Akropol Kazısı
Akropoldeki açmalarda, ana kayanın tabanı üzerinde ver alan 30-40 cm kalınlıktaki moloz tabakası içinde, çoğunlukla elle biçimlendirilmiş, açkılı, koyu gri tek renkli keramik kalıntıları egemen durumdadır.
Genellikle, geniş ağızlı örneklerden oluşan bu çömlek grubu, Aiolların Enez'de yurtlanmalarından önce, burada yaşayan yerli halk tarafından yaygın biçimde kullanılmış olabileceğini düşünüyoruz.
Açmaların 2. yapı katını, Eski Yunan kültürlerini temsil eden tabaka oluşturuyor. Bu tabaka, aşağıdan yukarı doğru Arkaik, Klasik ve Hellenistik olmak üzere, 3 ayrı kültür evresini içinde barındırmaktadır. Tabakanın en alt kesiminde yer alan ve kalınlığı 0.75 m olarak belirlenen, Arkaik Çağ kültür evresi içinde, Enez'in doğu ile batı sanatının etkisinde kaldığını gösteren Oryantalizan, Korinth ve Attika malı çömlek kalıntıları ele geçmiştir.
Bunların arasında yer alan hayvan frizli Oryantalizan üslupla yapılmış örneklerin bazıları üzerinde, Doğu Yunan tarzında yapılmış sıra halinde otlayan yabani keçiler, ya da doğulu keramik ustalarının korinth vazo sanatından etkilenerek ürettikleri aslan betimleri ver almaktadır. Bu stile giren çömlekler üzerindeki hayvan frizleri üst üste gelen sıralardan oluşur. Hayvan betimlerinin ikonografisi, kalça ve omuzların bordo renklerle, ayrıntıların boşluk bırakılarak belirlenmesi en önemli özelliktir. Bu tür eserler M.Ö.7.yüzyılın son dörtlüğüne tarihlenmektedir. Enez'de aynı tabaka içinde bezemedeki ayrıntılar kazıma çizgilerle yapılmış başka bir grup eser çok yaygın olarak gün ışığına çıkmıştır.
Söz konusu buluntular içinde yer alan kapların ağız kenarları ile frizler arasında ayırıcı motif olarak, siyah ve beyaz kareciklerden oluşan merdiven biçiminde bantlar kullanılmıştır. Bantlar arasında kalan geniş alanlar, lotuslar, rozetler ile otlayan yabani geyikler, aslanlar ve değişik kuşlarla doldurulmuştur. Arkaik Çağ'a tarihlenen bu kültür evresinden ele geçen eserler, Enez'in M. Ö. 6. yüzyılın başlarından itibaren hem batının hem de, doğunun etkisinde kaldığını ve bunlardan esinlenerek yerel özellikler gösteren değişik eserler ürettiklerini gözlemliyoruz. Bunların basında mimariye ait elemanlar gelmektedir.
Enezlilerin Arkaik Çağ'da mimariye çok önem verdiklerini ve bu alanda sah eserler yarattıklarını görüyoruz. Özellikle, kale içinde yapılan bütün derin açmalarda yerli kaya bir dantel gibi işlenerek çok amaçlı büyük mekanlar elde edilmiştir. Gün ışığına çıkan kalıntılardan anlaşıldığına göre, bu döneme ait dini yapıların duvarları veya çatı saçakları, ön yüzleri değişik renkli motiflerle süslü pişmiş toprak levhalarla kaplıydı. Tapınak çatısının taşınmasında ise, Anadolu'da yaygın bir başlık olan ve olağanüstü güzel işçilikleriyle dönemin en güzel yaratıları arasında yer alan dikey volütlü Aiol sütun başlıkları kullanılmıştır.
Akropolde yapılan açmaların tümünde Klasik Çağ tabakasının hemen üzerinde Hellenistik çağ'a tarihlenen kalın bir tabaka yer almaktadır. İçinde mimari kalıntıların saptandığı bu tabaka, Akropolde yaşam geleneğinin Hellenistik Çağ'da da devam ettiğini kanıtlıyor. Bu dönemin en önemli yapı kalıntısı kuşkusuz, mahzenin güney doğusunda yer alan dikdörtgen planlı mekandır. Mekanın duvarları, dikdörtgen biçimli taslar kullanılarak bindirme tekniğiyle yapılmıştır. Mekandan ve diğer açmalardan Hellenistik Çağ'a özgü değişik formlu tabaklar, Megara kase parçaları, pişmiş toprak figürler veya dönemin modası olan kantharoslar (içki kadehi) ile siyah fırnisli ortası palmet motifi baskılı değişik biçimli kaplar, ortası çukur yayvan balık tabakları, ryton gibi bir çok eser, bu tabakanın önemli buluntuları arasında ver almaktadır.
Trakya, M.Ö. 190 yıllarında Romalıların egemenliğine geçince, Enez tekrar belirli bir süre için bağımsızlığına kavuşmuştur. Bu tarihten sonra Roma İmparatorluğunun egemen olduğu bütün bölgelerde uzun bir barış dönemi yaşandığı için, oturma birimleri kalelerin dışına taşınmıştır. Bu nedenle, akropoldeki açmalarda Roma Çağı'na tarihlenen 3. kültür katı, kalınlığı az olan ve sınırları kesin çizgilerle belirlenemeyen bir tabakayla temsil edilmektedir.
Akropolde yer alan Roma dönemi kültür katında genellikle bu çağa özgü olan terra sigillata türü keramik kalıntılarla birlikte, pişmiş topraktan üretilmiş aydınlatma cihazları (kandiller) ile değişik biçimli mutfak malı çömleklere rastlanmıştır.
Her iki yüzü sıvalı ve beyaz badanalı söz konusu duvarların temel derinlikleri (0.40 ile (0.60 m'ler arasında değişmektedir. Mekanların tabanları çoğunlukla sıkıştırılmış toprakla yapılan bu yapı katından, üstü koyu yeşil, sarımsı veya kahverengiyle sırlanmış çömlekler ile sırsız mutfak malzemesi çömlek kalıntıları çoğunluktadır.