehir özellikle akşam saatlerinde hareketli ve canlı. İnsanlar eğlenmeyi seviyorlar. Burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz denize girmek, balık restoranlarında muhteşem deniz ürünlerini tatmak ve tavernalarda akşam saatlerinde sabaha kadar süren eğlencelere katılmak, başlıca yapabilecekleriniz bunlar. Fazla zamanınız varsa Semadirek adasına da geçebilirsiniz. Orada tarihi kalıntılar tarih meraklıları için ilginç gelebilir.

Evet İpsala sınır kapısından çıktıktan sonra gerek E-90 karayolu ve gerekse sahilden ilerleyen karayolu takip edildiğinde, Yunanistan’ın Trakya bölgesinde bulunan Aleksandropolis şehri ile karşılaşıyoruz. Yani 32 km.lik uzaklık yaklaşık 30 dakikada alınabiliyor. İstanbul’dan yola çıkıldığında ise yaklaşık 4-5 saat sonra Dedeağaç şehrine ulaşmanız mümkün. İstanbul’dan buraya ulaşmak için toplu ulaşım araçlarına ödemeniz gereken ücret 40 euro civarındadır. Ulaşım için bir diğer alternatif ise havaalanı. Şehirde batı bölümünde küçük bir havaalanı bulunuyor. Dedeağaç ile Selanik şehri arasındaki uzaklık 346 km.dir. Atina şehrine olan uzaklığı ise 750 km.dir. Havaalanı şehir merkezine 6 km. uzaklıktadır.

Buranın bir diğer ismi ise Dedeağaç. Söylenenlere göre 15’nci yüzyılda burada Türk yönetimi etkin iken bir tekke kurulmuştur. Bu tekkeye bağlı topluluğun dedesinin altında oturduğu ağaç, kutsal sayılarak kasabaya Türkler tarafından “Dedeağaç” ismi verilmiştir.

Aleksandrapolis ismi ise; tarihteki Makedonyalı Büyük İskender’den gelmez. İsim 19’ncu yüzyılda yaşamış bir Yunan kralından geliyor. Şehir 1913 yılında Bükreş andlaşması ile verildiği Bulgaristan tarafından Neuly andlaşması sonucu Yunanistan’a ilave edilince dönemin Yunan kralının ismine izafeten bu isim verilmiştir.

Şehir Ege denizi kıyısında bir liman kentidir. Evros yani Meriç nehri bölgesinin en büyük şehridir. Meriç nehrinin yaklaşık 14.5 km. batısındadır. Türkiye ile olan sınırı40 km.dir.

Kentte büyük Türk nüfusu yaşamaktadır. Ayrıca şehirde bulunan "Sağlık Bilimleri Fakültesi" nedeniyle önemli bir öğrenci nüfusu barınıyor. Bir de liman şehri olması nedeniyle özellikle yaz aylarında yoğun turist bulunuyor. Şehrin her yanında Osmanlı izleri, tarih, balık, zeytinyağı görülebiliyor.

Günümüzde şehir nüfusu yaklaşık 115 bin kişi civarındadır ve bu nüfusun 20 bin kişilik bölümü Türklerden oluşmaktadır. Yani şehirde karşılaştığınız orta yaş üzerinde bir yerli ile Türkçe konuşmaya kalkarsanız büyük olasılıkla konuşabilirsiniz. Nüfus içinde büyük çoğunluğu oluşturan diğer gurup Üniversite öğrencileridir. Şehirde Trakya Demokritos Üniversitesinin Tıp Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, Temel Seviye Eğitim Bölümü, Eğitim Bilimleri Bölümü bulunmaktadır. Ayrıca Bölgesel Üniversite Hastanesinde çok özel tıbbı operasyonlar yapılabilmektedir.

Gündüzleri cadde, sokak ve kafeleri dolduran gençler şehri canlandırıyorlar. Kafelerin sokağa bakan bölümlerinde teraslar oluşturulmuş ve teraslarda oturup şehrin hareketli sokaklarına bakarak muhteşem güzel zaman geçirebilirsiniz. Öğleden sonraları oturduğunuz kafelerde akşam olunca yer bulamazsınız, çünkü daha önce de söylendiği gibi akşam saatlerinde bütün şehirliler sokaklara çıkıyorlar. 

