Lüleburgaz Muharebesi
|
|||||||
|
|||||||
Taraflar | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Bulgaristan Krallığı | Osmanlı İmparatorluğu | ||||||
Komutanlar | |||||||
General Radko Dimitriev General Ivan Fichev General Vasil Kutinçev |
Nazım Paşa Abdullah Paşa Hamdi Paşa Abuk Ahmet Paşa Mahmut Muhtar Paşa |
||||||
Güçler | |||||||
107,386 116 makineli tüfek; 360 top ayrıca süvari alayları |
126,000 96 makineli tüfek; 346 top ayrıca 3.500 süvari |
||||||
Kayıplar | |||||||
2,536 ölü, 17.626 yaralı |
22,000 ölü ve yaralı, 2,800 esir 45 top Ayrıca çok sayıda firar eden asker |
||||||
Videolar | |||||||
|
|||||||
|
Muharebe Öncesi Durum
Bulgar Ordusu
Osmanlı ordusunun taktiksel ve lojistik hataları neticesinde Kırkkilise Muharebesi'ni kazanan Bulgar 1. ve 3. Orduları Kırklareli'ni ele geçirdi. Osmanlı Ordusu düzensiz bir şekilde Lüleburgaz'a doğru geri çekilmeye başladı. Yine Bulgar 2. Ordusu Edirne'yi tamamen kuşatma altına aldı. Bununla birlikte Bulgar ordusu Osmanlı topraklarına yürüyüş ve Kırkkilise Muharebesinde 3 gün boyunca aralıksız çarpıştığından yorgun olması sebebiyle Bulgar komutanlar arkada başka Osmanlı kuvvetlerinin olabileceğini düşündüğünden kaçan askerleri süvari kuvvetleri ile takipten kaçınmış sadece Kırkkilise'yi ve yakınındaki köy ve kasabaları ele geçirmekle ve Edirne'deki taburların, doğu ordusu ile irtibatlarını kesmekle yetinmişlerdir. Bu durum Osmanlı ordusunu toplu bir imhadan veya daha da ağır kayıplardan korumuştur. Kırkkilise'de toparlandıktan hemen sonra Bulgar 1. ve 3.orduları Lüleburgaz istikametine doğru 25 Ekim'den itibaren ilerlemeye tekrar başladı. General Nazlimof komutasındaki Bulgar süvari tümeni Edirne-İstanbul şosesi boyunca ilerleyerek 25 Ekimde Babaeski'ye hiçbir direnişle karşılaşmaksızın girdi. Ertesi gün 27 Ekim'de Salih Paşa komutasındaki Türk süvari tümeniyle Bulgar süvarileri arasında Lüleburgaz batısında çarpışmalar başladı. Yine Süvarilerinin arkasından 26 Ekimde ileri harekete geçen Bulgar piyade tümenleri, üç günlük bir yürüyüşten sonra, ancak 28 Ekim günü Lüleburgaz mevziinde Osmanlı askerleri ile karşı karşıya geldiler.Bulgar Ordusu Osmanlıların aksine ordu-kolordu-tümenler şeklinde değil ordu-büyük tümenler şeklinde yapılanmıştır. Bulgar ordusunun bu yapılanması modern bir yapılanma olmasa da, modern silahlar, donanım ve eğitimli asker, subay gücüyle bu açığı kapatabilmekteydi. Bunun yanında Osmanlıların yapılanması modern tarzda olsa da, bu yapılandırma için imparatorluğa yardım eden askeri heyet daha henüz bu işlemi tamamlamadan, Balkan Savaşı başladığından pek çok yönden orduda sorunlar bulunuyordu.
Savaşa başkomutan olarak katılan Bulgaristan Genelkurmay Başkanı İvan Fichev'in komutasında ve alt kademede general Vasil Kutinçev ve Radko Dimitriev yönetimindeki, 1. ve 3. Bulgar Ordusu, 107., 386. Piyade, 116 makineli tüfek ve 360 toptan ilaveten süvari alaylarından ibaretti. Birlikleri piyade yönünden Osmanlılardan az olsa da, top, makineli tüfek yönünden üstündü, lojistik hatları iyi düzenlenmiş ve askerlerin eğitimi tam olması yanında Kırkkilise muharebesinde kazanılan zafer sonrası askerleri moralliydi. Yine cephane akışı da tam olarak sağlanmıştı. Bulgar Orduları şu kuvvetlerden ibaretti.
Bulgar 1. Ordusu, General Vasil Kutinçev komutasında: 1. Sofya Tümeni, 10. Geçici Tümen ve 10. Süvari Alayı.
