Makale Dizini

Sultan V. Mehmed Reşad

V. Mehmed Reşad
V. Mehmed, 1868
Hüküm süresi 27 Mayıs 1909 – 3 Temmuz 1918
Önce gelen II. Abdülhamid
Sonra gelen VI. Mehmed
Hanedan Osmanlı Hanedanı
Babası Abdülmecid
Annesi Gülcemal Kadın Efendi
Doğum 2 Kasım 1844
İstanbul
Ölüm 3 Temmuz 1918 (73 yaşında)
İstanbul
İmza V. Mehmed Reşad tuğrası
Dini Sünni İslam

Saltanattan önceki yaşamı

II. Mahmud'un torunudur. 18 oğlu ve 24 kızı olan Sultan Abdülmecid'in yaş sırasına göre üçüncü oğluydu. Annesi Gülcemal Kadın Efendi'dir. Eski Çırağan Sarayı'nda doğdu. Annesi Gülcemal Kadın Efendi veremden öldüğü zaman Mehmed Reşat 7 yaşındaydı. Çocukluğu, padişah olan babasının yanında geçti. Eğitimine fazla önem verilmedi. Babası ve amcası Sultan Abdülaziz saltanat yıllarında özgür ve rahat bir şehzadelik yaptı. 1872'de başkadını olan Kamures ile "izdivaç" yapıp , "aile" kuran Osmanlı şehzadeleri arasına girdi. 1876-1909 ağabeyi II. Abdülhamid döneminde, veliahtlık yapmasına rağmen, Dolmabahçe Sarayı'nın Veliahtlık Dairesinde kapalı hayat yaşamak zorunda kaldı. Veliaht olduğu için devamlı kontrol altında tutuluyordu. Seyrek olarak Balmumcu Çiftliği'ne gitmesine izin verilmekteydi. Ama başkalarıyla görüşmesi ve İstanbul'da gezinmesi yasaklanmıştı. Gözlerinin mavi olduğu Mehmed Reşat'ın kendine nazar değdireceğinden korkan ağabeyi II. Abdülhamid onunla karşı karşıya görüşmekten kaçınmış olduğu belirtilmektedir. Günlerini haremde geçirir; Dürr-i And, Mihr-engiz adlı kadinefendileri ve Ziyaeddin, Necmeddin, Ömer Hilmi adlı şehzadeleriyle ilgilenip eğlenirdi. Fars edebiyatına, Mevlevilik konularına ve özellikle Mesnevi'ye yakın ilgisi vardı ve şiir ve diğer kitaplar da okurdu.

1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra veliaht olarak protokole göre "Devletû Necabetû Veliahd-ı Saltanat Reşat Efendi Hazretleri" şeref adını kullanarak törenlere iştirak etmeye başladı. Halk arasında güler yüzü ve sıcak bakışı ile sempati topladı. Onun bu makam teşebbüsünden hoşlanmayan ve oyuna geldiğini fark eden ağabeyi II. Abdülhamid'in verdiği bir Yıldız Sarayı davetinde onun yakasından tutup "Bu işler senin başının altından çıkıyor" dediği belgelenmiştir.

Saltanatı

V. Mehmed'in bir portresi V. Mehmed'in bir portresi
31 Mart Olayı ardından 1909'da, II. Abdülhamid Meclis-i Milli tarafından tahttan indirildi ve 65 yaşında olan Veliaht Reşad Efendi İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin desteğiyle tahta çıkartıldı. Saltanat adı olarak, asıl adı olan "Reşad" değil, "Mehmed" adının kullanması kararlaştırıldı. Bu isim değişikliği ayandan Ferik Sami Paşa önerisiyle yapıldı ve gerekçesinin Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'a ordusuyla girişi ile Hareket Ordusu'nun İstanbul'a gelişi arasında bir bağlantı kurmak olduğu belirtilmektedir. Padişahlığa Meclis-i Milli kararıyla gelmesine rağmen, Osmanlı Hanedanı'nın "ekber evladı" olması ile de padişahlığı hakkı bulunmaktaydı.

Cülus töreni Beyazıt'ta bulunan Harbiye Nezareti binasında yapıldı. Bu tören için yeni padişah Dolmabahçe Sarayı'nda Sirkeci'ye kadar "İhsaniye" istimbotuna binip gitti. Bu deniz yolculuğu sırasında donanma gemilerinden yapılan şeref top atışları onu korkuttu. Sirkeci'den Beyazıt'a saltanat arabası ile çıkarken yolun iki tarafında dizili İstanbullular tarafından coşkunlukla alkışlandı. Biat duasından sonra yaptığı konuşmada
Hürriyetin ilk padişahı benim ve bunda müftehirim.
demiş ve bundan sonra "Meşrutiyet Padişahı" olarak anılmaya başlanmıştır. 5 Mayıs 1909'da II. Abdülhamid'in son sadrazamı olan Ahmed Tevfik Paşa İttihad ve Terakki Cemiyeti üyelerinin zorlamaları ile istifa etti ve yeni hükümet Hüseyin Hilmi Paşa sadrazamlığı altında kuruldu.

10 Mayıs 1909 günü V. Mehmed için Eyüp'te kılıç alayı yapıldı. Padişah Dolmabahçe'den "Söğütlü" yatına bindi ve Boğaz ve Haliç üzerinden denizden Eyüp'e gitti. Eyüp Türbesi'nde Şeyhülislam Sahip Efendi ve Konya Mevlevi Dergahı Postnişini Abdülhalim Efendi tarafından Sultan Osman'ın kılıcını kuşandı. Sonra saltanat arabasına binen V. Mehmed Fatih Camii'nde Fatih türbesini ziyaret etti. Sonra yine saltanat arabası ile Dolmabahçe Sarayı'na döndü. Özellikle II. Abdülhamid'in uzun saltanat yıllarında İstanbul'un sokaklarında padişahın görünmemesi dolaysıyla yeni padişahın şehir içinde araba seyahati ve herkesi güler bir yüz ile selamlaması, yadırganmakla beraber, İstanbul halkı arasında büyük heyecan yarattı.

Padişah olarak ilk icraatlarının başında ikamet sarayının ve Cuma alaylarının değiştirilmesi oldu. Abdülhamid'in ikamet sarayı olan Yıldız Sarayı'ndan ayrıldı ve Dolmabahçe Sarayı'na yerleşti. Fakat Dolmabahçe Sarayı eski ve bakımsızdı. Saray çok ayrıntılı onarımdan geçirildi; saraydaki bütün odalar, bodrum katı dahil olmak üzere tamir edilip uygun bir hale getirildi ve elektrik ve kalorifer tesisleri yapıldı. Fakat Sultan Mehmed Reşat gaz lambasını elektriğe ve soba ile ısınmayı kalorifere tercih ettiği için kurulan yeni tesisat kullanılmadı. Haftalık Cuma alayı semtin değişik camilerinde yapılmaya başlandı. Bu nedenle Abdülhamid döneminde kullanılmaması dolayısıyla İstabl-i Amire'de çürüyen landolar ve saltanat arabaları onarıldı; şehir yollarına alışık yeni atlar satın alındı; seyis ve arabacılara yeni sırmalı üniformalar hazırlandı. Kortej protokolü sorunlarına çare olarak bu alaylarda padişahın yanına en kıdemli asker Ahmet Muhtar Paşa'nın oturtulmaya başlandı.