Tarihi Geçmişi

Bölgenin tarihi geçmişi, MÖ.7’nci yüzyıla kadar uzanmaktadır. Buralarda görülen ilk yerleşimciler olan Traklar bölgeye geldiklerinde şehrin hemen karşısındaki "Somathraki" yani "Semadirek" adasına yerleşirler. Daha sonra ise yeniden anakaraya çıkıyorlar ve burada yerleşim yerleri kuruyorlar. Özellikle anakarada kurdukları bu kentleri yeni yollar yaparak birbirlerine bağlıyorlar, tapınaklar yapıyorlar, deniz ve kara ticaretini geliştiriyorlar.

Takip eden dönemde yani 1’nci yüzyılda ise bölgede Romalılar görülüyor ve 4’ncü yüzyıla kadar bölgede egemenlik kuruyorlar. 4’ncü yüzyıldan sonra ise, Bizans dönemi başlıyor. Bu dönemde eski bir pagan tapınağı üzerine Kosmosotiras kilisesi inşa ediliyor.

Sonraları Osmanlılar bölgede görülmeye başlıyorlar. 1821 tarihine gelindiğinde ise Yunanlılar bağımsızlıklarını kazanıyorlar. 1869 yılında Maurice de Hirsch isimli bir şahıs Rumeli Demiryolları Şirketinin sahibi olarak bu bölgeye geldiğinde Selanik-İstanbul demiryolu hattının yapımını ve işletme hakkını satın alır. Ayrıca şirket Enez bölgesinde bir liman yapacaktır. Ancak Meriç nehrinin aşırı alivyon taşıması nedeniyle limanın Enez yöresine değil buraya yapılmasına karar verilir. Bunun üzerine burada sahil şeridindeki 10 km. lik kesime liman işletmesi için gerekli antrepolar ve çalışanlar için evler yapılır. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşı sonucunda ise Ruslar burayı işgal ederler ve şehri yeniden imar ederler. Ancak şehir yine şirket şehri olmaya devam eder.

Sonuç olarak 1871 yılına kadar bir balıkçı köyü olarak gelen şehir, bu tarihten sonra elverişli coğrafi konumu nedeniyle gelişmiş büyümüş ve şehir halini almıştır. Özellikle Selanik-İstanbul demiryolunun yapılması ve şehrin bu demiryolu üzerinde olması gelişimini hızlandırmış ve etkilemiştir. 

Şehir İçi Ulaşımı

Şehirde genellikle ulaşım taksiler ile sağlanıyor. Çünkü taksilerin ücretleri uygun. Özellikle İstanbul ile karşılaştırırsanız, uygun olduğunu görüyorsunuz. Ayrıca ülke genel şartları gereğince beş yaşın üstünde taksi yok. Zaten marka olarak da bayağı kaliteli taksiler var. 

Konaklama

Şehirde çok sayıda otel ve pansiyon bulunuyor. Hatta tüm bölgenin en büyük konaklama tesisleri buradadır. Oteller aynı zamanda toplantı salonlarıyla kongre turizmi için de elverişli yapıdadırlar. Otel fiyatları internetten verilen fiyatlar ile büyük farklılıklar gösteriyor. Bu nedenle otellerden fiyat alırken dikkat etmenizi öneririm. Genellikle fiyatlar iki kişilik oda için 50-150 euro arasında değişiyor. Türkiye’den giden birçok ziyaretçinin genel olarak tercih ettiği otellerin başında Thraki Otel var. Şehir merkezinden yaklaşık 10 km. uzaklıktaki otel eski ama bakımlı, odaları temiz. Ayrıca güzel bir sahili de var.

Şehrin en lüks oteli ise deniz kıyısındaki Grand Hotel'dir. Otelin kapalı yüzme havuzu bulunuyor ve her yere yürüyerek ulaşım mümkündür. 