Bulgar 1. Ordusu, Kırkilise Muharebesi sonrası 3. Piyade Tümeni gibi kuvvetli bir tümenini kuşatma altına alınan Edirne'den Osmanlılara yardım amaçlı bir saldırı tehlikesine karşı geride bırakmıştı. Bu durumda bu orduyu epey zayıflatmıştı.
Bulgar 3. Ordusu, General Radko Dimitriev komutasında: 4. Breslav Piyade Tümeni (Tümgeneral: Kliment Boyadzhiev) , 5. Tuna Piyade Tümeni (Tümgeneral Pavel Hristov), 6. Vidin Piyade Tümeni (Tümgeneral Pravoslav Tenev), 8. Süvari Alayı ve 3 adet topçu taburu.
Bulgar Ordusunun bu muharebedeki en güçlü tümenleri bu ordudaydı.
Osmanlı Ordusu
Osmanlı ordusunun 1., 2. ve 4. kolorduları 25 Ekim günü Lüleburgaz yönünde, şehrin yakınında coğrafik açıdan savunmaya en elverişli hat olarak kabul edilen Lüleburgaz-Pınarhisar hattı boyunca savunma hattına doğru yığıldı. Bu arada doğu ordusuna, kaybettiği ve Edirne'de kuşatma altında bıraktığı tümenlere bir kısım yakından takviye birlikler gönderilmeye başlandı. Ancak gelen takviyeler nizami birlikler getirilemediğinden, daha çok acemi redif askerlerinden oluşuyordu. Başkumandan vekili Nazım Paşa 25 Ekimde yola çıkarak 26 Ekim'de Çerkezköy'e kadar geldi. Doğu Ordusu'nun karargahı Çorlu'ya kurulmuştu. Nazım Paşa, başlangıçta Ergene Nehrine kadar ordunun çekilmesi emrini verse de sonrasında fikir değiştirip Lüleburgaz'da yeni bir muharebenin yapılması ve Bulgar Ordusunun burada karşılanması kararını verdi. Diğer kolordu komutanları Nazım Paşa ile aynı fikirde olsalar da Doğu Ordusu komutanı Birinci Ferik Abdullah Paşa, Genelkurmay Başkanı ve kolordu komutanları ile aynı fikre sahip değildi. Ona göre savunmaya elverişli bir diğer hat olan Çorlu hattına bütün birlikler çekilip burada savunma amaçlı muharebe yapılmalıydı. Bunun üzerine Abdullah Paşa, Nazım Paşa'nın yanına giderek doğu ordusu komutanlığından istifasını istedi ancak istifası kabul edilmedi.uzun süre orduya hizmet verdiklerinden
eğitimli, düzenli ve profesyonel askerlerdir.
1. Doğu Ordusu - Abuk Ahmet Paşa tarafından yönetilen 3 kolordu ve bir süvari tümeninden oluşacaktı.
I. Kolordu: 2. (eksik alay) Piyade Tümeni, 3. Piyade Tümeni, 1. Geçici Piyade Tümeni ve Uşak Redif Tümeninden oluşacaktı.
II. Kolordu: 4. (eksik alay) Piyade Tümeni, 5.piyade tümeni, Kastamonu Redif Tümeninden oluşacaktı.
IV. Kolordu: 12. (eksik alay) Piyade Tümeni, İzmit Redif Tümeni ve Çanakkale Redif Tümeninden oluşacaktı.
Ayrıca bu ordu emrine "bağımsız süvari tümeni" verilmişti.
2. Doğu Ordusu - Hamdi Paşa tarafından yönetilen 3 kolordu ve 1 süvari tümeninden oluşmaktaydı.
III. Kolordu (Mahmut Muhtar Paşa Komutasında): 7. (eksik alay), 8. (eksik alay) ve 9. (eksik alay) Piyade Tümenleri; Konya Redif Tümeni, Amasya Redif tümeninden oluşmaktaydı.
XVII. Geçici Kolordu: Samsun Redif Tümeni, Ereğli Redif Tümeni ve Trabzon Redif Tümeninden oluşmaktaydı.
XVIII. Geçici Kolordu: Yozgat Redif Tümeni, Ankara Redif Tümeni ve Aydın Redif Tümeninden oluşmaktaydı.
Ayrıca "5. Hafif süvari alayı" bu ordu emrine verilmişti.