V. Mehmed'in bir portresi V. Mehmed'in bir portresi
Sultan II. Abdülhamid'in padişahlığı sırasında hapis hayatı yaşadığı için devlet işlerinde tecrübe edinememişti ve yaşı da 65'e gelmişti. Zaten yumuşak huylu ve zayıf iradeliydi. Bu nedenlerle padişahlığı sırasında devlet yönetimi daha çok İttihat ve Terakki Partisi'nin genç ve dinamik ileri gelenlerinden Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa'nın elinde kaldı. Bu liderlerin yeni padişahı çok sevdikleri gösterileri yapılmaktaydı. Piyasaya onun adını taşıyan "Reşat Altını" sürüldü. Birçok İstanbul semtine, Anadolu kasaba ve köylerine "Reşadiye" adı verildi. V. Mehmet'in ilk saltanat günlerinde adi suçluların ve özellikle 31 Mart Olayı ile ilişkili ve İttihad ve Terakki Partisi aleyhtarı siyasi suçluların kentin meydanlarında asılmalarına onay vermeyeceğini mabeyn üyelerine ısrarla bildirmesine rağmen sonunda iktidarda bulunan İttihat ve Terakki Fırkası idarecilerinin ısrarlarına karşı gelemeyip bunlara onay vermek zorunda kaldı. Şehir halkı meydanlarda kurulan darağaçlarda asılan suçluların cesetleri İstanbul'da olağan görüntüler haline geldi. Bu icraat, Mehmed Reşat'ın saltanat döneminde gayet çok sayıda kanun, kararname ve irade-i saniyeye hiçbir itiraz şerhi koymadan ve hatta farkına varmaksızın onay vermesinin baş örneklerinden biri oldu.

29 Aralık 1909'da devlet idaresini yüklenen ama İttihat ve Terakki Fırkası'nın üyelerinin bu devlet işlerine devamlı karışmalarından hiç hoşlanmayan Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa istifa etti. Yerine Roma Sefiri olan İbrahim Hakkı Paşa göreve atandı ve 12 Ocak 1910'da yeni hükümetini kurdu. Bu hükümetin daha serbest olacağı beklenmekteydi; ama çok geçmeden kabine İttihat ve Terakki Fırkası liderleri, ordu ve Harp Nazırı olan Mahmud Şevket Paşa'nın etkisi altına girdi.

1910'da bir sıra kayda değer olay ortaya çıktı. 19 Ocak 1910 günü o zaman Meclis-i Mebusan binası olan Çırağan Sarayı, çatı katındaki kalorifer bacasından çıkan bir yangından sonra 5 saat içinde dört duvar haline dönüştü. Amcası Abdülaziz tarafından yaptırıldığı için V. Mehmed'in bu sarayı sevmediği ve içinde oturmak istemediği ve bu nedenle bu yangına üzülmediği bildirilmiştir. Aynı yıl "1910 Arnavutluk İsyanı" çıktı ve bu ayaklanma 1 Ocak 1911'de üzerine gönderilen Harbiye Nazırı Memduh Şevket Paşa komutasındaki güçler tarafından bastırıldı. 1908'de Girit Parlamentosu üyelerinin başbakanın tatilde olmasını ve Osmanlı İkinci Meşrutiyet kurulmasını fırsat bilerek Yunanistan'la birleşme oyu vermelerinden sonra, 1910'da Yunan kralına bağlılık yemini vermeleri Osmanlı devletine ve V. Mehmed'e bağlı olmaları gerekmesi sorununu yeniden depreştirdi. Kozmopolit Efendi'nin sahibi ve Ahmed Samim Bey'in başyazarı olarak çıkarılan "Sada-yı Millet" gazetesinin Patrikhane lehine çalıştığı söylentileri yayılması üzerine, 9 Haziran 1910'da Ahmed Samim Bey bir suikasta hedef olarak Bahçekapı'da vurulup öldürüldü. Mayıs ve Haziran ayları boyunca devlet erkanı; meclis ve ayan üyeleri; yabancı elçilerle ile alafranga tertipli ve müzikli bir seri (örneğin Tokatlıyan Oteli, Beylerbeyi Sarayı, Dolmabahçe Sarayı'nda) ziyafet ve şölene katıldı.

6 Şubat 1911'de devlet idaresinin merkezi olan Bâb-ı Âli'de yangın çıktı, Sadrazamlık ile Hariciye Nezareti daireleri kurtulup. Şura-yı Devlet, Dahiliye Nezareti, Mektübcu, Teşrifatçı, Beylikçi, Sadaret Kalemi daireleri ile Vak’anüvis daireleri tamamen yandı. Çırağan Sarayı yangına üzülmeyen V. Mehmed'in bu yangına çok fazla üzüldüğü belirtilmektedir. 1911 yılı içinde V. Mehmed eski Fransız imparatoriçesi olan Eugenie'nin ve yazar Pierre Loti'nin ziyaretlerini kabul etti. 5 Haziran 1911 günü Sultan V. Mehmet denizden "Barbaros" zırhlısı ile Rumeli gezisine başladı. Selanik, Üsküp ve Priştina'yı ziyaret etti. Kosova'da bulunan ceddi I. Murad'ın türbesi olan Meşhed-i Hüdevandigar'da 100.000 kişinin katıldığı bir cemaatle cuma namazı kıldı. 26 Haziran'da İstanbul'a döndü.

Trablusgarp Savaşı

Posta pulu, 1914 Posta pulu, 1914
Tek bir ülke olarak birleşmekte diğer Avrupa ülkelerine göre geç kalan İtalya, sömürgecilik yarışına katılarak Kuzey Afrika'da Osmanlılara ait olan Trablusgarp'ı ele geçirmek istedi. Avrupalı devletlerin de desteğini alan İtalya, Osmanlı Devleti'ne bir ültimatom vererek, Trablusgarp'ın kendisine bırakılmasını istedi. İtalyanların bu isteği reddedilince Trablusgarp ve Bingazi işgal edildi (1911).

29 Eylül 1911'de Trablusgarp'in İtalyanlarca işgali üzerine sadrazam İbrahim Hakkı Paşa hükümeti istifa etti. Ortaya çıkan kabine krizinde, Meclisteki İttihat ve Terakki Partisi grubunun desteğiyle sekizinci kez Mehmed Said Paşa sadrazamlığa getirildi. Ama İbrahim Hakkı Paşa ve kabinesi üyelerinin Divan-ı Ali'de yargılanmaları sorunu Meclis-i Mebusan'ı karıştırdı. İttihat-ı Terakki Partisi bu yargılamayı istememekteydi. Hükümet ile Meclis arasında anlaşmazlık çıktı. Mehmet Said Paşa hükümeti 30 Aralık'ta istifa edip yeniden sadrazam tayin edilip hükümetini yeniledi. İttihat ve Terakki Partisi bu anlaşmazlığı çözmek yolu olarak Kanun-i Esası'nın padişaha verdiği Meclis'-i Mebusan'ı kapatması yetkisini kullanmaya V. Mehmed'i zorladı ve 18 Ocak 1912'de Meclis-i Mebusan kapatıldı ve İstanbul'da sıkıyönetim ilan edildi.

