Çanakkale Savaşı denizaltı harekâtları, I. Dünya Savaşı'nın bir parçası olan Çanakkale Savaşı çerçevesinde Kraliyet Donanmasınca Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi'nde sürdürülen denizaltı operasyonlarıdır. Denizaltı operasyonları esas savaştan önce başlamış ve 1915'in Aralık ayında sonlanmıştı. Çanakkale Boğazı'nı geçerek Marmara Denizi'nde denizaltı operasyonları yapmanın esas amacı Gelibolu'yu savunan Osmanlı kuvvetlerinin (5. Ordu) lojistik durumunu sarsmak olarak görülmektedir.

Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi'nde operasyon yapan denizaltıların büyük çoğunluğu E sınıfı denizaltılarıydı. Bu sınıf denizaltılar 585 tonluk, 54 metre uzunluğunda olup; su üstünde 15 knot, su altında ise 9 knot hıza sahipti. Ana silah olarak 4 torpido kovanı için 8 torpido taşıyan sınıf üyeleri, güvertede bir top bulundurmaktaydı. Kullanılan top genellikle 12 librelikti (7,62 cm).

Denizaltı harekâtları süresince Çanakkale Boğazı'nı İtilaf Devletleri'ne ait toplam 13 denizaltı 27 kez geçme denemesinde bulundu. Bu denizaltılardan 3 İngiliz, 3 Fransız ve 1 Avustralya denizaltısı batarken, 1 Fransız denizaltısı ise Osmanlı kuvvetleri tarafından ele geçirildi. Osmanlı İmparatorluğu'nun gemi kayıpları ise içlerinde Mesudiye ile Barbaros Hayreddin zırhlısı olmak üzere 8 askerî gemi ile 31 ticari gemi ve 200'den fazla tekneydi. Sadece Mesudiye ve Barbaros Hayreddin zırhlılarının batışında 31 subay, 262 er yaşamını yitirdi. Bu denizaltı harekatları sonucunda 5. Ordu'nun ikmalinde ciddi kayıpların yanında büyük zorluklar ortaya çıktı. Kara muharebeleri henüz birinci ayını yeni doldurmuşken asker nakliyatı çok daha güç, masraflı ve uzun zaman alan kara ulaşımına kaydırıldı. Giderek tüm ikmal kara ulaşımına kayarken, özellikle mühimmat ikmalinde bu nedenle ortaya çıkan gecikmeler cepheyi zorlamıştı.

Çanakkale Boğazı

Denizaltıların Çanakkale Boğazı'ndan Marmara Denizi'ne geçişleri genelde 20-30 metre derinlikten olmuştur. Bu kesimde akıntı Ege Denizi'nden Marmara Denizi yönünde olup, denizaltıların seyir istikametine paralel yöndedir. Yine bu kesimdeki akıntı, yüzeydeki ters yönlü akıntıdan daha yavaştır ve ortalama hızı saatte 3 deniz mili kadardır.

Denizaltılar açısından Çanakkale Boğazı'nın en sorunlu kesimi, Çanakkale'nin hemen kuzeyinde Nara Burnu açıklarıdır. Burada yüzey akıntısı genellikle 1,5-2 deniz mili olup zaman zaman 5 mile çıkabilmektedir. Dip akıntısı ise ters yönde 0,5 mildir. Derinlik, 113 metre ile boğazın en derin değeridir. Bu koşullar yüzünden denizaltılar buradan geçerken önemli rota değişiklikleri yapmak, konum saptamak için periskop derinliğine çıkmak zorunda kalmaktadır. Bunlar bilindiği için Osmanlı gözetleme postaları bölgeyi sıkı kontrolde tutmakta, su üstü gemileri devriye gezmekte, geceleri ise ışıldaklar kullanılmaktadır. Ayrıca bu kesimde 1915 Haziran'ında başlayan ve Temmuz ayı sonlarında sona eren çalışmalarla bir ağ engeli kurulmuştur. Bu koşullar dolayısıyla Nara Burnu, İtilaf Devletleri bahriyesinde geçit olarak tanımlanmaktadır. Radar veya sonar teknolojilerinin teknelerde yer almadığı yıllarda dalıştaki seyrin, körleme bir seyir olması kaçınılmazdır. Fakat diğer yandan Nara Geçidi, Marmara'ya giden denizaltılar için savunma önlemleri alınmış olan son geçittir. Buradan Marmara Denizi'ne kadar başkaca bir tehdit bulunmamaktadır.

Arka plan İngiliz denizaltıları, 1914 yılından itibaren, asıl savaş henüz başlatılmadan söz konusu sularda denizaltı taarruzlarına geçmişti. İngiliz amiral Sackville Carden komutasındaki Abluka Filosu, 20 Eylül 1914 gününden beri Yunanistan sınırları içindeki Dedeağaç'tan İzmir Körfezi'ne kadar tüm Kuzey Ege kıyılarında bir abluka uyguluyordu. Komutası altındaki üç İngiliz (B9, B10 ve B11) ve üç Fransız (Joule, Saphir ve Mariotte) denizaltısı bu görev için kullanılıyordu. Bu denizaltılar ablukayı uygulamak, ama daha çok Yavuz ve Midilli kruvazörlerinin Çanakkale Boğazı'nı geçip Akdeniz'e çıkmasını engellemek içindi. Carden emrindeki filoyla abluka uygularken, bir yandan da Çanakkale Boğazı'nı denizaltılarla geçilip geçilemeyeceğini tespit etmeyi amaçlamıştı. Bu iş için B11 kullanılmasına karar verildi. Gelibolu Yarımadası'nın işgali için çıkarmalar yapılan 25 Nisan 1915 gününden hemen sonra da, yarımadadaki Osmanlı kuvvetlerinin deniz üzerinden asker, mühimmat ve erzak ikmali yapmasını engellenmek için denizaltı operasyonları, bölgeye gönderilen yeni denizaltıların da katılımıyla yapıldı.

İngiliz, Fransız ve Avustralya denizaltı faaliyetleri

Kara harekâtları öncesi

B11 harekâtı

Teğmen Norman Douglas Holbrook komutasında 13 Aralık 1914 gününde denize açılan İngiliz denizaltısı B11 Çanakkale Boğazı'na girdi ve 1874 yapımı, Kepez Koyu Sarı Sığlar mevkiinde demirlemiş Mesudiye adlı Osmanlı savaş gemisine saat 11:30'da saldırdı. Mesudiye, Amiral Wilhelm Souchon emriyle, boğazdaki mayın hatlarını korumak için sabit batarya olarak görev yapmaktaydı. Tek torpille vurulan gemi kısa sürede alabora olurken, B11 dönüş seyrine başladı. İçinde 30'a yakın mürettebatın mahsur kaldığı Mesudiye, geminin ters dönmüş gövdesini kesecek alet edevat İstanbul'dan zamanında yetiştirilmesi mümkün olmadığı için mahsur kalan mürettebatla birlikte battı. Tüm personel kaybı 10 subay ve 25 erdi.