Yapılandırma yanında birde Nazım Paşa, Abdullah Paşa'yı atlayıp başkumandan olarak onun yerine kendisi bir harekat planı hazırladı ki bundan Abdullah Paşa'nın ancak 28 Eylülde Bulgar saldırısı başladığı esnada cepheye döndüğü vakit haberi olabildi. Nazım Paşa'nın hazırladığı harekat planı şu şekilde idi: 1. Ordu güneyde Bulgar ordusunu oyalarken, mevzii savaşları içine çekerken 2. Ordu Pınarhisar yönüne saldıracak ve düşmanı (Bulgar 3. Ordusu) geri çekilmeye zorlayıp ardından Bulgar 1. Ordusu'nu kuşatacak veya 1. Orduyu, Osmanlı doğu 1. ve 2. Ordu kuşatmalarıyla zor duruma düşürüp, 3. Ordu gibi geri çekilmek zorunda bırakacaktı. Bununla birlikte iş Osmanlı 1. Ordusunun ne kadar süre dayanacağına bağlıydı. Bulgar 1. Ordusu her ne kadar gücü zayıflamış olsa da, yine de güçlü 2 tümene sahip olmakla birlikte morali son derece iyiydi. Dahası 1. Ordu olarak görevlendirilen tümenlerin çoğu Kırkkilise muharebesinde önemli sayıda top ve mühimmatı cephede terk ettiklerinden bu kadar kısa sürede yeterli miktarda top takviyesi yapılamadığından bu yönden son derece zayıftılar.
Diğer bir sorunda birlikler arasında iletişimin kopukluğuydu. Zira Osmanlı'nın haberleşme ve ikmal hatları oldukça kötü durumda olup bu iki ordu arasında koordinasyonsuzluk dışında ordu içindeki tümenler arasında da bile koordinasyon zayıftı ve bu sebeple de facto olarak harekat farklı komutanlarca yönetildi. Muharebede Nazım Paşa'nın hemen altında 2 ordunun komutanı olması gereken Birinci Ferik Abdullah Paşa fiilen sadece Osmanlı 1. Ordusu'nu yönetebilmiş ve Abuk Ahmet Paşa kendi kolordusunu sadece yönetmek zorunda kalmış, Osmanlı 2. Ordusu'nun bütün harekat yönetimini de Hamdi Paşa değil ileri hatlarda bulunan 3. Kolordu komutanı Mahmud Muhtar Paşa yapmak zorunda kalmıştır.
Bunun yanında Kırkkilise Muharebesi Osmanlı ordusunun Kırklareli'ni kaybetmesi ile birlikte Ahmet Muhtar Paşa başkanlığındaki Osmanlı hükümeti 28 ekim günü istifa etti bu hükümet yerine Kamil paşa hükümeti kuruldu, bu hükümette de Nazım Paşa, savunma bakanlığı ve başkumandan vekilliği konumunu korudu.
Muharebe
28 Ekim
28 Ekim 1912 günü, Kırklareli savaşından beş gün sonra mevziin Güney Kanadında Bulgar ordusunun saldırıları ile süvari savaşları ve ortada Karaağaç bölgesinde Şevket Turgut Paşa'nın 2. Kolordusunun bazı piyade kuvvetleriyle Bulgar piyadeleri arasında önemsiz bazı çarpışmalar oldu. O gün istifası kabul edilmediğinden tekrar görevi başına dönen Abdullah Paşa'da yokluğunda 1., 2., 4., Kolorduların bir ordu halinde toplanıp 4. Kolordu Komutanı Abuk Ahmet Paşa emrine verilmiş olduğunu ve vekaleten kendisinin görevini yaptığını gördü. Komutayı tekrar eline aldı. Abdullah Paşa, Vize'deki 3. Kolordu ile Vize bölgesini savunmayı, geriden gelmekte olan 17. Redif Kolordusunu da ihtiyatında tutmayı planlıyordu. Halbuki Başkomutan Vekili Nazım Paşa, 3. Kolordu ve arkadan yetişen 17. ve 18. Redif Kolordularını Kuzeyde toplayarak İkinci Ordu adıyla yeni bir ordu kurmuş ve komutanlığına da 18. Redif Kolordusu Komutanı Hamdi Paşa'yı getirmişti.2.bir Ordu kurulduğu ve bu 2.ordunun da saldırı görevinin de olduğunu da ancak bir süre sonra öğrenebildi. Haberleşme araçlarının kıtlığı ve lojistik yokluğundan bu ordu ile Abdullah Paşa zorlukla irtibat kurabiliyordu. Bu sebeple 2.orduyu yönetebilmesinin de bir olanağı bulunmamaktaydı. Bulgarlar tam Osmanlı ordusunun yapılandırıldığı esnada saldırıya başlayarak Osmanlı ordusunu hazırlıksız yakalamış oldular.Bununla birlikte Osmanlı 2.Ordusunun birlikleri Vize, Kırklareli yakınında olmakla hala taburlar cepheye yetişmeye çalışmakla, henüz cepheye tam olarak ulaşmamıştır. Osmanlı birinci ve 2.Ordularının tam arasında da bir boşluk bulunmakla Osmanlılar bu boşluğu kapatmaya çalışmaktaydılar.