Temmuz 1912'de İtalya Osmanlı Devleti'ni barışa zorlamak için Çanakkale'de Osmanlı istihkamlarını denizden topa tuttular. Ayrıca Ege Denizi'ndeki 12 adaya asker çıkardılar. Mustafa Kemal ve Enver Bey Trablusgarp'a geçerek Derne ve Tobruk'da önemli direniş hatları oluşturdular.

Balkan Savaşlarının başlaması üzerine İtalyanlarla barış imzalandı ve Trablusgarp Savaşı sona erdi. Yapılan Uşi Antlaşması'na göre Trablusgarp ve Bingazi İtalya'ya verildi. 12 ada Yunanistan'ın işgal etmemesi için geri verilmek üzere İtalya'da bırakıldı.

1912 Arnavutluk Ayaklanması, "Halaskaran Zabıtan" ve 1912 hükümet buhranı

Hintliler için üretilen tekstil ürünlerinde Sultan Mehmet, 1900-1920 arası
Hintliler için üretilen tekstil
ürünlerinde Sultan Mehmed,
1900-1920 arası
18 Ocak 1912'de kapatılan Meclis-i Mebusan için yapılan seçimler ve Nisan 1912'de seçilen mebuslar İttihat ve Terrakki Partisi aleyhtarları tarafından tenkit edildi ve "Sopalı Seçim" olarak isimlendirildi. Partinin orduyu kullanarak bazı bölgelerde halkın tepkisine karşı geldiği iddia edildi. Hükümet İtalya'nın Arnavutluk'a da gözlerini diktiğini bildiği için Arnavutluk'a yeni ordu birlikleri göndermişti. Arnavutluk'ta ordu komutanı olan İsmail Fazıl Paşa komutasındaki birliklerden şikayetler gelmeye başladı. Arnavutluk'ta Priştineli Hasan ve diğer bir iki adayın mebus çıkarılmaması için yapılan müdahalelerin 1912 Arnavutluk Ayaklanmasına baş sebep olduğu ifade edilmiştir.

Bunu bahane bulan muhalif Hürriyet ve İtilaf Fırkası'nın önemli üyesi Dr.Rıza Nur'un Arnavutluk'ta bir yeni ayaklanma çıkması için isyanın liderlerinden olan ve Sinop'ta sürgünde bulunan Yakova'lı Rıza ile anlaşmış ve kışkırtıcılık yapmış olduğu belirtilmektedir. İsyancı Arnavutların liderleri Priştineli Hasan, Yakovalı Rıza, Necip Dirağa, ve İsa Bolatın idi ve İstanbul ile irtibatı Rıza Nur sağlıyordu. Bu isyancılar yayınladıkları bir beyanname ile istediklerini yeni kabinenin düşürülmesi, Meclis-i Mebusan'ın tekrar feshi ve seçimlerin yenilenmesi, askeri hizmetlerin mahalli olması, memurların Arnavutçayı bilmeleri veya Arnavutlardan tayini olarak ilan ettiler. Bu Arnavutluk'ta hükümetin otoritesini sarstı.

22 Haziran 1912'de isyan devam etmekte iken yüzbaşı rütbeli Tayyar Bey ve Mümtaz Bey ; teğmen rütbeli Tahsin Bey, Çelâl Bey, Kasım Bey, Melek Fraseri Bey, Nafiz Bey ve Hamza Bey, 1909'da II. Meşrutiyet'in ilanı sırasında Resneli Niyazi'nin dağa çıkmasının benzeri olarak, Manastır'da dağa çıktılar. Hükümet olayların yatıştırılması ve bastırılması için tedbirler almaya çalıştı. İttihat ve Terakki Partisi genel kâtibi Eyüp Sabri Bey ve Ömer Naci Bey bu dağa çıkma olay yerine gitti ama ekstradan Şehabettin Bey komutası da bir askeri birlik de gönderildi. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın bu olayları askeri tedbirlerle bastırma isteği olmadığı dağa çıkan isyancılara anlatılıp onları isyan yerine politik yollar kullanılmaları inandırıldı.

Arnavut isyan sırasında, İstanbul'daki siyasî muhalefetle ve ordu içinde "Haleskeran Zabitler" adı verilen bir grup arasındaki ilişkiler ortaya çıkmıştı. Bu muhalif ordu grubu Selanik'te Galip Paşa ve İtalya'ya karşı İzmir'de toplanan birlikler içinde bir tabur kumandanı olan Hüseyin Avni Bey'in öncülükleri altında idi. Böylece, Balkanlar ve özellikle Arnavutluk'ta ve İzmir'de yığılmış olan kıtaların subayları, İttihat ve Terakki Partisi aleyhinde siyasi baskıya giriştiler. "Haleskeran Zabitler" adına Bostancı'da bir toplantı yapıldı . Bu toplantıya Ferid Paşa, Suphi Paşa ve Zeki Paşa güya aracı olarak katıldı. Melamiler Şeyhi Terlikçi Salih Efendi gibi Hürriyet ve İtilaf Partisi elemanları da toplantıda bulundular. Bu toplantı Halâskâran Grubu bir beyanname yayımladı. Bu beyannamede hükümetin istifası istenmekteydi. Ama ayrıca Meclis-i Mebusan Başkanı Halil Bey'in evine hükümetin düşmesini sağlaması için bir gizli tehdit mektup da gönderildi.

Hükümette bulunan Harbiye Nazırı ve Bahriye Nazırı'nın istifaları üzerine 16 Temmuz 1912'de Mehmet Said Paşa sadrazamlıktan istifa etti. Yerine en kıdemli müşir ve çok saygın bir asker olan Ahmed Muhtar Paşa "Büyük Kabine" adı verilen yeni bir hükümet oluşturdu. Bu kabine içinde eski sadrazamlardan Kıbrıslı Mehmed Kâmil Paşa, Hüseyin Hilmi Paşa, Avlonyalı Mehmed Ferid Paşa bulunmakta ve Bahriye Nazırı olarak da sadrazamın oğlu olan Mahmud Muhtar Paşa bulunmaktaydı.

Bu hükümet partiler ve siyasal görüşler üstü bir politika uygulamayı hedeflenmişti. Ama Balkan Savaşı çıkması dolaysıyla bu hedefine yetişmede başarılı olamadı. Balkan Savaşları'nın çıkması üzerine Ahmed Muhtar Paşa'nın önerisiyle 5 Ağustos 1912'de 4. Meclis-i Mebusan dağıtıldı. Sıkıyönetim ilan edildi. 29 Ekim 1912'de de Ahmed Muhtar Paşa sadrazamlık görevinden istifa etti. Yerine dördüncü kez Kıbrıslı Mehmed Kâmil Paşa sadrazamlığa getirildi.

I. Balkan Savaşı

Bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Osmanlı Devleti'ni Balkanlardan çıkarmak isteyen Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ve Karadağ Trablusgarp Savaşı'yla uğraşan Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar.

Rusya'nın saldırmama garantisine güvenen Osmanlı İmparatorluğu ordularını terhis etmişti.

