Deniz Feneri Kalıntısı
Çataltepe Tümülüsü
Mezar odası, kuzeybatı-güneydoğu yönünde düzenlenmiş olup, dromosu ve kapısı güneydoğuya bakmaktadır. Odanın üst örtüsünü oluşturan tonoza ait taşlar, odanın içine çökmüş durumda bulunmuştur. Oda, 4.70 m uzunluğunda, 3.25 m genişliğinde, tonoz başlangıcına kadar olan yüksekliği 4.00 m dir. Kuzeybatı duvarı beşik tonozun başlangıç noktasına kadar olan bölümü, günümüze değin ayakta sağlam gelmiştir. Diğer duvarların üst kısımları tepenin eğimi doğrultusunda yıkılmıştır. Duvar kalınlıkları genel olarak 0.55 metredir. Zemin üzerinde yer alan birinci taş sırası 1 cm, üzerine oturan ikinci taş sırası ise 0.5 cm içe doğru çekilerek 25 cm genişlikte üst üste gelen kademeli silmeler yapılmıştır. Bunların üstüne oturtulan duvarlar 2.00 m yüksekliğe kadar düz çıkmaktadır. Bu yükseklikten sonra içe doğru orantılı biçimde daraltılarak yarım daire şekilli beşik tonoz oluşturulmuştur. Duvarlardan tonoza geçişte mezar odasını 27 cm eninde bir kısmı halen özgün yerinde duran üç oluklu dört şeritli yatay bir silme çevrelemektedir. Mezar odasının giriş kapısı 0.90 m genişliğindedir. Kapının önünde uzanan dromosun yalnızca batı duvarı yapılmış, diğer duvara ilişkin herhangi bir veri bulunmamış olması, bu duvarın yapılmadığını göstermektedir. Dromosun batı tarafında yer alan duvarın günümüze kadar sağlam durumda gelen bölümünün mevcut uzunluğu 4.20 m’dir.
Mezar odasına kapıdan girişte, odanın sağ tarafında iri blok taşlardan yapılmış taban döşemesinin arasına gömülmüş vaziyette kuzeybatı-güneydoğu yönünde beyaz mermerden bir lahit yerleştirilmiştir. Uzunluğu 2.30 m, genişliği 0.95 m, derinliği 1.30 m olan lahdin üstünü semerdam biçimli iki adet kapak örtmektedir. Biri diğerinden daha büyük yapılmış olan kapakların tekneye oturtuldukları kenarlarına kare kesitli birer oluk açılmıştır.
Aynı şekilde, oluğun oturabilmesi için lahit teknesinin ağız kenarlarına ince şerit biçiminde iki tarafı düzgün kesilmiş inceltilmiş kenar yapılmıştır. Odanın sol tarafında ise içten içe uzunluğu 2.40 m, genişliği 0.70 m, derinliği ise 1.10 m, kenar kalınlığı 12 cm olan kalker taşından yapılmış başka bir lahit yer alıyor. Kapakları bulunmayan lahdin içi ve üst kenarları beyaz renkli ince bir sıva ile sıvanarak mermer taklidi yapılmıştır. Her iki lahit içinden herhangi bir buluntu ya da kemik kalıntısının ele geçmemiş olması ilginçtir. Mezar odası büyük olasılıkla kullanılmadan yıkılmış olmalıdır.
Mezar odasının yapımında kullanılan tüf taşın cinsi kötü olmasına rağmen, taş işçiliği oldukça güzeldir. Duvarlar, büyük panolar biçiminde ince kum katkılı kireç harcıyla sıvandıktan sonra üstü beyaz renk badana yapılmıştır. Bu yapısıyla duvarlara mermer kaplama süsü verilmiştir.
Tümülüsün batı ve güney eteklerinde aralıklı olarak yapılan açmalarda, tümülüsün çevresine moloz taş ve kireç harcı kullanılarak 1.00 m yüksekliğinde koruma duvarı yapıldığı görülmüştür. Bu duvarların yapımında, iç ve dış cephede nispeten büyük taşlar kullanılmış, araları ise daha küçük taşlarla doldurulmuş olup, sandık duvar tekniğinde inşa edilmiştir. Duvarların kalınlıkları her yerde aynı olmayıp 60-90 cm’ler arasında değişmektedir. Toprağın kaymasını önlemek amacıyla yapıldığı anlaşılan duvarlar özensizdir. Mezar odasının kuzey doğusunda şölen yeri ve bir lahit ortaya çıkmıştır. Tümülüsten ele geçen sikkeler ve keramik kap parçaları, Mezar odası ile şölen yerinin M.Ö. 4. Yüzyıla ait olduklarını göstermiştir.