29 Ekim
29 Ekimde, Kuzeyde General Dimitriyef'in Üçüncü Ordusu, Güneyde General Kutinçef'in Birinci Ordusu taarruza geçmişlerdi. Savaşlar Karaağaç kesiminde 2. Türk Kolordusu ve Güneyde Lüleburgaz civarında 4. Türk Kolordusu bölgesinde şiddetli oldu.4. kolordu Kırkilise Muharebesinde pek çok topunu kaybetmişti ve topçu desteği azdı, gelen topçu kuvvetlerinin ise iyi yerleşmiş Bulgar Topçuları karşısında yapacak hiçbir şeyleri yoktu. Osmanlı topçu ateşi Bulgar topçu ateşi karşısında son derece zayıf kaldı. Bulgar süngü hücumları ile Bulgar 4.ve 6.tümenleri Osmanlı ordusunu geriletmeye başladılar. Karaağaç'ı ele geçiren Bulgarlar zorlukla durdurulabildi. 4. Kolordu ise, özellikle Bulgar 6. Ordusunun taarruzu, 1. ordunun da bu taarruza iştiraki ile Lüleburgaz'ı elinde tutamaz hale geldi. Bulgarlar, Türk 1. ordusunun sağ kanadında Lüleburgaz'da 4.Kolordunun zorlandığını fark edilerek yapılan iyice o bölgeye yüklendiler Türk ve Bulgar süvari tümenlerinin de katıldığı taarruz ve karşı taarruzlarla geçen savaş, iki tarafta da ağır kayıplara neden olmuştu.Bu arada Osmanlı 1. ve 2.ordusu arasındaki boşluktan yararlanarak Pınarhisar'dan zorlanmadan Çongara'ya kadar Bulgar 5. Tümeni ilerledi ve çevresindeki Osmanlı birliklerini rahatça püskürttü. Osmanlı 1. ve 2. ordusu daha savaşın başında bölünüp, kuzeyden çevrilme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. Bunun üzerine 2. ordudan 18. kolordu Çongara (Cevizköy)'ya ilerleme emri verildi ve bu kolordu Bulgar 5. tümenini karşılayıp çarpışmaya başladı. Bu sırada Osmanlı 2. Ordusuna bağlı 17. Kolorduya hızla Müsellim'e ilerleyip; Bulgar 5. tümeninin ilerlediği o boşluğu kapatma emri verildi. 3. Kolordu ise Pınarhisar yönüne doğru bu kolorduların en önünde ilerlemeye başladı. Saat 15.00'da Bulgar 5. tümeni 4 taburuyla, 3. kolordunun üzerine saldırıya geçti. Bulgarların etkili topçu ateşi ve süngü hücumlarına ve Osmanlılar daha siper bile kazamadan yakalamalarına karşın Mahmut Muhtar Paşa 3. Kolordusu ile direnip hatlarını korumayı başardı. Bulgar ordusu saldırı noktasına geri itildi. Hamdi Paşa ileri hatlarla bağlantı kuramaz hale geldiğinden fiilen 2. ordu da fiilen Mahmut Muhtar Paşa yönetiminde hareket etmekteydi. Bu cephede de iki taraf, akşama kadar kıyasıya vuruştu.
Günün özetinde ise cephenin Güneyinde Bulgar Ordusu, Kuzeyinde Türk Ordusu taarruz halindeydi. Güneyde Türk Ordusu, Kuzeyde de Bulgar Ordusu zor duruma düştü. Kuzey ve Güneyde, tüm cephedeki bu kanlı boğuşma, sağanak halinde yağan bir yağmur altında akşam karanlığına kadar sürdü. İki taraf askerleri de, kötü hava koşullarındaki bu zorlu çarpışmada yorgunluktan bitap hale geldiler. Bu arada Bulgar generaller kuzeyde ordularının düştüğü zor durumu ve Türk taarruzunu, zor duruma düşebilme ihtimalini ele aldılar ancak yine de taarruzların güneyde devamına ve kuzey kısmındaki birliklerin şu an için direnişlerini desteksiz olarak sürdürmelerine karar verdiler. Güney cephede ilerlemelerini hızlandırmak ve Osmanlı 1. Ordusunu daha da zor duruma düşürmek için süvari alaylarını güneye Lüleburgaz yakınındaki Osmanlı 4. kolordusunu arkadan kuşatma tehlikesi yaratma ve geri çekilmesini sağlama amaçlı gönderdiler.
