Ergene Nehri'nin kuzeyinde, Istranca (Yıldız) Dağları'nın kuzey etekleri boyunca uzanan, geniş bir bölgeyi kapsayan Vize Ovası, gerek su potansiyelinin yüksek oluşu, gerekse diğer doğal kaynakların zenginliği bakımından Doğu Trakya'nın diğer kısımlarından daha fazla öneme sahiptir. Bu öneme karşılık, yakın zamanlara kadar bölgede yapılan arkeolojik araştırmalar son derece sınırlı olmuştur. Vize Ovası'nın tarih öncesi döneme ait buluntularının bilimsel olarak tetkiki, 1982 yılında İstanbul Üniversitesi Prehistorya Ana Bilim Dalı Öğretim Üyeleri'nden Prof.Dr. M.ÖZDOGAN tarafından, bu bölgeyi de içine alan Trakya ve Doğu Marmara'ya yüzey araştırmaları sırasında yapılmıştır. Bu tarihten önce Prof.Dr. Arif Müfit MANSEL, 1936-39 yılları arasında ovada bir dizi tümülüs kazmış ve Vize'deki esas Trak merkezini oluşturan Çömlektepe Höyüğü'nde bir sondaj açmıştır.
1962 yılında Prof. Dr. F. DIRIMTEKIN, Vize ve çevresinde araştırmalar yapmış, Vize yakınlarında Karakoçak mevkiindeki bir kaya yükseltisini Orta Tunç çağına ait bir kaya sunağı olarak tanımlamıştır. Yine ilçe Soğucak köyü Gemikaya mevkiinde Prof. Dr. Engin BEKSAC tarafından benzer bir kaya tapınağı bulunmuştur. Bahse konu bu iki yer ile ilgili olarak Belediyenin Prof. Dr. Engin BEKSAÇ'a mail atarak ulaşması sonucunda hoca bu yerlerle ilgili olarak söyle bahsetmektedir. "Göndermiş olduğunuz fotoğraflarda Karakoçak'taki geniş alanın batı taraftaki giriş bölümü görülüyor. Yani Yatır denilen yerin hemen arkası yanılmıyorsam.
Bu kısım yukarılara doğru çıkan çok geniş bir alanın dar ve küçük başlangıcı. Esas yerleşme ve kutsal alan arkalara doğru kademe kademe yükseliyor. Sunak dedigim kaya olusuklari en dogu bölüme dogru. Atis alani olan bölgenin arkasına düşüyor. Karakoçak veya Tamata gerçekten çok önemli bir yer. Gerçi geçtiğimiz aylarda biz tekrar Karakoçağı ziyaret etmeyi planlamıştık. Fakat Soğucak ve Erenler'deki yeni bulgular karsısında oralarda kaldık. Sizlerin de gayretiyle bu muhteşem arkeolojik mirası Vize turizmine kazandırabiliriz.
Bu bölgeyi daha önce Prof. Dr. F. DIRIMTEKIN de ziyaret etmiş ve bahsetmişti. Ama çalışması yeterli değil. Alan çok geniş ve muhteşemdir. Benim şahsi kanım Trak Başkenti olduğu süreçte Karakoçak ve çevresinin Vize'nin en etkin kesimi olduğu yönünde. Tipik Avrupa'dakiler benzeri bir Demir Çağı ve sonrası kutsal ve iskan alanı. Her özelliği ile uzaktan bakınca da bunu anlamak mümkün. Türkiye Trakya'sında bu tip başka yerler çok çok az. Önemli benzerleri de daha çok Kırklareli sınırlara içinde.
Mamafih bu tip bir kale kent ve kutsal alan birleşimini Edirne'nin kuzeyinde de teşhis ettim. Ama bu kadar büyük değil. Vize ve çevresi bilinenin dışında başka Trak yerleşmeleri ve kutsal alanları ile de dolu. Vize ve çevresi Demir Çağı ve Takip eden süreçte Traklar için gerçekten çok önemliydi. Bunu biliyoruz. Muhtemelen önümüzdeki süreçte diğerlerini de bulmak mümkün olacak."
İstanbul Üniversitesi Prehistora Ana Bilim Dalı tarafından, Vize ve yakın çevresinde M.Ö. 1. bin yılından daha eski yerleşimlerin olup olmadığına yönelik araştırmalarda, Vize Ovasının kültür silsilesini veren birçok tarih öncesi yerleşmesi bulunmuştur. Prof. Dr. M. Özdoğan'a göre Vize Ovası'ndaki yerleşimlerden ele geçen çanak çömlek, Balkan kültürleri ile yakından ilişkilidir. Vize Tarihi ilk aydınlık Devri Doğu Trakya dönemine rastlar. Yapılan arkeolojik kazılar da bunu doğrulamaktadır. 1938 hafriyatında Vize'nin Çömlektepe mevkiinde kazılar yapılmış burada büyük bir bina temel rastlanılmıştır. Fakat dönemin koşulları gereği bu büyük kazı gerçekleştirilememiştir. 1995 Yılına gelindiğinde Kırklareli Müze Müdürlüğü ve Trakya Üniversitesi iş birliği ile yine aynı alanda yapılan kazı çalışmaları sırasında Trakya'nın bilinen ilk antik tiyatrosu (odeon) ortaya çıkarılmıştır.