Ne Yenir ?

Şehirde kıyı şeridinde birçok balık lokantası var. Bu lokantalarda; deniz ürünleri ve mezelerin tadına bakabilir ve barbayani isimli yöresel içkiden içebilirsiniz. Bu içki rakıya benziyor. Fiyatlar genel olarak uygun. Özellikle İstanbul balık lokantalarının fiyatları yanında çok uygun. Bu uygunluk özellikle yöre valiliğinin sıkı denetimleriyle sağlanıyormuş. Bir balık restoranı önermemiz gerekirse "Taverna Nea Hili" olabilir. Bu restoran zeytinliklerin arasında kalıyor ve özellikle mezeleriyle ünlüdür. Zaten kapısında çok sayıda İstanbul plakalı otomobil görebilirsiniz.

Şehirde diğer bir mekan Ouzeri denilen ve Yunan rakısı Uzo’nun isminden gelen isimle anılan barlar yani bir tür meyhanelerdir. Bunlar özellikle mezeleriyle öne çıkıyor.

Bunun dışında bu şehirde özellikle denize bakan kafeteryalarda oturup kahve için ve güneşin batışını izleyin. Güneş battıktan sonra ise şehirde muhteşem bir hareketlilik başladığını göreceksiniz. Yunanlılar genellikle akşam yemeklerini geç saatlerde yemeyi tercih ediyorlar. Daha sonra ise geç saatlere ve hatta sabaha kadar sokaklarda oluyorlar.

Bu arada büyük peynir üreticilerinden "Evropharma"nın merkezi buradadır. 

Deniz

Şehrin kıyı şeridinde deniz çok temiz. Çünkü denizdeki kimyasal kirliliği önleyici tedbirler alınmış. Hatta sahillerinin "Mavi Bayrak"ları bulunuyor. 

Şehirdeki Gezi

Şehirde en işlek cadde olarak Dimokratias caddesi görülüyor. Leoforos Dimokratias caddesi zaten şehrin hemen merkezinde limana paralel uzanıyor. Şehri boylu boyunca geçiyor. Cadde üzerinde birçok kafeterya ve alışveriş merkezleri, dükkanlar bulunuyor. Ancak özellikle sizlere hatırlatmamız gereken husus şehirde tam bir "siesta" uygulaması olması. Yani saat 13.00-17.00 arasında tüm dükkan sahipleri siesta yani uyku molası veriyorlar ve dükkanlarını kapatıyorlar. Özellikle hafta sonlarında dükkanlar mutlaka kapalıdır. Hatta benzin istasyonları bile kapalı. Yani özel aracınız ile gitmeye niyetlenirseniz bu durumu mutlaka dikkate almalısınız. Öte yandan bir gerçek daha var, İpsala sınır kapısından çıkışta birçok özel araç yakıt deposu boş olarak çıkış yapıyor. Çünkü Yunanistan yani bu bölgedeki yakıt fiyatları Türkiye'deki fiyatların çok altındadır. Bu nedenle bir çok gezgin özel araçları ile yola çıkarken yakıtı Yunanistan topraklarından almayı düşünüyorlar. 

Şehrin tüm caddeleri ve sokakları tertemiz ve pırıl pırıldır. Çarşıları canlı ve hareketlidir. Gece hayatı nispeden daha renkli. Akşam saatleri geldiğinde sahildeki yol araç trafiğine kapatılıyor. Sonra da tüm kafeler, barlar, tavernalar ve balık lokantaları gerek şehir yerlileri ve gerekse yabancı turistler tarafından dolduruluyor. Şehir yerlileri eğlenceyi o kadar çok seviyorlar ki her gün saat 22.00’den sonra bütün kafeteryalar ve eğlence merkezleri çılgınca eğlenenler ile doluyor. Yani her fırsatta dışarıdalar. Gündüz siesta adı altında uyku ve gece geç saatlere kadar eğlence. Bu yaşantının sonucu da şu anda Yunan ekonomisinin batmış olması.