B11'in Çanakkale Boğazı'nı akıntıya ve mayın hatlarına rağmen geçebilmek ve bir savaş gemisini torpillemek şeklindeki bu başarıları İtilaf Devletleri nezdinde etkili oldu. Denizaltı, 43 metre boyunda ve 2 torpido taşıyabilen küçük bir denizaltı olarak bu başarıları elde edebilmişti. Bu durum daha gelişkin denizaltıların Marmara Denizi'nde daha yoğun olarak kullanılması kararına yol açtı. Bu amaçla Müttefik Denizaltı Filosu üssü Bozcaada'dan Limni Adası'ndaki Mondros Limanı'na nakledildi. Komodor Keyes Komutasındaki denizaltı filosu 1915 yılı Nisan ayı başları itibarıyla 7 İngiliz, 4 Fransız ve 1 Avustralya denizaltısından oluşuyordu. Osmanlı tarafında ise olay üzerine denizaltı önleme tedbirleri geliştirilmişti. Bu amaçla Zuhaf ile Nur-ül Bahir gambotları, 1915 Nisan ayı başlarında ise bunlara ek olarak Peleng-i Derya ve İsa Reis gambotları devriye görevi almışlar; Şubat ayı başında ise Barbaros Hayreddin ve Turgut Reis zırhlıları Çanakkale'ye alınmıştı. Diğer yandan çeşitli noktalarda denizaltı gözetleme postaları oluşturulmuştu. Diğer bir önlem de Çanakkale Boğazı'nda bir ağ engeli oluşturmaktı. Geçişin en güç olduğu Nara Geçidi'nde ağ engeli çalışmaları 13 Haziran 1915 tarihinde başlanmış olup, aynı yılın Temmuz ayı sonlarında tamamlandı.

Saphir harekâtı

Fransız denizaltısı Saphir, 28 Ocak 1915 günü Yüzbaşı Henri Fournier komutasında Çanakkale Boğazı'na girdi. Ancak bir süre sonra geminin seyir pusulasının bozuk olduğu görüldü. Daha sonra kumsala saplanan denizaltı, uzun bir çabanın sonunda kendini kurtardı ve Nara Burnu yakınlarındaki Köse Burnu Kalesi'nin 200 metre kadar açığında yüzeye çıktı. Yakınlardaki İsa Reis gambotu ve Nusrat mayın gemisi denizaltıya ateş açtı. Denize atlayan 13 denizci söz konusu gemiler tarafında sudan alındı, denizaltıda kalan 14 kişi ise yaşamının yitirdi.

E15 harekâtı

İngiliz denizaltısı E15, Kd. Yüzbaşı Theodore Brodie komutasında 17 Nisan 1915 günü sefere çıktı. Soğanlıdere açıklarında dalışa geçtikten sonra akıntı dolayısıyla dengesini kaybetti. Birkaç kez dibe vurduktan sonra kulesi su yüzüne çıkınca sahil bataryalarının ateşi altında kaldı. Kulesi ve bataryaları parçalanan denizaltının kulesinde bulunan gemi komutanı şarapnelden, mürettebattan altı kişi ise parçalanan bataryaların deniz suyuna maruz kalmalarıyla ortaya çıkan klordan zehirlenerek yaşamının yitirdi. Akıntıyla sürüklenen denizaltı sahilde karaya oturdu ve akabinde mürettebat tarafından terk edildi. Öğleden sonra Çanakkale'den hareket eden iki römorkör denizaltıyı çekmek üzere bölgeye sevk edildi. Ancak İngiliz keşif uçaklarının durumu rapor etmesi üzerine Müttefik Komuta Karargahı'ndan, belgelerin Osmanlı makamlarının eline geçmemesi için denizaltının imha edilmesi emri verildi. 18 Nisan gecesi İngiliz denizaltısı B6 imha için bölgeye geldiyse de iki torpido atışı hedefine ulaşamadı. Aynı amaçla bölgeye gelen muhripler de gece vakti hedefi tespit edemedi. Bu arada Majestic sancak gemisinin top ateşi de sonuca ulaşamadı. Gemiyi yüzdürme çalışmaları sürerken 23 Nisan günü iki istimbot denizaltıya torpido saldırısında bulundu. Yeniden hasar gören tekne bunun üzerine bulunduğu yerde bırakıldı. Mürettebattan sağ kalanlar ise teslim olmuşlardı.

Kara harekâtları sırasında

İtilaf Devletleri Donanması'na dahil denizaltıların Çanakkale Boğazı'nı geçerek Marmara Denizi'nde operasyona girişmeleri esas olarak 25 Nisan 1915 günü Gelibolu Yarımadası'na asker çıkararak kara harekatının başlamasından hemen sonra başlatıldı. Daha önceki denizaltı operasyonları, daha çok deneme niteliğinde ve psikolojik etkiye yönelen girişimlerdi. Bu tarihten sonraki operasyonlar ise Gelibolu'da çarpışan Osmanlı kuvvetlerinin deniz ikmal hattını kesmek ve Gelibolu'daki müttefik kuvvetlerin durumunu güçlendirmek amacındaydı.

Osmanlı Deniz Kuvvetleri'nce alınan önlemler

Gelibolu Yarımadası'ndaki Osmanlı kuvvetlerinin (5. Ordu) asker, malzeme, mühimmat ve erzak yönünden ikmali için kullanılabilir iki yol vardı. Bunlardan biri deniz yolu olup; bunlardan ilki Marmara Denizi üzerinden, ya da karadan boğazın Anadolu yakasına, oradan deniz üzerinden Gelibolu'ya geçen yoldu. Diğeri Uzunköprü'ye kadar demir yolu ve devamında Keşan üzerinden Bolayır'a uzanan kara yoluydu. Savaşın başlarında hem zaman yönünden, hem de taşınacak yük miktarı açısından deniz yolu daha elverişli görülmekteydi. Asker, mühimmat ve birçok malzeme İstanbul'dan, erzak ise Anadolu yakasından getirilerek yine denizden geçirilecek, hasta ve yaralı taşınması deniz üzerinden yapılacaktı. Kara yolundan yapılacak nakliyat ise zorluklar göstermekteydi. İstanbul-Uzunköprü demiryolu hattı 130 kilometre, devamındaki yol ise 140 kilometrelik bir toprak yoldu. Bu toprak yoldan yapılacak nakliyat hem hava koşullarının zaman zaman güç şartları altında yapılmak zorundaydı, hem de hayvan gücüne dayandığı için zaman alıcıydı. Dahası, yolun bir bölümü Saros Körfezi'ndeki Birleşik Filo'nun ateşi altında kalabiliyordu.