Yine ovanın tarih öncesi dönemine ait en eski kültür kalıntılarını, Vize Çakıllı köyü'nün 1 km. kadar güneyinde Eski Tekke Mezarlığı adi verilen mevkiinde ele geçen el yapımı, kaba hamurlu, deve tüyü ve kahverengi tonlarında ilkel görünümlü çanak çömlek, yontma tas aletler ve cilalı el baltaları oluşturmaktadır. Bu buluntu topluluğu, kesin olmamakla birlikte, Neolitik Dönemin erken safhalarına tarihlendirilebilir.1938-1939 Hafriyatında açılan tümülüsler ve içlerinden çıkan eserler Traklar'a aittir. En az kırk tümülüsün sayılabildiği Vize Yöresi tümülüsleri, Vize'nin 4 km. güneyinde ve Vize Ovasında yer alır.
1938 ve 1939 yıllarındaki kazılarda önce A-D harfleri ile gösterilen dört tepede sonra E-I harfleri ile gösterilen beş tepede olmak üzere dokuz yerde kazı yapılmıştır. Bu tümülüslerden çıkarılan eserler halen İstanbul Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.
A TÜMÜLÜSÜ : Trakya Tümülüsleri içerisinde önemli bir yeri olan tümülüs, yalnız sistemli bir şekilde araştırılmış olmasıyla değil Trakya Tümülüsleri içerisinde bir dayanak teşkil etmesiyle de önemlidir. Tümülüs 9.50 metre yüksekliğinde ve 50 metre çapında olup içinde doğu-batı yöneltisinde bir mezar odasına sahiptir. Burada yekpare kalker taşından bir lahit mevcuttur ve tezyinatı 'Trak' üslubundadır. Lahdin esas uzun cephesi beyaz yüzey üzerinde ortada sarı ve mavi çerçeveli ve kahverengi kafesli bir kapı, bunun iki yanında siyah rozetlerle süslenmiş kahverengi ve kırmızı renkte girlandlar bulunan bezemeye sahiptir.
Lahdin içinde bitkisel maddeden yapılmış bir çelenk, altın yaprak ve aplikler, bir kılıç, dört demir hançer, iki altın yüzük, güzel kabartmaları havi gümüş kadehler vardır. Lahdin bir ucunda tunçtan bir zırhlı elbisesiyle gümüş kaplı tunçtan bir miğfer vardır. Miğfer pek ender bir sanat eseridir. Bu eserin M.S. 1. veya II. Yüzyıla ait olmaları muhtemeldir.
Prof.Dr. Arif Müfit MANSEL bu mezarı zengin içeriği bakımından haklı olarak kralı bir mezar olarak açıklamakta olup kim olduğu hakkında kesin bir bilgi verememektedir. Somay ONURKAN'in 'Dogu Trakya Tümülüsleri İstanbul Arkeoloji Müzelerindeki Trakya Toplu Buluntuları' adlı kitabında belirttiği gibi Radnoti ile yaptığı konuşma sırasında Vize A Tümülüsü Mezarının sahibinin Radnoti'nin Ausburg'ta bulunan Vize Zırhının eşi üzerinde yapmış olduğu araştırma neticesinde Trak Kralı RHOIMETALKES III olarak kabul ettiğini açıklamıştır.
B TÜMÜLÜSÜ : 30 Metre çapında ve 4 metre yüksekliğinde olan tümülüste tuğla ile örtülü iki mezar bulunmuştur. Bir kadına ait olduğu anlaşılmakta olan birincisinde altın çelenk, altın gerdanlık, vazolar, ayna ve bunun gibi eserler bulunmuştur. Burada da ölü yakılmıştır. İkinci mezarda iki çocuk heykelciği vardır. Bu iki mezarın birinci mezarda yatan kral veya prensin karısı ile çocuklarına ait olması muhtemeldir.
E TÜMÜLÜSÜ : 65 Metre çapında 18 metre yüksekliğinde büyük bir tümülüstür. Esas mezarı bulunamamıştır. Tepenin üst kısmında kenarları taş duvarlarla örülmüş ikinci derece bir mezara rastlanılmıştır. Mezardan yine birçok eser çıkarılmıştır.
H TÜMÜLÜSÜ : 35 Metre çapında 1.80 metre yüksekliğinde olup üç basit mezar bulunmuştur.
C TÜMÜLÜSÜ : 50 Metre çapında 2.50 metre yüksekliğindeki tümülüste kül tabakasına ve bir atın kemiklerine rastlanılmıştır.
F TÜMÜLÜSÜ : 40 Metre çapında 3 metre yüksekliğindeki tümülüste bir atın kemiklerine rastlanılmıştır.
D TÜMÜLÜSÜ : İçinde gömü bulunmayan yığma bir tepedir.
G TÜMÜLÜSÜ : 32 Metre çapında 3 metre yüksekliğinde küçük bir tepedir. İçinde mezar bulunamamıştır, fakat yaygın bir kül tabakasına rastlanılmıştır.
I TÜMÜLÜSÜ : 50 Metre çapında 4 metre yüksekliğinde olup içinde mezar yoktur.
KIYIKÖY TÜMÜLÜSÜ : Kıyıköy Toplar mevkiinde bulunan tümülüsün envanteri hakkında yeterli bilgi bulunamamaktadır.