30 Ekim
30 Ekimde savaş, sabahın erken saatlerinde yine aynı tertiple başladı. Yani Kuzeyde Türkler, Güneyde Bulgarlar taarruzlarına devam ettiler. Güneyde Lüleburgaz bölgesinde Ahmet Abuk Paşa'nın 4. Kolordusu biraz geri çekilmesine rağmen savunmada yine de güçlük çekiyordu. Nazım Paşa düşmanın çekilme noktasına geldiğini sanarak bir kez daha müdahale etti ve 1.Orduya taarruz ve kaybettikleri mevziileri geri alma emri verildi. Bulgar 1.Ordusu ve 3.Ordudaki 4. ve 6.tümenlere ise bütün güçleri ve yedek kuvvetleri ile Osmanlı Kuvvetlerine yüklenip 29 ekimde bir türlü yapılamayan arzu edilen cephe yarma harekatının yapılması istendi. Nazım Paşa'nın saldırı emirleri Osmanlı 1.ordusunu iyice zora düşürdü. Bu arada 4.kolordunun üzerine gönderilen Bulgar süvarisi mevzii kuşatmaya çalışmaktaydı. Lüleburgaz, Bulgarların eline geçti. Ortada Şevket Turgut Paşa'nın 2. Kolordusunun Karaağaç'taki mevzileri de yarılmak üzereydi. Nitekim az sonra Uşak Redif Tümeni, bozgun halinde çekilmeye başladı. Toplarının çoğunu Kırklareli çekilmesinde kaybeden 1. Kolordu da iyice güç duruma düştü. Kolordu Komutanı Ömer Yaver Paşa, savunmayı sürdüremeyeceğini bildiriyordu. Kırklareli zaferiyle moral kazanan Bulgar askerinin şimdi daha atak ve daha cesur olduğu gözlenmekteydi. Durum güneyde Osmanlılar için iyice tehlikeli bir hal almaya başladı, saat 16.00 sıralarında 2.Ordunun Karaağaç'taki Bulgar 6.tümenine yönelik saldırıları boşa çıktı. Türkbey köyü yakınındaki Bulgar taarruzu ise durdurulamayacak bir hal aldı. 1. ve 2. kolordu komutanları rapor halinde Abdullah Paşa'ya durumun içinden çıkılamaz bir hal aldığını bildirdiler. Bu arada Nazım Paşa da sürekli bir müdahale içinde 1. Ordudan taarruz ve direnme istemekteydi. Emrindeki üç kolordunun da tutunamadığını gören Birinci Ordu Komutanı Abdullah Paşa, Osmanlı haberleşme ve lojistik hatlarının bozukluğundan kuzeyde İkinci Ordunun Pınarhisar taarruzu hakkında da bir türlü doğru bir haber alamıyordu. Birde öğleden sonra saat 15.40 sıralarında 4. Kolordunun gerilemeye başladığı ve savunma düzeninin kaybolduğu haberi de bunun üstüne gelince; çekilmeden başka bir çare kalmamıştı. Abdullah Paşa, Kırklareli'nden sonra ikinci defa 30 Ekim 1912 gecesi saat 23.00'de yine "çekilme" emrini verdi. Her üç kolordu, gerideki Soğucak Deresinin Doğusuna çekileceklerdi.Oysa, o sırada kuzeydeki 2.Ordu, önde Mahmut Muhtar Paşa'nın 3. Kolordusu, arkasında Mahmut Muhtar Paşa'nın 17. Redif Kolordusu şiddetli Bulgar 5. Tuna piyade tümeninin direnişine karşın Pınarhisar yakınlarına kadar ilerlemişlerdi. 18. Redif Kolordusu da Vize bölgesine ulaşmıştı. Çongara'dan Bulgar 5. tümeni çekilmek zorunda kalmış, Pınarhisar'a doğru karşı saldırılarına karşın geriliyordu. Bulgar ordusuna gelen raporlarda kendileri için özellikle 5. tümen açısından durumun kritik olduğu yönündeydi. Başkomutan Vekili Nazım Paşa, haber aldığı Birinci Ordu Komutanı Abdullah Paşa'nın çekilme kararını hayret ve hiddetle karşılamıştı: "Hamdi Paşa'nın İkinci Ordusu ilerlerken Birinci Ordu'nun çekilmesini kesinlikle kabul etmem" diyordu. Gerçekten de General Radko Dimitriev ve başkumandanlık, Pınarhisar kesiminde başlayan ve başarılı şekilde ilerleyen Türk taarruzu karşısında tereddüde düşmüştü. Bu durumda, ertesi günü güneydeki başarılı taarruzunu durdurmak ve savunmaya geçerek geriden gelecek takviye birliklerini beklemek niyetindeydi. Ama, Güneydeki Abdullah Paşa kuvvetlerinin çekilmeye başlaması durumu değiştirmişti. Artık, Türkler Kuzeyde ilerliyor diye Güneydeki başarılı taarruzunu durdurmak için sebep kalmamış, tehlike atlatılmıştı. Bugün muharebe açısından bir dönüm noktasıydı, 1. ordu biraz daha direnebilse mevziiyi korusa, muharebeyi Osmanlı ordusu kazanacak halde iken ibre Bulgar Ordusu lehine dönmüştü.
