Tarihi
Antik çağlardaki ismi ile Perinthos'un adının kökeni ve tarihi hakkında çeşitli tartışmalar vardır. Tarihçi Heredot Perinthos'un adının kökeni ve tarihi hakkında tartışmalar vardır. Tarihçi Heredot Perinthos'un bir Trak kalesi olduğundan ve Perinthosluların saldırılarda özgürlüklerini yiğitçe savunduklarından bahseder.
İ.Ö. 72 yılında Orta Karadeniz kıyılarına hakim olan Pontus kralı Mithridates batıya doğru ilerlemiş bir çok batı kentlerini ele geçirdikten sonra Perinthos'u da kuşatmış ancak almaya muvaffak olamamıştır.
İmparator Aurelian'ın ölümünden sonra (İ.S. 3 YY.) Perinthos'un ismi Heraklia (Herakles'in Kenti) olarak değiştirilmiştir. Daha öncede belirttiğimiz gibi bütün Heraklia kentleri bugün EREĞLİ olarak anılmaktadır.
İ.S. 4-5. YY.da Heraklia halı dokuma yeri olarak ün salmıştır. Roma İmparatorluğunun İ.S.395 yılında ikiye ayrılmasından sonra başkentin Kostantinapol olmasıyla önemini giderek yitirmeye başlamıştır.
Bizans İmparatoru Anastasius (491-5189 Justinianus 8527-565) zamanlarında Heraklia büyük bir onarım ve yeni yapılaşma yaşamış ve bir kez daha önem kazanmıştır. Bu dönemlerde Perinthos'un dini bir piskoposluk merkezi olduğu yazılı kaynaklardan öğrenilmektedir. Ayrıca Dr.Nuşin Asgari ve Tekirdağ Müze Müdürlüğü tarafından yapılan sur içi kazılarında bu döneme ait iki büyük Bazilikanın bulunmasıyla bu durum yazılı belgeler ve kalıntılarla birlikte kanıtlanmıştır.
Marmara Ereğlisi Koyunu kuzeyden Kamara dereden başlayarak şehri bir yarım ay şeklinde Nekropol çevirmektedir. Bu Nekropolde arkaik çağdan itibaren Bizans çağı içlerine kadar uzun bir zaman süresince çeşitli tipte mezar stelleri, lahitler, mezar sunakları ve mezar anıtları kullanılmıştır. Bunlardan ortaya çıkarılanlar Tekirdağ Müze Müdürlüğü'nde ve Marmara Ereğlisi içinde yer alan açık hava müzesi olarak ayrılan alanda koruma altına alınmışlardır.
Şehrin kuzey batısındaki düzlükte antik su yolu kalıntısı ve Osmanlı su terazisi ile çeşme şehrin İstanbul girişindeki yolda toprağın yüzeyinde izlenebilen antik duvar kalıntıları da yer almaktadır.
Evin güneyinde Akropol'ün hemen altında yaklaşık 220 m. uzunlukta stadion yer almaktadır.1986 yılında yapının Krypthoportikus denilen alt geçidin anıtsal giriş kapısının yeri tespit edilmiş ve 1987 yılında yapılan kurtarma kazısıyla da ortaya çıkarılmıştır.
Akropol tepesinin kuzey yamacında St. George Kilisesi bulunur.
Marmara Ereğlisi'ndeki taşınmaz kültür varlıkları Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınmıştır.1.derece Arkeolojik sit alanları yeni yapılanmaya kapalı olup 2.ve 3. derece arkeolojik alan ilan edilen bölgelerde Müze denetiminde inşaat yapılmaktır.
Tekirdağ ile Marmara Ereğlisi arasında bulunan ve Marmaraereğlisi'ne 5 km. uzaklıkta Toptepe Höyüğünde yapılan kurtarma kazısında önemli buluntular ortaya çıkarılmıştır. Eski bir yerleşim yeri olan Toptepe'de Tekirdağ Müze Müdürlüğü ve İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Prehistorya bölümünden Doç.Dr. Mehmet ÖZDOĞAN ile birlikte yapılan kurtarma kazısında Kalkolitik çağa ait önemli veriler bulunmuştur.
Marmara Ereğlisi Trakya'nın Efes'i durumundadır. Toprak altındaki şehir ortaya çıkarıldığında turizme büyük hizmet edilmiş olacaktır.
Çorlu yolu üzerinde Omurca çiftliğinde Rumlardan kalma büyük bir şaraphane, kilise ve sarnıç yer almaktadır.
1876-1878 Osmanlı-Rus savaşı sırasında kısa bir süre bölge Ruslar tarafından işgal edilmiştir. Teşkilatlı limanı ve feneri olan Ereğli'ye İstanbul'dan "İdare-i Mahsusa" vapurları düzenli sefer yapıyorlardı.
Balkan savaşında (1912) Bulgar işgali sırasında, bölge halkı zorlu günler geçirmiş, ancak hemen sonra M.Ereğlisi ve Tekirdağ kıyılarına çıkarma yapan Osmanlı ordusu, Bulgarları geriye püskürtmüştür. 20 Temmuz 1920 günü sabahı, İngilizlerin himayesindeki Yunanlılar, Ereğli ve Tekirdağ kıyılarına çıkarma yapmışlardır.
İstiklal Savaşında "Trakya-Paşaeli Mudafaa-ı Hukuk Cemiyeti" düşman işgalinden kurtulmak çabalarını sürdürmüştür. Anadolu'da Büyük Taarruzun başlaması ile , Türk Ordusunun önünden kaçan çok sayıda Rum, deniz yoluyla Ereğli'ye gelmiş, daha sonra Çorlu'ya geçerek Yunanistan'a gitmişlerdir. Nihayet 1922 yılında tekrar Türklerin eline geçmiştir.