Dedeağaç Camisi

Şehir merkezinde Leoforos Dimokratias caddesindedir. Dedeağaç tren istasyonunun hemen ilerisindeki bir sokakta, şehrin tek camisidir. Bazı yerlerde ismi "Selahattin Camisi" olarak da geçmektedir. Şehir merkezinde günümüze kadar ayakta kalabilen tek camidir. Caminin tarihçesinde hazin bir öykü var. Şöyleki 1912 Balkan Savaşında cami ve içindeki Müslüman halk Bulgarlar tarafından yakılmıştır. 1921 yılına gelindiğinde ise cami Yunanlılar tarafından onarılmıştır. Ancak caminin ilk olarak kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığı belli değildir. Son olarak cami 13 Mart 1993 tarihinde çıkan bir yangın sonucu tamamen yanarak yok olmuştur. Yangın olayının faili meçhuldur. Yunan hükümeti yangın olayından sonra camiyi yeniden onarttırmış ve günümüzde halen ibadete açıktır. Ancak çevresindeki büyük apartmanlar caminin görüntüsünü etkiliyor. Adeta uzaktan görünmesi engellenmiş gibi bir hava var. Hatta minarenin tepesindeki hilal sökülmüş ve bahçesinde azınlık okulunun bulunması nedeniyle Yunan bayrağı dalgalanıyor. Azınlık okulu dedik de, burası bir Türk azınlık okulu. Ancak bu Türk okulunun pek fazla öğrencisi var denilemez. 

Deniz Feneri

Şehrin sembolüdür. 1880 yılından kalmadır. Sultan II.Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. Hemen deniz kıyısında sahil kesiminde yükseliyor ve şehrin en hareketli bölgeleri fenerin bulunduğu mahaldedir. 

Semadirek Adası (Samothraki) 

Adaya deniz yolu ile ulaşılabilen tek noktadır. Ada ile şehir arasındaki ulaşım yaklaşık 1-2 saat sürmektedir. Kavala ile ada arasındaki deniz ulaşımı ise 5-6 saat sürüyor. Adanın boyutu 178 km.karedir. Uzunluğu ise 17 km.dir.

Ekonomik etkinlikler balıkçılık ve turizm üzerine kuruludur. Ayrıca granit ve bazalt gibi yeraltı kaynakları da bulunmaktadır. Adanın Fengari dağı 1611 metre yüksekliktedir.

Ada özellikle yaz aylarında mutlaka gezilmesi gereken bir yerdir. Kumu sarı ve tertemiz deniziyle doğanın güzellikleri birleşmektedir. Adada nehir ve şelaleler arasında yürüyüş yapabilir kuş seslerini dinleyebilirsiniz.

Ayrıca adada çok sayıda antik kalıntılar da görülebilir. Özellikle antik dönemlerde dini törenlerin yapıldığı bir site olan "Sanctuary" önem kazanmaktadır. Çünkü bu dini yer dönemin birçok ünlüsü tarafından ziyaret edilmiştir. Antik kent kalıntılarının bulunduğu yer ise "Pelasgians" olarak bilinir. Burada Kayralılar ve Traklar egemenlik kurmuşlardır.

Hatta günümüzde Paris-Louvre Müzesinde sergilenen "Kanatlı Zafer Tanrıçası Nike" heykeli 1863 yılında buradan bulunarak kaçırılmıştır. 1863 yılında Fransız arkeologlar tarafından bulunan ve MÖ.190 yılından kalan anıt başsız olarak adanın dini sitesi olan Sanctuary bölgesinde bulunmuştur.

MÖ.508 yıllarında Persler adada hakimiyeti ele geçirirler. Daha sonra ise ada Helen hakimiyetine girer. Ada tarihindeki diğer önemli bir husus İsa’nın havarisi Pavlus’un Filistin dışında ikinci misyonerlik yolculuğuna yani Makedonya’ya giderken Semadirek adasında bir gece geçirmiş olmasıdır ki bu durum İncil de yazılıdır.