I. Balkan Savaşı sırasında birçok cephede birden savaşmak zorunda kalan Osmanlı Devleti ağır yenilgiler aldı. Bulgarlar Çatalca'ya kadar ilerlediler, Yunanlar Selanik'i işgal etti. Bu olaylardan faydalanan Arnavutluk da bağımsızlığını ilan etti.

II. Balkan Savaşı

Osmanlı Devleti'nden aldıkları toprakların kendi aralarında paylaşırken anlaşmazlık içerisine girdiler. Sırbistan, Yunanistan ve Romanya, Bulgaristan'a karşı savaşa başladı. Osmanlı Devleti bu fırsattan yararlanarak Bulgaristan'a savaş ilan etti. Osmanlı ordusu tarihi şehir Edirne'yi kurtardıktan sonra Meriç'e kadar ilerledi ancak, Avrupalı devletlerin müdahalesi ihtimaline karşı daha fazla ileri gitmedi. II. Balkan Savaşı sonunda yapılan İstanbul Antlaşması ile Edirne ve Kırklareli Osmanlı Devleti'ne geri verildi. Kavala ve Dedeağaç ise Bulgaristan'da kaldı. İki devlet arasında Meriç Nehri sınır oldu

1913'te siyasi gelişmeler

V. Mehmed Selanik ziyaretinde tören kıt'asını selamlıyor
V. Mehmed Selanik ziyaretinde
tören kıt'asını selamlıyor
23 Ocak 1913'te İttihat ve Terakki Fırkası ileri gelen ismi olan Binbaşı Enver öncülüğündeki Yakup Cemil ve adamlarından bir İttihat ve Terakki Partisi fedai grubu Bâb-ı Âli'de bakanlar kurulu toplantısını bastı. Bu baskın sırasında Harbiye Nazırı Nâzım Paşa öldürüldü. Daha sonra Sadrazam Kamil Paşa makamına giden baskıncılar, onun başına tabanca dayayarak istifaya zorladılar. Yerine İttihat ve Terakki Partisi'nin baș adamı olan Mahmut Şevket Paşa sadrazam oldu. Bâb-ı Âli Baskını olarak anılan bu olaydan sonra muhalefet şiddetli polis baskısıyla etkisiz hale getirildi. . Kâmil Paşa hükümetinin maliye ve dahiliye nazırları tutuklandı. En büyük muhalefet partisi olan Hürriyet ve İtilaf Partisi'nin liderlerinin birçoğu yurt dışına kaçtılar. Muhalefet gazeteleri kapatıldı. Mart 1913 Ahrar Partisi lideri olan Prens Sabahaddin'e yakın bazı kişilerin içinde yer aldığı bir hükümet darbesi girişimi de ortaya çıkartıldı. Bu olay üzerine Ahrar Partisi liderleri Prens Sabahaddin ve Dr. Nihat Reşat da yurt dışına kaçtılar.

11 Haziran 1913'te Sadrazam Mahmut Şevket Paşa'nın Beyazıt Meydanı'nda makam otomobilinin içindeyken uğradığı silahlı suikast sonucunda hayatını kaybetmesi, İttihat ve Terakki Partisi'ne muhalefetin tamamen ezilmesine vesile oldu. Yurt dışında bulunan muhalefet liderlerinin çoğu gıyaben idama mahkûm edildi. Basın ve siyaset dünyasında İttihat ve Terakki Partisi aleyhtarı olarak tanınan 322 kişi Sinop'a sürüldüler.

I. Dünya Savaşı

Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'na Almanya'nın yanında katıldı. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'nda birçok cephede savaştı. Çanakkale Savaşı'nda önemli bir direniş gösteren Osmanlı Devleti, tüm olumsuz şartlara rağmen, düşman donanmasının boğazlardan geçmesine izin vermedi. Osmanlı birliklerinin kazandığı yerel başarılar sonuca etki etmedi.

Ölümü

Mehmed Reşat'ın saltanatı 9 yıl sürdü. 3 Temmuz 1918 tarihinde kalp yetmezliğinden vefat etti. Sağlığında mimar Kemalettin Bey'e yaptırdığı Eyüp'teki Sultan Reşat Türbesi'nde yatmaktadır.

Ailesi

Eşleri
  • Kam-res Baş Kadın Efendi
  • Dürr-i And İkinci Kadın Efendi
  • Mihr-engiz İkinci Kadın Efendi
  • Naz-perver Üçüncü Kadın Efendi
  • Dil-firib Dördüncü Kadın Efendi
Erkek çocukları
  • Şehzade Mehmed Ziyaeddin Efendi
  • Şehzade Mehmed Necmettin Efendi
  • Şehzade Ömer Hilmi Efendi

Sultan V. Mehmed, Alman imparatoru II. Wilhelm'i İstanbul'da karşılaması. Sultan V. Mehmed'in solunda Osmanlı'nın Berlin büyükelçisi Hakkı Paşa bulunmaktadır.
Sultan V. Mehmed'in, Alman imparatoru II. Wilhelm'i İstanbul'da karşılaması. Sultan V. Mehmed'in solunda Osmanlı'nın Berlin büyükelçisi Hakkı Paşa bulunmaktadır.
V. Mehmed'in Almanya imparatoru kayser II. Wilhelm'le resmi
V. Mehmed'in Almanya imparatoru kayser II. Wilhelm'le resmi
İttifak devletleri liderlerini gösteren Alman kartpostalı. Ortada V. Mehmed
İttifak devletleri liderlerini gösteren Alman kartpostalı. Ortada V. Mehmed
V. Mehmed'in Almanya imparatoru kayser II. Wilhelm'le resmi
V. Mehmed'in Almanya imparatoru kayser II. Wilhelm'le resmi
İttifak devletleri liderlerini gösteren Alman kartpostalı. Almanya, Osmanlı, Bulgaristan, Avusturya-Macaristan
İttifak devletleri liderlerini gösteren Alman kartpostalı. Almanya, Osmanlı, Bulgaristan, Avusturya-Macaristan
 


Enver Paşa

Enver Paşa
Takma Adı Şehid-i Ala
Gazi-i Namdar
Doğum 23 Kasım 1881 İstanbul
Ölüm 4 Ağustos 1922 (40 yaşında) Çeğen köyü, Tacikistan
Hizmet Yılları 1899-1918
Rütbesi Birinci Ferik
Komuta Ettiği 3. Ordu
Kafkas İslam Ordusu
Savaşları/Çatışmaları Trablusgarp Savaşı
Balkan Savaşları
Sarıkamış Harekatı
Bakü Muharebesi
Rus İç Savaşı
Enver Paşa (İsmail Enver), Osmanlı İmparatorluğu'nun son yıllarında etkin olan Osmanlı asker ve siyaset adamı.

İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kurucu ve önderleri arasında bulunmuş, 1913'te Bâb-ı Âli Baskını adı verilen askeri darbeyle cemiyetin iktidara gelmesini sağlamış, 1914'te Almanya ile askeri ittifaka önayak olarak Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı'na girmesine öncülük etmiş, savaş yıllarında "Harbiye Nazırı ve Başkumandan Vekili" sıfatıyla askeri politikayı yönetmiştir.