31 Ekim
Buna karşın Kuzeyde 2. Ordu başarılı bir harekat yapıyordu. Bulgar 5. Tümeninin bütün saldırıları geri püskürtülüp Pınarhisar'a kadar ilerlemişti. 3. Kolordu Pınarhisar'ı geri almayı başardı. Bulgarlar kısmi saldırılar yaparak kuzey ordusunu engellemeye çalışıyordu. Ancak Mahmut Muhtar Paşa iyice bu saldırılara odaklanmışken ,1. ordunun durumu kendisine ulaştı. Durumun felaketini ve Bulgar 4. tümeninin serbest kaldığı ve kendi üzerlerine saldırı tehlikesi olduğunu anlayan Mahmut Muhtar Paşa, Pınarhisar sonrasındaki saldırıları durdurup 4. tümenin saldırısına karşı Çongra'da savunma hattı kurmak üzere süvari alaylarını buraya gönderdi, Osmanlı 2. Ordusu saldırıdan savunma durumuna geçmek zorunda kaldı.
1 Kasım
Kuzeyde geri çekilen, darmadağın olan Osmanlı 1. ordusunun durumundan güç alınarak Bulgar 5. Tümenine, Osmanlı 3. kolordu ve 17. redif kolordusu için gece karşı saldırı ve Osmanlı hatlarının kırılması emri verilmişti. Bu tümenin gece karşı saldırısı Osmanlılarca geri püskürtüldü ve Bulgar tümeni ağır zayiata uğratıldığı gibi bu tümen subaylarının %75'ini cephede kaybetti. Sabahta Bulgar 4. Tümenine Çongara'daki 2. ve 18. Osmanlı Kolordularına saldırı emri verildi bu karşı saldırıda Osmanlılarca püskürtüldü. Osmanlı Ordusu başarılı bir şekilde bozulmadan hatlarını korudu. Bunun ardından Mahmut Muhtar Paşa Samsun Redif tümeniyle Bulgarlara karşı saldırıya geçti. Gece boyunca çarpışmalar sürdü fakat saat 17.00 sıralarında Osmanlı 2. Ordusu topçularının cephaneleri artık kalmamıştı. Yeni cephane talep ediyorlardı. Mahmut Muhtar Paşa, Nazım Paşa'ya telgraf göndererek Bulgar saldırılarının püskürtüldüğü ve hatların korunduğunu bildirdi. Ancak Osmanlı 1. Ordusu artık neredeyse savaş dışı kalmıştı. Serbest kalan, saldırısı püskürtülen Bulgar 4. tümeninin tekrar saldırısı yanında diğer Bulgar tümenlerinin kuzeye yönelip bu orduyu kuşatma tehlikesi bulunmaktaydı. Bulgarlarda bu 2.ordunun çekilmek zorunda kalacağını hesaplamışlardı. Mahmut Muhtar Paşa'nın harekata devam yönündeki ısrarına karşın Nazım Paşa tarafından geri çekilme emri verildi. Bununla birlikte Osmanlı 2.ordusunun 1 Kasım'da mevziilerini koruması ve direnmesi, Bulgarların dikkatini buraya sevk ederek 1. ordunun daha da kötü bir akıbete uğramasını engelledi.