Çanakkale Boğazı'nda ve Marmara Denizi'nde müttefik denizaltı faaliyetlerine karşı önlemler, bu tehlike ortaya çıktığında, 1914 yılı Eylül ayında alınmaya başlanmıştı. Özellikle Mesudiye zırhlısının 13 Eylül'de B11 tarafından batırılması acil önlemleri gerektirmişti. Mesudiye'nin sağ kurtulan 120 kişilik personeli, boğazın her iki yakasında gözetleme postaları olarak görevlendirilirken, çeşitli gemilerden oluşan bir denizaltı karakol düzeni oluşturuldu. Bu önlemler, denizaltı yüzeye çıktığında ya da periskobu görüldüğünde işe yarayacak önlemlerdi. Aynı şekilde boğaz sahillerindeki bataryalar da denizaltılara karşı -görüldüğünde- kullanılacaktı. Bir diğer önlem de mayın hatlarıydı. Daha önce su üstü gemilere göre döşenen yüzeye yakın mayın hatlarına derinlik verildi. Yeni mayınlar geldikçe mayın hatları da kademelendirildi ve 2,5, 4,5, 8, 30 ve 40 metre derinliklere mayınlar yerleştirildi. Fakat en etkili önlem Nara Geçidi'ne yerleştirilen denizaltı ağ engeliydi. Önce 5 ve 7 Şubat 1915 tarihlerinde birinci mayın hattı gerisine, neredeyse balık ağı kadar zayıf üç ağ yerleştirildi. Sonra bunların işe yaramayacağı anlaşılıp çıkarıldı. Etkili bir ağ engeli ise 1915 yılı Temmuz başlarında kurulmaya başlandı ve ay sonunda ilk şeklini aldı. Bu kesimde iki kara arası 2 km genişlikte olup, en derin nokta yaklaşık 100 metreydi. Bazı zamanlar akıntının hızı 5 deniz milini bulmaktaydı. Kuruluşunda 25-40 metreye kadar inen ağ daha sonra 70 metre derinliğe kadar uzatıldı. Buna rağmen müttefik denizaltıların ağın altından ya da ağı yırtarak geçmeyi başarmaları, bu ağların zaman zaman onarımını gerektirdi. Bu nedenle Ekim ayında "Nara Ağı"nın güneyine, Nara Burnu'na kadar ulaşmasa da ikinci bir ağ yerleştirildi.

Bu ağların korunması ve gözetimi için 27 Eylül 1915 tarihinde bir Mania Komutanlığı tesis edildi. Bu komutanlık emrinde bir deniz müfrezesi, Bigalı Bataryası, Nara Bataryası, Nara Kulesi'nde bir adet 75 mm'lik top, 900 mm'lik bir ışıldak, bir römorkör ve bir motor gambot bulunmakta idi. Tekneler, bir denizaltı tespit edildiğinde üzerine sarkıtılarak patlatmak için tahrip kalıpları taşımaktaydı. Bu ağ sistemine karşı Müttefik Komutanlığı tarafından girişilen operasyon, 8 Aralık 1916 tarihinde 400 metre yükseklikten bırakılan paraşütlü beş yüzer bombadır. Bunlardan birkaçı ağa takıldıysa da patlamamıştı. Bir başka ağ engeli de boşaltma limanı olarak kullanılan Akbaş Limanı açığına yerleştirilen ağdı.

Osmanlı Donanması Gelibolu'daki kara muharebeleri sırasında Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı'ndaki ikmal hatlarının, ikmal iskelelerinin güvenliği ve denizaltı faaliyetlerinin engellenmesi için esas olarak Marmara Denizi'nde önlem olarak Turgut Reis ve Barbaros Hayreddin gibi iki zırhlı, 16 torpido bot, 10 gambot, 6 motor gambot, 5 mayın gemisi, 1 mayın depo gemisi, 4 vapur, 16 römorkör ve 5 istimbot kullandı. Ancak su üstü gemilerinin olanakları sınırlıydı. Hızlarının düşük olması, teknik olanaklarının yetersizliği ve personelin denizaltı harbi konusundaki deneyimsizliği etkinliklerini sınırlamıştı. Bununla birlikte bu gemiler zaman zaman denizaltıları, planladıkları ya da başladıkları saldırılardan vazgeçmek zorunda bırakabildi. Öte yandan sahil topçusuyla işbirliği içinde, denizaltıların yüzeye çıkmasını engelleyebilmişlerdi.

AE2 harekâtı

İngiliz E sınıfı bir denizaltı olan Avustralya Kraliyet Donanmasına bağlı AE2 denizaltısı, 725 tonluk, 55 metre boyunda ve 32 kişilik mürettebata sahip olup Çanakkale Boğazı'nı geçen ilk denizaltıydı. Şubat 1915 başlarında harekât bölgesine ulaşmış ancak dibe oturup ağır hasar gördüğünden 22 Nisan 1915'te aktif göreve dönebilmişti. İlk görevi 25 Nisan'da, kara çıkarmaları başladığında Marmara Denizi'ne inmek, Osmanlı savaş ve nakliye gemilerine saldırmaktı. Şafakta, Binbaşı Henry Hugh Gordon Stoker komutası altında, Osmanlı topçusu tarafından saptanıp ateş altına alındıysa da hızla dalarak ilerlemeye devam etti. Gemi, tespit edilmekten kaçındığı için dibe "otura kalka", birkaç kez mayın zincirlerine sürtünerek seyrini sürdürerek boğazı geçti. Boğazdaki Kilya açıklarında, saat 07:30'da periskop derinliğine çıktığında demir üstündeki Turgut Reis zırhlısını gördü. Tüm torpidolarını fırlatsa da isabet kaydedemedi. Bu arada Aydın Reis gambotu tarafından tespit edilince dalışa geçti ve Marmara yönünde seyretti. Daha sonra dibe dayanarak günün geçmesini bekledi.

Gece yüzeye çıkan denizaltı, bataryalarını şarj ettikten sonra dalışla seyre geçti ve 26 Nisan 1915 günü saat 04:00 dolaylarında aynı bölgede yeniden Turgut Reis'e karşı saldırı manevralarına girişti. Ancak bu kez zırhlının ateşiyle karşılaşınca daldı ve saat 09:00 gibi Marmara sularına girdi.

Sonraki gün, 27 Nisan gün doğumunda Doğanhasan Sığlığı'nda, Yapıldak Feneri yakınlarında Kütahya torpido botu eşliğinde Barbaros Hayreddin zırhlısını tespit etti, torpido saldırısına geçti, ancak yine isabet kaydedemedi. Dalışa geçerek yine kaçmayı başardı. Aynı gün Yarhisar muhribine de saldırdı, ancak bu saldırı da başarısız oldu.

28 Nisan'daki seyirler sırasında bir hedef saptayamadı, bunun üzerine Gelibolu Limanı'na yöneldi. Bu seyir sırasında rastladığı Muavenet-i Milliye'nin refakat ettiği dört gemilik bir gruba karşı giriştiği torpido saldırısından da başarısızlıkla ayrıldı. Ertesi gün bir torpidobot ve üç nakliye gemisi ile karşılaşmasında da benzer durum gerçekleşti. Bu arada uyarılmış olan Osmanlı makamları; Sultanhisar torpido botunu devriye görevinden alınarak denizaltıyı bulmak ve imha etmekle görevlendirdi. Karaburun önlerinde saptanan denizaltı üzerine 30 Nisan günü saat 08:20'de ilerleyen torpido bot, denizaltına karşı top ateşi açtı. AE2, iki torpido saldırısından manevra yaparak kurtulmayı başardı. Bu sırada denizaltı kaçma ve taarruz manevralarında kontrolden çıktı. Torpido botun iki torpidosu da hedefi bulmadı. Mahmuzlayarak denizaltı batırılmaya çalışıldı, ancak aldığı isabetlerden dolayı su altında tutunamayan denizaltı teslim olmak zorunda kaldı. İngiliz subaylar ve yaklaşık yarısı İngiliz, yarısı Avustralyalı olmak üzere otuz iki kişilik mürettebat Sultanhisar'a alındı ve denizaltı batırıldı.