I. Dünya Savaşı'nın yenilgi ile sonuçlanması üzerine, Almanya ve Rusya'da Türk halklarının bir araya getirilmesi amaçlı pek çok mücadelede bulunmuş, Sovyet hükûmetinin desteğini kaybettikten sonra Orta Asya'daki Türk halklarını ayaklandırmak amacıyla gittiği Türkistan'da Bolşeviklere karşı yaptığı bir çatışma sırasında ölmüştür.

1914'te Padişah Abdülmecit'in torunu (Şehzade Süleyman'ın kızı) Naciye Sultan'la evlenerek Osmanlı hanedanına damat olmuştur. Bu evlilikten Türkân Mayatepek (ö.1989) ve Mahpeyker Ürgüp adlı kızları ve Ali Enver Akoğlu (1921-1971) adlı bir oğlu vardır. Enver Paşa, Genel Kurmay eski başkanlarından Kazım Orbay'ın da kayınbiraderiydi.















Hayatı

Enver Paşa, Babası Ahmet Bey, Kardeşi Nuri Killigil Enver Paşa, Babası Ahmet Bey,
Kardeşi Nuri Killigil
1881’de İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Hacı Ahmet Paşa, annesi Ayşe Hanım’dır. Ailenin 6 çocuğundan en büyüğüdür. Önce Nafia Nezareti (Bayındırlık Bakanlığı)’nda fen memurluğu yapan daha soran surre emini olarak sivil paşalık rütbesine yükselen Hacı Ahmet Paşa’nın görevi nedeniyle çocukluğu farklı şehirlerde geçti. İlkokulu İstanbul'da okuduktan sonra 1894’te Manastır Askeri Rüştiyesi’ni, 1897’de İstanbul’daki Soğukçeşme Askeri İdadisi’ni tamamladı. Harp okulunu 1899'da piyade teğmeni olarak bitirdikten sonra, 1902'te kurmay yüzbaşı olarak Harp Akademisinden derece alarak mezun oldu. Selânik'teki Üçüncü Ordu'nun emrine girdi.

Manastır ve Üsküp’te çeşitli askeri görevlerde bulunduktan sonra 1904’te kolağası, 1905’te kurmay, 1906’da binbaşı oldu. Ekim 1907'de Manastır civarında eşkiya takibi ile görevlendirildi. 1908 yılına kadar devam ettiği bu görev sırasında Bulgar çetelerine karşı verdiği mücadeleler, onda milliyetçilik fikrinin gelişmesinde rol oynadı. Amcası Yüzbaşı Halil Bey ile konuşarak merkezi Paris’te bulunan Jön Türk Hareketi’nin Selanik’teki bir kolu olan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti’ne (sonraki adıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti) katılmayı kabul etti. Bursalı Mehmet Tahir Bey'in rehberliği ile cemiyete, on ikinci üye olarak kabul edildi. Kendisine Cemiyetin Manastır şubesini kurma görevi verildi

Hürriyet Kahramanı

Enver Bey 1908 Devrimi'nden sonra al bayrak ve yeşil sancaklı kartpostalda
Enver Bey 1908 Devrimi'nden sonra
al bayrak ve yeşil sancaklı kartpostalda
İttihat ve Terakki’nin başlattığı ihtilal hareketleri içinde yer alan Binbaşı Enver Bey, kızkardeşi Hasene Hanım'ın eşi olan ve sarayın adamı olarak bilinen Selanik Merkez Kumandanı Kurmay Albay Nazım Bey’i öldürme planı içinde yer aldı. 11 Haziran 1908 günü gerçekleşen suikast girişimi Nazım Bey'in ve onu öldürmekle görevli fedai Mustafa Necip Bey'in yaralanması ile sonuçlanırken Enver Bey, Divan-ı Harb’e sevkedildi. Ancak İstanbul’a gitmek yerine 12 Haziran gecesi dağa çıkıp ihtilal başlatmak üzere Manastır'a doğru yola çıktı. Resne'de Resneli Niyazi Bey'in dağa çıktığını öğrenince Manastır yerine Tikveş'e yöneldi ve cemiyeti orada yaymaya çalıştı.Ohrili Eyüp Sabri Bey de onu izledi. Bu hareket padişah tarafından II. Meşrutiyet'in ilan edilmesinde önemli rol oynadı. Dağa çıkan subaylar arasında en kıdemlisi olduğu ve önemli faaliyetler gerçekleştirdiği için Enver Bey, bir anda “hürriyet kahramanı” olarak kabul edildi, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin askeri kanadının en önemli isimlerinden birisi oldu. Meşrutiyetin ilanından sonra Makedonya Genel Müfettişliği ve Berlin askeri ateşeliği gibi görevlerde bulundu.

Berlin Askeri Ataşeliği

Enver Paşa Enver Paşa
5 Mart 1909’da Berlin Askeri Ateşesi olarak görevlendirilen Enver Bey, bu görev sırasında Alman kültürü ile tanıştı ve çok etkilendi. İstanbul’da 31 Mart Olayı’nın patlak vermesi üzerine geçici olarak yurda döndü. İsyanı bastırmak üzere Selanik'ten İstanbul'a giden ve komutanlığını Mahmut Şevket Paşa'nın üstlendiği Hareket Ordusu’na katıldı; hareketin kurmay başkanlığını Kolağası Mustafa Kemal Bey'den devraldı. İsyan bastırıldıktan sonra II. Abdülhamit tahttan indirilmiş, yerine Mehmet Reşat geçmişti. Kurulan İbrahim Hakkı Paşa kabinesinde Harbiye Nazırlığı görevi beklenildiği gibi Enver Bey’e değil, Mahmut Şevket Paşa’ya verildi.

Enver Bey, isyan bastırıldıktan sonra tekrar Berlin’e gitti. 1911’de İstanbul’a döndü ve Sultan Mehmet Reşat’ın yeğeni Naciye Sultan ile nişanlandı. Arnavutluk’ta çıkan isyan üzerine gittiği İşkodra’da isyanın bastırılmasında etkili oldu. Daha sonra Berlin’e geçtiyse de İtalyanlar’ın Trablusgarp’a saldırmaları üzerine yurda döndü.


Trablusgarp Savaşı

Enver Paşa Libya'da Enver Paşa Libya'da
İtalyanlara karşı bir gerilla savaşı yürütülmesi fikrini İttihat ve Terakki Cemiyeti üyelerine kabul ettirdikten sonra Kolağası Mustafa Kemal Bey ve Paris Ataşemiliteri Binbaşı Fethi (Okyar) Bey ile bölgeye giden Enver Bey, Bingazi ve Derne'deki kuvvetlerin başına geçti; 20 bin kişiyi seferber etmeyi başardı ve adına para bastırarak bölgeye hakim oldu. Bir yıl süren mücadele sonunda, Balkan Savaşı’nın başlaması üzerine diğer Türk subaylarla birlikte İstanbul'a çağrıldığı için bölgeyi terk etti. İtalyan kuvvetlerine karşı verdiği başarılı mücadele nedeniyle 1912'de yarbaylığa yükseldi.

