Batı Trakya Türk azınlığının karşılaştığı en önemli sorunların başında, Yunan idaresinin, Lozan Anlaşması'nın 45. maddesinde azınlığın "Müslüman azınlık" olarak tanımlanmış olması çerçevesinde azınlığın "Türk" kimliğini reddetmesi gelmektedir.

Lozan Anlaşması'nın neden "Türk" yerine "Müslüman" deyimini kullandığını anlamak ise hiç de zor değildir. Öncelikle, Batı Trakya azınlığı Yunan uyruğunda, Türkiye'deki azınlıklar da Türk uyruğunda bulunmaktadır ve bunların ayırt edilmesi için din öğesinin kullanılması zorunluluktur. Diğer taraftan, Osmanlı İmparatorluğu'nda "ulus" değil, "ümmet" gerçeği ve bilinci kesin olarak egemendir. Bu durum ise Müslümanlar için özellikle geçerlidir. Yunanlılar için ise "Yunan ulusu" ile "Rum Ortodoks" birbiri ile örtüşen unsurlardır. Ayrıca, 30 Ocak 1923 tarihinde imzalanmış olan "Türk-Rum Ahalinin Mübadelesi Ahitnamesi" kapsamında, "Türk" ve "Rum" deyimleri açıkça kullanılmıştır. Bu sözleşme, değişimi yapılacak azınlıkların birinin "Türk" diğerinin de "Rum" ulusuna mensup olduğunun tescili niteliğindedir. Üstelik, Türk-Yunan Karma Komisyonu tarafından Batı Trakya'da azınlık üyelerinin ellerine verilen ve onların gayri mübadil olduğunu kanıtlamaya yarayan Etabli Belgeleri de Müslümanlardan ve Müslüman olmayanlardan değil, "Türk" ve "Rum"lardan söz etmektedir.

Ancak, Yunan Hükümeti'nin Türk azınlığa karşı yaklaşımının Türkiye ile Yunanistan arasındaki inişli çıkışlı ilişkilerle paralellik arz ettiği de bir gerçektir. Türkiye ile kriz yaşadığı dönemlerde Türk azınlığı sadece dinsel azınlığa indirgeyen Yunanistan, yakınlaşma dönemlerinde tam aksi uygulamalarda bulunabilmiştir. Bunun en güzel örneği, 1930'lar ve 1950'ler arasında, Atatürk ile Venizelos'un başlattığı, İnönü ve Menderes'in devam ettirdiği iyi niyet ortamında, Yunan hükümetlerinin etnik "Türk" ifadesini kullanmaları ve kullanımına izin vermeleridir. Bu dönemde (1955'e kadar) Yönetim azınlığı tanımlamak için "Türk" ifadesini kullanmıştır. Örneğin, 3065 sayılı 1954 tarihli kanun (Mareşal PAPAGOS kanunu), ilk okulların adında Türk kelimesinin geçmesini onaylamıştır.

1955 yılından günümüze süregelen politika gereği azınlığın etnik kimliğinin tanınmaması ise Türkçe'nin kamusal alanda kullanımına bazı kısıtlamalar getirilmesi sonucunu doğurmuştur. Bu kısıtlamalar "Türk" kelimesi geçen sivil toplum kuruluşlarının kapatılmasından, kendilerini Türk olarak tanımlayan kişilerin yargılanmasına kadar bir dizi ihlalleri içermektedir. Örneğin 1987 Kasım ayında, Yunan Yüksek Mahkemesi, Trakya Yerel Mahkemesi'nin aldığı bir kararı onamış ve Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği ve Gümülcine Türk Gençler Birliği Derneği'nin kapatılmasına karar verilmiştir. Bu kararın gerekçesi, Türk sıfatının Yunan vatandaşları ve Müslüman Yunanlılar için kullanılamayacağı ve aksi yöndeki bir tutumun kamu düzenini bozabileceğidir.

Kaynak: Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.