E14 harekâtı

E14, Marmara'ya giren ve geri dönmeyi başaran ilk denizaltıydı. Yüzbaşı Edward Courtney Boyle komutasındaki denizaltı, ilk harekâtına 27 Nisan 1915 günü başladı. Sabaha karşı Maydos yakınlarında Barbaros Hayrettin'e yaptığı torpido taarruzu başarısız oldu. Tüm öğleden önceyi su altında geçirmek zorunda kaldı. Her periskop derinliğine çıkışında devriye gemileri ve sahil bataryaları tarafından ateş altına alındı. Ancak öğleden sonraları, su üstü gemilerinin ve sahil topçusunun ateşinden sıyrılabildi. Bu arada bir periskobu da imha olmuştu. Fakat Şarköy açıklarında Aydın Reis ve Yunus torpido botlarına yakalandı. Dalışa geçmesine rağmen sürekli olarak bu teknelerin pervane sesleri duyuluyordu. Su altından Marmara açıklarına doğru seyretti ve pervane seslerinin kesilmesinden sonra yüzeye çıkıp bataryalarını şarj edebildi. 29 Nisan'da Muavenet-i Milliye'ye yaptığı torpido taarruzu da başarısız oldu. 30 Nisan'da ise Nur-ül Bahir gambotuna başarılı atış yapıldı. Gambot mürettebatından dört subay ve 32 tayfa yaşamını yitirdi. 8 Mayıs'ta iki gemiyi (Tecilli ve Hayrullah) Marmara adaları açıklarında durdurdu, aradı ve seyre devam etmelerine izin verdi. 10 Mayıs'ta İmralı açıklarında nakliye gemileri Patmos, Gülcemal ve Gayret-i Vataniye'yi hedef aldı. Üzerinde mürettebat ve yolcu olarak 1.600'den fazla insan olan Gülcemal, Patmos'a gönderilen torpidolardan biri ile pruvadan isabet aldı, fakat başkaca saldırıya uğramadı. Tüm torpidolarını kullanmasına rağmen 19 Mayıs'a kadar Marmara'da kaldı ve aynı gün geri döndü.

Denizaltı, 10 Haziran 1915 günü ikinci seferine çıktı. Ertesi gün kereste yüklü bir gemiyi durdurdu ve patlayıcı yerleştirilerek batırdı. 12 ve 18 Haziran'da bazı gemilere torpido atışı yaptıysa da isabet kaydedemedi. 20 Haziran'da üç küçük gemiyi, patlayıcılarla batırdı. 29 Haziran'da Erdek açıklarında Kütahya gemisine, 1 Temmuz'da Marmara Adası batısında Yâdigâr-ı Millet'e torpido saldırısına girişti, ancak isabet kaydedemedi. İki hastane gemisi Gülcemal ve Rember'e saldırmadı. Esasen boğaz vapuru olan, fakat taşıdığı işaretlerin hastane gemisi olduğundan kuşku duyulan İntizam'ı da serbest bıraktı. 3 Temmuz'da geri dönen E14, Marmara Denizi'nde kaldığı süre içinde yoğun bir deniz trafiği ile karşılaşmadı.

Denizaltı üçüncü ve son seferine 21 Temmuz akşamı çıktı. 22-26 Temmuz günlerinde İzmit Körfezi'nde birkaç küçük tekneyi batırdı. Nakliye gemisi Tenedos ile Bandırma ve Samsun muhriplerine Tekirdağ yakınlarında yapılan torpido saldırısı başarısız oldu. 6 Ağustos'ta E11 ile birlikte Peyk-i Şevket'e taarruz etti. 8 Ağustos günü Barbaros Hayreddin'e örtü görevi gören Mahmud Şevket Paşa vapurunu torpilledi ve gemi, aldığı yaralarla karaya oturdu.

Mariotte harekâtı

Fransız Mariotte denizaltısı Çanakkale Boğazı'nı geçme girişiminde 26 Temmuz 1915 günü ağ engeline takıldı. Kurtulmak için yüzeye çıkmak zorunda kalan denizaltı, sahil bataryaları tarafından ateş altına alındı ve bir süre sonra batırıldı. Bunun üzerine 32 kişilik mürettebat teslim oldu.

E11 harekâtı

E11 harekâtı, Gelibolu Yarımadası'nda 25 Nisan'da yapılan çıkarmaların umulan hedeflerine varamaması üzerine girişilen bir harekâttı. Gelibolu Yarımadası'na Marmara Denizi'nden yapılan sevkiyatın, özellikle asker sevkiyatının vurulmasını amaçlamıştı. Ön Yüzbaşı Martin Eric Nasmith komutasında 19 Mayıs'ta sefere çıkan denizaltı 23 Mayıs'a kadar bir hedef bulamadı. Bu tarihte Bakırköy açıklarında demirli Peleng-i Derya gambotuna torpido saldırısında bulundu. O günün dalgalı denizinde periskop saptanamadığından ve gemi kıyıda demirli olduğundan hemen isabet aldı. Hızla batmasına rağmen suya gömülene kadar gemi topçusu ateşe devam etti ve denizaltının bir periskobunu vurmayı başardı. Mürettebattan iki kişi yaşamını yitirdi. 24 Mayıs'ta Nagra nakliye gemisi durduruldu. Gemide 250 adet mermisiyle Yavuz'dan sökülen 150 mm'lik top ve bir kısım mühimmat bulunurken, E11 gemiyi bu yüküyle birlikte batırdı. Aynı gün Tekirdağ Limanı'nda cephane yüklü bir feribotu torpilledi. İnfilak eden gemide mürettebattan iki kişi yaşamını yitirdi. Aynı günün akşamı E11 İstanbul açıklarına ulaştı. Ertesi gün, 25 Mayıs sabahı Galata Rıhtımında bir tümen askerin bindirildiği nakliye gemilerine iki torpil attı. Ancak torpiller bu gemilere zarar vermedi. Yine de asker gemilerden indirildi ve karadan Gelibolu'ya sevk edildi. Daha sonra Tarabya Koyu'nda demirli Yavuz'u torpillemek için Boğaz sularına girildiyse de güçlü akıntının aşılamayacağı düşünülerek bundan vazgeçildi. 27 Mayıs'ta Barbaros Hayreddin ve refakatindeki Draç ile Yarhisar'ı saptadı. Ancak ay ışığı nedeniyle taarruz edemedi. 28 Mayıs'ta İzmit Körfezi'nde küçük bir konvoya saldırdı. Bandırma nakliye gemisi isabet aldı ve kısa süre içinde mürettebatından 250 kişi ve 7 bin topçu mühimmatıyla birlikte battı. Aynı gün Doğan yolcu vapurunu torpilledi ancak torpil patlamadı. 1 Haziran'da, 700 yaralı taşıyan Lili Rikmers adlı hastane gemisine attığı torpido da hedefi bulmadı. 2 Haziran'da Tecilli muhribini torpilledi ve gemi 18 kişilik mürettebatıyla birlikte sulara gömüldü. Saldırı düzenlediği bir başka muhrip olan Başlangıç ise isabet almadı. Dönüş yolundayken, 8 Haziran günü Nara açıklarında Ceyhan'ı torpilleyerek batırdı ve üsse döndü.