Balkan Savaşı ve Bâb-ı Âli Baskını

Enver Paşa Babı-ali baskını ertesi günü Britanya Askeri Ateşesi Yarbay Frederick Tyrrell ile
Enver Paşa Babı-ali baskını ertesi günü
Britanya Askeri Ateşesi Yarbay
Frederick Tyrrell ile
Balkan Savaşı’na katılmak üzere diğer gönüllü subaylarla birlikte Bingazi’den ayrılan Yarbay Enver Bey, düşman kuvvetlerinin Çatalca’da durdurulmasında önemli rol oynadı. I. Balkan Savaşı yenilgi ile sonuçlanmıştı. Kamil Paşa hükümeti, kendilerine Londra Konferansı’nda önerilen Midye-Enez sınırını kabule yanaşıyordu. İttihatçıların kendi aralarında yaptığı ve Enver Bey’in de katıldığı toplantıdan zor kullanarak hükümeti devirme kararı çıktı. 23 Ocak 1913 günü Enver Bey’in öncü rolü oynadığı Bâb-ı Âli Baskını gerçekleşti. Baskın sırasında Harbiye Nazırı Nâzım Paşa, Yakup Cemil tarafından öldürüldü; Enver Bey, Mehmet Kamil Paşa’ya istifasını imzalattı ve padişahı ziyaret ederek Mahmut Şevket Paşa’nın sadrazam olmasını sağladı. Böylece İttihat ve terakki Cemiyeti askeri darbe ile iktidarı ele geçirmiş oldu.

Bâb-ı Âli Baskını'ndan sonra, Enver Bey, Bulgar ordusu başka cephelerde savaşmakta olduğundan, direnişle karşılaşmadan, 22 Temmuz 1913'te Edirne'ye girdi. Bu gelişme üzerine saygınlığı artan Enver Bey, “Edirne Fatihi” ünvanını aldı. Rütbesi albaylığa (18 Aralık 1913), kısa bir süre sonra da generalliğe (5 Ocak 1914) yükseltildi. Hemen ardından istifa ettirilen Harbiye Nazırı Ahmet İzzet Paşa’nın yerine Harbiye Nazırı oldu. Bu arada, Sultan Mehmet Reşat’ın yeğeni Emine Naciye Sultan ile Baltalimanı'ndaki Damat Ferit Paşa Konağı'nda yapılan düğünle evlenerek “Damad-ı Şehriyari” oldu (5 Mart 1914).

Harbiye Nazırlığı

Enver Paşa Enver Paşa
Harbiye Nazırı olduktan sonra orduda bazı düzenlemeler yapan Enver Paşa, binden fazla yaşlı subayı ordudan tasfiye etti, genç subayları önemli görevlere getirdi. Orduda Fransız modeli yerine Alman stilini uyguladı, birçok Alman subayı Türk ordusunda danışman olarak görevlendirildi. Alaylı subayların çoğunun işine son verdi, ordunun gençleşmesini sağladı. Üniformalar değiştirildi; orduda okur yazarlığın artmasına çalıştı ve bunun için “Enveriye yazısı” denilen bir alfabe uygulamaya kondu. Mahmut Şevket Paşa'nın suikast sonucu öldürülmesinden sonra kurulan Said Halim Paşa kabinesinde ve onun görevden çekilmesi üzerine 1917'de kurulan Talat Paşa kabinesinde de devam ettiği Harbiye Nazırlığı, 14 Ekim 1918’e kadar sürdü.

I. Dünya Savaşı'na Giriş

Enver Paşa ve II Wilhem Enver Paşa ve II Wilhem
Harbiye Nazırı Enver Paşa, 2 Ağustos 1914’te Rusya’ya karşı gizli bir Türk-Alman ittifak anlaşması imzalanmasında önemli rol oynadı. 10 Ağustos’ta Boğazlar’dan girmesine izin verilen iki Alman kruvazörünün 29 Ekim’de Rus Çarlığı liman ve gemilerine saldırması için gerekli onayı verdi. 14 Kasım’da Fatih Camii’nde okunan Cihad-ı Ekber ilanı ile devlet, resmen I. Dünya Savaşı'na katılmış oldu.




Sarıkamış Harekatı

Enver Paşa, ülke 1. Dünya Savaşı’na girdikten sonra Harbiye Nazırı olarak askeri harekâtın yönetimini eline aldı. 3. Ordu'nun Doğu Cephesi’nde Rus kuvvetlerine karşı giriştiği Sarıkamış Kış Harekâtı'nın komutanlığını üstlendi. Ocak 1915’te gerçekleşen harekâtta Türk birlikleri tam bir bozguna uğradı. Enver Paşa, ordunun komutasını Hakkı Hafız Paşa’ya bırakıp İstanbul’a döndü ve savaş boyunca başka hiçbir cephede komutanlık üstlenmedi. Uzun bir süre İstanbul basınında Sarıkamış hakkında herhangi bir haber veya yayın yapılmasına izin vermedi. 26 Nisan 1915’te Harbiye Nazırlığı’nın yanı sıra Başkomutan Vekili olan Enver Paşa, Eylül ayında korgeneralliğe yükseldi.

Tehcir Kanunu

1877-1878'deki 93 Harbi sırasında da yerli Ermenilerin Osmanlı'ya karşı yayılmacı Rus ordularının yanında çarpıştığını ve de cephe gerisinde isyanlar çıkarttığını bilen Enver Paşa, 2 Mayıs 1915’te Dahiliye Nazırı Talat Paşa’ya gönderdiği gizli telgraf ile isyancı Ermenilerin bölgeden uzaklaştırılmasını istedi. “Ermeni Tehciri” diye anılan uygulama, Talat Paşa tarafından başlatıldı ve 27 Mayıs’ta Tehcir Kanunu çıkartılarak yürürlüğe konuldu.

1917'de Kut ül-Amare’de İngiliz Generali Tawnshend’in tutsak alınması ve Kafkasya cephesinde Ruslara karşı elde edilen başarılar üzerine Enver Paşa’nın rütbesi orgeneralliğe yükseltildi.

Yurt dışına çıkışı

İkdam'ın Talat, Enver ve Cemal Paşaların yurt dışına kaçışını duyuran ilk sayfası, 4 Kasım 1918.
İkdam'ın Talat, Enver ve Cemal
Paşaların yurt dışına kaçışını
duyuran ilk sayfası,
4 Kasım 1918.
Filistin, Irak ve Suriye'de Osmanlı ordusunun İngilizler karşısında sürekli yenilgiye uğraması üzerine Osmanlı Devleti'nin savaştaki yenilgisi kesinleşti. 14 Ekim 1918'de Talat Paşa kabinesi, ateşkes anlaşmalarını kolaylaştırmak için istifa ettiğinde Enver Paşa’nın harbiye nazırlığı görevi de sona erdi. İngilizler'in İttihat ve Terakki üyeleri hakkında yakalatma emri çıkarmasından sonra partili arkadaşlarıyla birlikte bir Alman torpidosuyla yurttan ayrıldı, önce Odessa'ya, oradan da Berlin'e gitti; daha sonra Rusya'ya geçti. İstanbul’da Divan-ı Harp, rütbelerini geri aldı ve gıyabında ölüm cezasına çarptırdı. 1 Ocak 1919'da hükümetçe askerlikten ihraç edildi.