Adaya giderseniz ilk olarak limanın kenarında uzanan dar ve uzun bir ana caddenin bulunduğu Kamariotissa denilen köyü göreceksiniz. Burada hediyelik eşya satış dükkanları ve plajlar var. Ayrıca yine burada araba ve motosiklet kiralayabilirsiniz. Burada özellikle yaz aylarında yoğun turist akımı oluyor. Buranın hemen arkasında konaklama tesisleri var. Yaklaşık 14 km. lik bir yol sonunda ise Therma şehri var. Buradada oteller, kiralık daireler, dükkanlar ve restoranlar bulunuyor. Ayrıca yemyeşil bitki örtüsü oldukça güzel bir görünüm ortaya koyuyor. Therma aynı zamanda adanın kaplıcalar sitesidir.

Adanın başkenti Hora şehridir. Burası ada sakinlerinin korsanlardan gizlenmek için daha yukarılara ve iç kesimlere dağın doğal amfitiyatro gibi olduğu yere kurulmuştur. Yamaç boyunca dar sokaklar küçük ama şirin kasabaya ayrı bir güzellik vermektedir. Burada popüler restoranlar, batı tarzı kafeteryalar ve denizin muhteşem güzel manzarasını izlemek mümkündür. Aynı zamanda adanın küçük hastanesi de bu şehirdedir. Bir de foklör müzesi, bir kale kalıntısı da görülüyor.

Adanın diğer öne çıkan özelliklerinden birisi de plajlarıdır. Kamariotissanın güney kıyısında yaklaşık 16 km. uzaklıkta mükemmel bir kaya blok üzerinde yükselen tepelerin hemen önündedir. Plaj gayet sessiz, güneş şemsiyeleri ve sahilde bir bar, mükemmel bir balık restoranı, duşlar ve şezlonglar bulunuyor. Plajın uzunluğu 800 metredir.

2011 yılı nüfusu 51.316'dır.

Köyleri

Seymenli Hancağız Kamil köyü
Karakaya Çamlıtepe Sarıkaya
Saranlı Beyköy Pişmanköy
Çukurcuhanı Yeni Rumcuk Çukurören
Büyük Vakıf Döllen Dikilitaş
Küçük Vakıf Hallıköy Ilıca
Eski Rumcuk Yeniköy Osmancık
Çeşmecik (Vrisoula) Kırka (Kirki) Şahinler (Antheia)
Obalar (Apalos) Musaköy (Musalar) Fındıcak (Leptokarya)
Kavacık (Lefkimmi) Bıdıklı (Tychero) Hasanlar (Avra)
Teke (Tavri) Miri (Meğri) Doğancı (Doğanca)
Derbent (Derebent) Kışlakköy (Koila) Güvendik (Mesimvria)
Kösemecit (Mesti) Doğanhisar (Aisymi) Hasanbey (Çiftliği)
Üçkurnalar (Üçkurnalı) Çekirdekli (Amfitriti) Patra (Bahadırören)
Koyunyeri (Provatonas) Saranlı (Ardanio) Çobanköy (Sykorrachi)
Merhamlı (Muhramlı şimdiki adı Peplos) Bahçeköy (Alibeyçiftliği şimdiki adı Kipi) Muhacırköy (Çaybaşı Çayerşi)
Gemiciköy (Bahşibeyi şimdiki adı Gemisti) Domuzdere (Yunusdere şimdiki adı Nipsa) Budine (Budina Budama)
Köpekliköy (Köpüklüköy şimdiki adı Thymaria) Sağırlar (Sarlar Sarılar şimdiki adı Plaka) Durali (Bahşişköy şimdiki adı Doriskos)
Çamköy (Çamören Çamveren şimdiki adı Pefka) Müsellim (Selimiye şimdiki adı Monastiraki) Odalar (Hotallar şimdiki adı Atami)
Ilıcaköy (Ulucabeyköy şimdiki adı Loutros) Torbalı (Torbalıköy şimdiki adı Pylaia) Güreci (Gürece şimdiki adı Perama)
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.