İkinci sefere çıkmadan önce komutan Nasmith, bir keşif uçuşu yaparak hareket planını şekillendirdi. Denizaltı, bu seferine 5 Ağustos'ta başladı. Aynı gün Halep adındaki nakliye gemisini torpilledi ve gemi sığ suda karaya oturdu. Daha sonra Bandırma'dan Çanakkale'ye giden büyükçe bir konvoya karşı E14'le birlikte saldırı girişiminde bulundu. Ancak Basra muhribi, su üstünde gördüğü periskoplara saldırarak her iki denizaltıyı da dalmaya zorladı. Akşamüstü, içinde Amiral von Usedom'un personeli olan Aydın Reis gambotu ile karşılaştı. Dalışa geçene kadar karşılıklı top ateşi açıldı. Ancak bataryalarını yeterince dolduramamış olan denizaltı, gambota karşı torpido saldırısına girişemedi. Birlikte harekâta devam eden denizaltılar, 6 Ağustos'ta Peyk-i Şevket kruvazörünü saptadı. E11 torpidosu kruvazöre vasattan çarptı. Hemen sahile doğru dümen kıran gemi, batmadan baştankara etmeyi başardı. 8 Ağustos şafağında Gelibolu ile Doğanarslan arasında seyir halindeki Barbaros Hayreddin zırhlısına torpido saldırısı yaptı. Zırhlı, tek torpidoyla alabora olup sulara gömüldü. Gemiyle birlikte taşıdığı mühimmat da sulara gömülmüş, 21 subay ve 237 er yaşamını yitirmişti. 13 Ağustos'ta İstanbul önlerine gelen denizaltı, Haydarpaşa İskelesi'nde kömür boşaltmakta olan İsfahan nakliye gemisini torpilleyip batırdı. Devriye gezdikten sonra, 14 Ağustos'ta yeniden İstanbul önlerine geldi ve bir nakliye gemisini daha batırdı. 22 Ağustos günü de bir römorkörü top ateşiyle batırırken, kurtulan 20 kişi denizden toplandı ve daha sonra durdurulan bir yelkenliye aktarıldı. 25 Ağustos'ta, Akbaş açıklarında Kios adlı nakliye gemisine düzenlediği torpilli saldırı sonucu gemiyi batırdı. Daha sonra Halep gemisiyle yeniden karşılaşan denizaltının torpili bu kez nakliye gemisini batırmayı başardı. Denizaltı, 3 Eylül'de üsse döndü.

Denizaltı, üçüncü seferine 6 Kasım 1915 tarihinde çıktı. 15 Kasım'a kadar iki yelkenli tekne batırmayı başardı. Aynı gün iki Avusturya nakliye gemisine saldırı düzenledi. Arimetea karaya otururken, Lily Rickmers hafif hasar aldı. Ardından Despina adlı buğday yüklü nakliye gemisini batırdı. 3 Aralık'ta, Yalova açıklarında Yarhisar muhribine gönderilen torpido geminin kıç kazan dairesinde patladı ve tekne ikiye ayrıldı. Batan gemiyle birlikte 5 subay, 1 sağlık memuru ve 23 er yaşamını yitirdi. Nasmith, yüzeye çıkarak kurtulanları gemiye aldı ve daha sonra rastladığı bir yelkenliye verdi. 4 Aralık'ta Bosporus vapuruna torpido saldırısı yaptı. Alman mürettebatın terk ettiği tekne, bir süre sonra battı. Bu arada refakatçi Berk Efşan torpido botu saldırıya geçtiyse de denizaltı daldı. 5 Aralık'ta Kemer Limanı açıklarında Elenora ve sonrasında Rehber Boğaziçi Vapurunu batırırken, 6 Aralık'ta ise Erdek yakınlarında Eser-i Merhamet'e düzenlediği top ateşi saldırısı sonrasında ağır hasar verdi. 14 Aralık'ta İstanbul açıklarına gelen E11, Haydarpaşa İskelesi'nde Leros'u torpilledi. Aynı gün Tuzla'nın güneyinde, asker taşıdığı sanılan bir trene topçu ateşi açtı. Denizaltı, 23 Aralık'ta üsse döndü.

Joule harekâtı

Fransız denizaltısı Joule 1 Mayıs 1915 günü Çanakkale Boğazı'nı geçmeye çalışırken, saat 07:00'da sahil bataryaları tarafından ateş altına alındı. Saat 09:00 sularında ise dış mayın hattında bir mayına çarparak battı.

E12 harekâtı

Ön Yüzbaşı K. Bruce komutasındaki E12, 19 Haziran 1915'te Çanakkale Boğazı'na ilk seferine çıktı. 22 Haziran'da, Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığının acil mühimmat talebini Çanakkale'ye götüren Peyk-i Şevket kruvazörünü Tekirdağ açıklarında saptadı. Ancak elektrik motorları sorun çıkardığı, su altında manevra yapılamayacağı için izlemekten vazgeçti. 24 Haziran'da sülfür yüklü bir nakliye gemisini batırdı. 25 Haziran'da Haliç 1 römorkörü durduruldu; ancak mürettebatın ateş açması üzerine denizaltı geri çekildi ve Haliç 1 'i top ateşiyle batırdı. Mürettebattan ise sadece iki kişi sağ kurtulabilmişti. Daha sonra Haliç 3 'e ateş açıldı. Üç isabet alan gemi karaya oturdu. Bu arada yakın sahil topçusunun ateşe başlamasıyla E12 çekildi. Denizaltı, 28 Haziran'da üsse döndü.

Denizaltının ikinci seferi 16 Eylül 1915 gecesi başlatıldı. Sabahın ileri saatlerinde Saltık Limanı'nda demir üstündeki Avusturya gemisi Bitinia'ya torpido saldırısı yapıldı. Tekne battı, ancak daha sonra kurtarılarak İstanbul'a çekildi. 21 Eylül'de erzak ve canlı hayvan yüklü Kesendire nakliye gemisini Kurşunlu açıklarında top ateşi açarak durdurdu. Mürettebatın gemiyi terk etmesini sağladı ve top ateşiyle gemiyi batırdı. Aynı gün Bandırma açıklarında altı küçük çektiriyi batırmayı başardı. 28 Eylül'de İzmir Körfezi'nde 3 tekne, bir gün sonra Tekirdağ-Şarköy arasında 5 tekne batırdı. 18 Ekim'de H1 ile İzmit Körfezi'nde buluştu. İki denizaltı burada Taşköprü gambotuna torpido ve topçu ateşiyle saldırdı. E12 gambota isabet kaydetti ise de gambot çekilmeyi başardı. 18 Ekim'de Mudanya İskelesi'ndeki teknelere torpido atışı yapılsa da isabet kaydedilemedi. 22 Ekim'de yeniden H1 ile ve Turquoise ile, bir gün sonra da E2 ile buluştu. Denizaltı, 24 Ekim'de üsse döndü.