2-3 Kasım
Mahmut Muhtar Paşa alınan emir doğrultusunda son kalan mermileri de harcayarak topçuların koruması altında düzenli bir şekilde kuvvetlerini geriye çekmeye başladı. Bu geriye çekilme sırasında Osmanlı 2. Ordusu fazla bir kayba uğramadı ve çekilme son derece düzenli yapılmaya çalışıldı, buna rağmen asker kimi yerlerde paniğe düştü ve firarlar engellenemedi, dahası askerlerle birlik halkta yerini yurdunu terk edip İstanbul'a göç ediyordu, bu nedenle de kargaşa oldu. Ancak Bulgarlar, taktiksel zorluklar yaşadıklarından birazda sis ve yağmuru başarılı bir şekilde kullanan bu 2. ordunun çekilmesinin önünü kesemediler, çevirme harekatı yapamadılar. 2 kasımı 3 kasıma bağlayan geceye kadar süren kademeli geri çekilme ile 2. Ordu bütün kuvvetlerini Vize'nin doğusuna çekmeyi başardı.Osmanlı ordusu kesin bir yenilgiye uğramıştı. Kayıpları 22.000 ölü ve yaralıyı bulmuştu ve en çok 1. Doğu Ordusu'nda yaşanmıştı. Buna ilaveten 45 topu cephede bıraktılar, 2.000 den fazla askerler Bulgarlara esir düştü.
Bulgar Ordusu'nun da kaybı ağırdı. 2.534'ü ölü olmak üzere 20.162 zayiat verilmişti ve kayıplar çoğunlukla Osmanlı 2. Ordusu'na karşı yapılan muharebede Bulgar 3. Ordusu tarafından verildi.
Muharebede Tarafların Hataları
Muharebede 2 tarafından kayıpları ağır olmakla birlikte Osmanlı 2. Ordusunun özellikle Mahmut Muhtar Paşa ve 3. kolordusunun başarılı ve yüksek bir performans göstermesine ve bu muharebe bütün savaş boyunca Osmanlı ordusunun karşısındaki ordudan fazla askere sahip olduğu ender muharebelerden biri olmasına karşın; Osmanlılar muharebeyi kaybetmişlerdir. Osmanlıların muharebeyi kaybetme nedenleri şunlar olarak kabul edilmektedir.Öncelikle Osmanlı Ordusunun iletişim hatları ve lojistiği çok kötü durumdaydı. Birde bunun üstüne Kırklareli Muharebesi'nin hemen ardından düzenleme yapılması ve savunma için bir karar verilmesi gerekirken süresi içinde gerekli kararın verilememesi ve ordunun hemen Bulgar saldırılarından hemen önce kısa zamanda yapılandırmaya sokulmaya çalışılması Bulgar ordusunun işini kolaylaştırmıştır. Zira 2 ordunun saldırıları da Bulgar 1. ve 3.ordunun aksine koordineli değildir, birbirlerinin eylemlerinden geç haberdar olmuşlardır. Öyle ki 1.Ordu komutanı Abdullah Paşa belki de süresi içinde Osmanlı 2. ordusunun harekatının başarılı olduğunu öğrenebilse belki de geri çekilme emri vermeyecek bir süre daha dayanıp muharebenin farklı yönde seyretmesini sağlayabilecekti. Bununla birlikte bu muharebenin kaybedilme nedenleri içinde bu tek neden değildir.
Yeni kurulan 2. ordunun tümenlerinin geride olduğu gözetilerek, bu tümenler yetişene kadar, bir savunma ve saldırı stratejisi kurulması gerekirken bunun yapılmaması da bir hatadır. Buna rağmen Osmanlı 2.ordusu başarılı bir muharebe yapmıştır.
Lüleburgaz Muharebesi'nde ele geçirdiği
Lüleburgaz yakınındaki tren istasyonunda
Diğer taraftan özellikle 1. ordunun tümenleri Kırkkilise muharebesinde toplarını, cephanelerinin bir kısmını kaybetmiş tümenlerden oluşmaktadır ve askerleri moralsizdir, aradan geçen kısa zamanda bu ordulara gerekli cephane top vs. takviyesi tam olarak yapılamamıştır. Kayıpları tam giderilememiştir. Bu da bu tümenlerin taarruzda zorlanmalarına ve cephanesiz kalmalarına, ağır kayıplara uğramalarına, topçu desteği olmadan muharebeye girmelerine neden olmuştur.
