Traklar
Trakların Yaşadığı Alan
En geniş yayılım alanı itibariyle Trak toprakları kuzey Ege Kıyılarından Karpat Dağlarına, Vardar Nehrinden güney Morova ve Tisza vadilerine ve kısmen Ukrayna ve kuzeybatı Anadolu'ya kadar uzanıyordu. Ama toprakların kalbi günümüzde batı ve doğu Trakya olarak bilinen bölgeydi. Bu geniş topraklar üzerinde yaşayan Trak ulusu hiçbir zaman bu bütün bölgeyi içine alan bir devlet kurmamış, genel olarak değişik kabileler halinde parçalanmış değişik yönetimler değişik bölgelerde hakim olmuştur. Güçlü kabileler daha geniş ve önemli bölgelere sahip olurken, onlara bağlı ya da onlara karşı olan kabileler arasında çatışmalar olduğu muhakkaktır.Dışardan gelen yabancı saldırılara karşı bu kabileler kısmen birbirileriyle kısmen de yabancılarla ittifaklar yaparak varlıklarını sürdürmeye çalışmıştır. Güçlü bir devlet kurmayı başaran Odris Kabilesi Trak topraklarının merkezi bölgesinde, yukarı Tunca vadilerinden orijin alan ve Meriç boyunca hareket eden bir topluluktu.
Lalapaşa Çevresindeki Trak İzleri
Trak tarihinde önemli bir yeri olan Lalapaşa çevresinde dağılmış çok sayıdaki arkeolojik eser arasında özellikle çok sayıdaki Tümülüs, Dolmen ve Menhir dikkat çekicidir. Bunların bir kısmı soyulmuş ya da çeşitli şekillerde bilimsel bulguları tahrip edilmiştir. Bütün bu buluntular bilimsel araştırmayı beklemektedir. Yörede daha önce incelenmiş olan Tümülüslerin hepsi mezar odası vermediği gibi bir kısmı at yakma izleri ve at kemikleri göstermektedir. At mezarı olarak nitelenen bu Tümülüsler, esasında Traklar'ın Orfik dinleriyle ilgili tören ve kurban yerlerinin uzantılarıdır.Bu noktada Sinanköy'ün doğusunda Bizans devrinde kullanılan mağara kiliselerin de kökenini muhtemelen Traklar'dan ve ya Lüvitler'den alıyor olması, Orfik mezar gelenekleri ve ayinlerle ilişkili olması muhtemeldir. Bunlar dışında Trakya'nın değişik yerlerinde rastlanan Muhittin Baba tepesi gibi megalitik anıtların da bu Orfik ayinlerle ilgili olup, yüksek yerleri seven Trak din adamlarının ayin yaptığı, kurbanların verildiği sunaklar olduğu düşünülmektedir. Bu megalitik anıtlarla birlikte mağaralar Orfik dinin en önemli öğeleri arasında yer almaktadır.
Lalapaşa'da yaşayan Traklar'dan kalan bu dini izler bu bölgenin özellikle uzun süreli bir Trak yerleşim merkezi olarak dikkate alınarak incelenmesi gerektiğini göstermektedir.
Odrysler
Ainos (Enez) yakınlarında M.Ö. 5500-5000 yıllarına rastlayan dönemde, Anadolu özellikleri taşıyan çanak çömleği ve sur duvarlarıyla bir koloni niteliğinde olan ve Balkanlar'da bilinen en eski neolitik kültürlerden de eski bir yerleşim yeri vardı. Sonraları Trakya'ya yerleşen, cesaret ve savaşçılıktaki büyük becerileri pek çok ülkeyi korkutan Traklar'ı, bu niteliklerinden dolayı Atinalılar da, Romalılar da ordularında ücretli asker olarak görevlendirdiler. Traklar'da, mağaradan, güçlü kalelere, çiftliklerden, kazıklar üzerinde inşa edilmiş balıkçı köylerine ve açık kentlere kadar çok çeşitli yerleşme biçimlerine rastlanırdı.Apsintiler; Ainos'un (Enez) doğusunda, Drugeriler; orta Hebros (Meriç) bölgesinde, Tynler; Salmydessos (Midye) bölgesinde, Kalopothaklar; Ainos'un (Enez) güneyinden Kallipolis (Gelibolu) Yarımadası'na kadar olan alanda yerleşmiş Trak kabilelerinden bazılarıydı. Bunların içinde en ünlüsü Tonzos (Tunca) vadisinden sahile uzayan bölgede oturan ve güçlerinin zirvesinde olan Odrysler'di. Trakya'da böyle geniş bir alana yayılmış olan Odrys halkının en önemli kasabalarından biri Odrysai idi. Odrysai, Hebros (Meriç) ile Tonzos'un (Tunca) birleştiği yerde ve bu nehirlerin oluşturduğu kavisin içinde kurulmuş bir yerleşim ve pazar bölgesiydi.
Geçiş Yolu
Bölge, Güneydoğu Avrupa'nın Anadolu'ya zorunlu geçiş yolu üzerinde bulunması nedeniyle, göç, istila, ticaret ve kültür alışverişi konularında etki altındaydı. Özellikle göçler ve geçişler nerede ise hiç durmadı. M.Ö. 513'te Pers kralı Darius İskit seferine, önce Bosphorus'daki (İstanbul Boğazı) Anadolu ve Rumeli'den geçtikten sonra, Trakya'nın içlerine doğru kıyıdan çok uzak olmayan bir yerden devam etti. Ordunun ilk durak yeri Odrysler'in memleketi oldu. Artık Trakya Pers egemenliğine giriyordu.M.Ö. 492'de Mardonius'un seferi Persler'in egemenliğini sağlamlaştırdı. Daha sonra da M.Ö. 480'de Traklar, Kral Kserkses'in ordusuna asker vermek zorunda kaldılar. Kserkses, Melas Körfezi'nde (Saros Körfezi) Kallipolis (Gelibolu) Yarımadası'ndan hareket etti, Ainos (Enez) şehrinden geçti ve böylece Hebros (Meriç) Nehri'nin bütün ovası Persler tarafından alındı. Persler'in ülkedeki egemenliğine son verilmesinden sonra, dağınık Trak kabilelerinin birleşmesi gerektiğine inanılarak, önderlik kral Teres'in idaresi altındaki Odrysler kabilesine veıildi. Böylece Odrysler, Hebros (Meriç) ve Kypsela'dan (İpsala) Varna'ya kadar olan toprakların sahibi oldular. Odrysler aristokratik, feodal bir devlet olarak kurulup, örgütlendiler.