E7 harekâtı

Yüzbaşı Cochrane komutasında 30 Haziran 1915'te sefere çıkan E7 personelinde aynı gün dizanteri belirtileri görülmeye başlansa da buna karşın görevine devam etti. 2 Temmuz'da Bülbül römorkörünü, birkaç ufak tekne top atışı ve patlayıcılarla batırdı. Sonraki iki gün elektrik motorlarının arızalarını onarmak için hareketsiz kaldı. 6 Temmuz'da Mudanya açılarında büyük bir gulet, tahrip kalıpları kullanılarak batırıldı. 10 Temmuz'da Biga açıklarında bir torpido teknesi torpillenerek batırıldı. 15 Temmuz'da İstanbul açıklarına geldi. Galata Rıhtımında Çanakkale'ye götürmek için kömür yükleyen gemilere, cephane yüklendiği düşünülerek bir torpido saldırısı yaptı; ancak isabet sağlayamadı. Sahil topçusunun ateşe başlaması üzerine bölgeden ayrıldı. 24 Temmuz'da ise üsse dönmek üzere harekete geçti.

4 Eylül'de ikinci seferine çıkan E7, Çanakkale önlerinde çelik ağa takıldı. Ağ şamandıralarının aşağı çekildiği devriye gemileri tarafından saptanmıştı. Kurtulmaya çalışırken iki mayın patlatıldı; ancak gemide ciddi bir hasar ortaya çıkmadı. Bu arada bataryalar zayıflıyordu. Öte yandan gerçekleşen patlamalar, su üstü gemilerine denizaltını tam konumunu vermişti. O sırada civarda olan Heino von Heimburg komutasındaki Alman UB-14'ten komutan ve mürettebattan iki kişi bir işkampavya ile saptanan noktaya geldiler ve denize patlayıcılar bıraktı. Saat 19:30'da, 34 metrede patlayan patlayıcılar ardından denizaltı su yüzüne çıkarak teslim oldu. E7, 31 kişiden oluşan mürettebatı alındıktan sonra batırıldı.

E2 harekâtı

Binbaşı Davida de B. Stocksa komutasında 13 Ağustos 1915 gecesi sefere çıkan E2, 14 Ağustos'ta mayın dökücü Samsun gemisini torpilleyip batırmıştır. Gemide iki subay ile sekiz tayfa yaşamını yitirdi. 16 Ağustos'ta İzmit Körfezi'nde iki büyük çektiri patlayıcılar kullanılarak batırıldı. 19 Ağustos'ta ise Erdek'te devriye gemisi Sakız torpillendi. Gemi sığ suda battı. 24 Ağustos'ta Tekirdağ açıklarında kavun yüklü küçük bir çektiri de patlayıcılarla batırılmıştır. 8 Eylül gecesi Büyükçekmece'deki Kanuni Sultan Süleyman Köprüsü'nü imha etmek için karaya adam çıkarıldı. Ancak bu girişim başarılı olmadığı gibi gemi 2. komutanı olan müfreze komutanı Türk devriyeleri tarafından tutsak alınmıştır. 14 Eylül'de üsse geri döndü.

Denizaltının ikinci seferi 9 Aralık 915 tarihinde başlatılmıştır. 10 Aralık'ta Şarköy açıklarında tuz ve zeytinyağı yüklü büyük bir çektiri batırıldı. 18 Aralık'ta da yakın bölgede büyük bir çektiri patlayıcılarla batırıldı. 22-28 Aralık'ta Mudanya bombalandı. Ancak ne limana, ne de yerleşime ciddi bir hasar verilemedi. Sahil bataryaları, cephaneleri bitmek üzere olduğundan karşılık veremedi. Daha sonra İstanbul'a gıda maddesi taşıyan üç yelkenli Yeşilköy açıklarında batırıldı. Bu arada Moda açıklarında birkaç başarısız saldırı gerçekleştirildi. Denizaltı 2 Ocak 1916 günü üsse dönmüştür.

H1 harekâtı

Yüzbaşı W. B. Pirie komutasındaki H1, İngiliz yapımı H sınıfı bir denizaltıdır. Uzunluğu 45,8 metre olan tekne 363 tondur. Mürettebat sayısı 22'dir. Denizaltı 2 Ekim 1915 günü ilk seferine çıktı ve sahil bataryaları tarafından tespit edilmesine karşın Marmara'ya hasarsız ulaştı. 5 Ekim'de Karaburun-Surluköy arasında üç küçük tekneyi, Mudanya açıklarında ise Edremit gemisini torpilleyerek batırdı. Güverte hizasına kadar sulara gömülen gemi daha sonra bakıma alınarak yüzdürülmüştür. İngiliz E12 ile zaman zaman buluşan denizaltı Taşköprü gambotuna saldırdı. İki saatten uzun süren topçu düellosunda gambotun kullandığı 200 top mermisinden yarısı patlamamıştır. 20 Ekim'de Şarköy açıklarında 5. Ordu erzak ikmalini boşaltmakta olan Plevne, Gelibolu ve Hanefi ile demir üstündeki mayın döşeyici İntibah'a saldırıldı. Plevne ve Hanefi torpido atışlarıyla batırıldı. Gelibolu'ya atılan torpido ise isabetsizdi. 27 Ekim'de Marmara Adası açıklarında torpido bot Berk Efşan ve Didavendigar'a yapılan saldırılar sonuçsuz kaldı. Ertesi gün İngiliz E20 ile Hüdavendigâr'la yeniden karşılaşıldı. Bu kez torpido bot pruvadan hafif hasar gördü. Denizaltı 31 Ekim'de üsse dönmüştür.

Turquoise harekâtı

Fransız Turquoise denizaltısı 30 Ekim 1915 günü karaya oturunca sahil topçusunun ateşi üzerine teslim oldu. Denizaltı, Osmanlı Donanması'na Müstecip Onbaşı adıyla dahil edildi; ancak Osmanlı Donanması hizmetindeyken hiçbir askerî harekâta katılmadı.

E20 harekâtı

Ön Yüzbaşı Clyfford Warren komutası altında 21 Ekim 1915 günü üsten Marmara'da devriye göreviyle ayrıldı. Ancak Osmanlı Donanması tarafından teslim alınan Fransız denizaltısı Turquoise'ın ele geçen belgelerinden bu denizaltının E20 ile Marmara Denizi'nde buluşma tarih ve koordinatları öğrenilmişti. Alman denizaltısı UB-14'e, İngiliz denizaltısını batırma görevi verildi. Bir gambot eşliğinde hareket eden UB-14, Taşoz ve Durak Reis gambotlarından 27 Ekim'de suda torpido izleri saptandığı raporlarını aldı. Bu torpidoların E20'ye ait olduğu düşünüldü. Buluşma bölgesinde dalıp bekleyen denizaltı, 6 Kasım 1915 günü saat 16:00'da E20'yi 5 mil kuzeyinde tespit etti. Saat 16:20'de taarruz manevralarına başlayıp, 1.200 metre kadar yaklaştı. Burada periskobunu sürdü ve yaklaşarak 500 metreden bir torpido gönderdi. E20, saat 17:16'da vuruldu ve hemen battı. 21 kişi yaşamlarını yitirirken, kaptanın da aralarında olduğu 3 subay ve 6 er UB-14 tarafından kurtarıldı.

