Kırklareli
Kırklareli doğal güzelliklerinin yanı sıra, Traklardan başlayıp Osmanlılara kadar, tarihin izlerini taşıyan önemli merkezlerden birisidir. Vize ilçe merkezinde hala kazı çalışmaları devam eden (meydanı, amfi tiyatrosu, sokakları ile en az Efes kadar iddialı olabilecek) antik şehir merkezi, Fatih'in yeni bir çağı başlatan İstanbul'u fethinin en önemli silahı, topların döküldüğü yer Demirköy, Türkiye'nin ikinci büyük mağarası Dupnisa ve etrafındaki antik kalıntılar Kırklareli'yi önemli bir tarihi ve kültürel merkez yapmaktadır. Aracınızın kendiliğinden küçük bir tepeyi aştığı Demirköy'ün manyetik tepesi, kuş izlemeciliğinin ve doğa fotoğrafçılığının yapılabileceği eşsiz alanlar ve harika denizi ile Kırklareli, büyük bir turizm potansiyeli taşımaktadır. İlde turizmin geliştirilmesine yönelik bilinçlendirme ve tanıtım faaliyetleri sonrasında mevcut potansiyelin daha etkin kullanılması beklenmektedir.
Kırklareli'de yaşayanların en önemli getiri kaynağı tarım ve hayvancılıktır. Ancak tarım ve hayvancılıktan elde edilen gelir her yıl giderek azalmakta; çiftçi başına düşen arazi miktarı düşmekte ve köylülerin büyük bir kısmı küçük topraklarda geçimlerini sağlayamayarak topraktan kopmaktadır.
Kırklareli'nin demografisi Trakya'nın tipik karakteristiğini sergilemektedir. Göçmenlerin çoğunluğu oluşturduğu ve Romanların büyük bir nüfusa sahip olduğu bir ildir. Trakya'da rahatlıkla görülebilecek olan sıcakkanlılığı, eğlenmeyi sevmeyi ve kelime başlarındaki "h" harflerini okumadan, "be ya" ile biten cümleleri ile Trakyalıların sempatikliğini Kırklareli'de de görmek mümkündür.
Kırklareli tarih öncesi konum itibariyle dikkat çeken pek çok antik yerleşim merkezine sahip bir ildir. Buzul çağı sonlarında uzunca bir süre sular altında kaldığı anlaşılan Kırklareli ve civarında insana dair ilk maddi belgeler neolitik dönem özelliklerini vermektedir. Daha sonra bilinen ilk yerleşik kabilelerden ismini alan Trakya, Kırklareli de dahil olmak üzere Roma dönemi ortalarına kadar kısmen veya tamamen bağımsızlıklarını küçük birer krallık veya prenslik olarak devam ettirebilmişlerdir.
Marmara Bölgesinin Istranca (Yıldız) Dağları ve Ergene Ovası bölümleri üzerinde yer alan hudut ilimiz, kuzeyinde Bulgaristan, kuzey doğusunda Karadeniz, güney doğusunda İstanbul, güneyinde Tekirdağ ve batısında Edirne ile çevrilmiştir. Yüzölçümü 6.550 kilometrekaredir. İlin Bulgaristan'a 180 kilometre kara sınırı, Karadeniz'e 60 kilometre deniz kıyısı bulunmaktadır.
İl denizden 203 metre yükseklikte, kuzey ve doğusu dağlık ve ormanlık diğer bölümü genelde düzlük arazidir. Bölgede genellikle kara iklimi hakimdir. Kışları sert ve yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçer.
Başlıca akarsuları Ergene Nehri ve Rezve Deresidir. Bitki örtüsü olarak ormanlık ve step özelliği göstermektedir.
Nüfus büyüklüğü bakımından ilçe merkezi 106.545 olan Lüleburgaz başta yer almakta, bu ilçeyi 68.004 nüfus ile Merkez, 28.472 nüfus ile Babaeski izlemektedir.
Kırklareli'nin nüfus yoğunluğu 50'dir. 1965 yılına kadar Kırklareli yoğunluğu ülke ortalamasının üzerinde olmuştur. Bunun nedeni ilin mübadele ve muhaceret yoluyla Balkan ülkelerinden aldığı göçtür. 1940-1945 yılları arasında II. Dünya Savaşı nedeniyle Kırklareli'nin nüfusu azalmış, 1950-1955 arasında ise yeniden yurtdışından gelen göçmen aileler ile nüfus artmaya başlamıştır. 1960'a kadar yüksek olan nüfus yoğunluğu bu yıldan itibaren il dışına göçün başlamasıyla beraber 1965'den sonra azalmaya başlamıştır.
Kırklareli fethedildikten sonra uzun yıllar sancak olarak idare edilmiş, Sultan Abdülmecit zamanında ilçe haline getirilmiş ve bu durum 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbine kadar devam etmiştir. Rusların tahliyesinden sonra Kırklareli mutasarrıflık olmuştur. İdari bağımlılık olarak önceleri merkezi Manastır olan Rumeli Eyaletine bağlı iken sonra Silistre Eyaletine bağlanmış, daha sonra da Edirne Vilayetinin bir Livası haline getirilmiştir.
Kırklareli 1924 yılında il olmuştur. Bugün, Kırklareli'nin Babaeski, Demirköy, Kofçaz, Lüleburgaz, Pehlivanköy, Pınarhisar ve Vize olmak üzere yedi ilçesi bulunmaktadır.