İttihat ve Terakki’yi örgütleme çalışmaları

Enver Paşa Batum'da Enver Paşa Batum'da
1918-19 kışlarını kimliğini gizleyerek Berlin’de geçiren Enver Paşa, İttihat ve Terakki’yi yeniden örgütleme çalışmalarına girdi. Almanya'daki devrimci ayaklanmalara katılmak için Berlin'de bulunan Sovyet siyaset adamı ve gazeteci Karl Radek ile görüştü ve onun davetiyle Moskova'ya gitmek üzere yola çıktı. Ancak üçüncü denemesinde, 1920’de Moskova’ya gitmeyi başardı ve orada Sovyet Dışişleri Bakanı Çiçerin’le, Lenin'le görüştü. 1-8 Eylül 1920 tarihinde Bakü'de gerçekleşen Birinci Doğu Halkları Kurultayı'na Libya, Tunus, Cezayir ve Fas'ı temsilen katıldı. Ancak kongre önemli sonuçlar getirmedi. Sovyetlerin Türkiye ve başka Müslüman ülkelerdeki milliyetçi hareketleri gerçekten desteklemediği izlenimi alarak Ekim 1920’de Berlin’e döndü. 15 Mart 1921’de Talat Paşa’nın öldürülmesinden sonra İttihat ve Terakki’nin başlıca önderi durumuna geldi.

1921'de tekrar Moskova'ya giden Enver Paşa, Ankara Hükümeti'nin Moskova'ya gönderdiği Bekir Sami Bey başkanlığındaki Türk delegeleriyle görüştü. Anadolu'daki Milli Mücadele hareketine katılmak istediyse de kabul edilmedi. TBMM'de bulunan bazı eski ittihatçılar, onun Mustafa Kemal Paşa’nın yerini almasını istiyorlardı. Temmuz 1921'de Batum’da bir İttihat ve Terakki Kongresi topladı. 30 Temmuz'da Ankara'ya Yunan saldırısı başlayınca bir kurtarıcı gibi Anadolu'ya girmeyi umut eden Enver Paşa'nın bu umudu Eylül ayında kazanılan Sakarya Meydan Muharebesi ile boşa çıktı.

Turan Devleti Kurma Çabaları

Enver Paşa Bakü'de Enver Paşa Bakü'de
1921 yılının Ekim ayında Orta Asya Türkleri'ni sömürgeci İngilizlere karşı birleştirme ve bir Turan devleti kurma niyetiyle Teşkilât-ı Mahsusa eski liderlerinden Kuşçubaşı Hacı Sami ve diğer ittihatçılarla birlikte Batum’dan Buhara’ya gitti. Turan Kağanlığı'nı kurmak için büyük uğraşlarda bulundu ve Ruslara karşı savaşan Basmacıların örgütlenip Basmacı İsyanı'nı başlamasına destek verdi; fakat sonucu değiştirmesi mümkün olmadı.

1922 Şubat’ında komutasında topladığı Basmacı birlikleri ile Duşanbe’yi ele geçirdi ve oradaki Sovyet garnizonunu tutsak aldı. Ardından Horasan üzerine yürüyerek Kızıl Ordu birliklerinin Buhara ve Horasan’dan çekilmelerini istedi. 28 Haziran 1922’deki Kafiran Savaşı’nı kaybettikten sonra dağlara çekilmek zorunda kaldı. 4 Ağustos 1922'de Kurban Bayramı sırasında Tacikistan'da, Belçivan yakınlarında Agop Melkovian komutasındaki Bolşevik Ruslara karşı yapılan bir çarpışmada üzerine düşen havan topuyla hayatını kaybetti ve Çeğen köyüne gömüldü.

Naaşının Türkiye'ye getirilmesi

Enver Paşa'nın mezarı Enver Paşa'nın mezarı
Naaşının taşınması, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Eylül 1995'te yaptığı Tacikistan gezisi sırasında gündeme geldi. Yetkililerin temaslarından sonra, başkent Duşanbe'nin yaklaşık 200 km doğusundaki Belçivan kentine bağlı Obtar köyünde bulunan Enver Paşa'nın mezarı, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Münif İslamoğlu başkanlığındaki uzmanlar ve bilim adamlarından oluşan 8 kişilik bir heyet tarafından 30 Temmuz 1996'da açıldı. Diş yapısından Enver Paşa'ya ait olduğu anlaşılan cenaze, Tacikistan'daki siyasi karışıklıklar nedeniyle zorlukla başkent Duşanbe'ye getirilebildi. Burada Türk bayrağına sarılı tabuta konularak İstanbul'daki resmi tören için hazırlandı.

3 Ağustos 1996'da İstanbul'a getirilen naaşı bir gece Gümüşsuyu Askeri Hastanesi'nde tutuldu. Ölüm yıldönümü olan 4 Ağustos 1996 tarihinde, Şişli Camii'nde 8 imamın kıldırdığı cenaze namazının ardından Şişli'deki Abide-i Hürriyet Tepesi'nde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Kültür Bakanlığı'nca ortak olarak hazırlanan, Talat Paşa’nın yanındaki mezara defnedildi. Törene dönemin cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan, Devlet Bakanı Abdullah Gül, Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna, Kültür Bakanı İsmail Kahraman, ANAP Milletvekili İlhan Kesici ve İstanbul Valisi Rıdvan Yenişen'le Enver Paşa'nın torunu Osman Mayatepek'le diğer yakınları katıldı.

Enver Paşa
Enver Paşa
Enver Paşa
Enver Paşa
Enver Paşa ve Resneli Niyazi Bey
Enver Paşa ve Resneli Niyazi Bey
Enver Paşa ve Atatürk
Enver Paşa ve Atatürk
Enver Paşa Hareket Ordusu komutanlarıyla
Enver Paşa Hareket Ordusu komutanlarıyla
Enver Paşa Kubbetüs Sahra'yı ziyaret ederken 1916
Enver Paşa Kubbetüs Sahra'yı ziyaret ederken 1916


Ahmed İzzed Paşa

Ahmed İzzed Paşa
Ahmed İzzed Paşa 1913
Doğum 1864 Manastır
Ölüm 31 Mart 1937 İstanbul
Hizmet Yılları 1884-1922
Rütbesi Müşir
Komuta Ettiği 2. Ordu
Şark Ordular Grubu
Savaşları/Çatışmaları Balkan Savaşları
I. Dünya Savaşı
Ahmed İzzed Paşa ya da Cumhuriyet dönemindeki adıyla Ahmet İzzet Furgaç, (Nasliç, Manastır, 1864 – İstanbul, 31 Mart 1937), I. Dünya Savaşı'nın son günlerinde sadrazamlık yapmış, Arnavut asıllı Osmanlı asker ve devlet adamıdır.

Askerlik kariyeri

Ahmed İzzed Paşa Arnavutluk'un en köklü ayan ailelerinin birinden gelir. 1884'te Harbiye Mektebi'ni, ertesi yıl Erkân-ı Harb okulunu bitirdi. 1891-1894 yıllarında Almanya'ya gönderilerek Alman ordusunda kurmay eğitimi aldı. Makedonya, Suriye ve Hicaz'da görevlendirildi. 1903-1906'da mirliva (tuğgeneral) rütbesiyle Yemen'deki Osmanlı ordusunun kurmay başkanlığını yaptı.

1908 Devrimi'nden hemen sonra erkân-ı harbiye-umumiye riyasetine (genelkurmay başkanlığına) atandı. 1914'e dek bu görevde kaldı. Osmanlı ordusunun Alman askeri danışmanları nezaretinde modernize edilmesinde baş rolü oynadı.