Alman denizaltı faaliyetleri

Çanakkale Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu'nun müttefiki Almanya tarafından denizaltı yönünden sınırlı bir biçimde desteklenebildi. Zaten I. Dünya Savaşı 1914 yılı Ağustos ayında başladığında Almanya'nın elinde 29 denizaltı vardı. Buna karşılık aynı günlerde İngiltere 77, Fransa ise 45 denizaltıya sahipti. Amiral Wilhelm Souchon aracılığıyla Almanya'dan 1915 yılı Mart ayında denizaltı talep edildi; ancak o tarihlerde Atlantik'ten, Cebelitarık'tan ve Akdeniz'den bir denizaltı geçirilerek Kuzey Ege'ye gönderilmesi olanaksız görülüyordu. Tek yolu demir yoluyla Adriyatik Denizi'ne göndermek olarak düşünülüyordu. Bu şekilde de güçlü bir denizaltı değil ancak küçük denizaltılar gönderilebilirdi.

Almanya'dan bu şekilde gönderilen ilk denizaltı UB-8, 28 metre boyunda küçük bir denizaltı olup; Almanya'dan demir yoluyla Adriyatik kıyısındaki Pula Limanı'na gönderilmiş, burada monte edilmişti. Bu arada U-21 denizaltısı komutanı Binbaşı Otto Hersing, kendi denizaltısıyla bu işin üstesinden gelebileceğine inanıyordu ve bu fikrini üst makamlara iletti. Bizzat Berlin'e çağırılan Hersing, bu işte görevlendirildi. U-21, yeni tip bir denizaltı olarak; önde ve arkada ikişer tane olmak üzere dört torpido kovanına sahipti ve 64,2 metre uzunluğundaydı. Güvertesinde ise 88 mm'lik iki top taşımaktaydı.

Alman İmparatorluk Donanması bünyesinde teşkil edilen İstanbul Filotillası da (Almanca U-boote der Mittelmeer division in Konstantinopel) U-21, UB-7, UB-8, UB-14, U-38 U-34, U-35 ve U-39 faaliyet göstermiştir. Son üç denizaltı Ege'deki harekatlarında Oniki Ada civarında İtilaf Devletleri'ne ait yedi nakliye gemisi batırmışlardır. Diğer yandan UB-7 ve UB-8 Çanakkale Boğazı'nın güçlü akıntıları için zayıf kaldıklarından Karadeniz'de görev yapmışlardır. Filo için gönderilen diğer denizaltıların başına ise Marmara'ya ulaşamadan önce çeşitli kazalar gelmiştir. Bunlardan UB-3, İstanbul Filotillası'na katılmak üzere Adriyatik'ten hareket etmiş, İzmir'in 80 mil kadar açıklarından son telsiz mesajı alınmıştır. Seyir planına göre 28 Mayıs'ta İzmir Limanı'nda olmalıydı. Alman Adriyatik Pola Filotillası'nda görevli iken İstanbul Filotillası'na gönderilen UB-44 8 Ağustos'ta hareket etmiş ancak yolculuğu sırasında iz bırakmadan kaybolmuştur. UB-44 de aynı şekildeydi. Bu denizaltı 16 Ağustos 1916'da İstanbul Filotillası'na katılmış ancak Karadeniz'de görev yapmıştır. İstanbul Filotillası emrine gönderilen diğer bir denizaltı UB-45'tir. Bu denizaltı da Karadeniz'de görev yapmıştır.

U-21 harekâtı

İstanbul Filotillası'na ilk katılan denizaltı U-21 25 Nisan'da Almanya'dan denize açılmış, İspanya'nın Atlantik kıyılarından Madrid Alman elçisinin ayarladığı bir tankerden yakıt ikmali yapmış, Akdeniz'e girmiş, Sicilya kıyılarında bir Fransız muhribinden sıyrılmayı başarmış, müttefik Karadağ'ın Adriyatik limanı Kotor'a 13 Mayıs'ta ulaştı, birkaç gün mola verdikten sonra 25 Mayıs günü Semadirek Adası açıklarına, tam da İtilaf kuvvetlerinin Gelibolu Yarımadası'na çıkarma yaptıkları günün bir ay sonrasında intikal etmişti.

Bir Alman denizaltısının Cebelitarık'tan Akdeniz'e girdiği haberi alındığından itibaren Birleşik Filo komutanlığı oldukça gergin günler yaşamaya başladı.

Triumph taarruzu

U-21 25 Mayıs sabahı erken saatlerde Gelibolu Yarımadası ile Gökçeada arası sulara ulaştı. Hersing, pek çok geminin bu sularda denizaltı arama manevraları yapmakta olduğunu gözlemledi ve kısa sürede periskobu fark edildiği için dalmak zorunda kaldı. Ancak kısa sürede bu su üstü gemilerinden sıyrılmayı başardı. Seddülbahir açığından hareket ederek öğleye doğru Kabatepe-Arıburnu arasında periskoptan Triumph zırhlısını belirledi ve dalarak zırhlıya yaklaştı. Sabahtan itibaren Osmanlı mevzilerini ateş altında tutan zırhlı, o sıra öğle molasındaydı. Saat 12:30'da saldırı pozisyonu alan Hersing, tek torpidoyla zırhlıyı vasattan vurdu. Dokuz dakika içinde yan yattıktan sonra omurgası yukarı gelen zırhlı, 21 dakika sonra battı. Gemi mürettebatından 73 kişi ya da 71 kişi yaşamını yitirdi. Sağ kalanların kurtarılma çabaları sırasında Türk tarafından ateş açılmadı. Görgü tanıklarından İngiliz istihbarat subayı A. P. Herbert de günlüğünde bunu doğrulamaktadır. Triumph, 18 Mart 1915 deniz savaşından itibaren İngiliz Donanmasının Çanakkale'de kaybettiği Ocean, Irresistible ve Goliath'tan sonra dördüncü gemi oldu. Normal zamanlarda 700 civarında mürettebatı olan zırhlının batmasıyla yaşamını kaybedenlerin sayısı konusunda o günlerin İngiliz ve Amerikan basınındaki haberler geniş bir yayılım göstermişti. 31 Mayıs günü yapılan İngiliz resmî açıklaması ise üçü subay olmak üzere 14 kişinin ölü, 42 kişinin de kayıp olduğu yönündeydi. Amiral Roger Keyes anılarında ise sadece 3 subay ve 53 erin kurtarılabildiğini yazdı. Osmanlı resmî gözlem raporunda çok az kişinin kurtulduğu belirtilmekteydi. İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ise mürettebattan çoğunluğunun kurtarıldığını belirtmişti. Aynı gün İngiliz Donanması'nın Vengeance adlı gemisinin de bir torpido saldırısına uğradığı rapor edilmişti. Ancak torpido hedefini bulamadı.

Majestic taarruzu

Hersing, Triumph'u torpilledikten sonra Semadirek Adası yönünde çekildi; geniş bir yay çizerek iki gün sonra, 27 Mayıs'ta ise Seddülbahir açıklarına geldi. Saat 06:30'da periskobunu çıkararak çevreyi inceleyen Hersing, pek çok tekne arasından kıyıya yakın demirlemiş olan Majestic'i hedef aldı. U-21, zırhlının kıç tarafından, etrafından dolaşan tekneler arasında kalan 20 metrelik bir gedikten bir torpido gönderdi. Torpido, bu teknelerden hiçbirine çarpmadan hedefine ulaştı. Patlamadan sonra 4,5 dk. içinde yan dönen Majestic, kısa sürede sulara gömüldü. Yan yatmış vaziyette, gövdesinin bir bölümü su üstünde kaldı. Sonuç olarak İngiliz Donanması'nın Çanakkale'de kaybettiği gemi sayısı beşe yükseldi.