Kral Kızı Bazilikası
Has Yunus Bey Türbesi ve Eski Türk Mezarlığı
Pan Mağarası Mezar Şapeli
Kalenin dışında, güney mendireği üzerinde yer alan ve iç limana girişi sağlayan kemerli kapının 15 m güney-doğusunda bulunmaktadır. Mağara girişinin batı duvarına yapılmış bir niş içinde bulunan ve üzerinde Pan ile birlikte dans eden iki Nymphe’nin betimlendiği Helenistik döneme tarihlenen mermer kabartmadan dolayı Pan Mağarası olarak adlandırılmıştır. Başlangıçta Pan kül tüyle ilişkisi olan ve doğal bir yapı gösteren mağara, olasılıkla 14.yüzyılda yer altı mezar şapeline dönüştürülmüş ve Agia Triada adını almıştır. Şapel tek nefli olup, ekseni üzerinde apsisi ve iki yanında kayaya oyulmuş küçük boyutlu apsisler yer almaktadır. Apsisler içinde kireç harcı üzerine aziz resimlerin betimlendiği fresklar kısmen günümüze değin sağlam durumda gelmiş olmakla birlikte, şapelin son dönemlerde kalaycı atölyesi olarak kullanılmış olmasından dolayı, resimlerin çoğu dökülmüştür. Apsisin ortasında kırmızı rengin ve tonlarının hakim olduğu haleli Meryem Ananın betimi yer almaktadır. Fresklerin diğer resimlerinde kırmızının değişik tonları egemen durumda olmakla birlikte, siyah ve özellikle gri renkler yaygın olarak kullanılmıştır.Kervansaray
Fatih Camii
Ayasofya Kilisesinin Naos kısmı köşe duvarlı haç planlı bir mekan olarak inşa edilmiştir. Bu geniş naosun önünde iki narteks yer alır. Haçın doğu bölümünü oluşturan Bema’nın iki yanında geniş beşik tonozlu pastophorion hücreleri bulunmaktadır. Bunlar içte yarı dairesel dışta ise köşeli olarak biçimlendirilmiştir. Haçın batı kolu diğer kollara göre daha uzundur ve yanlarında birer köşe mekanı yer almaktadır. Naos, çapı 7 m olan geniş bir kubbe ile örtülüdür ve L biçimli 4 adet payanda ile desteklenmiştir. Daha geç bir dönemde kubbenin güçlendirilmesi ve ağırlığın paylaşılması amacıyla payandaların önüne ikişer sütun ve üzerlerine kemerler ilave edilmiştir. Yapıda kullanılan sütun gövdeleri tek parçadan oluşmaktadır. Sütun başlıkların dört tanesi Korinth tarzda işlenmiş diğerleri ise piramidal biçimde olup, yüzlerinde kabartma olarak haçlar yapılmıştır. Sütun başlıkları 6. yüzyıldandır.
İç narteks üç bölüme ayrılmıştır. Bunun orta bölümü beşik tonoz, yanları ise çapraz tonozlarla örtülmüştür. Zarif bir revaklı cephe ile kilisenin önünde yer alan exonarteks, kilisenin en ilgi çekici bölümünü oluşturur. Kilise ile aynı dönemde inşa edilmiş olmasına rağmen, kilisenin ana gövdesi ile organik bağ içinde değildir. Bu kısım olasılıkla ahşap çatı ile örtülmüştür. Cephesinde kullanılan kübik biçimli sütun başlıkları olasılıkla 9. veya 10. yüzyıl gibi geç bir tarihe ait olmaları gerekmektedir. Bunların yüzlerinde haç ya da rozetler bulunmaktadır.
Kilise, almaşık duvar örme tekniği ile inşa edilmiştir. Bu kilisede birkaç sıra kesme taş ve taşa göre daha geride örülmüş birkaç sıra tuğla dizisinden oluşan bir mimari özelliğe sahiptir. Duvar örgüsü, kilisede kullanılan tasarım detaylardaki zarafete özenli işçilik göstermektedir. Tuğlalarla oluşturulmuş dekoratif şekiller ve inşaat detayları kilisenin İstanbul’daki çağdaşları ile uyumludur.
İç duvarların sıvaları üzerinde 19.yüzyılın kalem işi süslemeleri bulunmaktadır. Ancak dökülen son dönem sıvaların altından Bizans çağına tarihlenen aziz resimleri ve diğer resim kalıntıları ortaya çıkmaktadır. Sol yan hücrenin Bemaya açılan kapı içinde halen sağlam olarak günümüze değin gelebilen koyu renk saçlı, haleli ve sakallı bir aziz resmi bulunmaktadır. Figür basit kırmızı-turuncu bir tunik giymiştir. Erken Palaiologos dönemine aittir. Yapının güney dış duvarı dibinde yapılan derin sondajda, kilisenin yerinde daha eskiye tarihlenen kalıntıların veya kiliseye ait olan yenileme evrelerinin varlığı saptanmıştır. Osmanlılar döneminde de bir kaç keztamir edildiği anlaşılan bu yapı, 1965 yılında bir deprem sonucunda büyük bir kısmı yıkılarak kullanılamaz duruma gelmiş bulunmaktadır.