Yine Osmanlı ordusunun Pınarhisar taarruzu alelacele planlanmış ve kısa zamanda tümenlerin hazır edilmek zorunda olduğu bir saldırı olup bu da sorunlara neden olmuştur. Çoğunlukla redif askerlerinden oluşan deneyimsiz bir kuvvetle bu saldırılar yapılmıştır. Doğru bir şekilde savunma muharebesi yapılmış olsa belki bu muharebe Osmanlılarca kazanılabilirdi. Buna rağmen Erickson'un dediği gibi Mahmut Muhtar Paşa'nın güçlü bir liderlik yeteneği ile bu kuvvetleri fiilen yönetmesi ve defa kere bu ordu tümenlerini dağılma aşamasından alıp, kurtarıp başarılı bir taarruz yapması takdire şayandır. Bu da Türk ordusunun güçlü bir lider ve yönetimle hareket halinde başarı kazanabileceği ve yine iyi bir yönetimle redif askerlerinin en azından mevziilerini koruyabileceğinin göstergesidir ki, 1 kasımda 1. ordunun çökmesi sonucu 2 taraflı saldırıya maruz kalan 2. ordu buna rağmen başarılı şekilde bu taarruzları o gün durdurup mevziilerini koruması ve 1. ordunun aksine düzenli bir şekilde çekilmesi de bunun göstergesidir. Bütün muharebe boyunca 2.ordu fiilen Mahmut Muhtar Paşa tarafından başarılı bir şekilde yönetilmiştir. Ancak 1. ordunun ne yazık ki kötü durumu bu muharebenin kaybedilmesine neden olmuştur.
Ayrıca özellikle Osmanlı ordusunda askerler bu muharebede aç, sefil bir şekilde savaşmıştır. Komutanlar bile aç durumdadır, orduda tam bir moral bozukluğu hakimdir, Osmanlı lojistiğinin kötü durumu ve moralsizlik askerler arasında paniğin, karışıklığın önlenememesinin neticesi özellikle 30 ekim ve 31 ekim tarihlerinde Osmanlı ordusunda yıkıma neden olmuştur. Geri çekilme esnasında kaçan askerler yanında, planlı geri çekilme bir de Bulgar saldırılarına denk gelince kısa zamanda bir ordunun çöküşüne neden olmuştur.
Bulgar ordusu ise muharebeye moralli girmiştir. 1. ve 3. ordu koordineli bir şekilde hareket etmiş, saldırılarını gerçekleştirmiştir, bu Osmanlılara karşı başarının önünü açmıştır. Yine Bulgar ordusu muharebe boyunca pek çok bölgede inisiyatifi elinde tutmuştur.
Ancak Bulgar ordusunun harekat planlamasında, bu muharebe de hataları vardır. Özellikle saldırı planı basit bir şekilde hazırlanmasına karşın bilindik ve Osmanlılarca tahmin edilebilir bir tarzda yapılmıştır. Özellikle Osmanlı 1. ordusunun biraz daha Bulgar saldırılarına direnmesi veya savunmayı tertip için birkaç gün daha vakti olması veya Bulgar ordusunun 1-2 gün daha bekleyip geç saldırıya geçmesi halinde belki de bu muharebede her şey Bulgar ordusunun aleyhine dönebilirdi. Öyle ki 29-30 ekim tarihlerinde Bulgar Ordusu generalleri Osmanlı direnişi karşısında bir ara ümitsizliğe düşmüş ve hatta saldırıları kesip takviye kuvvetlerinin gelmesini beklemeyi tartışır hale gelmiştir. İstenilen yarma harekatı bir türlü tam yapılamamıştır. Bu da Bulgar Ordusunun taktiksel yönden hatalarını ortaya koymaktadır.
Bulgar Ordusunun diğer bir hatası da 31 ekimde çöken 1. orduyu takibe girişmeyerek mevzi korumayı tercih etmesidir. Bu ihtiyatlı davranış, belli yönden haklı gerekçelere dayansa da, Osmanlı 1. ve 2. Ordusunu imhadan kurtarmıştır. Kırkkilise Muharebesinde de aynı hata yapılmıştır. Oysa ki Bulgar ordusu geri çekilen kaçan Osmanlı kuvvetlerini takibe girişse Osmanlı ordusu daha da ağır kayıp verebileceği gibi belki de Çatalca Muharebesinde Bulgar Ordusuna karşı koyacak bir kuvvette kalmayacak, belki de Bulgar Ordusu İstanbul'a zorlanmadan girip tarihin akışını değiştirebilecekti. Bu da Bulgar ordusunun bir başka hatasıdır.