İngiliz Deniz Kuvvetleri Komutanlığı 27 Mayıs gecesi yapılan açıklamada mürettebatının tamamına yakınının kurtarıldığı belirtti. 31 Mayıs'taki resmi açıklama ise 2 ölü ile 47 kayıp verildiği bilgisi yer aldı. Bir araştırmada verilen kayıp rakamı ise 48'di. Diğer taraftan Majestic'teki kayıpların Triumph'tan daha az olduğu, bunun da geminin sahile daha yakın bir noktada torpillenmiş olmasına bağlandığı ifade edilmektedir.

Bu iki olay üzerine İngiliz Deniz Bakanlığı muhripten büyük tüm savaş gemilerini, Gelibolu Osmanlı mevzilerini ateş altına alma görevinden çekerek Mondros Limanı'nda tutmaya kara verdi. Ek olarak, Alman denizaltı faaliyetlerine karşı da çeşitli önlemler alındı. Bu önlemlerin sonucunda sonraki yedi ay boyunca Alman denizaltıları Çanakkale Boğazı dışında sadece bir nakliye gemisi batırabildi. Yine de Gelibolu Yarımadası'ndaki İtilaf Devletleri kuvvetleri, çıkarmanın henüz birinci ayı sonundan itibaren bu güçlü deniz toplarının desteğinden mahrum kalmışlardı.

Öte yandan mühimmat taşıyan Fransız nakliye gemisi Carthage, 4 Temmuz günü U-21 tarafından batırıldı.

UB-14 harekâtı

Üsteğmen Heino von Heimburg komutası altındaki UB-14, Girit açıklarında arıza yapınca Bodrum Limanı'na yanaştı ve onarımdan sonra 13 Ağustos 1915 günü Kuzey Ege'ye doğru hareket etti. İstanköy Adası'nı geçtikten sonra 11.117 grostonluk Royal Edward yolcu gemisini tespit etti. Gemi, İskenderiye'den Gelibolu'ya, bölgede muharebe etmekte olan İngiliz 29. Piyade Tümeni'ne ait kalabalık bir takviye birliği ve bir sağlık ekibi taşımaktaydı. Heimburg, bir mil mesafeden bir torpido saldırısına girişti. Torpido, Royal Edward'ın kıç tarafında patladı. Altı dakika içinde sulara gömülen tekneden yaklaşık olarak 700 kişi çevredeki gemilerce kurtarılırken, 900'ün üzerinde kişi ise yaşamını yitirdi. Royal Edward, I. Dünya Savaşı sırasında U-Botlarca batırılan 10 bin grostonun üstündeki 74 gemiden birisidir.

UB-14, Ege Denizi'nde Marmara yönünde ilerlerken Limni Adası'nın 30 mil açığında, 2 Eylül sabahı Gelibolu'ya bir ANZAK birliği taşıyan 11.899 grostonluk Southland isimli nakliye gemisine torpido saldırısında bulundu. Hasar alan gemi tahliye edilse de 40 kişi hayatını kaybetti. Denizaltı, boğazı geçtikten hemen sonra 4 Eylül'de E7'yi, 5 Kasım'da ise E20'yi batırdı.

Sonuçlar ve değerlendirme

Tüm denizaltı harekâtları sırasında İtilaf Devletleri'ne ait 13 denizaltı kullanıldı ve Çanakkale Boğazı'nı 27 kez geçme girişiminde bulunuldu. Bu girişimlerde 3 İngiliz denizaltısı (E7, E15 ve E20), 3 Fransız denizaltısı (Joule, Mariotte ve Saphir) ve bir Avustralya denizaltısı (AE2) batarken, Fransız denizaltısı Turquoise Osmanlı kuvvetleri tarafından ele geçirildi. Batan denizaltıların toplam tonajı 5.818 tondu. Osmanlı İmparatorluğu'nun bu denizaltı harekâtlarındaki gemi kayıpları ise toplam tonajı 21 bin ton olan 8 askerî gemi (Mesudiye, Barbaros Hayreddin zırhlıları, Yarhisar muhribi, Peleng-i Derya, Nur-ül Bahir gambotları, Nara ve Sakız destek gemileri) ile toplam tonajı 38.500 ton olan Şirket-i Hayriye ve Haliç Şirketi'ne ait 31 ticaret gemisiydi. Bunların yanı sıra 200'den fazla küçük tekne ve mavna da batırılmıştı. Tüm bu kayıplarla birlikte toplam gemi kaybı 63.516 tonu bulmaktaydı. Bu toplam içinde Fransız denizaltıları tarafından batırılanlar 2 nakliye gemisi, 5 buharlı tekne ve 14 yelkenliydi.

En etkili operasyon yapan denizaltılar E7, E12 ve E14 İngiliz denizaltıları olarak görülmektedir. Bu denizaltılar seyir halinde ya da limanda çok sayıda nakliye gemisini yüklü olarak batırdı. Osmanlı deniz nakliyatı için en tehlikeli dönem E2, E11 ve E14'ün Marmara Denizi'nde operasyon yürüttüğü 1915 Ağustos'uydu.

Esas olarak Gelibolu'daki kara muharebeleri boyunca Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi'nde yürütülen denizaltı harbinde, doğrudan Osmanlı ve Alman gemilerine, dolaylı olarak 5. Ordu'nun lojistik desteğine ciddi kayıplar verdirildi. Bununla birlikte 5. Ordu'nun deniz üzerinden ikmalindeki bu zorlanmanın etkisi, cephedeki savaş gücünü düşürecek kadar büyük olmadı. Bununla birlikte asker nakliyatı mayıs ayı ortalarından itibaren Trakya üzerinden kara yoluyla yapılmaya başlandı. Bu durumda 12 saat gerektiren nakliyat bir haftayı bulmaktaydı. Diğer ikmal maddeleri sevkiyatı da kara yoluna kaydırıldı. Sonuç itibarıyla Müttefik denizaltı operasyonları cephe kuvvetlerinin ikmalini zor, zahmetli, zaman alıcı hale getirmiş ve en azından altı kat daha pahalıya mâl olmasına yol açmıştı. Özellikle mühimmat nakliyesinde yaşanan gecikmeler cephelerde belirgin sıkıntılar yaratmış, hatta bazı taarruzların ertelenmesine neden olmuştu. Bir diğer önemli ikmal malzemesi olan tıbbî malzeme sevkiyatındaki gecikmelerin de ölümcül olması tabidir. Bütün bunların sonucunda deniz yoluyla ikmal kademe kademe terk edildi. Öyle ki Müttefik Donanma Komutanlığı, 1915 yılı Aralık ayı itibarıyla Marmara Denizi'nde hedef yokluğundan denizaltı operasyonlarına son vermeye karar verdi. Diğer taraftan, artık Osmanlı keşif uçuşları Marmara üzerinde düzenli olarak yapılmaktaydı.

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.