1911-1912'de Yemen'de İmam Yahya ayaklanmasını bastırmakla görevlendirildi. Bu görevi sırasında kurmay başkanı olan binbaşı İsmet (İnönü)'ye, yaşamı boyunca sürecek olan klasik batı müziği sevgisini aşıladığı, İnönü'nün hatıratında anlatılır.

Balkan Savaşı'nın son günlerinde Yemen'den dönerek birinci ferik (orgeneral) rütbesiyle başkumandanlığa getirildi. Haziran 1913'te Mahmut Şevket Paşa'nın öldürülmesi üzerine Harbiye Nezareti de kendisine verildi. Ancak orduda İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin talep ettiği esaslı kadro değişikliğini yerine getirmekten kaçındığı için Ocak 1914'te görevlerinden istifa etmek zorunda kaldı.

1913'ün ilk aylarında Ahmet İzzet Paşa'nın yeni kurulan Arnavut devletinin prensliğine atanması gündeme geldi. ("Arnavudluk prensliğine tayini ... Hükümeti Osmaniye ile Dersaadet'deki Arnavud ekâbiri tarafından teklif ve İsmail Kemal Bey ile şarta talikan Tiranlı Esad Paşa [Toptani] tarafından dahi kabul ve hatta Drac'da ahali tarafından ihtilafat ile ilan olundu.") Ancak Avrupa devletlerinin müdahalesiyle İsveçli Wilhelm von Wied Arnavutluk Prensi oldu.

I. Dünya Savaşı'na girilmesine şiddetle karşı olduğu için savaşta bir süre görev almadı. 1916'da Doğu Anadolu cephesinde bulunan 2. Ordu komutanlığına atandı. İlerleyen Rus ordusu karşısında ağır bir yenilgiye uğradı.

Sadrazamlığı

Ahmed İzzed Paşa Ahmed İzzed Paşa
7 Ekim 1918'de Talat Paşa önderliğindeki İttihat ve Terakki hükümetinin istifası üzerine sadrazamlığa atandı ve Müşirliğe terfi ettirildi. Bu olaydan birkaç gün önce Osmanlı Ordusu Filistin-Suriye cephesinde hezimete uğramış, Şam kaybedilmiş ve Bulgaristan İtilaf Devletleri'ne teslim olmuştu. Savaşın kısa bir süre içinde yenilgi ile sonuçlanacağı anlaşılmıştı. Savaşın sorumlusu olarak görülen İttihat ve Terakki Cemiyeti iktidardan çekilerek parti olarak kendini tasfiye etti. Güvenilir bir asker olan İzzet Paşa önderliğinde kurulan yeni hükümette İttihat ve Terakki ileri gelenlerinden oldukları halde, savaş sorumluluğuna katılmayan ve savaş yıllarındaki yolsuzluk ve cinayetlere bulaşmamış olan Rauf (Orbay), Fethi (Okyar) ve Cavit Bey gibi kişiler yer aldılar.

İzzet Paşa sadrazamlığın yanı sıra Harbiye Nezareti'ni de üstüne aldı. Ancak bu göreve, cepheden döner dönmez Mustafa Kemal Paşa'nın atanacağına gerek dönemin basınında gerek sonradan yazılan anılarda kesin gözüyle bakılmaktaydı. Mustafa Kemal Paşa da cepheden padişaha yazdığı mektuplarda, İzzet Paşa başkanlığında kendisi, Rauf, Fethi, Vasıf ve Cavit Beyleri içeren bir kabine önerdi.

İzzet Paşa kabinesinin en önemli icraatı 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi ile savaşa son vermek oldu. Mütarekeyi hükümet adına Bahriye Nazırı Rauf Bey imzaladı.

2/3 Kasım gecesi Talat, Enver ve Cemal Paşa'ların gizlice yurt dışına kaçması iç siyasette büyük bir galeyana neden oldu. İttihatçı şeflerin kaçışına göz yummakla suçlanan İzzet Paşa kabinesi, 25 gün süren iktidardan sonra 8 Kasım 1918'de istifa etti. 25 günlük sürenin büyük bir kısmını İzzet Paşa, o günlerde salgın halinde olan İspanyol Gribinden hasta olarak yatakta geçirdi.

Kurtuluş Savaşı Döneminde

İzzet Paşa (sağ arka koltukta)  ile Cemal Paşa 1917'de Şam'da
İzzet Paşa (sağ arka koltukta) ile
Cemal Paşa 1917'de Şam'da
Ahmet İzzet Paşa 19 Mayıs 1919'da padişah Vahdettin'in özel emri ile Harbiye Nazırı olarak Damat Ferit Paşa kabinesine katıldı. Bu görevdeyken, kendi ifadesine göre, mütarekeden beri atıl halde olan Osmanlı ordularının yeniden düzenlenerek direnişe hazırlanması için bazı önemli adımlar attı. Damat Ferit'in istifasından sonra kurulan Ali Rıza Paşa kabinesi döneminde (Eylül 1919 - Şubat 1920) Sivas Kongresi Heyet-i Temsiliyesi ile ilişkileri yürüttü.

5 Aralık 1920'de eski sadrazam Salih Paşa ile birlikte, Mustafa Kemal'le görüşmek üzere Bilecik'e geldi. Görüşmenin amacı, Ankara'daki yeni hükümetle İngiltere arasında diplomatik bir temasla Yunan işgaline son vermek ve Sevr Antlaşması'nın tadilini sağlamaktı. Ancak Mustafa Kemal Bilecik görüşmesinden sonra iki paşanın İstanbul'a dönmesine izin vermeyerek onları üç ay süreyle Ankara'da alıkoydu.

İzzet Paşa Mart 1921'de İstanbul'a döndükten sonra Tevfik Paşa kabinesinde Hariciye Nazırı oldu. 4 Kasım 1922'de Osmanlı devlet teşkilatının lağvına kadar bu görevde kaldı. Ankara'da iken İstanbul Hükümetlerinde görev almayacağına dair söz vermesine rağmen bu görevi kabul etmesi, Atatürk tarafından Nutuk'ta ağır kelimelerle eleştirilir ve İzzet Paşa "halife taraftarlığını hayatının sonuna kadar korumakla" itham edilir.

Cumhuriyetten sonra emekli maaşıyla geçindi. 1934'te İstanbul Elektrik Şirketi yönetim kurulu üyeliğine atanarak "bir mıkdar hakkı huzur alması" sağlandı. 1937'de Moda'daki evinde vefat etti. Karacaahmet Mezarlığına gömüldü.

Kişiliği

Ali Fuat Cebesoy'a göre, "İzzet Paşa, askeri, felsefi, edebi yüksek kültür sahibi idi. Arnavutça, Almanca, Fransızca, Arapça ve Farsça bilirdi. Türkçesi de çok güzeldi. Tevazu içinde derin bir gururu vardı. Askerlik fenninde mahirdi. Bilhassa sevkülceyşçi (stratejist) idi." İbnülemin'e göre "İsmet Paşa kendisini pek takdir ederdi. Hatta "ziyaretine gidilip de bir şey konuşulmasa da onun alnını temaşa etmek bile zevktir" demişti."

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.