Makale Dizini

XVIII. yy başlarında çar Petro, sıcak denizlere ulaşmadan Rusya'nın varlığını sürdürme ve büyümesinin mümkün olamayacağını belirtiyor ve bunu milli bir amaç olarak gelecek kuşaklara gösteriyordu. Bu amacın gerçekleşmesi, Osmanlı Devleti ile yapılacak savaşlara ve kazanılacak topraklara bağlıydı. Çar Petro komutasındaki Rus ordusunun 1711'de Osmanlı ordusu karşısında bozguna uğramasına rağmen 1768 ile 1829 yılları arasında yapılan 6 savaşı da kazanan Ruslar, Kırım, Ukrayna, Kafkasya ve Kuzey Azerbaycan'ı alarak Balkanlar ve Doğu Anadolu'da karadan ve Karadeniz'de ise, denizden Osmanlı Devleti ile ortak sınıra sahip olmuştu. Aynı dönemde Osmanlı Devleti, bilim ve teknolojide geri kaldığı gibi iç çekişme ve huzursuzluklar, askeri ve idari kadrolardaki görevlilerin rekabet ve kutuplaşmaları gibi bir çok nedenlerle her geçen gün gerileme ve zayıflama emareleri baş göstermiştir. Osmanlı Devleti'nin içinde bulunduğu bu şartlara bir de ağır Rus baskı ve oldukça yıpratıcı savaşlarının eklenmesi ile durum daha da vahimleşmişti.

XIX. yy'da çeşitli Balkan halkları, Rusya'nın kışkırtması ile bazı isyanlara teşebbüs etmişlerdir. Ruslara ağır bir darbe indirmeden Osmanlı Devletinin rahat bir nefes alamayacağını gören Reşit Paşa, mahir bir diplomasi ile İngiltere, Fransa ve Sardunya (İtalya) devletleri ile ittifak kurarak Ruslara karşı Kırım Savaşını başlatır. 2.5 yıla yakın süren ve çok kanlı geçen muharebelerden sonra müttefik orduları, Rus birliklerini ağır bir yenilgiye uğratır ve 1856'da Kırım'ı işgal eder. Kırım Savaşı sonunda imzalanan Paris Antlaşması ile Osmanlı Devleti'nin toprak bütünlüğü teminat altına alınmış, Karadeniz tarafsız bir hale getirilmiş ve bu sularda tersane ve donanma bulundurulması yasaklanmıştır. Bu durum, belirli bir süre için de olsa Türkiye'yi rahatlatıyordu.

Sitemizde sizlere daha iyi hizmet sunulabilmesi için çerezler kullanılmaktadır. Hizmetlerimizi kullanarak çerez kullanımına izin vermiş olmaktasınız.