Makale Dizini


Yukarıda işaret edildiği gibi Ayastefanos Antlaşması sonrasında Osmanlı Devleti'nin elinden çıkan topraklarda Rusların ve Bulgarların idaresi altında kalmış olan Türkler, Ayastefanos Antlaşmasını tanımadıklarını belirten eylemlere ve ayaklanmalara başladılar. Antlaşmanın imzalanmasından kırk gün sonra, Rodop sıradağlarının kuzeyinde, Çirmen yakınlarında, Türklerle Kazak süvarileri arasında ilk silahlı çarpışmalar meydana geldi. Bundan sonra ayaklanmalar, bütün Doğu Rumeli ve Rodop'larda birçok yere yayıldı. Rodop dağlarına sığınan Türkler, önce Rus orduları Başkomutanı Grandük Nikola'ya başvurmuş, yapılan zulümlere bir son verilmesini istemişler, ancak bu müracaatlar dikkate alınmamıştı. Süleyman Paşa komutasındaki Türk kolordusu mensupları, Rus kuvvetleri tarafından yenildikten sonra, arta kalan Osmanlı askerlerini de aralarına alıp ellerine geçirdikleri birkaç topla kendilerini müdafaaya devam etmişlerdir. Rus kuvvetleri, Bulgar çeteleriyle birlikte ayaklanmaları bastırmaya çalışmış, arazinin elverişsiz olması nedeniyle başarılı olamamıştır. Türklerin ayaklanmaları ve mücadeleleri, Ruslar için büyük bir problem haline gelmiştir.

Bu mücadeleler devam ederken, Türklerin ileri gelenleri de yardım elde etmek amacıyla Babıali'ye başvurularda bulunuyorlardı. Türklerin milletvekilleri Abdullah Efendi ve Hacı Halil Efendi tarafından derlenen ve Trakyalı milletvekilleriyle köy meclis üyelerinin imzalarını taşıyan bir muhtıra, Padişah II. Abdülhamid'e ve İngiltere'nin İstanbul Sefiri Layard'a gönderilmiş, muhtırada "Rusya'nın Rumeli'ye tecavüzünden beri Ruslar ve onlara öncülük eden Bulgarlar, Türklere türlü eza ve cefalarda bulunmuşlar,... akıl ve hayale sığmayacak, insanlığa yakışmayacak hareketlerde bulunmuşlardır\" denilmişti. Rodop Türklerinin Osmanlı hakimiyetinden hiç bir ülkenin hakimiyetine girmeyeceklerini, Rus ve Bulgar ordularına karşı kanlarının son damlasına kadar mücadelelerini sürdüreceklerini belirten Türk ileri gelenleri, Osmanlı Padişahından silah ve cephane istemiş ve bu cephanenin Rodop Türklerinin savaşı kazanmalarına yardımcı olacağını bildirmiştir. Ancak Padişah Rodop Türklerinin bu isteklerine karşı hiç bir yardımda bulunamamıştır. Rodop Türkleri ise mücadeleyi daha düzenli bir şekle dönüştürmüş, Osmanlı tarihinde ilk Türk Muvakkat Hükümeti'ni kurarak mücadelelerini siyasi bir organizasyon içinde sürdürmüşlerdir.

Bu hükümet, bir kaynağa göre 16 Mayıs 1878, diğer bir kaynağa göre ise 4 Mart 1878 tarihinde, Sultanyeri kazasının Karatarla köyünde kurulmuştur. Hükümetin dört kişilik bir kurucular heyeti (Ahmet Ağa Timirski, Hacı İsmail Efendi, Hidayet Paşa ve Kara Yusuf Çavuş) ve otuz kişilik bir Temsilciler Meclisi bulunuyordu. Aşağı yukarı dört milyon Türkün yaşadığı bir bölgenin hükümeti durumundaydı.

Rodop Muvakkat Türk hükümeti Bulgar istilalarına karşı sekiz sene süreyle çetin bir savaş vermiş, Balkanları savunmuş olan Süleyman Paşa ve Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa ordularının, silah ve diğer mühimmatından yararlanmışlardır. Rus ve Bulgar istila saldırılarına karşı Rodoplar'ı başarıyla savunan Türk kuvvetlerinin sayısı, değişik kaynaklarda çok farklı olarak gösterilmiştir. Herhalde eli silah tutan bütün Türkler gerektiğinde savaşa katıldıklarına göre, zaman zaman, çeşitli sahalarda kullanılan bütün Türk kuvvetlerinin sayısı on binle yirmi, yirmi beş bin arasında tahmin edilebilir.

Osmanlı Devleti, birçok cephede uğramış olduğu ağır yenilgilerden sonra, Doğu Rumeli'de Türklerin yürüttükleri savunmayı destekleyecek durumda değildi. Tamamen bölge Türkleri tarafından verilen bu mücadele sırasında, Rodop Türkleri, artan yağma, cinayet, soygun gibi eylemlerin önüne geçebilmek için direniyorlardı. Silahlı milis kuvvetleri, gerilla saldırılarıyla işgalci kuvvetlere ağır darbeler vuruyor, daha sonra dağlara sığınıyorlardı. Rodop kahramanlarının başında bulunan Kara Yusuf Çavuş ile Hidayet Paşa (İngiliz asıllı Sinclair) ilk günlerde uyum içinde olmuş fakat sonraları Hidayet Paşa'nın ayrılmasıyla Rodop kuvvetleri ikiye bölünmüştü. Mücadelenin kritik bir safhasında meydana gelen bu olay karşısında Rodop Türkleri yine bir baş altında birleşmişlerdir. Bu mücadeleler sürerken Rodop dağları Bulgaristan'ın Filibe ve Kırcaali ovalarıyla Batı Trakya arasında bir sınır oluşturmaktaydı. Bulgaristan'ın kuzeyinden ve Romanya'daki Osmanlı hakimiyetindeki bölgelerden göç eden Türkler Rodoplarla bu dağların güneyindeki Gümülcine, İskeçe ve diğer illere sığınmışlardır. Rodop Türklerinin milisleri savaşırlarken, bu göçler de devam etmiştir. Halk Bulgar ve Rus idaresinin tüm çağrılarına rağmen silahlarını teslim etmemiş, milis kuvvetlerine katılmıştır.

Rodop Muvakkat Türk hükümeti bu mücadeleyi sürdürürken bir taraftan da Osmanlıların desteğini sağlamaya çalışıyordu. Ancak Osmanlı Devleti'nden yardım alamayan Rodop Türkleri, güçlerinin tükenmesi sonunda, yenilgiye uğradılar. Yenilgide, aynı dönemde bölgede baş gösteren kolera salgının da payı olduğu, durumu daha da güçleştirdiği düşünülebilir. O tarihlerde yıkılan köylerin harabeleri bugün Batı Trakya'da görülebilmektedir.
Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.